bugün

aristokrat sınıfın imtiyazlarını bir kısır döngü temasında anlatan, bir defa sinemada, üç defa da televizyonda izleyip doyamadığım filmdir. türkiye de şeytana karşı diye gösterime girmiş, korku filmi diye gittiğimizde bizi oldukça şaşırtmıştı.

filmle ilgili tek üzgün olduğum nokta bizim erik in dahlen ve şişko yu marizlemesini tanguy ve marja nın görememesi, silverheim ı ağlattığını kimsenin bilmemesi ve o üvey baba denen mahlukatın kollarını bir bir kırmasını göremeyişimizdir...

filmde tek zayıf nokta erik ponti nin takla bile atmadan 50m yi 29 saniyede yüzmesidir, ayrıca bir eski yüzücü olarak o hızla en iyi ihtimalle 36 saniyede yüzebileceğini söyleyebilirim. diğer taraftan ben uzaklarda okurken filmi izlemiş olan annemin başroldeki arkadaşı bana benzetmesi sebebiyle duygulanmışlığı da vardır.
pek şahane bir filmdir.

klişeleri güzel bir kurguyla egale etmiştir, bir solukta izlenir.

başkaldırı, şiddet ve ego gibi kavramları oldukça çıplak bir şekilde önünüze koyar.
öğrenciler arasında acımasız bir kast sisteminin geçerli olduğu ve bu sistemin altındakiler için hayatın cehenneme döndüğü 1950 yıllarının isveç' ini konu alan, izlenesi film.

Andreas Wilson, oyunculuğunu konuşturmuş ve gerçek hayatta da başarılı bir yüzücü olduğunun izlenimini vermiştir.
yönetmenliğini mikael haström'ün yaptığı,2004 yılı yabancı film oskar adayı olan filmdir.kişinin kendi içindeki iyilerle kötülerin savaşımını anlatır, şiddet öğeleri ile dikkati çeker.başrol oyuncusu andreas wilson'un oyunu görülmeye değer.
2004 isveç yapımı film. dublajla izlendiğinde "brave heart" tadı veren bir film. orjinal diliyle izlerseniz "olcayto" tadı verebiliyor bir anda. ama harbi süper film.
işveçcede kötü, şeytan anlamına gelen kelimedir.

sanatsal filmlerdendir, sanattır. öykü, senaryo itibariyle diğer sanat eserleri gibi insanları düşünmeye sevk eder. düşünürsün, eserdeki en ufak parçayı bile gerçek hayatla ilişkilendirip, gerçek olan tabloyu görürsün ve 'vay anasını' nidasını tekrarlarsın muntazaman. filmde var olan sistem minimize edilerek işlenmiştir. film bir okulda(dünya) geçer. okuldaki öğrencilerin(halk, insanlar) bazıları liderdir, adalet sağlayıcılardır(devlet ve yüksek mertebedeki sözde adalet sağlayan kişiler denebilir buna). ve okulun müdürü ve öğretmenleri(tanrı vb. kavramları kastetmişler sanırım) de filmde rol almaktadır. okuldaki düzeni okulun idaresi değilde, okulun öğrencileri sağlamaktadır(yani tanrı değilde yine insanı insan yönetiyor). bu düzeni ise lider dediğimiz öğrencilerin uydurduğu okulun yasalarına göre düzenlemektedir. o okulun yasalarını sorgulayamazsın, o okula girdiğin an(doğduğun an) onları kabul etmiş sayılırsın. sen yasalara uymadığında, liderler konseyi(mahkeme) toplayarak sana ceza verirler. ve liderlere karşı gelemezsin. okulda bir düzen kurulmuştur ve düzeni bozamazsın(dünya'da bir sistem kurulmuştur ve o sisteme karşı gelemezsin).

izlenmesi gereken filmdir.
izlenilmesi gereken şiddetin çirkin yönünü güzel bir şekilde anlatmış isveç filmi.

http://imdb.com/title/tt0338309/
2004 yabancı film oskarını alan 1950 'lerdeki isvec'te, insanlar arasındaki sınıf farkını ögrenciler aracılıgıyla işlemiş,yer yer midenizin kalkmasına neden olan film.
insanin yuregini acitan bir filmdir. insan bu kadar aciya dayanabilir mi diye sormadan edemezsin. eger benim gibi sulu goz bir insansaniz gozleriniz dolar.

--spoiler--
en sevdigim sahne ise o koca kafali silverheim'i oldurmekle tehdit edip, kusmasina neden olmasi ve uvey babasini dovmeye basliyacagi sahnedir.
--spoiler--

izlenmelidir ve kendisini kaf daginin sahibi sanan insanlara izletilmelidir.
--spoiler--

klass filmine benzeyen bir film. bir öğrencinin 1950'lerin isveçindeki bir okul'da aşırı katı bir kast sisteminde zorlanışını ve başkaldırısını anlatıyor. aslında kahramanımız olan genç çok iyi dövüşen biri ama onlara güç kullanarak karşı koyamıyor. çünkü eski okulundan kavga dolayısıyla atılmış ve bu okul'da da dede'lere!! (asker'DE eskilere dede denir. kast sisteminde üst sıradadırlar) vurmak atılma sebebi. o da bunlara sabırla karşı koymayı seçiyor. ama bir yere kadar dayanıyor. sonunda kırıp geçiriyor. ne üvey baba ne dede bırakıyor. bizde ilk başta sinirleniyoruz ama filmin sonunda rahatlıyoruz.
başrolde oynayan Andreas Wilson(erik ponti) rolünün hakkını vermiş. diğerleri de fena değil diyebilirim.
film insan psikolojisi ve sosyoloji üzerine de çok güzel bir örnek. filmi izlerken "ben olsam onun yerinde, ne yapardım?" diye soruyorsunuz. cevap da kişiye göre değişir herhalde.
bence çok güzel bir film. tavsiye ederim.

--spoiler--
(bkz: ondskapen) *
(bkz: dimmu borgir) - (bkz: antikrist)
her izlediğimde mideme ağrılar sokan isveç yapımı. jan guillou'nun otobiyografik romanından beyazperdeye aktarılmış.
an itibari ile cnbc-e'de, dünya sineması kuşağında gösterilen isveç filmi..
bir yatılı okul hikayesi olan ondskan andreas wilson'ı sinema sektörüne hediye eder...sinirlenmeden izlemenin mümkün olmadığı, şiddetin içsel sorgulamasını karakterler yaparken sizin eli kolu bağlı bir şekilde oturup dişlerinizi sıkmanıza neden olan filmdir..masum bir aşk ve sağlam bir dostluk da serpiştirilmiştir araya...
kısır döngüye girmiş amerikan sinemasından kaçış için iyi bir durak olan filmdir. film her ne kadar bir yatılı okul içinde ki öğrencilerin kendi aralarında ki şiddete dayalı mücadelesini konu etse de, ciddi siyasi ve toplumsal göndermelere sahiptir.

--spoiler--
başarın sana düşman kazandıracak bile olsa yap bunu.
--spoiler--