bugün

kışın denk getirildiğinde yanlışlıkla kışlık yakacak olarak kullanılması mümkün insan.
özal'ın yaratıcı torunları ve bizimle aynı kuşağı paylaşanların içinde bulunduğu insan güruhu..
kitap okuma alışkanlığını kazanamamış insandır. belli bir yaştan sonra artık kitap okumak, sıkıcı bir eylemdir bu insanlar için. aynı insanlar film izlemeyi daha zevkli bulurlar.*
tek boyutlu insanlardır.
bütün yaşamını görsel medya ve dizi filmler yönlendirir.
kolay etkilenir, eleştirel yetisi yoktur.
hatta oy kullanırken ve hatta giyinirken bile kendi istençleriyle değil medyanın yönlendirmesiyle hareket ederler!
sanılanın tersine, yalnız insandır.
sadece bedeninin temel işlevlerini yerine getiren insandır. insan demek zihin ve düşünce demektir. bunları es geçen kesinlikle insan sıfatını kullanmaya hakkı olamaz, bu tür canlıya sadece soğumamış çamur denebilir. okumak zihnin farklı bir boyuta geçip yaşadığı çevreye dışarıdan bakmasını sağlar ki bu insanın düşünme gücünü ve yeteneğini ortaya koyar. kitap okumayan insan ise sadece hayatta kalır bilmeden ve hissetmeden.
kendine göre hep bir bahanesi olan, at gözlüğüne mahkum insandır.
türkiye'de yoktur böyle biri.
çünkü herkesin hobilerinden biri mutlaka kitap okumaktır.*
Beyni boş küme olmuş eleman.
kendi hayal gücünün büyüklüğünün farkında olamayan insandır.
kitaplar insanı, hiç görmediği ülkeleri de gezdirir, normalde asla arkadaş olamam dediğiniz insanlarla da arkadaşlık ettirir, hiç yaşayamayacağınızı düşündüren aşkları da yaşatır ve bu liste uzar gider.
vay anasını 15. entry'e kadar daha herkes nasıl bi kitap kurdu olduğunu anlatmış.. kitap okumayana vermiş veriştirmiş, itin götüne sokmuş adeta..

ben de kitap okumuyorum.. okumaya çalışıyorum ama okuyamıyorum.. 2 ayda bi eser kitap okuma hevesi.. alırım iyisinden bi kitap.. yarısına gelir sıkılırım.. bahanem yok.. sıkılıyorum sadece..

hayatımdan da gayet memnunum.. hayal dünyamla da aram çok iyi.. kitap okuyanla da okumayanla da bi problemim yok.. ama görüyorum kitap okumak bazı mallara sadece okumayanları aşağılama egosu katmış..

yalnızmış da, tek boyutluymuşum da, hayal gücü fakiriymişim de hatta beynim boş kümeden ibaretmiş.. hadi ya.. çok tatlısın sen.. yüzüme de söylesene..
hayata at gözlüğüyle bakan insandır.
yaşayarak öğrenmenin ehemmiyetini kavramış insandır.

at gözlüklerini takarak kitap yazan, yalnızca kendi fikirlerini gerçekmiş gibi lanse eden, objektiflikten uzak dallamaların kitaplarını okumayı tercih etmeyen insandır.

salt bilimsel bilgi içeren kitapları tercih eder. diğer türlerin alayını bilimum ısınma gereçlerinde yakmak gerektiğine inanır.
hayatında eksikliğini hissetmeyen bir sürü insan vardır.hayatımda en son kitabı ilkokul üçte okumuştum yaklaşık 6-7 senedir kitap okumuyorum ve eksikliğini hissetmiyorum.
insan ilişkileri zayıf, merhamet duygusu gelişmemiş, empati yeteneği sıfırın altında olan insanlardır. bu insanlar tabii ki kendisini ifade edemezler. bilgi birikimleri genellikle düşük seviyededir ve hayatlarındaki olayları doğru yorumlayamazlar.

kitap okumak aslında erdemdir. insanın içindeki mistik yanları erekte eden, beyin kıvrımlarını uyaran bir özelliği vardır kitap okumanın. bunu başaramayan insanlar kısaca ''ot'' olarak nitelendirilirse hata yapılmış olmaz.

ayrıca şunu da söylemeden edemeyeceğim ki özellikle sözlük yazarlarının büyük bir kısmı kitap okumuyor. bunu anlamak aslında çok basit. en revaçta 10 sözlüğün günlük girilen entryleri toplansın ve hemen yanında günlük silinen entryleri toplansın ve arada kaçanlar içinde tahmini bir adet konsun ayrıca ''yazılsa da olur yazılmasa da'' tadındaki entryler için de tahmini iyimser bir adet söylensin... işte o zaman silinen entrylerin yazılan entrylere sayıca çok yakın olduğu gözükür.

kitap okumayan formatı bir türlü ve ısrarla algılayamaz, yazım hatası yapar, sinirlendiğin de karşı tarafı vurmak için daha güzel ve etkili yollar varken kelime haznesindeki yetersizlik nedeniyle aleni küfreder...
ülkemizde çoğunluktadırlar. kitap okumaktan korkarlar, kitap okuyanları da sevmezler.
"Okumayı değil, izlemeyi severim" savunmasını yapabilen insandır.
Genelde "kitap okumak önemli değil" diye kendini mal bir şekilde savunan,"okumuyorum len ben ehehe son okuduğum Ayşegül tatilde eheh" diye de bunu marifet gibi göstermeye çalışan tiplerdir.
kitap okumak, insanı düşünmeye sevk eden eylemlerden en önemlisidir. bu eylemin gerçekleştirmezsek yavaş yavaş düşünme, hayal etme, doğruyu yanlışı ayırt etme gibi insanı insan yapan özelliklerden vazgeçmiş oluruz.
yani kısaca kitap okumayan insan, her söylenene düşünmeden inanan, bir konu hakkında fikir yürütemeyen, kendisine ve çevresine yararı dokunmayan insandır.
en basit mantıkla sağlığını düşünen insandır. en başta kitap okumak fiziksel rahatsızlıklara sebep olur. gözler bir süre sonra yorulur ağrır. bel ve boyun kısmında ufak çaplı yamulmalar filan oluşur.

ikincisi ve en önemlisi; kitap okuyan insanın ruh sağlığı bir süre sonra bozulur. neden yarraam dedin sanki dur cevabını verecem. şimdi efendim; romanda, öyküde vs. de yazarlar genellikle yaşanmış bir olayı yazmaz. kendi yarattığı karakterlere kendi yarattığı olayları yaşatır. gerçeklikle çok ilgili değildir. bu durumu farkeden okuyucu zamanla gerçek dünyada yaşamanın kendisini tatmin etmediğinin farkına varır. aşklarını romanlara göre yaşar, düşüncelerini bir roman karakterine uygun hale getirir. dolayısıyla gerçeklik denilen kavramdan kopar ve zamanla yalnızlığa, düşlere kendini bırakıverir.

dostoyesvki, kafka vs. gibi yazarları okuyan bir insanın içinin kararmaması işten bile değildir. bu karamsarlık duygusu yazarın anlatım gücünün de katkısı ile okuyucunun içine işler. pesimismizin dibine vurmanın ilk adımı demektir bu.

ve ayrıca; kitap okuyan kişi gerçek yaşamda var olan ama dikkat edilmeyen birçok ayrıntıya dikkat eder. örneğin; konuştuğu kişinin bakışlarından çıkarımlarda bulunmak ister veya ne bileyim insanların neden bu kadar vurdumduymaz ve kalp kırıcı olduğunu net biçimde görür. sürekli bu durum üstüne kafa yorar. böyle durumlardan kendisini ve insanlığı sonsuza kadar kurtarmak ister fakat çabasının nafile olduğunun farkına varamaz. çünkü; gerçek yaşamda insanları tek bir kalıba sığdırmak zordur. elden bir şey gelmediğini görünce üzüntü de beraberinde gelir. gerçekte romanlardaki gibi ne iyi son vardır ne de tüm bunlardan kurtulmak için intihar etme kudreti.

işte; bu gerçek ve kitaplarda yaratılan dünya arasındaki kapanmayacak uçurum; kişinin dengesini bir süre sonra bozmaya başlayınca "keşke okumasaydım, ot gibi yaşayıp hiçbir şeyden habersiz, her şeyden mutlu şekilde yaşayıp gitseydim." diye iç geçirir. *

edit: kimse okumadı galiba. neyse buraya kadar okuyan olursa selam ederim kendisine. *
bakış açısı sınırlı olan insandır.
"düşünme, yaşa sade bak böceklerde öyle yapıyor" cümlesine "tamam" cevabını veren insandır, kolaycıdır.
"Yatmadan önce 100 fırça darbesi" isimli kitap ile kitap okuma alışkanlığı kazandırılması gereken insandır.
mümkünse çok fazla yazmaya kalkışmaması, kendini sözlü olarak ifade etmeyi yeğlemesi, dayanamayıp yazıyorsa da fazla iddialı olmaması gereken insan.
erkekleri pişirme sanatı, kız tavlama sanatı, tuğba özayın hapishane anıları ya da şunun şifresi bunun kilidi vb. kitapları elinden eksik etmeyen insan da kitap okumayan insandır.
ancak okur gibi yapmakta kendini kandırmaktadır.