bugün

Romanın kahramanı Galip istanbul'da yaşayan bir avukattır. Bir gün, karısı Rüya'nın arkasında küçük bir not bırakarak onu terk ettiğini öğrenir. Şehirde dolaşıp nerede olabileceğine dair ipuçlarını aramaya başlar. Karısının, Milliyet Gazetesi'nde bir köşe yazarı olan kardeşi Celâl'le olduğundan şüphelenir ve arkasından Celâl'in de kayıp olduğunu öğrenir. Galip'in araştırmaları sırasında, Celâl'in yeniden basılan, istanbul ve tarihi hakkındaki uzun ve edebi düşünce yazıları da araya girecektir. Bir süre sonra Celâl gibi yaşayarak onun nasıl düşündüğünü anlayabileceğine ve böylece yerlerini bulabileceğine inanmaya başlar. Bu düşünceyle Celâl'in gizli dairesini bulur ve oraya yerleşir; bir süre sonra onun elbiselerini giymeye ve onun köşe yazılarını yazmaya başlayacaktır. Bütün bunlar Galip'in çocukluğundan beri hayranı olduğu Gazeteci Celâl'in yerine geçmek, onun gibi davranmak, onun yerine köşe yazıları yazarak "Celal" gibi olma fırsatıdır aslında. Zaten Galip de bir süre sonra Rüya'nın peşinde koşmaktan vazgeçecek, "Gazeteci Celal" olarak BBC televizyonundan gelen kişilerle röportaj yapacak, telefonda hayranlarıyla Celalmiş gibi konuşacaktır. Romanın sonunda çok eski bir hayranı, Celâl'in, karısını ayarttığını öne sürerek bir akşam vakti yolda yürüyen Celâl ile Rüya'yı tabancayla vuracaktır. ikisinin de ölmesinden sonra Galip, avukatlık mesleğine devam eder fakat Celâl'in yerine de köşe yazısı yazmayı sürdürür.
Sende ne deyişti.
Okuduktan sonra bir daha hayatınız eskisi gibi olmaz. Çok şey değiştirir hayatınızda.

2. Defa okudum, başucu kitabım oldu.
Her bir sayfası bir sanatçı titizliğiyle ilmek ilmek işlenmiş bir kitaptır.
Okuduğum, betimlemeleriyle kendisini harika bulduğum kitap. Ve evet, biraz sıkabilir.
Ancak değer.
Yer yer sıksa da, sayfa sayfa sonu gelmeyecekmiş gibi hissettirse de tümüne rağmen istanbul tasvirleri ve olay betimlemelerini oldukça başarılı bulduğum, okurken geçmiş yılların, zamanın hissini tattırabilmiş olup; uzun cümlelerinin içinde tekrar tekrar kaybolunası bir kitap yazmış Orhan Pamuk. Gayretine, çabasına, zekasına hayran olmamak mümkün değil.

Sonu her ne kadar şaşırtıcı olsa da bir romanın akıcılığı olmamasından olsa gerek, hiçbir tepkiye yol açmadı.
orhan pamuk'un okuduğum ilk ve kanımca en iyi romanıdır. okurla bol bol oynadığını kitap bittikten sonra anladığınız; mesela teşvikiye caddesi 135 ayrıntısı gibi. celal salik adresi vermiş ama anlayan kim tabi... değerli bir kalemin en mühim romanıdır.
içerisindeki enteresan hikayelerle modern meddahçılığa selam çakan, okuyan kişide uzun bir rüya görmüş hissi bırakan orhan pamuk kitabı.
orhan pamuk'un şaheseri olan 4. kitabı. kitabın kahramanı galip karısı rüyanın (galip'in amcasının ikinci evliliğinden kızı) kısa bir notla evini terketmesiyle başlayan kitap. galip karısını bir dedektif gibi aramaya başlar bu aramada ona yol gösterici olan amcasının oğlu köşe yazarı celal salik'in köşe yazılarıdır. ilginç olayların anlatıldığı celal salik'in yazıları hem galip'e yol gösterici olacak hem de kitabın harika bir kurguyla okunmasını sağlamaktadır. kitap severlerin ön yargılarından kurtulup mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
rivayet odur ki çok tehlikeli bir kitaptır.suleymanin kitabina karşı kara cadilar ve ifritler tarafindan yazilmis bir kitaptir.

günümüzde bu kitabin nerede oldugu bilinmemektedir.kitabin ise yaramasi için korkunc seyler yapmak gerekiyormus. insan zihninin sınırlarini zorlayan korkunc ritueller.
Orhan pamuk bu kitabı yazdıktan iki sene sonra dünyaya gelen kızına rüya ismini verdi. Bu kitaptan etkilenip kızına rüya ismi veren üç arkadaşım var.
Zira bu kitabı okurken zihninizde canlananlar beyaz perdeye yansıtılamayacak kadar derin ve karmaşık.
iyi ki yapılmadı filmi. Böylesine bir kitaptan soğumak istemezdim. Yeri ayrıdır.
bu romanın filmi hala nasıl çekilmez aklım almıyor.
Kesinlikle kitabı güzel kılan, kalbini attıran, her defasında okunmasını mümkün kılan galip ile rüyadan ziyade celal salik'in köşe yazıları.

Elbette her bölüm bütünü oluşturduğundan, köşe yazıları galip'e işaretler vermesinden, gördüklerine farklı anlamlar biçmesine kadar rüyayı arama macerası da yer yer sıksa da, Orhan pamuk'un üslubunun okunurluğu kendini öne çıkarıyor.
Cümleler uzun olmasına rağmen betimlemeleri, vermek istenilen anlamları akıcılıkla ilerliyor.
Biraz Oğuz atay tarzında bulsam da Orhan pamuk'un bu kitabına Nobel almasına şaşmamalı.
2016nın ocak ayında pek değer verdiğim biri tarafından önerilmişti bu kitap. Okumam gerektiği tembihlenmişti. Olur okurum demiştim, ama geçtiğimiz aylarda bir kitapçıda orhan pamuk gözüme çarpınca okuma ihtiyacı duymuştum. Sanki aradığımı bu kitapta bulacaktım. Üç kitapçı gezdim kalmamıştı, dördüncüsünde bulduğumda eve mutlulukla gelmiş, kapağını açıp okumaya tereddüt etmiştim.
Çünkü aynı zamanda hem kitabın içinde kaybolmak hem de bitmemesini henüz başlamadan istemiştim.

Galip'in rüya'yı aradığı gibi aramak istiyorum bazen seni, o kadar cesaretim ve gücüm var mı bilemiyorum.
Anlatılmaz yaşanır kara kitap. Benim için sevdadan da öte bir eserdir kara kitap. Yeri geldi kendimi galibin yerine koydum, kimi zaman celal salikin. eşi rüyayı arayan galipmi olayım yoksa köşe yazarlığı yaparak milyonları etkileyen celal mi? Bir okuyuşla eserin esrarı çözülemez evet bir kere okuyup çözdüm diyene inanmam bunun için voltaire gibi bir adam olmak lazım.

Eserde en azından kahraman kendisi olmak için çabalıyor ve yazarımız üstüne basa basa okuyuculara sizlerde yalnızca kendiniz olmalısınız diyor. Sehzadenin hikâyesi bölümü kilit bölümdür. Kendileri olamayan toplumlar yok olmaya mahkumdur...
Orhan Pamuk'un en yetkin kitabı budur ve sanatını bilgisini konuşturduğu bir kitaptır.

Şeyh Galib'in Hüsnü Aşk'ına çok benzeyen bir örgüsü vardır.

Kitabı anlamak da anlamamak da çok normal şeyler. Bu kitabın 3 kere okunma şansı var. ilkinde ya şimdi noldu derken ikinci de " galiba çözdüm" dersiniz. Üçüncüde aldığınız tat bambaşkadır.
köşe yazarının bombastik yazıları ile akılda kalan bir roman.
her okuyana istenen mesajı veremediği gerçeği ile karşılaşılan kitaptır ne yazık ki gereken kitleye ulaşamamıştır.
orhan pamuk'un nasıl yazdığını bence kendisinin de bilmediği şaheser.
Zaten özel baskısında kitabın yazılış hikayesinde bahsediyor bu durumdan. nasıl birşey ortaya çıkacağını bilmiyordum falan gibi. Bu halis yetenek ve cevherin farkında olmadan yazdığı için bu kadar muhteşem bence.
zaman içinde zaman kitap içinde kitap...efsaneler, istanbul'un bir varlık olarak ele alınışı, doğu edebiyatına ait büyük yolculuk ve karamsar bir atmosferde hiç bitmeyen bir gizem.

Orhan Pamuk yaşayan en büyük türk yazarı ve tek sebebi bu kitap.

Bir örneğide sinemada var mesela bu farkında olmadan ortaya çıkartılan şaheserlerden tabutta rövaşata
Allah belanı versin galip.
Geberip git celal salik.

(#35521212)
Sanırım üçüncü sayfada falandı, "boğazın suları çekildiği zaman" kısmını okuyup, o andan itibaren bütün kitabı ağzınız ayrık bir şekilde aşırı hayranlıkla okursunuz. Fakat bu kitaptan hiç bişey anlamayan, sevmeyen bir kesim de vardır. (iyi kötü kitap okuyan bir kesimden bahsediyorum.) Öyle enteresan bir kitap bana göre baş yapıt.
25. yaş sayısına sahip olduğum kitap. şanslıyım sözlük.
Türk edebiyatının en az otuz yıl üzerine çıkamayacağı kitap. Ayrıca Berna Moran'ın hakkında yazdığı eleştiri kesinlikle okunmalıdır.
Orhan Pamuk’un en güzel eseri olduğunu düşünüyorum. Kitap da ki anlamlı ve uzun cümleler, kitabın manasına daha da yakıştığını düşünmekteyim. Özellikle Celal Bey’in köşe yazılarına diyecek söz yok. Mesela boğaz da suların çekilmesi…Kahramanımız Galip Bey, etrafında ailesi ve bir iki arkadaşları var. Ayrıca da halaoğlu Celal Salik. Ve… Ve Rüya… Rüya’nın peşinde Galip… Galip’in zihnin de esir olmuş duygular, cam kırıkları gibi anılar. Gittikçe kararan bir aşkın hikâyesidir romanımız. Celal Salik’in ipucu olarak kullanıldığı köşe yazıları, Galip’in umut teknesi olmuş, istanbul’un, o zamanlar anlam kokan sokakları, manalı ya da boş bakan insanları, yine Galip için birer ize dönüşmüşken, Galip her yerde yüreğinde bir tutam acıyla dolaştı durdu. Sokakların sonu gibi kararan aşklar, yolların sonuna ve sonun başlangıcına yaklaşmak gibi “Kara Kitap”.