bugün

"ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım"..

(bkz: tespite gel tespite)
80 öncesi baskısını bulamadım gitti. *
hayatin belli donemlerinde tekrar tekrar okunmasi gereken kitap.

insani alir, goturur.
raif efendinin içindeki boşluk boğazımı düğümledi, mideme oturdu, gözlerimden kayıp gitti.

aşka düşen insanın ''bundan sonra ne olacak acaba" hissine kapılışı ile birlikte düştüğü bilinmezliğin o garip, anlatılmaz şaşkınlığını özetleyen paragrafı paylaşmak istiyorum.

"evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüyüm."
bu kitabı okumayan insan biraz eksiktir.
"fakat başka türlü yapabilmem için başka türlü bir insan olmam lâzımdı.
asıl noktanın mütemadiyen etrafında dolaştığımı bildiğim hâlde
bu noktaya gidecek yolları bilmiyor, arayamıyordum. "
Üniverstede sorunlu bi hocamızın bize zorla direttiği, hatta sınavı sırf bu kitap üzerinden yapacağını söyleyip okutturduğu kitaptır. iyiki de okutmuş çünkü ben hayatımda böyle güzel bi kitap okuduğumu hatırlamıyorum. kitabı hatim etmemize gerek kalmadan zevk alarak okumuştum. her ayrıntısı kendiliğinden işlenmişti beynime.
mükemmele yakın. okuduğum en güzel kitaptı diyebilirim.
insanı içine çeken kitap.
sürükleyici ve yalın bir dili olan, okumaya değecek bir sabahattin ali eseridir.
tam kitaptan sıkıldığınız sırada yüzünüze okkalı bir tokat yerleştiren sabahattin ali eseri. bir adam bu kadar göründüğünün dışında biri olabilirdi -ki oldu.
raif efendinin boşvermişliği, içine kapanıklığı. bu cümle kitabı okadar güzel özetlerki.

"büyük bir korkuyla sakladığı ruhunu bir kereye mahsus olmak üzere dışarıya, bu defterin yapraklarına aksettirmiş, ondan sonra gene içine kapanıp senelerce susmuştu."
bir günde bitirdiğim fakat etkisini üzerimden uzun bir süre atamadığım mükemmel roman. kitabın son bölümünde raif efendi'nin öz kızıyla olan teması ağlatmıştır. ah maria ah !
o kadar güzel cümleler o kadar güzel paragraflar vardır ki

--spoiler--
Dünyada bundan daha ferah verici bir şey olabilir miydi? şimdi onunla beraber bu ıslak yollarda yürüyecek, tenha ve loş bir yere oturarak göz göze gelecektik. ona birçok şeyler, şimdiye kadar hiç kimseye, hatta kendime bile söylemediğim şeyler anlatacaktım. bunların çoğu kafamda bir anda doğuyor ve beni hayerete düşüren bir süratle yerlerini yenilerine bırakıyordu. onun ellerini tekrar avuçlarımın içine alacaktım, uçları biraz kırmızı olan üşümüş parmaklarını ovuşturarak ısıtacaktım.bir kelime ile, ona yakın olacaktım.
--spoiler--
sabahattin ali'nin yazdığı harika ve sürükleyici bir romandır.
"ah maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? niçin yanımda değilsin? " diyerek en keskin duygularımızı yumuşacık bir şekilde ifade eden özel bir kitap.
mükemmel kitaptır. aynı zamanda vera'nın kitap için yazılmış bir şarkısı vardır. buyrun efendim:

http://www.youtube.com/watch?v=Gugyif1eZtc
sabahattin ali'nin müthiş eseridir. ''yavaşk bi piç olmayışının cezası bukadar ağır olamaz'' dedirten cinstendir. hafif meşrep bir alman kadına aşık olan duygusal bir adamın kaderin sürükleyişine müdahale etmeden yaşayışının, beraberinde getirdiği mutsuzluların en güzel anlatıldığı hikayedir kürk mantolu madonna.
daha fazla yaşabilmeliydiniz sabahattin ali, bize bizi bu kadar güzel bir dille sizden daha iyi anlatan yok sanırım.
"ince bu yea hemen de okurum" diyip bir de üzerine hemen okuyup bitirenlerin ağzına kürekle vurma isteği uyandıran eser.
insanlara olan inancımı kaybetmemem gerektiğini öğrendim ben bu kitaptan. aslında çok şey öğrendim, hatta buraya sayfalarca övgüler yazabilirim ama o kadar nadide bir eser ki dillendirirsem büyüsü bozulur diye korkuyorum.
“Berlin’de yalnızsınız değil mi?” dedi.

“Ne gibi?”

“Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim… Öyle bir haliniz var ki…”

“Anlıyorum, anlıyorum… Tamamen yalnızım… Ama Berlin’de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçükten beri…”

“Ben de yalnızım…” dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: “Boğulacak kadar yalnızım…” diye devam etti, “hasta bir köpek kadar yalnız…”
okumamla birlikte çevremdeki herkese karşı bakışımı değiştiren kitap.
--spoiler--
"Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama bir çoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu. Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya başlıyorduk."
--spoiler--
sahaftan almış olmanın verdiği güzellikle daha da hoş kokan kitaptır.
defalarca okuduğum, şu an başucumda duran, arada açıp bir kaç satır okuyup kapattığım kitap. müthiş bir aşk hikayesi, şiddetle tavsiye edilir.