bugün

yeni bir yazar. hoşgelmiş.
sözlüğe fırtına gibi giren yeni yazar, hoş gelmiş.
kaliteli yazdığı nick altının bu derece boş olmasından rahatça anlaşılan ve hakketten de kaliteli yazan, güldüren nesildaş.
(#12953709) kesinlikle katıldığım önerme.
(#13021005) aylardır savunduğum noktaya değinmiş yazardır. sineğin önüne sıçtıkça bu ziyafeti kaçırmamak için sayıları artar. siz sıçmayın onlar da bundan cesaret bulup türemesinler.
herkes gibi yorumları yüzünden, rastlar rastlamaz 3 eksi çaktığım yazar.
bana umut veren yazar. bu sözlükte zor karşılaşıyorum artık böyle şeylerle. gelecek vadediyor kesinlikle. hatta bu lafım haksızlık olur kendisine. iyi yazdığı kesin. kalemine kuvvet. *
hoşgelmiştir.
hayatta benzer acılara sahip olduğumuzu düşündüğüm yazardır...
kardeşim olur kendi.
iyi niyetli insan ve iyi bir yazar.
nesildaş olmaktan ötürü gurur duyduğum yazardır.
sözlükte pek fazla takılmıyorum ama dikkatimi çeken birkaç yazardan biri muslukbasi. kalitesiz şeyler yazmayı sevmiyor. her yazdığı belli ki özenerek yazılmış.

(#13327010)
(#13235856)

mesela bunlar şahane entryler. ama baktım sırf biraz uzun diye bir sürü dallama eksilemiş. bence okuyun lan bu adamı. emin olun sol çerçevede görüp okuduğunuz sikimsonik popüler başlıklardaki entrylerden çok daha iyilerini yazıyor.

bir de yazdığım bütün entry'leri okumuş tek yazar sanırım. nick altıma yazılanlardan da benim işime yarayan tek şeyi yazmış.
okunmaya değer, güldüren ve hayatın içinden seçme hikayelerin üstadıdır.
askerdir kendisi.

selam olsun sana sözlük ben gideroğlu. seninle güzel zamanlarımız oldu. hiç tanıyamayacağım çok şahane insanları tanıma fırsatı verdin bana, eyvallah. bazen sinirlendiğim de oldu ama ayrılığımız sırasında seni güzel anacağıma eminim. insan sevdiğini iyi anımsarmış, sonra gülümsermiş, belki biraz ağlarmış falan filan.

olayı ajite etmeden askerlik konusunda bir kaç şey söyleyeyim:

vatan borcu, namus borcu. borcu sevmiyorum, lakin bayıla bayıla gitmiyorum. evet, belki birliğe teslim olunmaz katılınır. ama kimse hayatının baharında, sonbaharında, ya da yaza çalan bir anında, hatta ve hatta kışında dahi evinden barkından, eşinden, eşsizinden, dostundan ya da arkadaşından ayrılmak istemez. bilmiyorum siz dört nala mı gittiniz ama... neyse ferhan abi anlatsın:

http://www.facebook.com/v...deo.php?v=104604186223154

eminim; linkini verdiğim videonun başında ve sonunda çalan müzikten dolayı daha sonra utanacağım ama şimdi onu bulabildim.

bedelli konusuna gelince; kimse kusura bakmasın ama benim dün yaşadığım hadisenin bedelini ödeyebilecek herhangi bir gayri menkul yok. annemin askerliğimin esas kısmını mardin'de yapacağımı öğrendiği an döktüğü gözyaşları var ya hani, işte lidyalılar ona bedel olabilecek bir şey icat etmediler. yani hasretin, acının ve buna benzer bir çok insani duygunun euro, dolar, tl, kenya dinarı gibi para birimlerinde karşılığı yok. zaten bunu açıklayabilecek bir parite de yok. elbette memleketin her karışı kutsaldır. hatta şirin ve mardin barındırdığı etnik ve dini gruplardan ötürü daha bir kutsaldır. ama annem bunu pek anlamıyor. diziler falan çekiliyor diyorum umursamıyor. işinden gücünden sebep askere gidemeyip bedelli yapanlara hakkımı helal ediyorum. evlenip çoluğa çocuğa karışıp askere gidemeyenlere hakkımı helal ediyorum. ama 30*(yaş + bin lira)= bedelli diye düşünen zengin piçlerine helal etmiyorum.

van depreminde mağdur olan öğretmenlerden biri kaymakama şu sözlerlerle seslendi: "biz, güvenli olmayan binalarda eğitim veriyoruz. güvenli olmayan binalarda yaşıyoruz ama ölmek istemiyoruz. artık adımızın üst geçitlere, parklara, okullara verilmesini istemiyoruz." ne güzel anlattı kardeşim. insanın ölmemek hakkı yoktur. yani bana göre yoktur. çünkü ben allah'ın varlığına ve birliğine, kaza ve kaderin ondan geldiğine iman ediyorum. sadece çatlak bir binanın altında göz göre göre volta atmak istemiyorum o kadar. burada derin bir mesaj var. ben bile tam anlayamadım an itibarıyla ama sonra idrak ederim. orduyu ve askerleri seviyorum. kışla çok güzel, nöbet keyifli, ayrıca karavana çok zevkli hebebebe böö.

birçok insanla temas kurdum sözlük sayesinde. nicklerini tek tek yazmayı planlıyordum ama vakit dar. bu yüzden kimsenin nickini ayrıca yazmayacağım. nickaltıma yazan, yazmayan, mesaj vasıtasıyla temas kurduğum tüm yazar arkadaşlara ayrıca selam ederim. aynı yerde görev yapan bir arkadaşın söylediğine göre, acemi birliğindeyken internete girmem zor olurmuş. mümkün olduğunca yazmaya çalışacağım sözlük.

anlatacak çok şey var bebeğim.
ben, son entrysini 3 yıl önce girmiş witche şurada ağlayan (#13190098)
ben, mühendislik diplomasını nalbura asan adam başlığına boşalan,
ben, ağızda bakır tadı bırakan yazılarla bakır ve tadı hakkında en ufak bir fikir vermeyi vaadetmeyen,

bu ne be sözlük! sıkıldım. beni bununla hatırla;
http://www.youtube.com/watch?v=phngrn5p8do ehehehee.

bi' de bununla; http://www.youtube.com/watch?v=2z4m4lnjxky

ama en çok bununla; http://www.youtube.com/watch?v=eb5yi5r3p7c

gece yarısı radyoda çıkan, "ulan bunu unutmayayım da yarın bol bol dinleyeyim" deyip sonra unuttuğum şarkıları kardeşlerime armağan ediyorum. sıfır km ekşi sözlük hesabımı çaylak sırası bekleyen kardeşlerime hediye ediyorum. dolunay'da bir mezarlığa batıya bakacak şekilde... durun lan durun, siktredin batıyı doğuyu falan. internetin çektiği herhangi bir yerden gömün entryleri. ta ki şahane bir silik oluncaya kadar aynı işlemi ileri geri tekrar edin... ya da nutella'dan sandalyeler yapın. boş verin ibneleri. döndüğümde dolduracağım ilk başlık bu olsun; nutelladan sandalyeler yapmak.

öptüm gözünden.
vakti geldiğinde tekrar sözlüğe katılmasını beklediğim gece sohbetlerine doyum olmayan yazar arkadaşım!

not: ben herkese yazar demiyorum haberiniz olsun.

edit: bu iğrençliği yapmazsam olmaz... O şimdi asker.
kot pantolon giyebilmenin kıymeti harbiyesini anlayan yazar.

bugün yemin ettik ve komutanların deyimiyle asker olduk. kot pantolon konusuna gelince; efendim malumunuz asker kamuflaj dediğimiz üniforma giyer. gece giyer, gündüz giyer. sabah kalkar bir daha giyer. bir süre sonra kendisi gibi kamuflaj giyen 3000 herifi görür ve birey olmaktan çıkıp koyun olur. işbu üniformadan bıkmak için 12 gün gibi kısa bir süre yeterli olur. çok afedersiziniz "anasını sikicem heee" dersiniz.

yemin töreninden sonra sivil eşyalarımızın bulunduğu valizliği açtılar. koğuş o an, bayramlıklarını giyen 7-12 yaş aralığı insan toplama merkezi gibiydi. kot pantolonumu giydim, allah'ım ne mutluluk! kamuflajdan kurtuldum. allah'ım neler oluyor?! ayrıca kilo vermişim. sigarayı da azalttım. iyi be. hmm sonra g 3 piyade tüfeğiyle atış yaptım ben sözlük. tugay komutanı g 3 için şöyle diyor: "elinizdeki dosta güven, düşmana korku salan g 3 piyade tüfeği." birçok arkadaşın tüfeği tutukluk yapıyor ama olsun. silahın yüzü çok soğuk. kendi de öyle, sevmedim ben. koğuşta çok değişik tipler var. onu belki sonra anlatırım.

bizim birliktekilerin tamamı kısa dönem acemi asker. onlardan beş tanesiyle çarşıya çıkıp yemek yedik. şimdi internet kafedeyiz. okumak yetmiyor bi de sözlük. mesela hiçbir adama maşrapaya işememesi için verilecek eğitim yok. üniversite mezunu olmasa ne olur o ayrı. "ahmet türkmen 2010-2011 eğitim yılında marşapaya işemeyerek bu belgeyi almaya hak kazanmıştır. ayrıca kendisini mimar kıldık." ben böyle bir diploma görmedim, sen de görmedin biliyorum. göz sürekli saatte. söylecek söz çoktu vakit yok. ben yine yazarım sana.
kendi nickaltına 3. entryi utanmadan, sıkılmadan giren yazar. troll mü lan yoksa bu?

burası kızıltepe.

et-balık kurumunun terör olayları sebebiyle terk ettiği binalar kışla haline getirilmiş. tavan yüksekliği en az 5 metre. soğuk hava depolarının dev kapıları hala duruyor. koridorların ortalarında mazgallar var. akan kanı ve suyu tahliye etmek için olsa gerek. aradan geçen 18 yılda çeşitli değişiklikler yapılsa da bir mezbahanede ya da soğuk hava deposunda yaşamak ürkütücü.

mardin(eski mardin) harika bir yer. tarihi doku bozulmuş diyemem, ama dokuya dokunulmadığını da söyleyemem. diyarbakır tarafından şehre girerken yeni mardin'in yüksek katlı binalar eşliğinde yükselişini görebilirsiniz. kürtçe daha baskın olmakla birlikte, sokakta arapça ve türkçe konuşulan üç hakim dil. halk yardım sever ve sıcak kanlı. bunun parayla ilgisinin olup olmadığını çözebilecek kadar süre geçirmedim sokaklarında o ayrı mesele. taylan, babası ve eski bir asker olan eniştesiyle birlikte girdik kışlaya. nizamiye kapısının hemen yanındaki bankamatiklerin önüne örülmüş kalınca duvar sanki şöyle söylüyordu; burası güneydoğu, hani şu haberlere çıkan. evet, o duvar tsk personelinin bankamatikten para çekerken vurulmaması için inşa edilmiş.

tamamı uzman askerlerden oluşan özel harekatçılar, aylar süren görevlere çıkan komando birlikleri hep aynı şeyi sokuşturuyorlar insanın gözüne: burası güneydoğu, hani haberlere çıkan.

yemekhane berbat durumda. bize neden tetanoz aşısı yaptıklarını daha iyi anladım. paslı zemine konulan bardaklar, ve dahası. banyo koğuşlardan ayrı bir alanda. benim gibi biri için burada duş almak sadece hayal. bir an evvvel dağıtım yapıldığım ilçeye gitmek istiyorum. yazarken dikkatli olmak zorundayım. o yüzden izlenimlerimi aktarırken yoğun filtrasyon uyguluyorum.

ilk kura çekimine göre mardin il merkezinde görev yapmam gerekiyordu. her meslekten bir kişi il merkezine gönderilecekti. 76 kişilik gruptaki tek çevre mühendisi olduğum için görev yerim il merkeziydi. sonra albay bunun haksızlık olduğunu düşündüğü için kura iptal edildi. tek isteğim yeni kurada kardeşim taylan'la aynı yeri çekmekti, olmadı. o gideli üç gün oldu. kendimi kimsesiz ve erken hissedilmiş hissediyorum. içimdeki çocuğa sarılacak oluyorum " ben büyüdüm artık abi, sen de büyü" diyor. (bu sözlüğü sevmemin sebebi iş bu. son iki cümlede şahane bir sezen aksu şarkısına gönderme yaptığımı anlayacak insanların yazdıklarımı okumaları beni çok mutlu ediyor)

orada internet kafe yokmuş. bir daha ne zaman bilgisayar monitörü görebilirim bilmiyorum. ayrıca bu ilin tamamında çarşı izni yokmuş. bunların ne kadar üzücü olduğunu anlatamam. haftada bir gün de olsa sivil kıyafetler giyip sivil yüzler görmek çok güzeldi.

sözlüğün mobil uygulamasından ne kadar istifade edebilirim bilmiyorum ama bana yazın kardeşlerim. size cevap yazabilir miyim bilmiyorum ama bana mesaj atın. allah'a emanet olun.
bir başına yazar. öyle tanımlıyorum ben onu. yani yalnız kalmış bir noktada sanki. haa yazılarından anlaşıldığı kadarıyla kendisi de bunun farkında. aslında bunun farkındalığına erişmek insanı pek yalnız kılmıyor gibi geliyor bana. ne bileyim bi başına kalabilmek güçlü bir bünyeyi ince bir zekayı gerektirir sonuçta. ama sanki bir de allah inancı olmasa ne yapacağını bilemez hale gelir gibi bu çocuk. yani adam. ya da çocuk adam. asker sonuçta. gerçi sanki 27 yaş grubuna dahil biri gibi hissettim ama nereden bilmiyorum. neyse. bu bilinçsizlikte demek istemiyorum yani bunu bilinçsizlik olarak addetmiyorum. bilinçsizlikle alakalı hiçbir şey söylemiyorum ki ben. konunun bilinçsizlikle alakası yok saçmaladım ben. neyse yanlış anlaşılmasın, aksine bi şeylere sığınabilmek güzeldir pekala. şu sıralar buna daha çok ihtiyacı var sanırım. umarım iyi gelir. mutlu olur.
yahu bu sözlük ne garip bi platformdur ki seni tanımayan etmeyen insanlar aklının alamayacağı bir cüretkarlıkla kesin yargılarına maruz bırakırlar seni. gerçi bi yerde insan kişiliğini sözlüğe yansıttığı kadarıyla bir parça tanınır hale geliyor ama olsun sinirleniyorum ben. ha bi de muslukbasi deyince böyle iç anadoluda bi konağın ahşap kapısının az ilerisinde duran bir çeşme geliyor aklıma benim. bu çocuk da oranın suyundan içmiş gibi. buna da neyse. ben kendisini bayağıdır takip ediyorum ama öyle uzaktan. yani böyle mesajla tebrik etmedir, hehah koptum gibisinden nidalarla iletişim kurmadır, nick altına yazmadır olmadı bende. yani egosunu tatmin etmedim şimdiye kadar kendisinin deyimiyle. * kendisine bir şarkı armağan etmek istiyorum. fritz kreisler den liebesleid diye bir eser ama şarkının adını değiştirdim ben kendisi için. lebensleid yaptım. sanki öyle daha bir anlamlı olur kendisi için. amaaan mutlu olsundur bu çocuk. cidden. çok içimden geldi.
entrylerinden keyif aldığım yazardır. az ama öz yazar. entryleri uzun ve kalitelidir. uzun entrylerini oturup sıkılmadan okumayı başarırsanız, okunmaya değer olduğunu görürsünüz. bazı yazarlar gibi uzun yazıp, saçmalamaz. hatta bir enrysini işte budur'a eklemiştim. o şimdi askerde olduğundan, en kısa zamanda hayırlı tezkereler diliyorum..
nick altında 24 entry olduğunu görünce kendi nickaltımdaki 28 entryden utanmama vesile olan yazar. sözlükte en iyi üç yazar seçilse kesinlikle biri olacak olan yazar.
(#16470885)

kıymet bilinmeyen uludağ sözlüğe veda etmeye hazırlanan yazar. ara sıra uğra aga.
entryleri pek bi güzel yazar.
burada yazdıklarımın bir kısmını aldım, sildim. silmeye de devam ediyorum. uzunca sebeplerle gidişimi yazmayı uygun bulmuyorum. zaman zaman eski entrylere denk gelir, onları okur hüzünlenirdim. komik şeylerde olsa hüzünlenirdim. eski içinde hep bir miktar hüzün barındırır. sonra bu yazıların sahiplerini aradığımda yıllar önce sözlüğe yazmayı bıraktıklarını görürdüm. içlerinden bazıları sözlükte artık yazmayacağını söylemiş olurdu. bazıları hiçbir şey yazmadan çekmiş gitmiş... işte o çekip gidenler için hikayeler yazardım kendi kendime. şifresini unutmuş, ekşi sözlüğe gitmiş, trafik kazasında ölmüş... şaka değil, gerçekten uydururdum. yazı her an duygusallaşacak gibi. derhal son vermeliyim. burada çok güzel insanlarla tanıştım. kimsenin nickini yazıp başka birini eksik tutmak istemiyorum. bunları yazarken amacım yıllar sonra biri benim bir entryme denk gelir de 'kim lan bu nerede?' der belki. eski arkadaşlar falan da vardı. neyse. twitter adresimi yazacaktım ama gerek yok. buradan şey yaparsınız. belki sonra yine buluşuruz sözlük. eyvallah.
fazla atp harcadığımız eylemlerden sonraki aslandan kaçan ceylanın annesine kavuştuğu an ki haz ve sevinç ile denk olan gereç.