bugün

Ülkemizde oldukça fazladır. Tuvalet kağıdından hiçbir farkı yok.
Satranç oyunundaki en sevimli taş. zayıflıkta bir numara olmasına ramend en sevdiğim taştır. Çünkü bizim gibi potansiyeli olan sıradan insanları simgeler ve hedefine ulaşınca ne olacağına ancak sen karar verirsin. Aynı zamanda yükselişi de simgeler. Rakiplerinin arasından yeteneklerinle sivrilip hayatta kalarak üstün bir ünvan almak gibi. Bu yüzden özel...
devlet bahceli.
satrançta önemi yok gibi görünse de oldukça önemli taş grubudur.
hükümete göre asgari ücretli çalışan kişi.
Ne zaman beni hamleye alırlar diye aşkla şevkle şehvetle bekleyen üsttekilerin de mezesine limon suyu kıvamında oyun zerzevatıdır ve bunu aklı olduğu için değil haklı olduğu için yapandır nefsini körelten zavallı psikolojik sarsıntıdır vezir olabilir mi bence bu cümlede vezir kelimesi ancak mucize olarak akla gelir piyonsun sen piyon kalacaksın kusura bakmayın piyon kardeşlerim.
cumhuriyet rejimiyle yönetilen birey.
gözden çıkarılması kolay olan, değersiz görülendir.

olmayınız efendim.
Küresel ekonomi , askeri yahut politika açısından baktığımızda hepimizin rolüdür.
Hatta şöyle söylemek lazım, her birimiz bir piyon değiliz hepimiz sadece bir piyonuz.
görsel
piyon deyip geçmeyin gün gelir vezir olur.
--spoiler----spoiler--

- arya?
-canım?
- "schindler'in listesi"ni seyretmiş miydin?
- evet.
- hani orada kırmızı paltolu bir kız çocuğu vardı ya, tüm film siyah beyazdı ama bir tek o kız renkliydi. sen de öylesin işte benim için.

--spoiler----spoiler--

Bir michael sikkofield romanı
hayatımda okuduğum en iyi kitaplar arasında olan kitap.
Bir roman.

Yine Michael sikkofield'ın bloğunda okumaya alıştığımız tarzı ve komik benzetmeleriyle neşemizi buluyoruz. En başından beklenmedik bir olayla şok oluyoruz. Ancak sikko, ince dallar üstüne binalar inşa etme çabasına girmiş ve okuyucusunu hiç beklenmedik bir şekilde boşluğa düşürüveriyor. Bir gazetenin haftasonu ekinde yazılan pek de öyle bomba etkisi yapacak bir yanı da olmayan 3-5 yazıdan sonra tüm dünyayı dönüştürme projesi yürüten, dünyayı yöneten adamların dikkatini çekmişmiş de kapı çalınca bile kapının arkasında durmuyormuş ki birisi ateş ederse onu vuramasın. Siktir lan bebe.

Neyse sakinim.

Henüz kitabın yarısını biraz geçtim. Okunuşu çok keyifli, hazmı kolay, yumuşak bir kitap olmasıyla genç okuyuculara büyük keyif yaşatabilir.

Bundan 5 yıl önce çıksaydı belki de büyük bir aydınlanma yaşatabilecekti ancak yeni dünya düzeni, gizli örgütler, konularını ilkokullu bebelerin bile tartışır olduğu bu dönemde o kadar da şaşırtıcı gelmiyor açıkçası. Ayrıca dövüş klübü filminin zaten çok sağlam bir şekilde herkese anlattığı sistemin insanı soktuğu tekdüze yaşam kalıplarına karşı eleştirinin kitabın uzunca bir kısmını kaplıyor oluşu bir süre sonra gerçekten sıkıcı gelmeye başlıyor.

Neyse sonuna kadar okuyup editlerim. Yazmaya devam ederse ileride şaheserler çıkabilir diyip olumlu bitirelim bari.
Anlatım dili gayet basit bir solukta okunabilecek bir kitap.
Verdiğim 15 liradan dolayı pişman değilim. Böyle insanları daha çok yazmaya teşvik etmek gerekir. çünkü Amk yarın bir gün bunun gibi adamlar yazmayı bırakırsa senden benden zaten kitap yazan adam çıkmayacak. Soğutmamak gerek.

Adamı biz 10 numara blogcu ve tespitçi olarak tanıdık. Kurgu işinde biraz daha çalışması gerek.


--spoiler--
hikaye genel olarak arya üzerinden giden bir imkansız aşk romanı gibiydi. Anna Karenina nın hikayesi gibiydi. Tek farkı olayların 2000'li yıllarda geçmesiydi. Anna intihar ediyor. Arya öldürülüyordu.
Durum betimlemeleri çok iyi fakat mekan betimlemeleri çok zayıftı. Evden çıktım çöpçü sokakta, markette televizyona hipnoz olan kadın ve 'sigara yaktım' durmadan bu kelime geçiyor. zaten Bizde yeşilaycı değiliz ama sonlara doğru bu 'sigara yaktım' kelimesini duydukça hallenmeye başlamıştım.

Annenle ilgili de bir kaç laf etmek istiyorum.. Can yağmur karakteri seninle çok uyumlu allah rahmet eylesin baban vefat etmiş. Ona ithafen güzel anılarını bulundurmak istemişsin kitabında fakat anneni öyle harcamasaydın belalarla. Sonuna doğru onla da bir kavuşsaydınız iyiydi.
--spoiler--

edit: kitap yarım 2.si yazılmalı.
rasim ozan kütahyalı, nagehan alçı adlı zevzeklerden biri ya da birkaçı.
Yazar adını söyleyipte almak istemediğim kitap listesi no 1 adayı olan kitap.
bu kitaba verdiğim 18 lira haram olsun. adamı seviyorum, blogdaki tüm yazılarını da okudum, büyük bir hevesle de aldım ancak hiç bir tat alamadım.

kitap bir kere blogdaki yazıların derlenişi gibi. klasman içi, klasman dışı bir roman uygulaması. arya karakteri diye bir karakter yaratılmış ne gerek vardı onu da anlamadım ama en az 50 sayfa can ile aryanın imkansız aşkına ve bir o kadar sayfada tasvirlerle geçmiş. anladık amk bir tasvir yeteneğin var ama her fikirden önce bir bağlantı kurup tasvir etmene gerek yok.

örnek atıyorum:

"hani su bardağı vardır ya şöyle saydam, hah işte onun gibi hayat amk saydam." bunlardan sıkça karşılaşabilirsiniz.

ikincisi falan gelirse kesinlikle almayacağım kitaptır.
''merak kediyi öldürür'' misali gidip aldığım ve bitirdiğim kitap. pek çok kişi gibi ben de klasik bir kaynata sikici yazısı bekliyordum ancak ilk sayfaları gerçekten beğendim. bundan sonrası spoiler içerir, o yüzden dikkat:

--spoiler--
- blog içinde de sıkça başvurduğu benzetmeleri bu kitapta da kullanmış sikko. üstelik bokunu çıkarmış. anladık amına koyayım kendi çapında bir umut sarıkaya'sın, 80'lerin sonu 90'ların başında çocuk olmak, soba ve kestane, bizimkiler ve pazar akşamı... e yeter da. bir ara acayip sıkıldım ve okumayı bırakmayı düşündüm sırf bu yüzden.

- ilk sayfalarda illuminati zırvalıklarına bulaşmayıp hayat dersi vermesi artı puan.

- kitabın en sıkıcı, en boktan kısmı can'ın artık satılık bir kalem * haline gelmesiyle başlıyor.

- can'ın arya ile olan ilişkisinden de bir sikim anlamadım. üstelik can da benim gibi olgun kadınlardan hoşlanıyor * buna rağmen hislenmedim.

- kitap bir nevi blog'u baştan sona okumuş kişilere * hitap ediyor. klasman dışı yazılarının birleşimi gibi bir şey olmuş. ilk sayfaları gerçekten güzel ama can satılık bir kalem olduktan ve alman ayısıyla birlikte bir patronun evine gittikten sonra boka sarıyor. arya meselesi ise çok gereksizdi, niçin ve nasıl * öldürüldüğünü okuyucuların hayal gücüne bırakmış herhalde sikkofield. sikko müritlerinin çoğu bir ritüelde kurban edildiğini sanıyordur belki de * ben ise hiçbir şey anlamadım.
--spoiler--

sonuç olarak sırf ilk sayfalarından ötürü tavsiye edebileceğim bir kitaptır. ''sikko kim yeeeaaa, ben onun kitabını alır mıyım hiç yeeeaaa'' demeyin bence. en azından kitabı bitirdikten sonrasına saklayın bu cümleleri * pişman mıyım bu kitabı okuduğuma, eh biraz. artık eskisi kadar beğenmediğim, müridi olmaktan çıktığım bir kaynata düşmanına ait sonuçta *
satranç da en önemsiz taş.
ilk 80 sayfası biyogrofi tadında sonra sarmaya başlıyor ama sanki tamam sikko 300 küsür sayfa demişler gibi tak diye biten kitap.
beklentimi karşılamayan kitap. sürükleyiciydi de ben bunu beklememiştim ki. klasman içi şeylerle dolu bir kitap beklediğim için beklentimi karşıamadı belki de. betimlemeleri güzeldi ama bir süre sonra her şeyi aynı yolla betimlediğini fark edince soğudum sikkodan. *
olay kurgusu ve bağlayıcılığı çok iyi değil. tespitler ve betimlemeler şahane. başlarken beklentim çok yüksekti belki de ondan çok çekici gelmedi hikaye. bazı yerlerde tamam bu sefer oldu, mantıklı diyorum ama 3-5 sayfa sonra şizofren birini mi okuyorum hissine kapılıyorum. belki de okuyacağımı beklediğim şeyin bu olabileceğini düşünmediğim için hikaye çarpıkmış gibi geldi. blog yazılarını tercih ederim. neden mi? çünkü orada anlatmaya çalıştığı şeyler ve çabası daha samimiydi. şimdi kitabı beklentiyi karşılayamayınca bir değişik oldum.
birine sorulduğunda direk olarak lan cahil sen hiç satranç oynamadin mı? cevabi alinan yegane varlık.
hiçbir edebi değeri olmayan, olaylar arası kopuklukların bulunduğu devamlılığı kurgusal olarak sağlayamayan kitap.

bu gibi cümlelerle sikko'nun romanının amına bile koyarım ama ne yazık ki şurada okuyacağımız sik kafalı bi adamın sikten yorumları ile o kitabı almadan, okumadan fikir sahibi olabilecek potansiyele sahip insanlarız. alın okuyun, sonra beraber olmamış diyelim. ama bu adama bir şans verelim, güzel düşünüyor. bir gün güzel de yazar belki.

sikko'cuğum, sen güzel bir kardeşimizsin, lakin tutarsızlık sana göre değil. mutlaka buna hakkın var lakin seni sen yapan kafamızdaki gerçeklik seni bu halinle kabul etmiyor, sikeyim edebi eser olmayışını, kitap olayı farklıdır, valla billa farklıdır, bir dahakine ham meyveyi koparma dalından.