bugün

(bkz: kızıl kmerler)
eski abd başkanı truman'a göre "demokrasi adına bildiğimiz ne varsa hepsinin anti-tezidir"
demokratik olmadığı yolundaki eleştiriler teorik bazda yanlıştır. çünkü zaten hiç uygulanma fırsatı olmamıştır. sovyet rusya ve diğer devrim yapmış ülkeler en fazla sosyalizm aşamasında kaldılar. teorik olarak bakarsak bu sistem sınıfsız bir toplumu amaçladığından ve öngördüğünden zaten otomatikman demokratiktir ayrıca manifestosu gereği atina demokrasisini model alır. ancak tabiki rejimin uygulamasında hemen hemen her sosyalist ülkede demokrasi alanında problemler yaşanmıştır. fakat bu problemler sistem kaynaklı değil sistemin uygulayıcıları kaynaklıdır ve sosyalizm demokrasisinin uygulayıcılarının hataları komunizm' e mal edilemez.
demokratik olmadıgı dogrudur. kimse bana komünizm'in çok demokratik bir sistem oldugunu söylemesin yemezler.
sen adama sermaye biriktirmemesi için baskı uyguluyorsan bu demokrasi degildir. elbet arada fukarayı takmayan varsa yoksa benim olsun diyen zihniyet çıkacaktır bunu engellerseniz bu demokratik bir davranış olmaz. çünkü adamın buna hakkı vardır.

ayrıca komünizm çok özgürlükçü bir sistem degildir öyle olsa yine aynı şekilde özel mülkiyete karşı çıkılmazdı.

not; bu arada bu entry komünizmi eleştirir gibi olmuş onun için bir açıklama şey edim. ben komünizmi karalamak falan istemiyorum ama dogru bilinen bir takım yanlışlar var onu düzelteyim dedim.
marx, engels gibi entelektüellerin 19. yüzyılda ileri attığı argümanlar üzerinden ekim devriminde iş başına gelen; lenin ve onun birkaç öndeyi yetisine sahip olamayan ideolog dostlarınca pratiğe döküldüğü anda hüsrana dönüşmüş; modern çağ insanının tabiat ve fizyolojisine prangalar indiren; sözümona eşitlik, huzur ve ekonomik refahı motto edinen ideolojik taban. dünya sahnesinde pratiğe geçirildiği ekim devrimi denenmesine dair mühim bir arketip durumundadır. birinci dünya savaşına 3 askere bir tüfek giren; zirai atılımlarını gerçekleştirememiş: halkının, sendikalırının isyanda olduğu bir rus toplumunda "biz yaparız" nidaları eşliğinde işbaşına geçirilen rusya'da 91 yılına değin(kimi tarihçiler berlin duvarının yıkılması ile mental olarak çöktü der) hüküm sürüp, dünya milletlerarası politikasına birleşik devletleri "despot, yayılmacı," gibi sıfatlar ile niteleyecek yarı entellerin tezi olabilecek kavramları hediye etmesinden gayrı herhangi bir artısı görünememektedir.
lenin'in dünya enternasyonalizmi tezi ile başlattığı kendi ülkesi çapındaki kollektivizasyon hamlesinin sancılı dönemleri atıldığında, toparlanıldığında: sosyalizmden ileri safhada komünist doktrine geçildi. amerikanın infrad politikasına dönmesi ile 1945 yılında meydanı boş bulan rusya'nın dönem konjonktörünü lehine kullanan stalin ve işbirlikçilerinin güney ve doğu avrupa'da kendi rejimlerine sempati besleyen idarecileri, illegal yollardan işbaşına geçirmeleri ile, ideolojileri popülarite kazandı. 29 ekonomik buhranı dünya sahnesinde sosyalist öğretiyi incelenmeye değer gösterdi. ve buna karşın; yaklaşık 45 yıllık bir dönemde ivme kazanması ile düşüşü bir oldu. başlarda bireyleri standardize edişi, halkını düşünen paylaşımcı bir ideoloji gibi duruyor olsa da: günlük rant ve milletlerarası sahnede tutunmak için halkının tedarik hakkını örseleyişi manidardır. sovyetler uzaya; insan, araç gönderiyordu ancak; halkının refahı pahasına. 1970 lere gelindiğinde sovyet mahallerinde çamaşır makinesi görmek nerede ise; imkansızlaşmıştı. ancak sorsanız ileri derecede endüstrileşen, zirai politikaların tuttuğu bir ülkedir. şüphesiz, komünizmi sovyetler ibaret görmek basiretsizlik olur, diğer varşova paktı bloğundaki ülkelerdeki idarecilerinin de, benzer politikalar ile haklarını ümitsizliğe düşürdükleri rahatlıkla söylenebilir. bu ideolojiyi devrim yetisine sahip işçi sınıfı hayata geçirirken, yine işçi sınıf dağıttı. 1954 macaristan fabrika işçileri, 64 çekoslovakya inşaat işçileri isyanı, doğu alman halkın duvara isyanı gibi alt kademeden insanların da bir süre sonra bezdiği isyanların menşeisini hep ekonomik yetersizlikler oluşturdu. tek partili seçimler ile rejmin veya idarenin değil; sadece komünist parti genel sekreterinin değişiyor oluşu; ne kadar demokratik oldugu hususunda manidar öğeler içermektedir.
daha derinden, daha yumuşak metodlar ile yönlendirmek varken; yayılmacı politikası ile korku estirmiştir komünizm. daha sonra bağlantısızlar hareketini oluşturacak; üçüncü dünya ülkeleri için özellikle; 79 afganistan işgali sonrası, birleşik devlet kapitalizmi ile sovyet enternasyonalizmi arasında hiçbir fark yoktu. hatta: sağladığı kolaylıkar ve helezonik düzende bireye lüks yaşam vadediyor oluşu babında, kapitalizm çok daha cazipti. kendilerinin kötülediği amerika 20. ve 21 yüzyılda nato vasıtası ile toplumların yüreğine su serpti, kısmi barışın yüksek mimarı oldu. kendileri ise, dünyada alternatif bir iktisadi doğmalar bütünü; gerçekleştirilesi nerede ise imkansız; dışı hoş, içi boş bir akustik çıkardı. süblimleşti.
19 yüzyılda işçi hakları için gerekli olan ama sonradan lenin stalin mao polpot gibi insanların komünizmin ne olduğunu dünyaya çok iyi tanıtan modası geçmiş fikir akımı. türkiye de olmamasının sebebi saygı değer atamız mustafa kemal in çabaları sayesindedir. teşekkürler atam.
Komünizm sisteme hükmeden ailelerin, Yahudi Karl Marx'a örgüleştirmiş oldukları sistemdir. Kapitalizm ile çarpıştırıp kapitalizmin daha da güçlenmesini sağlamışlardır. Yahudi olan sistem sahipleri yine diğer bir Yahudi Bergson eliyle de komünizmi tahrib etmişlerdir.
paris gibidir, nereden gidersen git tüm yollar oraya çıkar.

görsel
(bkz: geçti gitti üç beş günlük fasıldı) *
aslında daha çok ekonomi üzerine bir fikir olmasına rağmen nedense politik-siyasi yanları daha çok tartışılmakta. kaba tabirle adil bir ekonomik düzenden bahsetmesine rağmen, herkes terörizm ile bağdaştırıyor. canım sıkılıyor mk.

not: iktisadi idari bilimler fakültesi öğrencisiyim.
marks, engels, lenin, stalin, mao, che, castro bunlar enternasyonel mücadelede lider komünistlerdir.
sözde değil gerçek 'mutlak eşitlik' tir (bkz: yaşadım gördüm) ama naapalım insan yapısına aykırı, insanın

içinde bu kadar ihtiras açgözlük iştah olunca (her şeyim olsun, olsunda ona bi lafım yok ama ihtiyacın olduğu kadarını al be kardeşim) zaten ihtiyacın olduğu kadar her şeyin oluyordu otomotikman o sistemde, amaaa amması var bunun, işte amması: daha çok daha fazla zengin olayım, kısacası daha çooook olsunu sistem çökertti, herkes aynı düşüncede olup ihiyacı olan her şeye sahipken onunla yetinip mütavazi hayatını sürdüre bilseydi şu anda o sistemin toplumundan halkından mutlu toplum olmazdı dünyada.
bürokrasi diktatörlüğüne yol açan sistemdir.
içerik olarak her sistemden üstün ve mutlak eşitliğe dayanır.
savunucuları tarafından her sistemden üstün olduğu iddia edilen, hakikatte ise hayatı boyunca hiç çalışmamış yan gelip yatmış bir yahudinin masallarından başka bir şey olmayan, halkçı- tabi buradaki -çı eki götçüdeki -çü eki ile aynı misyonda değilse- olduğu söylenen ancak dünyanın hiçbir yerinde geniş halk kitlelerine yayılamayan,
bilimsel bir gerçek olan ırkı, ve namus (bkz: cinsel özgürlük) başta olmak üzre ahlaki meftumların hemen hemen tamamını ve dinlerin tümünü reddeden bir temel üzerine oturtulduğundan aynı zamanda medeniyet düşmanı da olan, bir kaç dandik ülke dışında her yerde ortadan kalkan fikir sistemi.
(bkz: olsa çok iyi olurdu)
bütün toplumsal sınıfların ortadan kalktığı, sömürünün olmadığı ve devletin biçim olarak yok olduğu bir yaşam biçimi.
türkiye için bu sistemi isteyenler hemen siktir olup gidebilirler, çok net.
bu ideolojinin ne olduğu, nasıl geliştiği, neyi amaçladığını falan filan anlatmayacağım. bir ton entry girilmiş zaten, bir çoğu gerizekalıya anlatır gibi anlatmış. okuyun, öğrenin.

benim asıl takıldığım nokta, komünist kızlar özelinde, solcu hatunların genelinin, bakın hepsinin demiyorum, genelinin çirkin olması. bazen hakvermiyor değilim, ben de çirkin ve bıyıklı bir hatun olarak doğsaydım, eminim solcu olurdum.

çirkinliği de geçtim, o bıyık ne lan? kesin amına koyim, yıl olmuş 2011, hala ortada cemil ipekçi gibi gezen komünist kızlar var. parasını ben vereyim, berbere gidin.

hadi canlarım.
bazı dar kafaların ne anlama geldiğini bilmediği yönetim şeklidir.
en hafif tabiriyle orman hayatıdır.
teknolojiye karşı "çevrecilik" ile çıkıp, gerici yaşam tarzını savunan, ensest ilişkileri ve homoluğu 'doğal' gören, amacı insanlığı afrikalı yerli kabileler gibi ilkel bir biçimde yaşatmak olan insan düşmanı, despotik, kâtil ideoloji.
sosyalizmle karıştırılmaması gereken sistemdir.
2 kasım 1922 (m. k. atatürk)

"şurası unutulmamalı ki, bu tarz-ı idare, bir bolşevik sistemi değildir. çünkü, biz ne bolşevizim ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız. hülasa, bizim şekl-i hükümetimiz tam bir demokrat hükümetidir ve lisanımızda bu hükümet halk hükümeti diye yad edilir."
Şu dünya düzeninde adının anılması bile gereksizdir. Bu sistemden çok daha güzel milyon tane sistem var. Gidin onları tercih edin kardeşim. Uğraşmayın boşuna.
kendini korumak isteyen kapitalizmin, "insan doğasına aykırı" sözünü hiç sorgulamadan kabullenmiş kitlelerce eleştirilmeye çalışılan sistem.

kapitalizmin sömürdüğü günümüzün modern köleleri olan işçi sınıfının da, bu "insan doğasına aykırı" iddiasının peşinden gidiyor oluşu gerçekten ilginç. bu bir yönüyle; "sabahtan akşama kadar it gibi çalıştırılıp üç kuruş paraya eyvallah demek; iş güvencesi ve sosyal hakları olmadan çalışmak; emeğinin karşılığını alamamak; kendi sırtımdan başkalarını zengin edecek bir eşek olmak vb benim doğama aykırı değil. böyle de bir hıyarım ben" demek gibi bir şey...

komünizmin insan doğasına aykırı olduğunu söyleyebilmek için; komünizme dair epeyce bir şeyler okuyup arıştırmış, dinlemiş, incelemiş olmak gerekir. e, hangi ara bu ideolojiyi hatmettin de insan doğasına aykırı olduğuna kanaat getirdin? insan doğasına aykırı olduğunu söyleyenlere sormak isterim; "hangi argümanları aykırıdır mesela insan doğasına?"

hatta bir soru daha sorulabilir belki; "işçi sınıfına mensup biri olarak seni savunan bir ideolojiyi, seni sömüren kapitalist sistemin diliyle eleştirmeye niçin bu kadar meraklısın?"