bugün

hababam sınıfının başöğretmeni,tebeşiri,silgisi,allahı..
şairliği hiç söz konusu edilmeyen büyük insandır. rıfat ılgaz'ı şiirlerle tanımak lazımdır. server tanilli'nin rıfat ılgaz şiiri üzeirne mükemmel bir yazısı bulunmaktadır.

''Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşagitmesin son sıcaklığım!''

son şiiridir.
on iki esek (hababam sinifindan bir pasaj)

son ders tarihti. tulum hayri'yle domdom ali bes gazozuna bahse tutusmuslardi. eger derste söz arasinda kel mahmut, on iki «esek» derse tulum hayri kazanacak, demezse domdom ali içecekti gazozlari. ama oyun öylesine düzenlenmisti ki dese de demese de yine kabak inek saban'in basina patlayacakti.
kel mahmut'un derse 8 dakika geç gelmesi tulum'un zararinaydi. ama yoklama olasiligini düsünenler, memnundu bu gecikmeden.
tulum, kel mahmut'u bir an önce hababam sinifi'na sokmak için kalkti, tepine tepine bir uçtan bir uca kostu. bu açiktan açiga kel mahmut'a hakaretti, hem de kendi dersinin oldugu saatte...
merdivenleri hizla çikarak daldi hababam sinifi'na:
«kim bu esek?» dedi.
bütün sinif tulum hayri hanesine bir çizgi çekmisti. hayri, kel mahmut'u biraz daha kizdirmak, bir iki esek daha kazanmak için, kalkmiyordu ayaga. kel mahmut, palamut recep'e dönerek:
«söyle!» dedi, «kim bu esek?»
tulum, memnun, ikinci çizgiyi de çekti. palamut recep:
«kimse kalkmadi yerinden!» dedi.
cesurca bir yalanlamaydi bu. domdom ali istemeye istemeye tulum'un hanesine ikinci çizgiyi de çekti. kel mahmut alev saciyordu:
«kim bu esek, kalksin ayaga!»
tulum bir çizgi daha çekti.
palamut isi siyasete dökmek zorundaydi:
«efendim!» dedi. «hayri haritayi asmak için kalkmisti da... belki biraz hizli...»
«harita kosarak mi asilir?»
sonra tulum'a döndü:
«esek herif! kalksana ayaga! senden baska hayri mi var sinifta?»
tulum siritarak bir çizgi daha çektikten sonra, dikildi.
«bak esege hala siritiyor!»
arka siralardan refüze mirildandi:
«etti bes! tulum içtin gazozu!»
kel mahmud, ardina kadar açik kapiyi kapattiktan sonra geldi, kürsüye oturdu. hirsla not defterini çikardi:
tulum, yavastan:
«tamam!» dedi, «ders vermeyecek. içtik gazozlari!»
«anlat bakalim, viyana muhasarasini?»
tulum bir puan kazanmak umuduyla:
«birinciyi mi, ikinciyi mi?» diye sordu.
«birak esekligi! ikinciyi verdik mi sanki?.. geçen ders sokullu devrini anlatmadik mi?»
tulum:
«etti alti!» dedi, dudaklarinin arasindan. sonra bir puan daha kazanmak için:
«hayir!» dedi. «kanunî'den bahsettiniz!»
«bak esege! ne fark var arasinda. anlat hadi!»
«neyi?» - «birinci viyana muhasarasini!»
«merzifonlu kara mustafa pasa...»
«merzifonlu senin babandir, esek herif! ne isi var merzifonlu'nun kanuni devrinde?..»
tulum «ciz!» diye refüze'ye isaret etti. bahsi kazanmaya dört «esek» kalmisti. nasil olsa kazanirdi bu dört esegi:
«kanuni sultan süleyman asker topladi, dayandi viyana kapilarina...» diye anlatmaya basladi. kel mahmut:
«e sonra... kapinin zilini çaldi ama kapiciya duyuramadi!»
sonra sertleserek:
«çalismamissin esek herif, bir kere bile açmamissin kitabi!»
tulum dokuzuncu esegi de kazanmisti. aferin almis gibi siritiyordu. ne yapip yapip üç puan daha kazanmaliydi:
«çalisamadim!»
«sebep?»
kizdiracak bir ders adi atmaliydi:
«askerlige çalistim. sonra edebiyat hocasi...»
«bak esege! sonra jimnastige de calistin degil mi? esekler gibi tepindin üstümde!»
bir tane kalmisti. kel mahmut kalemini çikarip bir sifir konduracakti ki, tulum:
«af edin! gelecek derse kaldirin beni. calismazsam o zaman...»
kalemi tekrar cebine koydu:
«defol, esek herif!»
«tesekkür ederim efendim!»
yerine otururken:
«tamam!» dedi. «tam on iki!»
bu tesekkür, kuskusuz, sifiri bastigindan çok, on iki esek içindi.

rifat ilgaz bu eserini ilk 1956 da dolmus dergisinde stepne adi ile haftalik yayinlar .rifat ilgaz marko pasa dergisinin kurucularindandir 1946 da baslar dergi yayina sebahattin ali ,aziz nesin ve rifat ilgazin sorumlulugunda cikan bir aylik dergiydi .muhalefet olduklari gerekcesiyle dergi surekli hukumetlerce toplatilip ,yazanlar baski goruyordu ,hapse giriyordu.rifat ilgazin aziz nesinle kuskunlugu de bu dergi icerisindeki olusan bazi vefa vefasizlik tartismalari ile gun yuzune cikar ve bu iki yazar omurleri boyunca soguk duruslardir birbirlerine .marko pasa ve sonrasinda bir suru isimle cikan bu dergiler hakkinda en guzel kaynak cok sevdigim degerli bir edebiyatci dostum mehmet saydur'un cikardigi markopasa gercegiadli kitapta uzun uzadiya aciklanir ..(cinar yayinlari)

(mehmet saydur rifat ilgazin omrunun son 12 yilinda surekli yaninda olmus ve hayatina dair ilginc arastirmalar yapmis bir edebiyatcimizdir rifat ilgaz'li yillar -markopasa gercegi ve yanilmiyorsam koy enstutuleri ..adlarinda 3 kitabi vardir )

yukarda hababam sinifindan bahsetmisken kitaptaki hikayer ve kahramanlar rifat ilgazin kastamonu ogretmen okulunda okudugu yillara ait tiplemeler olup daha sonraki sayilarda eklenen bolumler ise oglu aydin ilgazin kabatas lisesinde okurken yasadigi bir takim ilgincliklerde eklenerek gelistirilmistir .yazar omrunun son gunlerinde kel mahmud olarak tiplendirdigi ogretmeni h.dicle ile tanisir o tanisma ve aralarindaki konusmalar cok duygusaldir .okumanizi tavsiye ederim ..meshur inek saban tipi ise kastamonunun daday ilcesinde yasayan okuz ahmet adinda bir koyludur (mehmet saydur bu tanismalarin oykusunu yazmistir daha sonra) ayrica rifat ilgaz hababam sinifinda kendisine guduk necmi rolunu bicer.( filmlerde halit akcatepe tarafindan canlandirilir) rifat ilgazin roman ,gulmece hikayeleri cocuk kitaplari dizileri yaninda sairligi de cok onemlidir ve nedense pek dikkate alinmaz .yazar yetmisli yillarin ortalarindan itibaren dogdugu sehre gider ve uzun bir muddet orda yasar .(cide) kendisi ile ilk tanismam 5-6 yaslarinda oldu bir otelde kaliyordu ve hala hafizamda yer alan sekliyle odasinda bir suru samanli kagitlar, karalama kagitlari, daktilosu vardi(sonradan babamin soylemesi o kagitlar o donemde yazdigi karadenizin kiyiciginda romaninin musfetteleri ) kucuklugunde cok defalar karsilastigim yazari en son olmeden 2 yil once gordum bir kac arkadasimizla uzun uzun sohbet ettik . (1991)

80 ihtilali ile birlikte 70 lerinde olan yazar yasadigi kasabadan elleri arasinda kelepceli gozleri bagli olarak simdi adi verilen caddede yurutulup ..kurbanlik koyunlar gibi munubuslere doldurulup iskence ve sorgu icin et ve balik kurumunun kastamonu deposuna goturulur .omrunun 5 yilini hapiste (araliklarla)
ve hemen hemen 2-3 yilini ise sanatoryumlarda hastaliklarla geciren rifat ilgaz icin cok zorlu olur bu donem. yeniden hastalanir ve sanatoryuma gonderilir .ve geri kalan omrundeki adresi ise oglunun atakoydeki evi olur ...yapitlarinda yerellikten evrenselligi savunan bu degerli toplumcu gercekci edebiyatcimiz ardinda 70 in uzerinde eser birakarak 7 temmuz 1993 tarihinde aramizdan ayrildi. son sozleri ise " yaşamla ölümün artık bir anlamı kalmadı, her şey yalama oldu'' " dur .2 temmuz sivas katliamina oyle icerlemistir ki cunku en yakin arkadaslarindan ve hakkinda inceleme yazan asim bezirci nin olumu onu inanilmaz uzmus ve sarsmistir .olumunun ardindan olum yildonumune rastlayan haftada dogdugu kasabada her yil festival duzenlenir .rifat hoca diye bilinen degerli insanin anisina saygiyla .
bilmeyecekler

geride kalanlara ne bırakacağım,
çocuklarıma,
onların çocuklarına?

olsa olsa
karadeniz'den payıma düşeni...
beş on evlek yer gökyüzünden.

ne vermek istedimse sağlığımda,
ne veremedimse,
gizlenip kaçışlardan.

biliyorum bu yüzden
yokluğumu çekmeyecekler,
hep yaşıyormuşum gibi gelecek onlara
biraz ötelerde, uzaklarda.

babamız diyecekler, dedemiz,
dur durak bilmezdi,
dert nedir, tasa nedir bilmezdi...

neyi bildiğimi bilmeyecekler.
bu saatte

pencereler bizimdir bu saatte,
uykumuzu işçilere bıraktık
uyandırmayalım erken kalkacakları.
sahibiyiz bu saatte denizin,
gökyüzünü genişletmek elimizde
çıkmaz yıldızlar sözümüzden.
herkes yatağından memnun bu saatte,
her zamanki ziyaretinde ölüler
- düşünmüyoruz onları şimdilik-.
başka şeyler düşünülür bu saatte,
daha açık bahsedilir yaşamaktan.
yaşamının büyük bir bölümü hapishanelerde ve hastanelerde geçmiş türk edebiyat tarihinin büyük isimlerinden.

kasnağından fırlayan kayışa
kaptırdın mı kolunu alişim!
daha dün öğle paydosundan önce
zilelinin gitti ayakları,
yazıldı onun da raporu:
"ihmalden!"
gidenler gitti alişim,
boş kaldı ceketin sağ kolu...
hadi köyüne döndün diyelim,
tek elle sabanı kavrasan bile
sarı öküz gün görmüştür,
anlar işin iç yüzünü!
üzülme alişim, sabana geçmezse hükmün
ağanın davarlarına geçer...
kim görecek kepenek altında eksiğini
kapılanırsın boğaz tokluğuna.
varsın duvarda asılı kalsın bağlaman
beklesin mızrabını.
sağ yanın yastık ister alişim
sol yanın sevdiğini.
kızlarda emektar sazın gibi
çifte kol ister saracak
Gidişini Anlatıyorum

Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun

Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.

Rıfat Ilgaz
zamanında bana imzalı bir kitabını hediye edip hayatımı değiştiren yazar. Kitabında bana "bol bol kitap okuyup büyük adam olman ve başarılarının devamı dileğiyle" yazmıştı. o gün bu gündür kitap okurum rahmetli sayesinde.
her dilde

hangi dilde ağlar çocuklar, hangi dilde güler,
ağlamak her dilde tek anlamda çince,ingilizce,türkçe
burnunu çeke çeke ağlamak
belki biraz çocukça ağlamak,hüngür hüngür ağlamak ,içini çeke çeke insanca
benim güzel çocuğum ya ağlatmak nece?
kölelerden,tutsaklardan başlatıp
günümüzün ozanlarına kadar gözleri bağlı sorgularda ,işkence evlerinde
çağına yakışır yaşamayı sevmeyi,düşünmeyi,çalışmayı kısıtlayan
tüm yasaklar yasalardan değil yalnız sözlüklerden bile atılmalı
zorla güzellik yok
ozan da olsa dizelerinde ağlatmaya zorlamak bizi
ne ozanca,ne insanca,ne uygarca *
2 Temmuz 'da başta yakın dostu Asım Bezirci olmak üzere birçok kişinin katledildiği haberine oldukça üzülen, bundan 5 gün sonra, 7 Temmuz 1993'te evinde vefat eden ve Zincirlikuyu Mezarlığı'na, Asım Bezirci'nin yanına defnedilen ''koca çınar'' dır.
Rıfat llgaz, 1940'ların toplumcu-gerçekçi şairleri arasında başta gelenlerindendir.
1911 yılında Cide'de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. ilk şiiri 27.07.1927'de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz (Kastamonu), Güzel inebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939'da istanbul Karagümrük Ortaokulunda Türkçe Öğretmenliğine başlayan llgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940'da Gığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni insanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne girdi. Haşan Tanrıkut, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel'le tanıştı. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942'de Yürüyüş dergisini çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A. Kadir, Nazım Hikmet (ibrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943'de ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için:
"Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat llgaz'ın kitabını oku-yup anlamlarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı.
1945'de Gün dergisi çıktı. llgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin'in Cumartesi dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946'da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın dergisini Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanaturyumunda yattı. Şubat 1947'de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz'un çıkardığı Markopaşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Markopaşa gibi dergilerin de sık sık adı değişiyordu.
1950'li yıllarda llgaz gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan, gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'daTan gazetesinde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan Selçuk ve ilhan Selçuk'un çıkardığı Dolmuş dergisinde "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalılar (Bizim Koğuş), Don Kişot istanbul'da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da, isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953'de Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı.
1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ye şiir yayınlayabilme olanağına kavuşan Rıfat llgaz Demokrat izmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organların-da ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf yayınlarını kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970'de Basım Şeref Kartını aldı.
1974'de emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince istanbul'da, oğlu Aydın llgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırkyıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır.
Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış yayınlanmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir.
Yıllarca kendisini bizden uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat IIgaz adını yeniden yücelttiyse de, Sivas olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu.

kaynak: http://cinaryayincilik.co...&id=115&Itemid=38
(bkz: karartma geceleri)
17 yaşındaki kuzenimin, içerisine kendi eliyle

"Ömer'e sevgilerimle

Rıfat ILGAZ"

yazıp bir de altına R harfiyle başlayan bir imza kondurarak yanıma gelip,

"bak Rıfat Ilgaz imzaladı" diye yutturmaya çalışmasıyla hafızama kazınmış Karartma Geceleri kitabının yazarı. zavallı kuzen benim sözkonusu yazarın doksanlı yıllarda öldüğünü bildiğimi bilmiyor. daha kötüsü öldüğünü kendisi de bilmiyor.
şeker kutusu adlı eserini aldığımda, kitabını kendi elleriyle imzalayıp bana vermiş yazardır. * *
bir şehit kardeşidir.
Eşi Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldı. Bu ayrılığı yazar şu şekilde açıklıyordu.

"Rikkat Hanım'dan 1949 yılında ayrıldım. Benim yüzümden işinden olmaması ve çocuklarımızın zarar görmemesi için anlaşarak ayrıldık. Öğretmenlikten çıkarılmıştım, iki de bir kovuşturmaya uğruyordum. Adım komüniste çıkmıştı. izleniyordum. Yerim yurdum, ne olacağım belli değildi. Üstelik, verem gibi bulaşıcı bir hastalığım vardı. Bütün bunların eşime de zarar vereceğini, bir gün onun da işinden atılabileceğini düşünüyor, çocuklarım için de kaygılanıyordum. Ayrılmamız bundan oldu."
7 temmuz 1993 günü vefat eden ve gün itibari ile 15 yıldır aramızda olmayan büyük yazar.
BiLSEM Ki

Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım sokak sokak ,
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş ,bazı yorgun
Her zaman bir yastığa hasret!
Bu ciğer de hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Bu ağız bu dişler, bu mide...
Ne ikram edebilirim ki bol keseden
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete.
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede;
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına çekerdim kendimi
Bilsem ki suç bende!..
çocuklarım isimli bir şiiri de mevcut olan ustadır.
Sizi yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda
Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya'dan konuştuk
Laf kıtlığında
Birlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgarlarında dokulmuş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak
(bkz: aydın ılgaz)
alıntı

Merhaba Rıfat Ilgaz,
Sesini hiç unutmamışım. Dün fark ettim. Yaşadıkça' nın diskini bilgisayarımın disk okuyucusuna yerleştirmiş, orada unutmuşum; bilgisayarı açınca bir an irkildim, sonra dalıp gittim.
Size bir dönemin tanıkları diye bakardık, biz geldik o yaşlara. Gençler, bizim size baktığımız gibi imrenmeyle değilse de "bu yaşta nasıl heyecanlanabildiğimize şaşarak" bakıyorlar. Doğduğun şehri gördüğümde şaşmamıştım. Şiirlerini dinlerken, okumadıklarını özlediğimi fark ettim. Kolunu kayışa kaptırmış Aliş' in "ihmalden" raporuyla haklarından oluşunun ne kadar güncel olduğunu düşündüm. Aliş' in şehirden gitmek zorunda oluşunun acısını... Başkalarının eskilerini giyen delikanlının hüznünü anlatan "Senin Neyin Eksik" i dinlerken, Leylaklarını Anlatıyorum' u okumak istedim. Bu kokusu rüzgarda, gösterişsiz leylaklar gibi doğal aşk şiirini...
Toplumcu şiirin güzeli hiç eskimez. Yazıldığı topraklarda işler düzelse de dünyanın bir başka yerinde gündeme gelir. Ama ne yazık ki bizim toplumcu ve toplumsal şiirler hiç eskimiyor yazıldığı topraklarda bile. Senin şiirlerinin çoğu için de böyle. Kışı zor atlatan ücretliler için yazdıkların, kiracılığın, erken ölen bebeğin için yazdıkların… Ve "Aydın mısın" sorusunun hiç gündemden düşmeyişine üzüldüm. Aydın olmanın tek başına bir işe yaramayacağını bizim kuşak erken fark etti. Sen, öğretmen oluşunun da desteklediği bilge tavrınla, bir aydının toplumsal olaylara müdahale etmesinin gereğini vurguladın durdun. Ama bilirsin, bir ülkenin antidemokratik koşullara tepkisi aydınların karşı koyuşuyla sınırlıysa, vay o ülkeye!
Yıldızlardan, aşktan söz etmeye bırakılmamış bir kuşaksınız. Para edecek işler yapmaya, bu olanağı da yazıda çizide aramaya zorlanmış bir kuşak... Şu güzelim dünyada doya doya gülemeden, acılarınızı uyutmak için arada bir araya gelip bir iki kadehin acısına sığınan bunu da şiirlerinde dile getirmekten kaçınmamış bir kuşak... Belki de; belki değil kesinlikle, yalnız sizin kuşağınızın yaşamının özeti değildir bu. Ne var ki, biz sizin kuşağın yaşadıklarıyla korkutulmaya çalışıldık. Bu yüzden inadına sizi örnek aldık. Sizin öykülerinizi dinledik. Bizim doğduğumuz yıllarda siz yeni çıkmıştınız edebiyat yoluna. Sen Sınıf' ın mimli şairi olduğun kadar, Hababam Sınıfı' nın ünlü yazarı olmayı başarmış biriydin Rıfat Ilgaz... Şimdilerde bizim yola çıktığımız tarihten çok sonra doğanlar, bize bakarken imreniyorlar mı bilmem, ama bizim size duyduğumuz saygıyı duysunlar isterdim. Galiba bizim duyduğumuz saygıyı en güzel Can Yücel dile getirmişti:
"ılgaz,
Anadolu' nun sen yüce bir dağısın
Eteklerinde kitaplar.."

alıntı

(bkz: evrensel)
(bkz: sennur sezer)
uzak değil

çaresizlik akşamında düşünülmüş
bakıp bakıp kör pencereden
bir yudum suyun bir soluk havanın
sudan da havadan da üstün dost yüzünün özleminde
alıp başımı gitmek. atsız arabasız
alıp başımı düşlerin çıkmazından
karışmak taşa toprağa. yolculuk...
hababam sınıfı adlı kitabın yazarı.
yarın, yani 7 mayıs 2011 tarihinde doğumunun 100. yılı kutlanacak edebiyatımızın büyük üstadı. tüm eserleri iş bankası kültür yayınlarında.
rahmetle andığımız üstad.