bugün

insan olun insan boşverin.
herkese nasip olmayan , geliri iyi olan birer meslek.
Salt mimardan daha iyi getiri istiyorsanız yazılım mimarı olmak daha avantajlıdır.
Yeni nesil tasarımcılar( sanatçılar) dalga dalga geliyoruz. Dalga dedim de dalgadan esinlenip bir yapı tasarlayayım en iyisi mimarlık bunu gerektirir.
Bi mimarlık öğrencisi olmak değildir.
Şantiyede iki kız var biri benden yakışıklı, diğerinden ben daha güzelim. (ikisi de benim)
usta yevmiyesi> amele yevmiyesi> maaşımın günlük karşılığıx 4
sim siti bi bakıma...
"Ben seni severim de toplum buna hazır değil" yazısını şantiyede her gördüğümde kalbimden bir damla yaş çimentoya damlayıp betonlaşıyor.
Suratım sanki iki boyutlu bir çizim ve her sarkıttığımda hatchim kayıyormuş da ben her noktasından tutup tek tek stretch ediyormuşum illüzyonunu yaşamaktır.
ünlü türk düşünürü rafet el roman'ın dediği gibi, "hayat acımasız, soğuk ve zalim, haksız ve hain baaağzı miğmaarlaraaağ".*
hayat acımasız gerçekten de mimar için; hele ki okuyorsan.
herkes uyur uyuyamazsın. herkes gezer, sen kırar kıçını çizim yaparsın. okurken oje süremezsin mesela çünkü peligom olur manikür neyim kalmaz o ellerde. ha bu arada peligom muhteşem kafa yapar, sonra alışırsın ona da. sürekli sarı dişlerle dolaşırsın kahve içmekten. çişin bile kahve kokar. saçından başından kalemler fırlar. herkes final tatilinde sınava hazırlık yapar, sen oturur proje çizersin. sınava sınavdan bir gün önce, yine sabahlayarak hazırlanırsın. eşek gibi çalışırsın, belki tıpta falan okusan o azimle bölüm birincisi olup sınavsız araştırma görevliliği bile teklif edebilirler sana, ama o kadar çalışmaya rağmen sen projeden kalıp okulu bir uzatabilirsin. mezun olursun bir halt değişmez. maaşlı çalışırsın. patronun müşteri getirir. ofisteki ekip, patron hariç, çalışır didinir. işi bitirir. patron parayı sayar. gider dandik bir yüzüğe 350 lira verir ama maaşlara 50 lira zam ona çok gelir. en ufak hatada, yerin dibine sokar patron denen tek hücreli. bir bok oldu mu müşterinin yanında suçu sana atar. ulan göt parayı sen kazanıyorsun. o zaman da bi zahmet ilgilen azıcık işinle. sonra eğer uygulama işi yapıyorsa çalıştığınız ofis, şantiye ofis arasında mekik dokursun. ustalara laf anlatırsın. hele ki bayansan, bir kere geç seni dinlemezler. dinletmek için mesafeli oldun mu ukala derler, samimi olayım onlarla oturup amele çayı içeyim dersen "bu aranıyor" olursun. bu yüzden, bir alçıpan ustası bunu dediğinde bana, yaptığı duvara şantiye botuyla tekme attım, bir daha yapsın diye puşt. en son da birine kutu profil parçası fırlattım dedikodumu yapıyor diye.
serbest çalışırsın. müşteriler yavşar mesela. sonra müşterin para veriyorum o kadar diyip gecenin 11'inde arayıp bir saat beynini ütüler aklına bir şey takıldığı için. şantiye ofis arası mekik dokuma ikiye üçe katlanmıştır. çünkü paranı verdi müşteri şantiyede yatıp kalkman gerekir. özel aracın varsa eğer direksiyondasındır bir fiil. bir nevi biz üç kişiydik; ben, dolmuşçular ve ego şoförleri... bunun yanı sıra müşteri sana türlü sıfatlar yakıştırabilir. mesela kazıkçı olabilirsin. sonra o gider ucuzunu alır. 1 ay sonra seni arar eeaaa kem küm, bozuldu bu diye*. özetle eşek yüküyle para kazanıyor diye imrenenlere sesleniyorum, maçanız sıkaydı siz de mimar olaydınız. okuması da zor, icra etmesi de. kazandığımız paralar anamızın ak sütü kadar helal ve temiz. bitti!

ha bu arada unutmuşum, herkesin işi acildir. öptm, kib, bye, aeo!
göz bozukluğu, bel fıtığı, omurga eğriliği, göz altlarının daima mor olması vs gibi pek çok yan etkiye neden olur, mimar olmak. zordur, hele türkiyede çok daha zordur. bütün zorluklarına rağmen sırf mimarım derken ki iç titremesine sebep bile katlanılabilir ama. *
sözlüklerde cirit atmaya sebep olur.

not: mimar değilim gördüğümü söylüyorum.
uyutmaz.
1 yıl sonra kartvizitimde yazacak meslektir.
şu yazı tipine bakınca harflerin bir araya gelişiyle oluşturduğu karaktere bile ferforje benzetmesi yapabilmektir.

http://as.wikipedia.org/w...0%A6%A8%E0%A7%B0%E0%A7%8B

hangi dil oldugunu anlamadım, ama kesinlikle ferforje yi andırıyor. *
iç mi dış mı iğrenç bir soruya maruz kalmaktır.
mimarlar en büyük darbeyi 2001 yılında çıkarılan yapı denetim kanunu ile yemiştir. yapı denetim uygulaması başlayana kadar mimarlar ve mühendisler müellifi oldukları projelerin aynı zamanda fenni uygulama sorumluluğunu da üstlenerek, yaptıkları projelerin uygulamasını da bizzat şantiyelerde bulunarak yerinde kontrol ediyordu. yapı denetim kanunu sonrasında bu görev yapı denetim firmalarına devredilince mimarlar müellifi oldukları projelerin bırakın uygulamasını takip etmek, nerede yapıldığından bile habersiz bir şekilde çalışmaya başladılar. mimarların şantiye alanındaki uygulamalardan uzaklaşmaları ve sadece ofislerindeki projelerle ilgilenmeleri, onların ciddi anlamda yapı pratiğinden yoksun kalmalarına sebep oldu.

bugün tam mesaili şantiye şefliği veya uygulama yapmayan mimarların maalesef işin pratik kısmındaki bilgileri son derece yetersiz. bu sebeple mimarlar da kendi aralarında projeci ve uygulamacı olarak ikiye bölünmüş durumda. türkiye'de şu an mimarlar odası'na kayıtlı 40000in üzerinde mimar olmasına rağmen meslek eski günlerinden çok çok uzakta.
sanatçılıkla, teknik kabiliyeti birarada bulundurmaktır.

tek saygı duyduğum meslektir. mimarlar, yapılarını tasarlarken hem estetik hem de teknik uygunluk gözetmek zorundadırlar. estetik ile teknik uygunluğu bir bütün içinde bulundurmak da bozuk bir terazinin kefelerini dengeye getirmek gibidir.

Örneğin; sydney'deki opera binası, sanatsal bir abide olmasının yanısıra, teknik olarak son derece karmaşık hesaplar ile ayakta durabilen bir yapıdır.
Zordur ama mükemmel bir şeydir. Tüm zorluklarına değer.
çok zordur. belki sınavı kazanmak kolaydır ama okumak çok zordur. çok yakın arkadaşlarımdan biri mimarlık okuyor ve kız 3 senedir doğru düzgün uyumadı uyumamasını geçtim kafayı sıyırdı diyebiliriz. arada kafayı yiyip çemkiriyor falan. ama o hayalinde evler yapıyor ya o an mutlu oluyor yolda yürürken bak ben şuraya şunu yaptım diyor ya da yaptığı işleri bize ithaf ediyor mesela bana pastacı yapmıştı. biz de mutlu oluyoruz işte.
bi de mimar erkekler çok seksi.
eğer dinim barney kadar zayıf olsa mimarlar bir şeyleri yoktan var ederler, mimarlar tanrıyı oynarlar, kimse tanrıdan sexi olamaz, derdim. iyi yapılmış bir yapının kıyamet gününe kadar ayakta kalabileceğini düşününce mimar olma fikrime kendimi kelepçe liyorum. çünkü mimar olmak günahkar olmaktır.
sanıldığı kadar kolay olmayan okuması da zor iş hayatına atılması da zor bir meslektir.
indiana jones tan etkilenip arkeolog olanların kazıda toprak temizlemesi gibi ters tepki yapabilir. ya da behzat ç den etkilenip polis olup, trafik şubede dikilmek gibi.
how i met your mother dizisinde etkisi kanıtlanmış bölümdür. hakketen etkili bir yoldur.