bugün

insanın ufkunu açan, resmi ideolojiden nasiplenmemiş kitap.
bir yeraltı kitabıdır paradigmanın iflası. izmlerin değişen isimlerinin aksine , özü itibariyle hep aynı fiyaskoyu yaşatmalarının ifşa edilmesidir. yazar, kral çıplak dediği için bu kitabı yüzünden yargılanmış , yıllarca hapishanede yatmıştır.

kitaptan bir fragman:
"iddia edildiğinin aksine , aydınlanma felsefesinden esinlenen fikirler , yerli kültürlerin tahrip edilmesini meşrulaştırmıştır. şimdilerde bilim ve teknoloji taşıyıcıları , sömürgeciliğin başlangıcındaki misyonerin yerini almış durumda..."
doçent fikret başkaya'nın bir kitabının adı;

modernite örneği olarak sunulan cumhuriyet projemizin dikişlerinin tutmadığını, çatlamaların olduğunu öne sürüp, bunu "iflas" sözcüğüyle ifade edişine dayanamayan devlet onu hapislerde süründürmüştür.

paradigmanın iflası
batılılaşma, Çağdaşlaşma, kalkınma
resmi ideolojinin eleştirisine giriş fikret başkaya doz y. istanbul 1997

Kitaptan bir alıntı: "türkiye iki yüzyılı aşkın bir zamandan beri batı gibi olmak için onu taklit ediyor. küçük bir azınlığın "refahı" pahasına, giderek insanlığın varoluş koşullarını ortadan kaldıran burjuva uygarlığının "ayrıcalıklı" ülkelerine benzemek istiyor. Öyle bir burjuva uygarlığı ki: "sahiplerinin çıkarına olarak sermayenin genişletilmiş yeniden üretimini sağlıyor da, bir bütün olarak toplumun basit yeniden üretimini sağlayamıyor."
Okudukca ufkunuzun gelistigini hissedebileceginiz bir fikret baskaya kitabi! Lisedeyken tarih ogretmeninize sordugunuzda alamadiginiz cevaplari alabileceginiz bir kitap, daha ne diyim, okuyun okutturun! Bu bir resmi ideolojinin elestirisi kitabidir! kimsenin yememistir, Fikret hocamizin yemistir efenim!
idris küçükömer'in "düzenin yabancılaşması" eserinden çokça etkilendiğini düşündüğüm fikret başkaya eseridir.
atatürk e, atatürk ün kurduğu laik demokratik cumhuriyete dört koldan süren saldırılardan birinin temel alınarak yazılmış, yapılan alıntılarla bilimsel söylemlere çokca yer verilmiş, ancak hiç bir bilimselliği olmayan bir kitap.

kitabın ana teması, atatürkçü cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve bu ilkelerin korunup kollanması için yürütülen çabaların resmi ideoloji söylemi altında şiddetle eleştirilip, ileri derecede ırkçı bir yaklaşımla kürtçülük propagandası ve kürt milliyetçiliğinin yapıldığı, gerçek anlamda yıkıcı ve bölücü emellere hizmet eden bir kitap.

ülkeyi emperyalist emellere hizmet edecek yönde güçsüzleştirerek bölmek ve parçalamak isteyen zihniyet için ufuk açıcı(!) olarak nitelendirilebilirse de, asıl amacının pek de hayırlara vesile bir kitap olmadığı açıkca görülmektedir.
matbaa yoluyla ifraz edilmiş matbua.
"Kurtuluş savaşı Antiemperyalist bir savaş değildi'' gibi gayet abeste iştigal cümlelerin yer aldığı kitap. Yani insan ister istemez hayret ediyor, böyle yüzeysel, sığ, tarihten ve tarihsel gerçeklikten nasibini almamış zat-ı muhteremlerin kitapları basılıyor, paralar kazanıyorlar, profesör oluyorlar üstelik bu insanlar beğeniliyor!
Böyle kitapları okuyarak boş zaman harcayacağıma, açarım seda sayan'ın programlarını izlerim daha iyi. Hiç olmazsa iki dakika gülerim de keyfim yerine gelir...
resmi ideolojiden anladığı şey her ülkenin kuruluş paradigması olduğundan ötürü hızını alamayıp dünyanın diğer bürokratik(!) rejimleriyle de hesaplaşan bir kitaba bürünmüştür, fikret başkaya'nın kitabı. aslen kitabın temsil ettiği genel eğilim idris küçükömer'in temel çelişkiyi merkez-çevre paradigmasına indirgediği kitap olan düzenin yabancılaşması kitabından gelen ekoldür. bu ekole göre temel çelişki emek-sermayeden bürokrasi-halk arasındadır. gene fazla haksızlık etmeyelim bu kitapta fikret başkaya marksizan görüşlere sarılmıyor değil. üretici güçler teorisi ve emek-sermaye çelişkisinden dem vurarak çevre-merkez paradigmasına marksizan yorumlar yapıyor. fakat içindeki gizli liberal eğilimleri kemalizm'in sınıf kimliğini teşhir ederken ona gizli bir örtü ekliyor: "ayrıksı devlet."

ayrıksı devlet tanımı pek kullanılmaz ama post-marksistlerin pek çok temel eserinde gözlemlenir bir yapıdır. nedir ayrıksı devlet? temel marksizan yaklaşım devlete sınıflı toplumların egemen sınıfının elinde düzenleyici bir aygıt olduğunu söyler. yani altyapıdaki unsurlar üstyapısal kurumları belirler, üstyapısal kurumlarda altyapının sürekliliğini korur, onun toplumsal meşruiyet zeminini yaratır ve üretici güçleri geliştirir. tabi birazcık tahrip ederek. post-marksistlerimizin sevdiği bir tanımlama vardır: buna göre marksizm bir devlet tanımında bulunmamıştır. lenin'in buna olan katkılarını da sovyetler birliği pratiğinden ötürü yadsımak gerekir! tabi ondan birazcık alıntı yapmakta fayda var, bu sayede kendi zeminimizi güçlendirebiliriz. onlara göre devlet kimi zamanlar, özellikle bürokratik rejimlerde, sınıflardan bağımsız bir yapıya sahip olabilir. bu nedenle üretici güçleri genelleştiren çevre burjuvazi temel çelişki de ilk sırada yer alır. bu ayrıksı ttuumun kaynağının "altyapı, üstyapıyı belirler." ifadesinin mekaniksel algılanışı olması büyük bir tesadüf değil, post-marksizm'in teorik açıdan birikimsizliğinin nedenidir.

şimdi kitabın temel eleştirilerine geri dönelim. kitaba göre tüm tarih resmi tarihin hayalidir ve devlet elitinin çevre halkına yaptığı zülümdur. burada biraz markizan tavır olduğunu söylemiştik. sonuçta fikret başkaya kitabında devlet elitinin türkiye sermaye sınıfı ile olan iç içeliğini teşhir ediyor. ama garip bir şeklde. devlete devlete yüklediği ayrıksı yapı nedeniyle bürokrasinin temel hiyerarşide burjuvaziden üstün olduğunu, 1980'lerle birlikte gene temel paradigmaya bağlı olarak burjuvazi, bürokrasinin üstüne çıkmaya çalışmaya başlamıştır. biraz anakronik bir tarif. burjuvaziye kimi taraftan bakınca bir iyimserlik yüklemektir. devletin bağımsız bir yapısının kabulu ise anti-marksist olduğu gibi, bir bilim dışı ifadedir. zaten hızını alamayan fikret başkaya, komintern'in avrupa merkezci bakış açısına ve ulusal hareketlere yaptığı iki yüzlülüklerden dem vuruyor. zaten ardından gelişen stalinist akım ile kemalizm'in sapına kadar benzerliklerini ortaya döküyor. biz ona teşekkür ediyoruz ama kendisinin tarih dışı ifadelerine cevap yetiştirmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

fazla uzatmaya gerek yok, kitap kemalizm'e sınıfsal açıdan baktığında doğru tespitler bulunurken, zaten kavramsal açıdan kolaycılık yapan fikret başkaya kimi yerlerde ciddi anti-marksist bakış açılarına sahip. kendisine feyz aldığı troçki bile bu tarz liberalizme göz yummadzdı. en azından kendisinden ultura- devrimci söylemler beklerdik ama ne yazık ki bunları göremiyoruz. ne diyelim başka seere. ama kitabı önemli eserler arasından saymak büyük bir yanlışlık.
(bkz: kemalistlerin tarihle yüzleşmekten korkmaları) korku cumhuriyeti yöneticilerinin yasaklar listesine eklediği "resmi ideolojiyi" resmi olmayan bir bakış açısıyla ele alan ve insanı oldukça düşünmeye zorlayan fikret baskaya'nın cesurca kaleme aldığı kitaplarından biri.
bu güzel ülkede yaşayan ve bu ülkeyi hamaseten, laflarla, sloganlarla değil, sorgulayarak, özgürce düşünerek* seven her kişinin okuyup idrak etmesi gereken cesur ve samimi eser...
Okunması gereken bir kitap özellikle Atatürkle Lenin posterlerini yanyana asanların.
düşünceyi belirlenmişin kapsamında yorumlamayı öngörmüş bu terim(paradigma), içeriğinin oluşagelmiş tarihsel sürecinin kutsallığını kutsayıcı, ilerlemeci olmayan anti progressive bir durumun niceliksel argümanlarından hiçte eksik olmamış ya da olmayagelmemiş kuramının kaynağını oluşturan antik yunan felsefesinden özellikle; aselepigenia'den kaynağını almıştır ki bu bağlamda paradigmanın çöküşü fikret başkaya'nın değindiği kemalist toplum, mevcut siyasi iktidardan daha derindir. bu konu somut bir olgu(devlet) üzerinden tartışabilenecek yüzeysellikten öte teorik anlamdırma çabalarının bir ürünü olmaya layıktır.
(bkz: yediyüz)
düşünceyi belirlenmişin kapsamında yorumlamayı öngörmüş bu terim(paradigma), içeriğinin oluşagelmiş tarihsel sürecinin kutsallığını kutsayıcı, ilerlemeci olmayan anti progressive bir durumun niceliksel argümanlarından hiçte eksik olmamış ya da olmayagelmemiş kuramının kaynağını oluşturan antik yunan felsefesinden özellikle; aselepigenia'den kaynağını almıştır ki bu bağlamda paradigmanın çöküşü fikret başkaya'nın değindiği kemalist toplum, mevcut siyasi iktidardan daha derindir. bu konu somut bir olgu(devlet) üzerinden tartışabilenecek yüzeysellikten öte teorik anlamdırma çabalarının bir ürünü olmaya layıktır.
* *
(bkz: paradigma)
tam da bugünlerde okunması faydalı olacak kitaplardan. resmi ideoloji'ye bir de paradigmanın iflası'ndan bakmalı ve ''istemezuk''cuların neden istemediğinin sebeplerini kavramalı. dersim hadisesini yapanlar bugün halen dersim'i savunuyorlarsa bunun nedenini en iyi şekilde izah eden eserlerden.
bilindik argümanların dışına çıkamayan tipik anti kemalist, türk düşmanı zırvalarının depolandığı kağıt yığını. kemalizm hakkındaki hemen hemen her iddaaya en basitinden hiçbir akademik ünvanı zartu zurtu olmayan ben bile sağlam anti tezlerle karşı çıkabilirim. hatta birçok iddasına so what denilip bile geçilebilir. o derece yavan, yanlı, komünist jargonlu bir kitap. ''kemalizm sosyalizm değildir o yüzden de çok kötüdür, '' demiş eleman özetle. sonra da anne bitti diye bağırmış...

ancak kime anlatabilirim bunları. adamların (yazarının ve ayıla bayıla bunu okuyanların) dünya görüşü hayatı boyunca hiç çalışmadığı halde sınıf mücadelesi diye bir kavram ortaya atan bir yahudinin bu fikri üzerine kurulu. koskoca dünya yaşamını, insanlık tarihini, emekçi- kapitalist mücadelesi olarak gören doku yığınları bunlar sonuçta.

kitabı her kemaliste veya türk'e okumayı tavsiye eden yığınlar bi zahmet öncelikle kendi dandik görüşlerinin dışında bir kitap okuyup öyle gelsinler.
başucu kitabıdır. fikret başkaya bugünlerde neler olacağını ve geçmişte ne tezgahlar döndüğünü, resmi ideolojinin ve kemalizmin ne derece aşağılık bir hastalık olduğunu resmi tarih kalıntısı dimağlara zerk ediyor.

mutlak suretle okuyunuz.
kemalistlerin okuması gerektiği kitap.
Artık kahvehanedeki akp'linin bile kullandığı içi boş iddialarla, Kemalizmin itin götüne sokulduğu kitap. Kitabı bitirince "la bu Kemalizm size ne etti" diyor insan.

Kitabı ilk kez 2 yıl önce okumuştum. Tarih ve siyasi bilinçten yoksun olduğum için kitabın dediği her şeye inanmıştım. Kitapta yazanları mutlaklaştırmıştım. Marksizmi ve diyalektik materyalizmi kültleştirmeyi bırakıp objektif olarak okumalar yapınca paradigmanın iflası bana çok zırva bir kitap geldi.
Yazar kemalist aydınları jakoben olmakla itham ediyor ama kendisi de kemalizme yaklaşırken ezbere argümanlardan ve jakobenlikten kurtulamıyor. Bana öyle geldi.

Şimdilerde çok merak ediyorum, Kemalizmin bu kadar öcüleştirilmesinin manası neydi? Bu Kemalistler hiç mi dişe dokunur bişey yapmadılar ulan?

Kimseye kemalist olacaksın diye kafasına silah dayamıyoruz. Sezar'ın hakkını sezar'a verseniz kafi...