bugün

Woody Allen abimizin yeni filmi. trailer'ı önceki günlerde çıktı. merakla bekliyoruz. http://tinyurl.com/3pd6hmc
ekşi sinema kritiği:

http://eksisinema.com/mid...-allenin-surreal-tablosu/
(bkz: one night in paris)
30 eylül tarihi itibari ile gösterime girmiş woody allen filmidir. gerek fantastik öğeleri, gerek diyalogları, gerek müzikleri, gerek paris görüntüleri ile insanı büyüleyen, etkisi altına alıveren güzellik.
birkaç ay önce imdb'de tesadüfen gördüğüm. bulunduğum şehirdeki sinemalarda gösterime girmesini beklediğim film. imdb puanı; 8.1
woody allen'ın avrupa'ya gelişi, vicky cristina barcelona'da da olduğu gibi bol görselli, müzikli devam ediyor. ama bu filmde vicky cristina barcelona'ya göre fark filmde başrolü woody allen oynamış. filmde resmen allen, owen wilson'a kendi gençliğini, oyunculuğunu, histerik tavır ve hareketlerini, hızlı ve telaşlı konuşmasını ve mimiklerini enjekte etmiş. ilk başta gelen görüntüsüz sesli kısımda bile sanki allen konuşuyordu. bunun bence kesinlikle üstünde durulmuş ki woody allen'ın en detay hareketleri bile owen wilson da can bulmuş. woody allen'in; yakın zamanda, sabah gazetesinde yayınlanan röportajıyla ve filmdeki bir diyalog da allen'nın kendisinin de karaktere yakınlığını ispat eder gibi..

- bu, yönetmen olarak 42. filminiz. kariyerinizde sizi en fazla gururlandıran şey nedir?
- altı ya da yedi tanesinin gerçekten iyi olduğunu söyleyebilirim. o filmleri utanç duymadan kurosawa'ya ya da bergman'a gösterebilirdim. ama dürüst olmak gerekirse, hiç başyapıt çektiğimi düşünmüyorum. sonuçta filmlerimin çoğu vasattır.
- pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı?
- kurosawa, bergman, ozu, dreyer gibi ustaların herhangi bir filmi kadar iyi, tek bir film bile yapamamış olmak. bir tek başyapıt bile yaratamamış olmak. ve sanırım artık çok geç.
- neyin başyapıt olduğunu gösteren zamandır...
- bu soruya cevap olarak bir hikaye anlatayım. amerikan yüksek mahkemesi'nde bir yargıç varmış. bir pornografi davasına bakarken şöyle demiş: 'pornografinin ne olduğunu tarif edemem ama gördüğümde neyin pornografi olduğunu anlarım.' ben de başyapıtın ne olduğunu tarif edemem ama rashomon'un bir şaheser olduğunu biliyorum, bisiklet hırsızları'nın da...

--spoiler--

-you were you coming to the cinema last night.
-we saw an american movie,
brilliant and hilarious.
-whom he starred?
-oh, i don't know. i have forgotten the name.
-great but have forgotten.
-reminds me of a movie i saw.
-sure her wrote i.
-good. i know that it was idiotic and childish,
without the minimum of credibility.
-but john and i laugh
despite that.

--spoiler--

woody allen'in filmleri, genellikle kendisinin; etkilendiği, saygı duyduğu, beğendiği sanatçı/kişilerle ilgili kimi zaman çok net, kimi zaman bir diyalog içinde geçen övme/onore etmelerle doludur.(filmlerinde geçen isimleri araştırarak çok şey öğrendim:). bu filmde bu isimler, filmin konusuyla da doğru orantılı, direk can bulmuştur. bu bence biraz riskli bir durum. filmin süresi itibariyle de karakterler çok yüzeysel geçilmek zorunda kalınır. bu kişileri tanımayanlar/az tanıyanlar için, kişilerin çok bilindik özelliklerini/davranışlarını abartarak kullanmak gerekir ki woody allen'da abartıyı çok sevdiğinden direk öyle yapmış. bu o kişileri bilenlere, sevenlere itici gelebilir. hiç tanımayanlara ise ya sıkıcı gelir ya da abartıdan dolayı komik gelebilir. neyse bundan neden bahsettim bende anlamadım. ama allen'ı bilenler, sevenler abartıya alışmıştır, açıktır. ben şahsen onu öyle seviyorum.

filmin müziklerine gelince, woody allen herşeyi yapar, filmde kötü/uyumsuz müziğe müsade etmez, neyi, nasıl, hangisini kullancağını bilir." woody allen bu filmde kötü müzik seçimi yapmış, müzikler kötüydü" hiç bir zaman diyemezsiniz. cole porterana temalı müzikler çok güzel olmuş.

genel olarak filmin konusundaki orjinallik, fantastik yapısı birazda olsa bana purple rose of cairo'yu anımsattı. bu fantastik yapıyı çok güzel kullanıyor allen,bu yapı resmen izlerken heyecanlandırıyor insanı.

sonuç olarak benim aklım hala woody allen'ın başyapıt veremediğinden yakınmasında, pişmanlık duymasında kaldı. 42 tane film yapmışsın woodyciğim, çoğunu izledim, hepsinin bende ayrı ayrı yeri vardır, ayrı ayrı severim. yapma etme senin gibi; kendine has, komik, entellektüel, müzisyen, oyuncu, senin kadar sevimlisi var mı yahu! boşver sen, yapabildiğin kadar film yapta zevkle izleyelim...

not: röportajın tamam için: http://www.sabah.com.tr/p...uk-kurtulusumuz-fantezide
insanın ruhunu besleyen büyüleyici her sahnesi bir tuval olan woody allen filmi.
merakla beklenen ve eleştirmenler tarafından çok beğenilen woody allen filmidir.
başyapıtı olabilir mi acaba?
özellikle match pointten sonra daha da merak ettiğim ama hala fırsatını bulup izleyemediğim woody allen filmi *.
woody allen'ın en iyi filmi olduğunu düşündüğüm filmdir. çok ilginç ve eğlenceli bir konusu vardır.* filmdeki kareler sizi oradan oraya savurur adeta. paris aşkıyla yanıp tutuşmaya başlarsınız. ve eğer ki paris hayaliniz varsa ve bunu dizginlemek zorunda kalmışsanız, içinize kocaman bir kütle oturacaktır. sinemada izlenmesi gerekmektedir küçük televizyon ekranında o güzellikleri kaybetmemeniz için.
şimdi bu Woody Allen denen abimizin daha çok 'sanat sanat içindir' diyen kitleye yönelik bir tarzı var. yani çoğu filmi üst tabakayı konu eder, anlatır falan filan. bu film de o tarzdır. o nedenle bu adamın tarzını bilmeyenler imdb puanına aldanıp izlemesini tavsiye etmem. ha ben Woody Allen hayranıyım, ne yapsa izlerim diyenler için lafım yok.
binbir zorlukla internetten izlediğim senaryosu müthiş sonu dandik olan ama yine de gözdelerim arasına girmiş bir woody allen filmidir.
http://www.youtube.com/watch?v=nwCWhyKI0pA

pek güzel müziğe sahip filmdir.
etkileyici ve muazzam.seyirciyi baştan sona kadar avcunun içine alan filmlerden.* 8/10

--spoiler--
rehber kız carla bruni'ymiş diyorlar. *
--spoiler--
aslında somut olan ile soyut olanın karmaşasını konu almış filmdir. ama gerçek şu ki içinde bulunduğumuz durumdan çok hayallerimiz bizi yönlendirir. mükemmel detaylarla süslenmiş harika bir film. bulmak istediğiniz her şeyi bulabiliyorsunuz. film çok uzun olmasa da seyri yavaş olduğundan ve tempo pek artmadığından sanki uzun zamandır bu filmi izliyormuş hissine kapılıyorsunuz bittiğinde. oyuncu arkadaşlarda ellerinden geleni ardına koymamışlar, güzel bir ahenk oluşturmuşlar. 1920 lerin havası gerçekten yakalanmış.*
woody allen abimizin "sanat sanat içindir." görüşünü işlediğini çok net görebiliyoruz. hiç bir şekilde topluma indirgenmeyen, kendi içinde dönen bir sanat anlayışı var filmde ve bunun* yılların birikimi olduğunu rönesans'a kadar inerek gösterilmeye çalışılmış. sonuç olarak güzel bir film ortaya çıkmış.
sanat, tarih, paris, salvador dali, pablo picasso ve daha niceleriyle dolu güzel bir film.
o insanla sevişirken ölüme ait tüm korkuların önemini kaybediyorsa aşkı bulmuşsundur.
harikulade woody allen filmi,müzikleride pek hoş 9/10 .
süper film, on numara film, muhteşem film.
woody allen'i sevdiğim film.
aylardır bu filmin internete düşmesini bekliyordum en sonunda kaliteli bir sürümünü bulup indirdim. öncelikle söylemek gerekir ki filmi beklememin en büyük sebebi marion cotillard'ın ta kendisidir. dünyada bu kadar saf bir güzellik daha yok. * onun yanı sıra zaten oyunculuğu da aşmış durumda ki bunu kazandığı oscar ile kanıtladı.

filme geçecek olursak owen wilson gerçekten harika bir performans ortaya koymuş. karşılaştığı idolleri karşısındaki heyecan duygusunu çok iyi yansıtmış. biraz saf ama bir o kadar da zeki kişilikli bir karakteri çok güzel canlandırmış. hayatımda paris'e gitmedim ancak yazın interrail'e çıkan arkadaşlarımın anlattıklarından sonra bende paris hakkında kötü bir izlenim oluşmuştu. filmi izledikten sonra anladım ki sorun paris'Te değil arkadaşlarımdaydı. woody allen bana göre paris'in en bilindik yerlerini değil de güzel ara sokaklarını izleyiciye göstererek çok doğru bir iş yapmış. fonda çalarken müziklerde insanı filmin içine sokuyor gerçek anlamda. kesinlikle izlenmesi gereken bir film. yanında bir sevgili bir şişe şarap iyi gider.
let's do it. let's fall in love. dilime dolandı izlediğimden beri sanırım filmin etkisini,güzelliğini,büyüsünü ve diğer güzel sıfatlarını atamadım üzerimden o yüzden.
dün izlediğim ve çok çok beğendiğim bir woody allen filmi. woody allen ın mizacını yazıdığı kitaplardan olsun, çektiği filmlerden olsun hep beğenmişimdir. o yüzden beklentiyle izlediğim ve hayal kırıklığına uğramadığım bir filmdi. ayrıca en sevdiğim woody allen filmi oldu.
ben aslında 70lerde doğmalıydım diyen 90ların çocuklarına süper göndermeler yaptığını düşündüğüm film. filmde geçen let's do it adlı şarkı da süperdi.
on üzerinden 7 verilecek filmdir. hoştur.
nerede o eski ramazanlar geyiğini yerle bir eden film .hikayenin ramazan ile uzaktan yakından hiç bir ilişkisi yok .asıl olay insanın yaşamadığı zamana olan özlemi.sanki geçmişte yaşamın daha kolay ve güzel olduğu yalanına insanın kendini kandırması.
sürekli eskide yaşamak isteyen ve düşleyen ben'de tokat etkisi yaratmıştır.

sürekli geçmişin daha güzel, daha mistik olduğunu düşünür dururuz ama peki o dönemde yaşayanlar ne düşünüyorlar ? bizlerden farklı değil.

gece yarısı çalan çanın ardından halen tarihi yapısını koruyan paris'in dar bir sokağında kendini gösteren taksi.. okuyup hayran kaldığımız yazarları, gıptayla baktığımız tabloların usta fırçalarının fizik, ses ve karakter bakımından eksiksiz sunulması izlerken kişide oraya aitmiş hissi uyandırıyor.

birçok kişiden filmin sonunun çok sönük kaldığını duysam da aynı fikirde olduğumu söyleyemem; karşılaştıkları yer, hava durumu ve aralarında geçen kısa diyaloğa dikkat kesilenler ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır.

belirtmeden olmaz ; ernest hemingway, salvador dali ve pablo picasso karakterleri güzelce uyarlanmış, özellikle de hemingway.