bugün

nba da bir takim..
resmi sitesi: http://www.nba.com/sixers/

an itibariyle barindirdigi oyuncular su sekildedir:

Matt Barnes
Michael Bradley
Samuel Dalembert
Zendon Hamilton
Steven Hunter
Andre Iguodala
Allen Iverson
Kyle Korver
Jamal Mashburn
Lee Nailon
Kevin Ollie
Shavlik Randolph
John Salmons
Chris Webber
Louis Williams

koçlari: maurice cheeks
chris webber i almakla cok buyuk hata yapmis takimdir iverson takimin herseyidir.playofflarda ne kadar ugrasalarda beklenilen basariya gosterebiyorlar son 3-4 yilldir.
c-webb'i almaları hata olabilir ama takımdaki en iyi pf dir.
allen iversondenver nuggets'a takas edip üstüne chris webber'ı da takımdan kovarak gençleşme ve yeniden yapılanma dönemine girmiş olan nba takımıdır. bu sezon itibariyle ligin memphis grizzlies'le birlikte paspas takımı halini alsa da gelecek sezondan itibaren doğru draft seçimleri gerçekleştirebilir ve ellerindeki genç malzeme de olgunlaşıp aşama kaydederse tekrardan play off lardaki yerini alması mümkün gözüken takımdır.
en son operasyon sonrası önümüzde ki 4-5 yıl boyunca play off a giremeyecek takımdır gözümde, gerçi sevmem kendilerini beter olsunlar o ayrı.
nba dogu konferansi atlantic grubu takimi. maclarini 21000 kisi kapasiteli wachovia center'da oynayan takimi maurice cheeks calistiriyor. allen iverson'ın takimdan ayrilmasindan sonra yeni yapilanmaya giden bir takim olmustur. Ayrica takimda andre iguadala gibi genc ve super smaclariyla unlu bir oyuncu da bulunmaktadir.
play-off serisinde, ilk maçta detroit'i mağlup ederek herkesi şaşırtmış takım.
2008 playoff larında ilk turda detroit gibi -chauncey billups ve tayshaun prince'i dahil etmezsek- kazmalardan oluşan, sadece haldur huldur saldıran, ölümüne defans yapan bir takımı elemesi için dua ettiğim takım. kalbim onlarla...
1937 yılında Syracuse Nationals adıyla kurulan;1949 yılında nba'e katılan;1963 yılında philadelphia warriors takımı san francisco'ya taşındıktan sonra philadephia'lı Irv Kosloff ile Ike Richman tarafından satın alınıp philadelphia'ya gelen ve bir yarışma sonucu 76ers* adını alan;tarihinde 3 şampiyonluk yaşamış*** nba takımı.

(bkz: Charles Barkley)
(bkz: Moses Malone)
(bkz: Julius Erving)
(bkz: Billy Cunningham)
(bkz: Hal Greer)
(bkz: Wilt Chamberlain)
(bkz: Maurice Cheeks)
(bkz: Allen Iverson)

edit:imla.
2009-2010 sezonunu bu gece açacak olan nba takımı. sezonun ilk hazırlık maçını toronto raptors ile oynayacaklar. ayrıca yarın gece de toronto ile bir hazırlık maçları daha vardır. sezon öncesi kampında 17 oyuncu bulunmaktadır. kadroları ise şöyledir:

Brandon Bowman
Elton Brand
Primoz Brezec
Rodney Carney
Dionte Christmas
Samuel Dalembert
Willie Green
Jrue Holiday
Andre Iguodala
Royal Ivey
Jason Kapono
Sean Singletary
Jason Smith
Marreese Speights
Stromile Swift
Louis Williams
Thaddeus Young

sezon öncesi kampında bulunan oyunculardan brandon bowman, dionte christmas, sean singletary ve stromile swift'in kontratları garanti değildir. eğer kamptaki performansları beğenilirse kontrat imzalanacaktır. ancak en fazla 2 oyuncuyla kontrat imzalanabilir. zira oyuncu sınırı 15'dir.
girilen entrylere bakınca 76ers taraftarı bu kadar mıyız diye üzüldüm. evet 2000'deki halimiz yok ama iverson son gösterilerini yapacak ve uzun sürse de bir gün toparlanacağız. salary cap nedeniyle 2010 free agentlarından üst düzey bir oyuncu da düşürülemeyecektir. ama en azından holiday'den daha iyi bir guard bulmak zor almayacaktır. (bkz: raymond felton) gelecek 3-4 yıl karanlık ama (bkz: bizler inandık siz de inanın)
nba'in en köklü takımlarından biri. aynı zamanda benim de taraftarı olduğum takım. çoğu basketbolsever gibi ben de bir basketbolcuyu beğenerek takım tutmaya başladım. o dönemlerde philadelphia 76ers ve allen iverson ligin zirvesindeydi. allen iverson mvp seçilmişti ve philadelphia 76ers da şampiyonluğa oynuyordu. ama benim 76ers'tan haberim yoktu. tek bildiğim allen iverson'du. bir gün kuzenimle basketbol maçı yapıyorduk ve ikimiz de sevdiğimiz oyuncuları seçmeye karar verdik. ilk o zaman öğrendim philadelphia 76ers'ı ve 76ers, nba'de tuttuğum takım oldu o anda. daha sonra basketbola olan ilgim artınca philadelphia eski günlerinden uzaklaşmaya başlamıştı. benim bildiğim takım şampiyonluğa oynuyordu, ama yeni 76ers play-off mücadelesi veriyordu ve ligin vasat takımlarından birisi olmuştu. benim bildiğim iverson da farklıydı. sanırım basketbolu o zaman anlamaya başladım. iverson bencil bir oyuncu halini almıştı ve sanki takımın kazanması çok umurunda değildi. daha sonra iverson değişik takımlara gitti ama ben hiçbir zaman 76ers'tan uzaklaşmadım. çünkü artık oyuncu değil takım tutuyordum ve gerçek bir 76ers taraftarı olmuştum. ligin paspası haline gelmiş bir takımın taraftarıydım ama bundan gurur duyuyordum. çünkü etrafımda sürekli takım değiştiren kişiler vardı. transfer sezonunda en iyi oyuncuları kadrosuna katan takımı destekliyordu insanlar. ama beni ilgilendiren şampiyonluk değildi. philadelphia ile hiçbir bağlantım olmamasına rağmen gerçek bir taraftardım.

yeni sezonun başlamasına çok uzun bir süre yok. yakında hazırlık maçları başlayacak ve ondan sonra da sezon. bu sene 76ers'ın ne yapacağı pek belli değil. çok büyük bir sürpriz de yapabilirler, yine aynı kafada devam edip ligin dibinde de bitirebilirler sezonu. ama bu sefer içimde iyi bir his var. geçtiğimiz sezonu eddie jordan'ın da katkılarıyla çok kötü geçirmişti takım. bu sene ise takımın başına doug collins getirildi. jordan'dan iyi olacağı kesin gibi. kadroda da önemli değişiklikler oldu bu sezon. takımın pivotu samuel dalembert, andres nocioni ve spencer hawes karşılığında sacramento kings'e takas edildi. draftta 2. sıradan evan turner seçildi. veteran pivot tony battie takıma katıldı. geçtiğimiz sezonun ortasında takıma geri dönen allen iverson'ın sözleşmesi sona erdi ve takımdan ayrıldı. bu sene 76ers kadrosunu kendimce değerlendireceğim:

tony battie: dalembert'in takımdan ayrılmasından sonra bir pivot ihtiyacı doğmuştu. ilk 5 başlamayacak ama yedek oyuncu ihtiyacını karşılayacaktır. en azından tecrübesi ile takıma örnek olacaktır. 1 yıllık sözleşme imzalandı ve çok yüksek bir meblağ da ödenmeyecek ona. iyi bir transfer.

elton brand: takımdaki 3. sezonunu geçirecek ve ilk 2 sezonda beklentileri karşılayamadı. ilk sezonda sakatlıkların etkisiyle fazla maçta oynayamadı. ikinci sezonda ise takımın durumu berbattı. onun da berbat olması gayet normaldi. ama bir çıkış yapacaksa bu sene yapmak zorunda. eğer bu sene takım da brand de başarısız olursa takas edilmesi muhtemel.

willie green: kazandığı paradan dolayı yıllardır ısınamadım. billy king takımın genel menajeriyken yüklü bir kontrat vermişti green'e ve hâlâ o kontratı devam ediyor. zaman zaman takıma katkı sağlıyor belki ama kazandığı para, verdiği katkıya göre çok fazla. bu sene fazla şans bulacağını zannetmiyorum.

spencer hawes: bu senenin en önemli transferlerinden birisi. dalembert kadar iyi bir savunmacı olmasa da en azından hücumda katkı verebilecek bir oyuncu. ayrıca henüz 22 yaşında olması da büyük avantaj. gelecek için önemli bir yatırım olabilir.

jrue holiday: takımın çok şey beklediği isimlerden birisi. geçtiğimiz sezon draft edilmişti ve iyi sinyaller verdi oynadığı maçlarda. takımdaki tek gerçek point guard ve umarım doug collins onu ilk 5 başlatır. çünkü gerçekten çok yetenekli. bu yeteneği harcamamak gerek.

andre iguodala: takımın lideri olması bekleniyor aslında. ama çok istikrarsız bir şutu var ve ne yapacağı pek belli olmuyor. lider olmaya pek müsait bir oyun tarzı yok ayrıca. takımın ikinci skor opsiyonu olsa çok daha verimli olabilir. böylece hücumdayken kolay şutlar bulabilir ve savunmada da daha etkili olabilir. evan turner'ın takıma katılması onu rahatlatabilir bu açıdan. iguodala'nın da bu sezon son şansı. başarısızlık durumunda takas edilmesi olası.

jason kapono: geçtiğimiz sezon takıma katıldı ama koç eddie jordan ona pek şans vermedi. halbuki 76ers'ın bariz eksiği dış şutlardı. kapono'nun tek yaptığı iş de zaten şut atmak. bu sezon kapono'ya şans vermek lazım. takıma hücumda nefes aldırabilecek bir oyuncu. ama savunmadaki zaaflarından dolayı sürelerini iyi kontrol etmek gerek.

jodie meeks: geçtiğimiz sezonda milwaukee bucks'tan takas edildi. sürpriz katkı vermişti. pek süre alacağını düşünmüyorum ama fena bir şutör değil.

andres nocioni: geçtiğimiz sezonda sacramento'da çok iyi değildi ama bu sene iyi olmasını umuyorum. vasatın üzerinde bir üçlükçü ve savunmada çok agresif. bazen agresifliğin sınırlarını zorluyor. o yüzden rakip oyuncular ve taraftarlar pek sevmezler onu. ama oynadığı takımın taraftarı her zaman sever bu tür oyuncuları.

jason smith: draft edildiğinde çok şey bekleniyordu ama çok ağır bir sakatlık geçirdi ve beklentileri pek karşılayamadı. benim pek umudum yok ama pivot rotasyonu zayıf olduğu için şans bulacaktır.

marreese speights: geçtiğimiz sezon eddie jordan'ın küstürdüğü bir oyuncu. mücadelesiyle taraftarın sevgilisi olmuş bir oyuncuyu bench'e hapsetti. ribaunt yapan ve hücuma katkı yapabilen bir pota altı oyuncusu. bu sene de mutlaka katkı alınmalı speights'ten.

evan turner: yaz liginde çok zorlandı ve büyük hayal kırıklığı yarattı. ama sürekli antrenmanların zorluğundan şikayet etti. umarım normal sezonda da sıkıntı yaşamaz. çünkü takımın gelecek için en çok güvendiği oyunculardan birisi.

louis williams: şutör guard olarak oynarsa daha verimli olur. zaten asıl mevkiisi de o. mecburiyetten dolayı oyun kurucu olarak oynuyordu. topu elinde fazla tutuyor. bu da çok top kaybı yapmasına sebep oluyor.

thaddeus young: eddie jordan'ın bir diğer kurbanı. gelişimi için çok önemli olan bir sezonda young'u çok kötü kullandı. bu sezon ise doug collins mutlaka daha fazla şans verecektir.
yeni logosu götüme benzeyen takim.

kötü bir sezon gecirecekler gibi görünüyor. bence bunun tek sebebi degisen logo. ulan o sahayi, logoyu ne cok severdik. iverson'i izlerdik keyifle. "filedelfiya sevinti sikirz" deyip kendimizi ingilizce biliyor sayardik 8-9 yasindayken. hey gidi. simdi o logo gitmis, yerine götlü göbekli cirkin bir sey gelmis. cok yazik.
2010-2011 sezonuna çok kötü bir başlangıç yaptıktan sonra toparlanarak play-off yarışına dahil olmuştur. doğu konferansı'nda yer almasının etkisi tabii ki büyük ama son maçlarda iyi performans gösteriyorlar. sezon başında takımda hiç iyi gitmeyen bazı şeyler vardı. ilk olarak, 2010 nba draftı'ında ikinci sıradan draft edilen evan turner'ın kötü oynaması takımı çok etkiliyordu. üst sıradan seçildiği için taraftar onu sahada görmek istiyordu ve büyük beklenti vardı. ancak turner bu beklentiyi karşılayamadı. şut sokamamasının yanında çok top kaybı yaptı ve henüz nba seviyesinde olmadığını gösterdi. koç doug collins de turner'ın moralini daha fazla bozmamak ve takıma zarar vermemek için onu bench'e çekti. onun yerine ise ilk 5'e jodie meeks'i yerleştirdi. meeks ligdeki en iyi şutörlerden biri. şutu dışında bir özelliği olmasa da bu özelliğini çok iyi kullanıyor. 76ers'ın da en büyük sorunu üçlükler olduğu için meeks'in ilk 5'e yerleşmesi takıma olumlu etki yaptı.

sezon öncesinden sacramento kings'ten takas edilen spencer hawes da ilk maçlarda hayal kırıklığı yarattı. beklenmedik bir şekilde samuel dalembert'i aradı 76ers. ancak son birkaç haftadır spencer hawes'in performansında ciddi bir yükseliş var. topu daha fazla elinde tutuyor ve daha fazla şut kullanıyor. ayrıca çok iyi bir pasör olduğundan dolayı takım arkadaşlarına kolay basket imkanı sağlıyor.

hawes ve meeks dışında diğer oyuncuları da şöyle analiz edebiliriz:

jrue holiday: nba'de ikinci sezonunu geçiriyor ancak çok çabuk gelişiyor ve önümüzdeki birkaç yılda takımın liderliğini üstlenebilecek kalitede. üçlük çizgisinin gerisinden şut atabilmesi çok büyük bir avantaj. aynı zamanda kendisinden daha güçsüz oyun kurucuları sırtına alıp potaya kadar sürükleyebiliyor. ancak bir istikrar sağlamış değil henüz. hem maç içinde hem de maçtan maça performansında inişler ve çıkışlar var. bir süre hiç adını duymamanıza rağmen bir anda parlıyor. ilerleyen zamanlarda bu sorununu aşacaktır.

tony battie: takımda az süre alan oyunculardan birisi. zaten 34 yaşında. ama oyuna girdiği zaman ciddi ribaunt katkısı yapabiliyor. eğer takım play-off'a kalırsa tecrübesinden yararlanılabilir.

craig brackins: takımın şu ana kadar oynadığı 27 maçta yalnızca 1 kez görev aldı. uzun rotasyonunda bir sakatlık olması durumunda süre bulabilir. ancak sakatlık olmadığı sürece işi zor.

elton brand: takımda 3. sezonunu geçiriyor. 76ers'taki en iyi sezonu. ilk 2 sezonda sakatlıklardan dolayı az maçta görev almıştı. bu sezon ise hem öyle bir sorunu yok hem de nasıl oynaması gerektiğinin farkında. geçtiğimiz sezonlarda sakatlıkların da etkisiyle fiziksel mücadeleden kaçınıyordu. ama bu sene potaya yüklenerek daha fazla oynuyor. orta mesafeden de iyi bir şutör olduğu için şut tehdidi de var. o yüzden savunulması çok daha zor bir oyuncu haline geldi bu sene.

andre iguodala: sezon başında adı takas dedikodularında geçmişti. ama takımın düzelmesinden sonra bu dedikodular ortadan kayboldu. ancak hâlâ düzeltebileceği bazı şeyler var. faul yüzdesi mesela. çok fazla faul çizgisine gittiği için bu konu çok önemli. kariyerinin başından beri %70 civarında bir yüzdeyle faul atıyor. bu yüzdeyi biraz daha yükseltse sayı ortalaması da artacaktır. ayrıca, kesinlikle bir süper yıldız değil. yıllardır onun takımı sırtlayacağı düşünülüyordu ancak sanırım herkes bunun mümkün olmadığını anladı. çok iyi bir yardımcı oyuncu ama başrolde olamaz. şu anda da en ön planda olan oyuncu değil ve verimli oynuyor.

jason kapono: takas edilmesi muhtemel. takımdaki en iyi şutörlerden birisi ama oyunu tek yönlü oynuyor. o yüzden artık kadroya bile giremiyor. eğer takas edilemezse sezon sonunda kontratı bitince takımdan ayrılacaktır.

andres nocioni: kısıtlı süre sahada kalmasına rağmen iyi katkı yapıyor. savunmaya getirdiği enerji takım için çok önemli. rakip oyuncular pek sevmez nocioni'yi ama 76ers taraftarının en çok sevdiği oyunculardan birisi.

darius songaila: o da pek şans bulamıyor. oynanan 27 maçta sadece 4 kez sahaya adımını attı. sezon sonu kontratı bitiyor, takımdan ayrılabilir.

marreese speights: o da az süre alıyor ama aldığı sürede hücumda ve ribauntlarda başarılı. gördüğüm kadarıyla orta mesafe şutunu da geliştirmiş. bu onu hücumda bir üst seviyeye taşır ama savunmasına odaklanırsa daha fazla süre alabilir.

evan turner: açık ara takımın en kötüsü. sezon başında çok süre bulduğu zamanlarda şut sokmakta çok sıkıntı yaşamıştı. ama ribauntlara iyi katkı yapıyordu. ama artık nba seviyesine ayak uydurmalı. zira kendisinden büyük beklentiler var.

louis williams: doğru kullanıldığı zaman çok verimli bir oyuncu. ama uzun bir süredir iyi kullanılmıyordu. topu aldığı zaman şut atmaktan başka bir şey düşünmüyor. ama son maçlarda doug collins kulağını çekmiş olacak ki daha fazla pas veriyor. bu şekilde oynarsa çok daha verimli olur.

thaddeus young: takımdaki 4. sezonunu geçiriyor. bench'ten gelerek takıma enerji getirdiği aşikar. geçen sezon koç olan eddie jordan onu iyi kullanamamıştı. ama doug collins ile birlikte çok daha iyi bir basketbol oynuyor. özellikle takip smaçlarında çok başarılı.
yaklaşık 280 milyon dolara comcast-spectacor adlı şirket tarafından new york'lu bir iş adamı olan joshua harris'in sahibi olduğu bir şirkete satılmıştır.
2011-2012 sezonuna son derece iyi bir başlangıç yapmış olan nba takımı. şu ana kadar oynadıkları 12 maçta 9 galibiyet ve 3 mağlubiyet aldılar. 2009-2010 sezonunun başında takımın başına eddie jordan getirilmişti. ancak onun takıma oynatmaya çalıştığı sistem, takımda yer alan oyuncularla hiç uyuşmuyordu ve bu işin olmayacağı anlaşılmıştı. zira eddie jordan'ın oynatmaya çalıştığı sistemde, her oyuncunun çok iyi pas yapma yeteneğine sahip olması gerekiyordu. ancak takımın pivotu samuel dalembert olunca bu sistemi oturtmak da imkansız olacaktı. diğer oyunculara da hiç uygun bir sistem değildi bu. dolayısıyla berbat bir sezon oldu ve takım sezonu 27 galibiyet, 55 mağlubiyetle tamamladı. bunun ardından doğru kararlar alınmaya başladı. tabii ki bunun yanında şansın da rol oynadığını söylemek lazım. zira 2011 nba draftı'nda çok düşük bir şansa sahip olmalarına rağmen lotaryada 2. sırayı kaptılar ve oradan da evan turner'i seçtiler. bu arada, takımın başına da doug collins getirilmişti. büyük ihtimalle doug collins'in de ısrarlarıyla performansıyla hayal kırıklığı yaratan ve takımın havasını bozan samuel dalembert, spencer hawes ve andres nocioni karşılığında sacramento kings'e takas edildi.

birkaç küçük hamle ile 2010-2011 sezonuna girildi. ancak takımdaki en önemli değişiklik karakterdi. doug collins, oyuncularıyla çok iyi iletişim kuran bir koç. maç esnasında bir hata yaptıkları zaman onları yanına alıp hatasını ve yapması gerekeni anlatıyor, oyuncularına arkadaş gibi davranıyor. oyuncuları da doğal olarak bunu seviyor ve koçlarının lafını dinliyor. doğru bir takım kimyasının yanında doğru koç da seçilince takımın başarısız olması imkansız bir hale geldi. oyuncuların hepsi başarıya aç ve takım oyununa uygun oyunculardı. herhangi bir süper yıldızdan söz etmek mümkün değil belki ama bütün oyuncular takımın başarısı için istatistiklerinden fedakarlık yapabilecek oyuncular. dolayısıyla hiçbirisi bencil değil. 2011-2012 sezonuna çok kötü bir başlangıç yaptı takım. ancak sezonun ikinci yarısında yakalanan müthiş çıkış ile birlikte takım normal sezonu 41 galibiyet ve 41 mağlubiyetle bitirdi. böylece de 7. sıradan play-off yaparak miami heat ile eşleştiler. belki de miami heat, philadelphia 76ers'e en ters gelen takımdı. bundan dolayı da seri boyunca çok zorlandılar ama maçların çoğunda oyunun içinde kaldılar. seri 3-0'a gelmişken louis williams'ın müthiş performansıyla seriyi 3-1'e getirdiler. ama sonraki maçı kaybedip 4-1 ile elendiler. buna rağmen oldukça başarılı bir sezon geride kalmıştı. takımın iskeletinde bir değişiklik olmamasına rağmen takım 27 galibiyetten 41 galibiyete çıkmıştı ve play-off'ta da miami heat'e karşı direnmeyi başarmışlardı. en azından çok önemli bir tecrübe kazandı takım. normal sezonda ortalarda gözükmeyen evan turner'in play-off'larda gösterdiği performans gelecek için umut vermişti.

2011-2012 sezonuna girilirken philadelphia 76ers kadroya ciddi bir takviye yapamadı. sadece 2011 nba draftı'ndan seçtikleri nikola vucevic ve lavoy allen'i kadroya kattılar. buna rağmen ilk 12 maçtaki performans çok da şaşırtıcı olmamalı. oyuncuları teker teker değerlendireceğim için şimdi performanslara girmiyorum. ama 2010-2011 sezonunda başlatılan doğru takım politikasının meyveleri toplanıyor. savunma odaklı, oyuncuların önemli olmadığı, her top için sonuna kadar mücadele eden bir takım var. doug collins'in takımı da böyle olur zaten. hücum her zaman ikinci planda. yani takım önce sayı yememeye odaklı. "biz sayı yemeyelim, atarız zaten" mantığında bir takım var. doğru olan da bu. son yıllarda şampiyon olan takımlara bakıldığında hepsinin savunma takımı olduğunu görebiliriz. oynanan ilk 12 maç sonunda takım 101.33 sayı atarken rakiplerinin sadece 86.17 sayı atmasına izin vermiş. savunma alanında chicago bulls'un hemen ardından lig ikincisi konumundalar. öte yandan, maç başına attıkları 15.16'lık fark ile lig birincisiler. doğru basketbol oynamaya çalışan ve savunmaya büyük önem veren bir takım kuruldu ve bunun mimarı doug collins. oyuncuların performansını teker teker değerlendirirsek:

lavoy allen: sadece 2 maçta forma giyebildi şimdiye kadar. onlarda da çok kısa süreler aldı. değerlendirmede bulunmak pek mümkün değil ama takımın 12. oyuncusu olmaktan öteye gidemez.

tony battie: o da tıpkı lavoy allen gibi çok az süre aldı. ama sezona sakat girdiğini hatırlatmak lazım. artık 35 yaşına geldiği için çok fazla oynamayacaktır. ama play-off'larda tecrübesinden yararlanılabilir.

craig brackins: çok az şans buldu. ilerleyen senelerde takımdan ayrılması muhtemel. şimdiye kadar bir hayrını görmediler.

elton brand: istatistiklerine bakıp kötü bir sezon geçirdiğini söylemek yanlış olur. daha önce de dediğim gibi takımın sisteminde hiçbir oyuncu ön plana çıkmıyor. o sebepten dolayı elton brand'in istatistikleri etkileyici değil. ama oyun sıkıştığında topu eline alıp etkili işler yapabiliyor. orta mesafe şutlarındaki başarısının yanı sıra pota altından da çok yüzdeli oynuyor.

spencer hawes: yaz aylarında shawn kemp ile çalışmış. sezonun ilk maçlarında bunun faydasını çok net bir şekilde gördük. zaten iyi bir orta mesafe şutu vardı, artık üçlük de atabiliyor. aynı zamanda sırtı dönük de çok iyi birkaç hareket geliştirmiş. ribaundlara konsantre ve bir uzuna göre çok iyi bir pasör olduğu için büyük katkısı var takıma. ancak sırtında bir sakatlık olduğu için son maçlarda performansı biraz düştü. böylesine iyi bir başlangıçtan sonra sakatlanması kötü oldu.

jrue holiday: bu sene all-star olmasını bekliyordum. ancak hâlâ o seviyede değil. hücumda sorumluluk alması çok önemli bir özelliği. gerektiğinde hiç çekinmeden sorumluluk alabiliyor. ancak şu ana kadar yakaladığı 4.3'lük asist ortalaması bir oyun kurucu için çok düşük. takımın sisteminden dolayı asistlerinin düşük olması normal. ama 4.3 de çok düşük. onun dışında kötü bir performans sergilemiyor.

andre iguodala: geçtiğimiz senelere göre daha iyi oynuyor. orta mesafeden attığı şutlarda biraz istikrar sağlamış durumda. takımın lideri gibi oynamaya çalışmadığı zaman çok daha faydalı oluyor. şimdiye kadarki performansı tatmin edici. en azından geçen seneye göre çok daha iyi.

jodie meeks: takımın en iyi şutörü. diğer alanlara herhangi bir katkı yapmasa da şut konusundaki başarısı ile kadroda yer buluyor. geçen sene şaşırtıcı bir şekilde iyi performans sergilemişti. bu seneye biraz tutuk bir başlangıç yapsa da yavaş yavaş ritmini buldu ve çok yüzdeli üçlük atıyor. kendisinden beklenen de bu.

andres nocioni: bench'in diplerine kadar gitmiş durumda. sadece maçlar koptuğu zamanlarda sahaya ayak basıyor. sezon sonunda kontratı bitince kendisiyle yollar ayrılacaktır.

evan turner: 2010-2011 play-off'larında iyi sinyaller vermişti. bu seneye de iyi başladı. sonunda beklentilere cevap veriyor. en önemlisi, kendine olan güveninin gelmesi. geçen sene şutlarında güvensizliği belli oluyordu. bu sene ribaundu aldığı zaman rakip yarı alana gidip kaldırıp şut atmasından bu güven belli oluyor. çok doğru oynuyor, ribaund alıyor, savunma yapıyor ve oyun zekası üst düzeyde. geçen sene çaylak duvarına çarpmıştı, bu sene kendine geldi. aynen devam etmesi gerekiyor.

nikola vucevic: draft gecesi hiç unutmam kaan kural şöyle demişti: "spencer hawes'ten çok memnun olmalılar ki bir tane daha aldılar". evet, oyun tarzları benziyor. ama takımın bir yedek pivota ihtiyacı vardı ve 16. sırada seçilebilecek en iyi pivot nikola vucevic'ti. hiç de kötü oynamıyor. en önemli özelliği, bileklerinin yumuşaklığı. bir uzun için çok önemli bir özellik bu. hem orta mesafeden iyi şut atıyor hem de pota altındaki pozisyonları iyi bir şekilde bitirebiliyor. çok kısıtlı sürelerde sahada kalmasına rağmen iyi bir ribaundçu olduğunu da gösterdi. kendini geliştirmeye devam edecektir.

louis williams: kariyerinin en iyi sezonunu çıkarıyor. bu seneye kadar takımın bıçkın delikanlısıydı. iyi gününde olduğunda takıma ciddi bir katkı verirken kötü gününde de takımı batırabiliyordu. bu sene nerede ne yapacağını öğrenmiş gibi. kesinlikle bencil oynamıyor ve gerektiği zaman sorumluluk alıyor. bu şekilde oynayan bir louis williams her zaman takımda yer bulur.

thaddeus young: geçen seneden pek farklı bir performans sergilemiyor. oldukça iyi bir kontrat aldığı için kendisinden beklentiler yüksek olabilir. ama sistem içinde zaten önemli bir rol oynuyor. bu şekilde devam ederse bir sorun olmayacaktır.
nba playoffs 2012'de 8. sıradan gelerek 1. sıradaki chicago bulls'u 4-2 ile elemiş olan takım. böylece, nba tarihinde playoff'a 8. sıradan girip 1. sıradan gelen takımı eleyen 5. takım oldular.

daha önce bunu yapan takımlar:

1994: seattle supersonics 2-3 denver nuggets

1999: miami heat 2-3 new york knicks

2007: dallas mavericks 2-4 golden state warriors

2011: san antonio spurs 2-4 memphis grizzlies

2012: chicago bulls 2-4 philadelphia 76ers

philadelphia 76ers ile chicago bulls arasında bu seride oynanan maçlar:

1. maç: 28 nisan 2012 chicago bulls philly 76ers maçı

2. maç: 1 mayıs 2012 chicago bulls philly 76ers maçı

3. maç: 4 mayıs 2012 philadelphia 76ers chicago bulls maçı

4. maç: 6 mayıs 2012 philadelphia 76ers chicago bulls maçı

5. maç: 8 mayıs 2012 chicago bulls philadelphia 76ers maçı

6. maç: 10 mayıs 2012 philly 76ers chicago bulls maçı
2012-2013 sezonu öncesinde bambaşka bir takım haline gelmiştir. 2011-2012 sezonuna çok iyi bir şekilde başladıktan sonra bir düşüş yaşladılar. bu düşüşe rağmen sezonu 35 galibiyet, 31 mağlubiyetle bitirerek sekizinci sıradan playoff'a girmeyi başardılar. playoff'taki rakipleri ise sezonu 50 galiyet, 16 mağlubiyetle bitiren chicago bulls'tu. seri başlarken kimse philadelphia 76ers'e şans vermiyordu. ancak serinin ilk maçında derrick rose sakatlandı ve sezonu kapattı. ardından da joakim noah'ın sakatlanması chicago bulls'u sıradan bir takım seviyesine indirdi. philadelphia 76ers de her maçta deli gibi savaşarak seriyi 4-2 kazandı. konferans yarı finalinde boston celtics ile eşleştiler. chicago bulls'a kıyasla boston celtics, philadelphia 76ers'in kafa tutabileceği bir rakipti. her maç çekişmeli geçti ve son maçı boston celtics kazanarak philadelphia 76ers'in ipini çekti. playoff macerası bu şekilde sona erse de philadelphia 76ers taraftarı haklı bir gurur yaşıyordu. *

başarılı bir sezon geride kalıyordu. ancak herkes, derrick rose ve joakim noah'ın sağlıklı olması durumunda philadelphia 76ers'in şansının neredeyse sıfır olduğunu biliyordu. yine de takımda çok köklü değişiklikler beklemek hata gibi duruyordu. belki birkaç ufak takviye ile yeni sezona girilir diye tahmin ediliyordu. çünkü takımın çekirdeği son derece sağlamdı. ama philadelphia 76ers yönetimi beklenmeyen işler yapmaya başladı. her şey aslında 2012 nba draftı'nda başladı. takımın uzun forvet veya pivot seçmesi bekleniyordu. ancak david stern, moe harkless'in ismini söyledi. birçok kişiyi şaşırtan bir seçim olmuştu bu. zira takımın belki de en kalabalık olan pozisyonu kısa forvete bir başka oyuncu katılmıştı. miami heat ile yapılan takas sonrasında arnett moultrie kadroya katıldı ve her şey biraz daha mantıklı gelmeye başladı. transfer sezonu açıldığında ise işler ilginçleşmeye başladı. ilk olarak takımın uzun forveti elton brand'in amnesty clause ile serbest bırakılacağı haberleri dolaşmaya başladı. geldiği günden beri beklentileri karşılayamamış olsa bile takımdan bu şekilde yollanacağı pek beklenmiyordu. bu haberin doğru olduğu ortaya çıktı ve ardından louis williams ile yeni kontrat imzalanmayacağı açıklandı. elton brand'in yollanmasını bir yere kadar anlamak mümkündü. ancak louis williams'ın yollanması hiç beklenmiyordu. kenardan gelmesine rağmen takımın en skorer oyuncusuydu ve her zaman oyunun gidişatını değiştirebilen bir oyuncuydu. o da hemen gidip atlanta hawks ile sözleşme imzaladı. lavoy allen ve spencer hawes ile sözleşme yenilendi. serbest oyuncu piyasasındaki oyuncularla ilgili ne yapılacağı merak konusuydu. önce nick young ile 1 yıllık bir kontrat imzalandı. louis williams tarzında bir oyuncu olmasına rağmen louis williams onun yanında melek kalır. washington wizards'ta oynadığı dönemde nick young çok kötü bir ün salmıştı ve bunu da kesinlikle haketti. zira ligdeki en bencil oyunculardan birisi. topu eline aldığı zaman tek düşündüğü şey potaya atmak. bunun sayesinde çok skorer bir oyuncu haline geldi. ancak kesinlikle bir takım oyuncusu değil. adam olacağını da sanmıyorum. ama takımın sayıya ihtiyacı olduğunda katkı verebilir. bu transferin şokunu atamamışken kwame brown transferi geldi. hiçbir mantıklı açıklaması olmayan bir transfer oldu bu. ligde geçirmiş olduğu yıllarda hiçbir olumlu sinyal vermemiş bir oyuncuyu kadroya katmak çok saçma gibi görünüyordu. üstelik doug collins, kwame brown ile spencer hawes'i ilk 5 başlatmak istediğini açıkladı. bu açıklamadan sonra, 2012-2013 sezonunun dibe vuruş sezonu olacağı düşüncesine kapıldım. bunların ardından dorrell wright takas yoluyla takıma katıldı. geçtiğimiz sezonu oklahoma city thunder'de geçiren royal ivey ile de sözleşme imzalandı. bu durumda takım, playoff için yarışabilecek ancak bunu başaramayacak seviyede bir takım haline gelmişti. yeni sezona bu şekilde girileceği belli gibiydi.

birkaç gün önce dwight howard ile ilgili takas dedikoduları çıktı. philadelphia 76ers de bu dedikoduların bir parçasıydı. dedikodular her an daha da güçlendi ve takas resmiyet kazandı. buna göre andre iguodala, moe harkless ve nikola vucevic takımdan ayrılıyordu. bu oyuncuların karşılığında ise andrew bynum ve jason richardson takıma katılıyordu. takas sonrasında bambaşka bir takım çıktı ortaya. ancak hâlâ takımın maçlara hangi ilk 5 ile çıkacağını tahmin etmek pek mümkün değil. yine de yeni sezonda çok farklı bir basketbol oynanacağı kesin. oyuncuların yatkın olduğu tarzlar bunu gösteriyor.

her şeyden önce andrew bynum'un gelmesiyle birlikte takım yıllar sonra ilk kez sağlam bir pivota sahip oldu. savunma konusunda ligin en iyilerinden birisi. potayı savunabiliyor, ciddi bir blok tehdidi var ve pota altında yer kaplayabiliyor. bunlar takım adına çok önemli şeyler. savunmanın bir üst düzeye çıkmasını sağlayabilir. tabii ki andre iguodala gibi bir savunmacının takımdan ayrılması önemli bir kayıp. ancak takım içinde onun yerini bir şekilde doldurmak mümkün olabilir. andrew bynum'un savunmadaki artılarının yanında hücumu da çok önemli bir silah. kareem abdul jabbar ile uzun bir süre çalıştığından dolayı sırtı dönük oyunu çok iyi biliyor. üstelik fizik olarak da ligdeki birçok pivota üstünlük kurabiliyor. pota altında skor üretme tehdidi olması dış oyuncular için çok büyük bir avantaj. dış oyuncuların üçlük çizgisinin gerisinden çok başarılı olması muhtemel. zaten yaz boyunca takıma katılan oyunculardan jason richardson, nick young ve dorrell wright üçlük konusunda önemli isimler. bu oyunculara ek olarak zaten takımda bulunan jrue holiday ve evan turner de üçlük atabilen oyuncular. andrew bynum'un sahada olması onlar açısından çok faydalı olacak. böylece iç-dış dengesi de kurulmuş olacak.

takımın önümüzdeki sezon oynayacağı ilk 5 merak konusu. geçtiğimiz sezonun büyük bölümünde takımın sahaya çıktığı ilk 5 şöyleydi:

spencer hawes (pivot)
elton brand (uzun forvet)
andre iguodala (kısa forvet)
jodie meeks * (şutör guard)
jrue holiday (oyun kurucu)

elton brand, andre iguodala ve jodie meeks takımdan ayrıldı. o yüzden yepyeni bir ilk beş göreceğiz büyük bir ihtimalle. benim tahminim şöyle:

andrew bynum (pivot)
spencer hawes (uzun forvet)
nick young (kısa forvet)
evan turner (şutör guard)
jrue holiday (oyun kurucu)

doug collins'in spencer hawes'i uzun forvet başlatma hevesi var. ancak bence o iş olmaz. sezona andrew bynum ve spencer hawes ile başlasa bile ilerleyen günlerde spencer hawes'i kenara çekeceğini düşünüyorum. belki thaddeus young ile başlayabilir. ancak onun da kenardan gelmeye devam etmesi muhtemel. şu anda takımda ilk 5 başlayacak olan oyuncuların sadece 3'ünün yeri kesin gibi. andrew bynum, jrue holiday ve evan turner... ancak evan turner'in şutör guard mı yoksa kısa forvet mi başlayacağı pek belli değil. onun pozisyonuna göre diğer oyuncunun da kim olacağı belli olabilir. nick young'un yerine jason richardson da ilk 5 başlayabilir. onun sürelerini iyi ayarlamak lazım. zira çok fazla sahada kaldığında verimi düşüyor. tabii onun sürelerini ayarlamak doug collins'in işi. doug collins'in elinde çok yetenekli, genç ve atletik bir takım var. ancak son derece zor bir takım aynı zamanda. bu takımı adam etmek zor. ama imkansız değil diye düşünüyorum. yeter ki oyuncular bunu istesin.

2012-2013 sezonuna girilirken philadelphia 76ers'in kadrosu ana hatları ile şu şekilde olacak:

lavoy allen (uzun forvet/pivot)

kwame brown (pivot)

andrew bynum (pivot)

spencer hawes (pivot/uzun forvet)

jrue holiday (oyun kurucu)

royal ivey (oyun kurucu)

arnett moultrie (uzun forvet)

jason richardson (şutör guard/kısa forvet)

evan turner (şutör guard/kısa forvet)

maalik wayns (oyun kurucu/şutör guard)

dorrell wright (şutör guard/kısa forvet)

nick young (şutör guard/kısa forvet)

thaddeus young (uzun forvet/kısa forvet)
andrew bynum ile çılgın atacak çılgın takım.
görsel

mitch kupchak magic'i dolandırırken karanlıkta resmen bynum'u çalmışlar.
bynum gibi kaliteli bir pivotu alarak playoff'da hiç de fena olmayan bir yere sahip olacak takım. zaten geçen yıl da derrick rose'un da sakatlığı sayesinde playoff'da baya zorlamışlardı.
nba'da doğu konferansı, atlantik grubu'nda yer alan bir takım. şu ana kadar 9 kişinin formasını emekliye ayırmışlardır. bu kişiler:

allen iverson - 3 numaralı forma

julius erving - 6 numaralı forma

maurice cheeks - 10 numaralı forma

wilt chamberlain - 13 numaralı forma

hal greer - 15 numaralı forma

bobby jones - 24 numaralı forma

billy cunningham - 32 numaralı forma

charles barkley - 34 numaralı forma

dave zinkoff - mikrofon
2012-2013 normal sezonunu 34 galibiyet, 48 mağlubiyetle tamamlamışlardır. böylece doğu konferansı'nı dokuzuncu sırada tamamladılar playoff'a kalamadılar.
taraftarı olduğum ve sempati duyduğum basketbol takımı. hoş, bu sene playoffa giremedik, girseydikte zaten bir cacık olacağı yoktu. doug collins'in acilen takımdan gonderilmesi gerektiğini düşünüyorum. sevgili 76ers yönetimi, getir şöyle genç, vizyon sahibi karizmatik bir coach. taraftar ve şehir yapısı olarak finali gerçekten hak ediyor bu takım.
29 mart 2014 philly 76ers detroit pistons maçı'ndan galibiyetle ayrılarak 26 maçlık mağlubiyet serisini sonlandırmış olan nba takımı. houston rockets'e mağlup olmalarının ardından nba tarihinin en uzun mağlubiyet serisini egale etmişlerdi. detroit pistons karşısında kaybetselerdi nba tarihinin en uzun yenilgi serisine imza atacaklardı.