bugün

Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer, oturup saymazdım eski yanlışlarımı. Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
kitaplarını alıp da okumaya beyni kifayet etmeyen yada sadece adını duyup "post-modernist" felan diye üzerinden ekmek yemeye çalışan kekoların olmadığı sandığı her şey olan "adam"

özgürlükçüdür ama eşitlikçi değildir borges...

adamına göre muammele taraftarıdır. ütopyası "insan" vasfını taşıyanlar için kurgunlamıştır.

söyleşilerinden oluşan 7 gece'de: "hitler yüksek amacı için mücadele eden ama amacına ulaşmayı kendisi bile hayal etmeyen biriydi" der

kum kitabındaki bir hikayesinde bundan 300 yıl sonra yaşayan bir üst insan bir binadan bahsederken hitler'i kastederek " büyük bir insansever tarafından yaptırılmıştı" der...

yolları çatallanan bahçe kitabındaki öykülerden birinde basklı oluşuyla gurur duyan bir hikaye kahramanını, kendi ağzından konuşturduğu bir diğer kahramana "tarih boyunca inek sağmaktan başka bir şey yapmamış bir ırka mensup olmakla insan neden bu kadar övünür ki?" diye çekiştirtmiştir.

gene 7 gece'de eva peron'un buenos aires yakınarında bir genelev işlettiğini ve kendini de satan bir fahişe olduğunu söylemiştir...

isim vererek direkt olarak yaptığı anıştırmalardan ilk aklıma gelenler bunlar. isimsiz yada orta zekalı cahillerin anlayamayacağı onlarca, yüzlerce anekdotu da vardır. okusaydınız bilirdiniz.

sabahat tuncel denen terör hükümlüsüne "terörden hüküm giymiştir" diye yazınca bana "borges'i tanısan böyle yazamazdın tımammııığ" diye mesaj göndermeye kalkan gerizekalı...

evet sen...

yalnız değilsin üzülme senin gibi iki salak daha var bu sözlükte...

son not: borges eşitlikçi değildir. göte göt demeyi hem sever hem de bilir. yaşar kemal denen kazmayla falan karıştırdınız heralde diycem ama onu da okuduğunuzdan emin değilim...
(bkz: Labyrinths) adlı bir yapıyı vardır ki içindeki hikayelerinde gerçek mi kurgu mu olduğunu anlayamazsiniz eğer yazar başta ya da sonda bu hikaye kurdudur demese.
(bkz: tlon Uqbar Orbis Tertius) bu hikayesini okurken gercek mi degil mi diye baya zorlandim. Çünkü o kadar gerçek yönü var ki hikayenin.
"belki de bu dünyada bizim insan olarak hayatımız, geceleyin, bir ekvator ormanında sessizce ilerleyen bir kaplanın kafasından geçenlerdir" j.l.b
kim bilir? kim bilebilir?
futboldan nefret eden yazar:

http://www.sabitfikir.com...dan-neden-nefret-ediyordu

ama bazı dediklerine pek katılmıyorum. mesela einstein ve hawking gibi bilim adamları da futbol gibi popüler.popüler olan her şey kötü değil. ayrıca, hayat da futbol gibi sahte, boş ve tiyatral. ama futbol ve faşizm ve futbolun yalnızca bir spor dalı olarak kalması ve bir oyun gibi izlenmesi gerektiği konularında oldukça haklı.
hangi kitabında olduğunu tam olarak hatırlayamamakla birlikte bir metninde h p lovecraft'a 'çakma poe' tarzında bir şeyler geveleyen eleman. bunu sırf ustanın faşizm destekçisi olduğu için yaptığına eminim. hayır faşistleri böyle görmezden geleceksek, av ve sigara yasaklarını delelim, aya çıkmanın bile alt yapısı oluşturan teknolojileri, otobanı ve başka pek çok şeyi kullanmayalım bi zahmet.
En kısa zamanda okumak için can attığım yazar. Beğendiğim birçok kitapta ya alıntısıyla yada kurmacasına göndermeyle karşılaşıyorum.
Anlar adlı şiiriyle içini dökmüş bir yazar. Hayatın ciddiye alınmayacak kadar boş olduğunu ömrünün son dönemlerinde anlamış ama iş işten geçmiştir artık.

ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM
Aleph kitabıyla kendisine başladığım üstat.
en iyi kitabı alef olan yazar...
en iyi kitabına karar verebilmek için bütün kitaplarının okunması gerek. elliden fazla eser demek bu ve bilemiyorum yane.
Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair ve çevirmen.

Gerçeküstücülük ile yazdığı denemeleri kesinlikle okunmalıdır.

50'nin üzerinde eseri vardır.

Her kitabını okumanızı öneririm.Ben kum kitab, alefı ve düşsel varlıklar kitabı'nı okumuştum zamanında.Büyüleyici eserler kesinlikle.

Bugün doğum yıl dönümü büyük yazarın.117. yaşına girecekti yaşasa.

görsel
askerden döneli 1-2 ay olmuştu. bir şantiyede gece bekciligi gibi bir is bulmustum. Gece sabaha kadar bol bol vaktim oluyordu.
canım daha az sıkılsın diye odamdaki kitap rafında yıllardır duran alef adlı öykü kitabını santiyeye götürmüştüm. kitabi universitedeyken almistim sanırım.yıllarca odamda durmasına rağmen nedense okumamıştım. öyküleri okudukça şaşırmaya başladım. bazı paragraflarda elimi ağzıma götürdüğümü hatırlıyorum. etkilendiğim metinleri not almaya başlamıştım. 2-3 günde kitabı bitirmiştim dünyaya bakışım baya değişmişti. alef'i okuyan herkeste aynı değişimler oldu mu bilmiyorum fakat okuduğum en değerli metinlerden biriydi. yıllar geçti hala ara ara alef'teki öyküleri okuyup şaşırıp dururum.
gerçeküstücülük akımı öncülerinden arjantin li şair ve yazar. batı ve doğu sentezli mistik, fantastik biraz da ürkütücü harika hikayelerin yazarıdır. derin anlamlar içeren hikayelerin aksine dili çok sade ve akıcıdır. özellikle alef ve kum kitabı ındaki hikayeler gerçekten benzersizdir.
bukowski'yi üstad addedip, marquis de sade'ın henüz ismini işitmemiş olan toy çocukların, bir tek cümlesini dahi hakkıyla idrak edemeyeceği fikir adamı.
(bkz: ficciones)
(bkz: kum kitabı)
"Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde, daha çok hata yapardım."
borges denirse "anlar" şiirini bir kere daha tazelemeden olmaz:

Eger,yenıden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadıgım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doguşu izler,
Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
Görmedigim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım.
Yeniden başlayabilseydim eger,yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
Anlar,sadece anlar.Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eger,hiçbir şey taşımazdım.
Eger yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eger.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorumn...
ÖLÜYORUM....
Arjantin-1985

Jorge Luis Borges
''en büyük intikam, kayıtsızlıktır.''

jorge luis borges
Devinimsiz bir aynanın yorgunuyum ben
ya da bir müze tozunun.
Yalnızca bekliyorum tatsız bir şeyi,
bir armağanı, gölgeden bir altını,
Ölüm denen bakireyi.

şifre/borges
borges'in adını ilk duyduğumda hevesle gidip kitabını almıştım yıllar önce, üniversite zamanları, o zaman okuduğumda hiç ısınamamıştım öykülerine. şuaralar tekrardan bir okuyayım dedim, gerçekten biraz yaşın ilerlemesi ve entelektüel birikim sonucu daha bir güzel geldiler bana yazdıkları. çünkü şuanda okuduğumda her bir öykünün başka kitaplara gönderme ile dolu olduğunu görüyorum. yani ilk okuduğunuzda beğenmezseniz, biraz daha demlenmesini bekleyin derim.

''kum kitabı'' kitabındaki ''öteki'' isimli öyküsünden iki alıntı ile bitireyim;

-şiir, eğer onu gerçekleşen bir olayın öyküsü olarak değil de, çok güçlü bir isteğin dışa vurumu gibi algılarsak, güzeldir.

-doğaüstü olan bir şey iki kez yinelenirse korkunçluğunu yitirir.
Duygularımıza tercüman olmakla kalmayıp, duygularımızı daktilosunda ezen şairdir.

eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
çok az şeyi
ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla. daha çok riske girerdim.
seyahat ederdim, daha fazla.
daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim birçok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
elbette mutlu anlarım oldu ama,
yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten:
anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
hiç bir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan
gitmeyen insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, hiç bir şey taşımazdım.
eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım daha olsaydı, eğer.
ama işte 85’indeyim ve biliyorum...
ölüyorum...
“Büyü benzersiz bir nedenselliktir, bildiğimiz nedensel ilişkilerin yanı sıra başka bir nedensel ilişkinin olduğuna inanmaktır, rastlantı dediğimiz, nedenselliğin karmaşık işleyişini bilmememizden başka nedir ki?”