bugün

aslında filmi the island filminin duygusal ve en sade hali diyebiliriz. izleyenler anlayacaktır.. aslında çok daha güzel olabilirdi film, eksik birşey var ve biraz ağır işliyor. ama oyunculukları gerçekten çok beğendim diyebilirim. senaryosu da güzeldi.

dostluk, aşk, çocukluk, kıskançlık, bunlarla ilintili içimize attığımız ve bir daha dışarı çıkartamadığımız duygular üzerine olağandışı bir hikaye-film. kalp nasıl ağırlaşır ve kırılgan diye düşündüğümüz ruhumuz bunca ağırlığı nasıl taşırın hikayesi.. renkleri, mekanları, oyuncuları, her karesi çok özel, boğazınızda düğümlenen anların çokluğuyla, perdeye kilitlendiğiniz bir zaman dilimi. ama hepsinin üzerinde ve belki de film bittikten sonra da uzun süre içinizde kalan, kafanızda evirip çevirip nereye koyacağınızı bilemediğiniz, acımasızlık, hayat çok acımasız.

ansızın birileri gelip karaciğerinizi, böbreğinizi ve en son kalbinizi yerinden söküp almayacaktır, ama film "hayat acımaz"ın sizdeki yansımasını, yani aslında çok iyi bildiğiniz bir insanlık durumunu kulağınıza tekrar fısıldayacak. duymazdan geldiğiniz bu ses, kimbilir, bu sefer daha anlamlı gelecek
harika bir filmdi. 3 farklı anda ağlattı beni. aslında annem olur olmaz yerlerde film motivasyonumun içine etmeseydi daha rahat ağlar, içimi daha rahat boşaltırdım ama geçti işte. bir de o ruth denen kız var tabi. kızın sureti kadraja yaklaştığı anda içimi bir nefret duygusu sardı yemin ediyorum. o nasıl itici, bencil, dost düşmanı bir karakterdir ya? Film tanıtımında da "yediği, içtiği ayrı gitmeyen 3 dost" diyor.
"Bu kadar çabuk kopacağımızı bilseydim, sana daha sıkı sarılır yolumuza çıkan engellerin bizi ayırmasına izin vermezdim."
o eleman ne kadar salaktı lan, yıllarca bişeyler paylaştığı sevgilisi ikinizi ayırdım deyince hemen diğerinden yana geçti.
mal, daha önce aklın nerdeydi,
o kız yıllarca acı çekti.. demezler mi insana...
bir lana del rey şarkısı. o değil de;

--spoiler--
love me like your best friends did.
--spoiler--

nasıl bir dilektir lana'cığım. dünya marjinalleşiyor. ahaha sözleri güzel, güzel dinleyin!

hold me in your arms,
love me like your best friends did,
promise, i won't hurt you kid,
hold me really tight until the stars look big,
never let me go.

all the world is ours,
like they say in scarface kid,
you can push your drugs and i can make it big,
singing cbgb's have a real good gig,
hey you never know.

cause baby we were born to live fast and die young,
born to be bad, have fun,
honey, you and me can be one,
just believe, come on.

if you love me hardcore, then don't walk away,
it's a game boy,
i don't wanna play,
i just wanna be yours,
like i always say,
never let me go.

boy, we're in a world war,
let's go all the way,
put your foot to the floor,
really walk away,
tell me that you need me more and more everyday,
never let me go, just stay.

we gonna go far,
i can already taste it kid,
la's gonna look real good,
drive me in your car until the sky gets big,
never let me go.

send me to the stars,
tell me when i get there kid,
i can be your nancy,
you can be my sid,
get into some trouble like our parents did,
hey, they'll never know,

cause baby we were born to be bad,
move on,
built to go fast,
stay strong,
honey, you and me and no one,
just believe,
come on.

if you love me hardcore, then don't walk away,
it's a game boy,
i don't wanna play,
i just wanna be yours,
like i always say,
never let me go.

boy, we're in a world war,
let's go all the way,
put your foot to the floor,
really walk away,
tell me that you need me more and more everyday,
never let me go, just stay.

i remember when i saw you for the first time,
you were laughing,
sparking like a new dime,
i came over,
"hello, can you be mine?"
can you be mine,
can you be mine?

if you love me hardcore, then don't walk away,
it's a game boy,
i don't wanna play,
i just wanna be yours,
like i always say,
never let me go.

baby it's a sweet life,
sing it like a song,
it's a short trip,
only getting one who can count on my love more than anyone,
never let me go.

if you love me hardcore, then don't walk away,
it's a game boy,
i don't wanna play,
i just wanna be yours,
like i always say,
never let me go.

boy, we're in a world war,
let's go all the way,
put your foot to the floor,
really walk away,
tell me that you need me more and more everyday,
never let me go, just stay.
demogoji yapmadan ağlatan film öyle bir konuya sahip ki film sizi alıp götürüyor bunlar gerçekten var mı dedirtiyor. izlenilmesi

gereken şiddetle tavsiye ettiğim mark romanek filmi. ayrıca andrew garfield oyunculuğuyla göz doldurmuştur bu filmde.
Mükemmel bir Lana Del Rey şarkısı.
http://www.youtube.com/watch?v=ikYjIdZMD-c&list=PL1B9E3311510895C6
bu gece izlemek nasip oldu. gerçekten çok şey kaçırmışım. izlenilmesi gereken, başyapıt niteliğinde bir film.
esas kız ile oğlan kavuşamıyor oğlan ölüyor.*
izlediğimde tarifi zor, pazartesi sendromunun pazar akşamı yaşattığı türden bir sıkıntı vermişti bu film içime. Ama nedenini o zaman çok düşünmemiştim. Insan bir gün öleceğini bilir ama tam tarihi, saati ve şekli verilse veyahut kıyamet şu gün kopacak dense o insan hakikaten acınacak insandır işte. (filmdeki er kişinin krize girdiği sahne buna güzel bir örnek olabilir)

Bilmediğimiz pek çok şeyde sonsuz merhamet ve rahmet gizlidir. Allah hepimize görmeyi beceren gözler versin, nazarlarımızı güzel eylesin.

"...Böyle acib ferdler ve acib zamanlar ve haller mutlak, mübhem bırakılır. Mesela: insanlarda (veli), cum'ada(dakika-i icabe), ramazanda(leyl-i kadir), esma-ül hüsnada(ism-i a'zam), ömürde(ecel) meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymet kalır, ehemmiyet verilir.

Taayyün ettikçe, sairleri rağbetten düşer. Yirmi sene mübhem bir ömür, nihayeti muayyen bin seneye müreccahtır. Zira vehim, ebediyete ihtimal verdiğinden mübhemde nefsi kandırır. Muayyende ise, yarısı geçtikten sonra darağacına tedricen takarrüb gibidir."

Yani yirmi sene belirsiz bir ömür, nihayeti belirgin bin seneye tercih edilir. Belirginlik darağacına derece derece, yavaş yavaş yaklaşmak gibidir...
Çok gereksiz ayrıca çok ta üzücü bir film. Depresyon falan yaşıyorsanız , ben üzülmek istiyorum bu akşam gibi bir derdiniz varsa , izleyin. yok ama benim moralim iyi , bu gün mutluyum arkadaş derseniz kesinlik le izlemeyin. şahsen ben mutluyken izledim şimdi Tommy gibi çığlık atıyorum evde.
filmin afişinde çok güzel bir ayrıntı var. fark edebilene ülker çikolatalı gofret.

görsel
distopik eserlerin dünyasında olan okuyucu ve izleyici, filmdeki klonların neden insana dair birçok özelliği taşımasına rağmen kurtuluş için çaba sarfetmedikleri üzerinde kafa yormaz. örneğin brave new world distopyasında insanlar, henüz var olmadan önce yollandıkları dünyaya dair sınıflarını ve o sınıfın her özelliğini taşır. misal son kast olan işçi sınıfı, dayatılan her türlü şeyden hoşnutturlar, ve mutsuz olma hakları yoktur. aynı şekilde filmde kurulan klon dünyası, asıllarının ve tanrı insanın hizmetine sunulmuştur. bu sistem içerisinde sürekli denetlenirler üstelik, misal tommy ve kathy'nin erteleme için gittikleri evde miss emily ile bu durumu gösteren iyi bir diyalog yaşarlar;

--spoiler--
miss emily: erteleme yoktur, hiç olmadı. galeriyi ruhunuzda ne olduğunu görmek için kurmadık, ruhunuz var mı diye görmek için kurduk!

--spoiler--

yine aynı şekilde tanrı insan hizmetinde olduklarını gösteren harika bir sahnesi vardır, klonların geleceğine dair iyi detaylar verir. okula gelen kutular... içlerinde kırık eşyalar, kolu bacağı kopmuş oyuncak bebekler mevcuttur.

asıl inanılmaz olan, judy bridgewater kasediydi. henüz çocuk olan kathy'nin yatağında dinlerken orgazm olduğunu hissettiriyordu.

film fazlasıyla şiirsel anlatılmış, özellikle son sahnede kathy'nin karşıya geçemediği tellerle çevrilmiş sonsuzluk... ama hissediyordu, rüzgar; tellere takılmış kağıtların hışırtısını veriyordu ona. o bir klondu ve bunu tommy'den hediye aldığı kasette yankılanan never, never, never yükselişinden beri biliyordu.

nacizane tavsiyem, izlenilmesi yönünde. ruthun gerçekçi, insana en yakın karakter oluşu dahi görülmeye değer.

http://www.youtube.com/watch?v=4UX6tzE7P44
yönetmenliğini mark romanek'in yaptığı, kazuo ishiguro'nun aynı isimli romanından uyarlanmış güzel ötesi bir film.

romanek'in adam akıllı 3. filmi de olsa, yönetmen olarak gönlümde yer tutacak sanırım bundan sonra.
Never Let Me Go gerçekten garip bir film neden mi baştan sona fazla olayın yaşanmadığı oldukça ağır bir film fakat film bittikten sonra filmden gerçekten etkilendiğimi fark ettim özellikle filmin son sahnelerinde gözlerimin dolduğunu söyleyebilirim.Film baştan sona nerdeyse genellikle ağır tempoda işlemesine rağmen bir an bile sıkılmadım çünkü filmde yaratılan atmosferler ve oyunculuklar o kadar başarılı ki filmin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz aksine sanki karakterlerin dünyasında yaşıyorsunuz hatta filmi bitirdikten sonra sanki başrol karakterler uzun zamandır tanıdığım insanlarmışta film bittikten sonra onları kaybetmişim gibi hissettirdi film.Bence başroldeki karakterlerin çocukluklarının gösterilmesi güzel olmuş çünkü çocukluklarını izlediğimiz karakterlerin filmin sonundaki acı sonlarını izlediğimiz zaman dediğim gibi sanki bir tanıdığımızı kaybetmişiz gibi hissettiriyor film zaten çocuk oyuncuların performansları da gerçekten sağlam özellikle Kathy karakterinin çocukluğunu canlandıran Izzy Meikle-Small çok iyi oynamış adeta karakteri yaşamış ayrıca dış görünüşünün masumluğu karaktere çok iyi oturmuş ve yakışmış.Filmin atmosferi ise tam sevdiğim ve beğendiğim tarzda bir atmosfer oldukça depresif ve kasvetli bir atmosfer ben bu tarz bir atmosferi en son Children of Men filminde gördüğümü hatırlıyorum tabi atmosferinde etkisi filmin etkileyiciliğinde katkısı var.Çok fazla olay olmamasına rağmen film insanı içten-derinden etkilemeyi başarıyor izledikten sonra birkaç saat etkisinden kurtulamadığımı söyleyebilirim özellikle filmin sonları (Tommy'nin bağırma sahnesi) oldukça dramatik,soundtrackler daha iyi olabilirmiş.Filmde mantık hataları yok değil mesela bu klonlar istedikleri gibi her yere gidebiliyorlar hani hiç mi kaçmaz bu klonlar gibi düşünce aklıma geldi fakat filmin etkileyiciliği bu mantık hatasını kapatıyor diyebilirim.

Oyunculuklar çok başarılı özellikle Carey Mulligan ve Andrew Garfield ikilisi çok iyi oynamışlar sanki karakterleri yaşamışlar zaten oyunculukların başarılı olması filmin etkileyiciliğini arttırmış.Son olarak ben filmi beğendim izlerken etkilendim izledikten sonrada filmin etkisi üzerimde kaldı,filmi akşam veya gece izlemenizi tavsiye ediyorum çünkü o zaman film eminim sizi daha fazla etkiler(bende gece yarısı izledim çünkü),sonuç olarak gerçekten depresif bir drama izlemek isteyenlere tavsiye ederim.Film gözlerimin dolmasına neden olduğu için ve üzerimde bıraktığı etkiden-bana hissettirdiği duygulardan-dolayı puanımı biraz daha fazla veriyorum.

7.5/10
kazuo ishiguro kitabıdır. filme de uyarlanmıştır ve kitaptan uyarlanıp da etkisini pek kaybetmeyen nadir filmlerdendir.
ağladığım tek filmdir. oğlum benim gibi duygusuz bir adam bile ağladıysa kesin ağlarsınız. müthiş müthiş..
bu arada izleyeli 1 seneden fazla oluyor . siz düşünün..
Aşık oldugum film diyebilirim.
klişelerin çok dışına çıkmış ve inanılmaz etkilemiş filmdir. aşk filmleri izlemezdim normalde ama iyi anlamda keşke izlemese miydim diyorum çünkü gerçekten inanılmaz etkiliyor. izlemeyenlere tavsiyemdir, mümkünse gece izlemeyin.
yalnız izliyorsanız çok etkileyen filmdir. yaşadığınız hayatın aslında sizin olmadığını bilerek yaşamak, kesinlikle izlenmeli.
uzun süredir arşivimde olan ama sürekli ilk dakikalarında sıkılıp kapattığım film. başlarda biraz sabrederseniz sizi içine çekiyor film. şimdilik iyi gidiyor diğer yarısını yarın izleyeceğim.

--spoiler--
ama 2 küçük kız var ya başrolde. hani şu sürekli tommy ile dalga geçen. ruth adı sanırım. o kız çocukken çok güzeldi ama büyüyünce farklı biri olmuş. oyuncu seçimi olmamış gibi. bence o kızın büyümüş halini canlandıracak kişi eva green olmalıydı. iri gözler zarif bir yüz.
--spoiler--
söverek izlediğim film. insanoğlunun ne kadar bencil şerefsiz evladı olduğunu gösteren film aynı zamanda.

--spoiler--
şu müdür karı ne diyor sizden organ almayalım da diğerleri geri mi dönsün akciğer kanseri olup ölmeye falan devam mı etsin diyor. lan sigara içmesin o zaman şerefsiz evladı. ee lan bağışçılar canlı değil mi? şerefsiz oro...
--spoiler--
(bkz: pulvis) in tavsiyesi üzerine izlediğim herkese tavsiye ettiğim etkili hoş dram filmi.
Lana del rey in guzel bir parcasidir. If you love me hardcore...
Duygusal filmlerden pek hoslanmama rağmen çok hoşuma giden filmdir. Bir diğeri için (bkz: a walk to remember)