bugün

Buruşup etrafa savrulmuş özlem kokan mektuplardır bazısı sadece tek bir kelimeyle ziyan olmuş bir a4 yaprağıdır bazısı da son noktayı koyamayayacağınızın korkusunda yırtılmıştır, bazı kötü anılarınızı odayı loşlaştıran mum alevinde yakmışsınızdır hatta başkası okur tedirginliğiyle, ben kendine pozitif bir mektup yazabilecek birisi tanımiyorum, boyle bir sunni atık ile de tanışmak istemem.
umarım iyisindir canikom.
senin kendi kendine sağlam düzenini bozan aklını sikeyim. kurda kuşa yem ettin mutluluğunu. ağzının tavanına sıçayım. yoo bakma öyle! hiç öyle alınma!
değişme istersen ömrün boyunca yalnız kal ama değişme. bir umut bekle gelir belki beklediğin. bir kalbin olsun yanında aşk ve sevgi dolu bu uzun yolda yeter yanında. aşktan vazgeçme aşk hayatın anlamı.
malmısın lan sen malmısın amk beyinsizi.
kendine kendi ellerinle uçsuz bucaksız bi hapishane kurdun sen.hiçbi şey bilmemenin cezasıydı bu.farkında olmayışının.hep o bahsettiğin bilince sahip olmamanın.yeterince olmamanın.bazıları gerçekten dünyaya gelmeden akıllı olarak kodlanmış gibiyken,sen neden hep yanarak öğrenmek zorundasın.oysa ateşe biraz yaklaşarak,sadece biraz yakından bakarak da öğrenebilirdin yapmaman gerektiğini.şimdi çok farkındasın tamamen farkındasın hatta farkındalığının farkındasın ama bi işe yaramıyor değil mi.çünkü geri alamıyosun 5yıl önceyi.kendine verdiğin zararı telâfi edemiyosun.görüyosun artık farkındasın ama giden çok şey var.geri getiremiyosun.harcadığın mevsimlere üzülüyosun,her mutsuz cumartesiye,her istanbulsuz sonbahara,harcanmış her şubata,her melânkolik pazarlara....yazı beklemek yetmiyo çünkü.sen yazı bekledikçe mevsimler birbirine karışıyo.dört mevsimi doya doya yaşadığın şehirden gittin çünkü hem de kocaman bir hiç için.üşümek sadece sevdiğin caddelerde sevdiğin insanlarla güzeldir.sen şimdi güneşi bile sevmiyosun durduğun yerde.çünkü durduğun yer ruhundan parçalar taşımıyo,ya da ruhun durduğun yerden.dönemiyosun,dönemedikçe mevsimleri unutuyosun.mevsimlerin anlam kazanacağı günleri bekliyosun çaresizce...bazen umutlu bazen çok umutsuz...sıradan bi pazartesiyi özlüyosun,ılık bi salı rüzgârını,karmaşık ama mutlu bi çarşambayı,sıkıcı ama huzurlu bi perşembeyi,heyecanlı ve renkli bi cumayı,neşeli bi cumartesiyi,boğucu ama yarını beklemeye değen bi pazarı...şimdi 7gün hiçbi şey ifade etmiyo senin için,mutlu olduğun anları toplayıp saklamak tek iyi şey hayatındaki...oysa herşey farklı olabilirdi şimdi.sen bütün güzellikleri tüketip hiçliğe geldin...ve tükettiğin herşeyin cezası gibi sanki yeniden varedemedin...sana geçecek demek istiyorum,geçecek biliyorum,ama kaçırdığın ne varsa mevsimlerin içinde,sana geri gelmezse diye korkuyorum,geri geleceğine inanmak istiyorum,buna inanmayı çok istiyorum,inanıyorum...
28 yaş günüm ilk doğum günümdü. Ne şekil sevineceğini bilemez ya insan. Bir sevinç emaresi bulunmayan soğuk bir yüz ifadesiyle alkış tuttum önce.

Sonra hiç gülmedim. Ne zahmet ettiniz diyemedim.

Tek yaptığım mumları üflemekti.

Ve dilek diledim. Madem dedim ki yalnızız..

Bir tek annem bırakmasın beni. Her türlü şeye katlanırım.

Şimdi hayattan nasıl nefret ederim biliyor musun?

Annem vefat edip gitse. işte o zaman derim ki,,

Ya işte. Sen artık yaşamıyorsun.

Sen yalnız değildin. Şimdi yaşa bakalım.

Nasılmış kaldırımın tadı.

Nasılmış sokakların karanlığı.

Nasılmış evin kalabalığı..

Nasılmış olgunlaşmak, nasılmış aç kaldığında kendini mutfakta bulmak.

O zaman yaşa gör işte. Ben şimdi yaşamıyorum.

Yaşamak değil bu.

Bu hayatın bir anneden öncesi, bir de anneden sonrası var.

Bazen keşke ondan önce ben gitsem diyorum.

Ve inanıyorum ki bu hayatta hiçbir şey bana annemin ölümü kadar koymayacak.

insanlar çok kötü. Annem gibi bir kadınla karşılaşmayacağım.

Onun ölümü, tüm insanlığın ölümü gibi olacak.

Umarım sımsıkı sarılabildiğim bir evladım olmadan beni bırakmazsın.
bişey söyleyebilir miyim? kumardan 50 milyar kar edip aynı hafta içerisinde 70 milyar zarar etmek neyin kafası? böyle bir dal yaraklığa yeryüzünde ancak sen imza atabilirdin..