bugün

ezginin günlüğü şarkısıdır. a.kadir şiirinin nadir göktürk tarafından bestelenmiş halidir.

hani bir dışarda olsam
hep yürürüm durmam
benimle beraber yürür gökyüzü, toprak
özgürlük benimle beraber
gökyüzü, toprak ve özgürlük ne güzel şeyler

hani bir dışarda olsam
belki günlerce uyumam.
-abi ne diyorum. buradan kaçsak mı?
*tabi hemen hazırlan. adama bak.
özgürlüğün tadına varabilmeyi sağlayan,gururlandıran,farkındalık yaratan ve aynı zamanda iç burkan,hüzünlendiren,özgürlüğü kısıtlı biriyle empati kurduran yani ikilemlerle boğuşan mükemmel bir şarkı.
(bkz: uçurtmayı vurmasınlar)
(bkz: ben yapmadım miki yaptı)*
(bkz: feride çiçekoğlu)

(bkz: nur sürer)

(bkz: füsun demirel)

(bkz: ozan bilen)

(bkz: tunç başaran)
sadece mahpusların değil, özgürlüğüne düşkün askerlerin de şarkısıdır. belki de sadece benim şarkımdı... beynimin içinde döner dururdu bitmek bilmez nöbetlerde. hemen karakolun yanıbaşından, sınırdan geçen trenlerdeki tek tük insanlar ve mayın tarlalarını kaplayan milyonlarca sığırcık kuşu dışında hürriyetle hiçbir bağlantımın olmadığı, dilediğim şarkıyı dinleyemediğim günlerde dilimde ezginin günlüğü vardı, gözlerimde hayali. o hayal o kadar gerçekti ki gece termal kameranın başındayken kısa molalarda gökyüzüne baktığımda yıldızların arasından gözleri gülümserdi. ve bazen de suriye tarafından türkiye'ye geçmeye çalışır, iz tarlasında yürürdü. sabahları kontrole çıktığımda hat boyunca ayak izlerini arar, yürürdüm. yürümeler bile kısıtlıydı...

'hani bir dışarda olsam
hep yürürüm, durmam'

bütün takımın en büyük derdiydi uyuyamamak. hudut namustu ve hudutta nöbet tutmak herkese nasip olmazdı. üstelik su uyuyordu ama düşman hep ayaktaydı. nöbet kulesine çıkarken duvarda yazan motivasyon cümlelerine bakardım, hep uyumamayı salık veriyordu: ' şu anda düşman ne yapıyor biliyor musun?' asil türk milletinin namus ve şerefini, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü sorumluluk bölgesinde korumakla görevli bir gözetleyiciye günde beş saat istirahatten fazlası hayaldi. 'bi bitsin şu askerlik, 24 saati yatakta geçiricem. yemeği de orda yiyecem, televizyonu da yerimden kıpırdamadan seyredicem. sadece tuvalete gitmek için kalkıcam' diyenlerin aksine ben, yirmi metrekarelik kule ve üçbinikiyüz metre uzunluğundaki mıntıka dışına çıkamayan mahpusluk günlerimde hayattan binlerce parsek uzak kalışıma yanar ve tezkereyi alınca mecburiyetten değil, kendi irademle uyumayacağıma yemin eder dururdum.

'hani bir dışarda olsam
belki günlerce uyumam'