bugün

Rousseau der ki: “Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘Bu bana aittir!’ diyebilen buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan uygar toplumun kurucusudur.

Bu sahtekara 'Toprak herkesindir!' diyecek kişi insanlığı nice cinayetlerden kurtaracaktı.''

Herkes sustu.

görsel
insan özgür doğar; oysa her yerde zincire vurulmuştur. falan kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması onlardan daha da köle olmasına engel değildir..
toplum sözleşmesinden bahseden düşünür. insanların haklarını devlete devrettiğini ve devletten bu hakları korumasını talep ettiklerini söyler. genel iradeden bahseder bu genel irade çoğulcu değil de çoğunlukçu demokrasiyi ifade ettiği için bu konuda eleştirilir.
''Görüntülere ve uzak hedeflere duyulan merak, insanların hiç bulunmadıkları yerlerde haz arama eğiliminden kaynaklanır.''
Zamanında "insanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır." demiş ve benden "adam haklı" tepkisini almış ünlü düşünür.
"insanlar bundan sonra bana dönseler de, beni bulamayacaklardı...
Yalnızlığımda onlarla birlikte yaşamakta bulamayacağım bir mutluluk buluyorum; insanlar, toplum yaşamının bütün zevkini yüreğimden kopardılar."
''sahibi olduğumuz para özgürlüğün, peşinden koştuğumuz para köleliğin aracıdır'' sözünün sahibi cenevreli filozof.
Lefkoşa da bi ilkokul vardı;

Ş.hüseyin ruso diye ismini hep bu adamdan almış herhalde diye düşünürdüm.

Bu da böyle saçma bir anımdır.
Sosyolojinin kurucu babalarından.
Çocukların Eğitim sistemi üzerine de kafa yormuştur, ilginç ki 7 çocuğunun 7si de yetimhanede büyümüştür.
fransız devrimini etkileyen filozoflardan biri. evet.
Rousseau kendi çağındaki aydınları yapmacık buluyordu. Entelektüel birikimin ve aydınların halktan ziyade kendi şatafat, lüks ve özbenliklerine hizmet ettiğini düşünüyordu. Hatta bu yüzden Hz. Ömer’in kütüphane yakışını dahi savunmuştur. Ona göre aydınlar ve aristokratlar Özgür, mutlu ve eşit bir toplumun önündeki büyük bir engeldi.( matematik, coğrafya, geometri vs. Her şeye sahibiz ama medeniyetimizi kaybettik) . Konuyu dağıtmak istemiyorum ama Sineklerin Tanrısı’nda da bizzat Piggy yani domuzcuk karakteri bir aydındır ve eğer kitapta fark ettiyseniz Piggy hep bir şeylerin nasıl yapılmasını gerektiğini söyler ancak hiçbir zaman yardım etmez. Bu bir bakımdan aydın kesimin alt tabakaya üstten bakışını ve hiçbir zaman elini taşın altına sokmadığının sembolüdür.

- Rousseau insanların aydınlanma çağı yüzünden aldatıldığını, tahrik edildiğini ve yozlaştığını düşünüyordu. Daha da kötüsü ve bu yozlaşmayı aydınlanma diye kutluyorlardı. Rousseau aydınları gerçek mutluluk ve özgürlük yerine üst kültürü seçmiş mutlu köleler olarak görüyordu.
daha ilk cümlesi lan bu kitabın.

şovu kes okumaya devam et.

ilk kez eline rousseau kitabı almışın bize artislik yapıyon. ezbere biliyoruz biz konuşuyor muyuz?

not:madem eksiledin açıklıyorum. tolganın derdi karı. dikkat edin.
tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “ burası benimdir ” diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. o zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara “ sakın dinlemeyin bu sahtekarı. meyveler herkesindir. toprak hiç kimsenin değildir. ve bunu unutursanız mahvolursunuz ” diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı.
Özellikle siyaset, toplumsal özgürlük, haklar, eğitim, din üstüne yazılarında geliştirdiği düşüncelerle tanınan isviçre doğumlu Fransız filozof, denemeci, müzikbilimci ve romancıdır.

Cenevre’de doğan Rousseau, büyük ölçüde kendini eğitmiş , genç yaştayken Fransa’ya giderek hemen bütün yaşamı boyunca Paris ile taşraları arasında oradan oraya dolaşmıştır.

Rousseau (1712-1778) Cenova’da doğdu. Annesi doğumundan birkaç gün sonra öldü, babası bir saat ustasıydı. Kendisine babasının yakını bir kadın bakmıştır. 12 yaşında formel eğitimi sona erdikten sonra beş yıllık bir süre için bir oymacının yanına çırak olarak verilir ama bir süre sonra buradan kaçar ve Cenova’yı terk eder. Kendisindeki ışığı fark eden iyiliksever insanların yardımıyla geçinerek orada burada dolaşır; bu arada bol bol kitap okur, müzik alanındaki yeteneğini geliştirir. 1731 yılında Fransa’ya geldiğinde Barones Warens’ın çevresine girer. Aslında çocukluğunun bir döneminde onun himayesinde Chambery’de yaşamış ve Katolikliğe geçmişti. Şimdi ise Barones’in Charmettes’deki yurtluğunda kalarak eğitimindeki boşlukları doldurmaya çalışmıştır. Madam Warens ile ilişkileri gelişiminin olumlu etkilenim kaynağıdır, denebilir. 1738’den 1740’a dek M. De Mably adında birisinin çocuklarının öğretmenliğini üstlendi ve bu iş sırasında Condillac ile tanıştı. 1743’te Fransız büyükelçisi Comte de Montaigu’ye sekreter olarak Venedik’e gitti ama ertesi yıl Rousseau küstahlık nedeniyle işinden atılarak Paris’e geri döndü. 1745’te Voltaire ile ilk kez karşılaştı ve 1749’da Diderot onu Ansiklopedi için müzik üzerine makaleler yazmaya çağırdı. Ayrıca d’Holbach’ın salonu ile de tanıştırıldı. Aynı yıl Dijon Akademisi sanatların ve bilimlerin ilerlemesinin ahlakın iyileşmesine mi yoksa bozulmasına mı yol açacağı sorusu üzerine yazılacak en iyi denemeye ödül verme çağrısında bulununca Rousseau, Sanatlar ve Bilimler Üzerine Söylev’i ile konulan ödülü kazandı. Makale 1750’de yayımlandı; yazarı şimdiden ünlü olmuştu. Ama bilimler ve sanatlar alanındaki ilerlemenin ahlak üzerindeki bozucu ve yozlaştırıcı etkilerini savunduğu için ‘le philosophe’arın güçlü bir muhalefeti ile karşılaştı. d’ Holbach’ın çevresinden de kopuş noktasına geldi.

Rousseau karşı çıkışlardan yılmayarak, bu kez de Dijon Akademisinin “insanlar arasındaki eşitsizliğin kökeni nedir ve doğal yasa tarafından haklı gösterilebilir mi? biçimindeki sorusuyla açtığı yarışmaya katıldı: insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni ve Temeli Üzerine Söylev başlıklı çalışması ödül kazanamadı ama 1758’te yayı mlandı. Bu yazıda henüz uygarlaşmamış doğa durumunda yaşayan insanın bir portresi çizilir; insan doğal olarak iyidir, ama uygarlaşma, eşitsizliği ve buna bağlı olarak bir dizi kötülükleri de beraberinde getirmiştir. Aynı yılda 1755’de, Rousseau’nun politik ekonomi üzerine makalesi Ansiklopedi’de yayımlanır. 1758’de Politik Ekonomi Üzerine Söylev başlığı altında ayrı olarak yayımlanan bu makalede “genel istenç” düşüncesini ilk kez dile getirmiştir. 1761 yılında Rousseau Yeni Heloise adlı bir roman yayımladı. 1762’de en ünlü çalışması kabul edilen Toplum Sözleşmesi ve yine aynı yıl Emile başlıklı eğitim üzerine kitabı çıktı. Bu kitapların yayımlanması üzerine isviçre’ye sığınmak zorunda kaldı. Tepkiler ana vatanı Cenova’da da aynı idi. Oysa bir ara Cenova’ya gelerek Protestanlığa geri dönmüştü çünkü Cenova yurttaşlığını geri kazanmak istiyordu. Daha sonra (1763) bu vatandaşlığı resmi olarak reddetti. 1765’Te Berlin’e gitmek için yola çıktı ama yolda ingiltere’ye gitmeye karar verdi. Ocak 1766’da David Hume ile birlikte Manş’ı geçerek, Hume’un yanında kalmaya başladı. Ne var ki geçimsizliği ve izleniyor biçimindeki hezeyanları nedeniyle burada da tutunamadı. Altı ay sonra Mayıs 1766’da, Fransa’ya döndü. On yıl boyunca Fransa’da kaldı en son 1778’de Marquis de Girardin’in konuğ u olarak Erménonville’e gitmek üzere yola çıktı ve bir iki ay sonra orada öldü. itiraflar adlı yapıtı ölümünden sonra, 1782’de yayımlanmıştır.
Sonraları Walter benjamin ve derrida tarafından çok hırpalanmıştır. Aslında oportünisttir. Temel post-yapısalcı eleştiride hümanizmi statik görmesiyle ele alınır da.

Neyse ya.
Can cak Rosso.

Bilemiyorum ama acayip güzel bir isim kombinasyonu gibi geliyor kulağa.

Bastiyan şıvanştaygır, arnıld şıvarzeneger gibi.
Tam bir aile babası(!) olan düşünür.
düşünce literatürünün en çok iz bırakanlarındandır.

kışkırtmaya ve provake edilmeye müsait olduğunuzu düşünüyorsanız okuyun derim.
18.yy aydınlanma çağının en önemli Filozoflarından. Ölümünden kısa süre sonra meydana gelen fransız devriminin de yapı taşları olarak nitelenecek eserler kaleme almıştır. Emile, toplum sözleşmesi bunlardan bazıları ve haddi zatında en önemlileridir.
--spoiler--
insanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
--spoiler--
"Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “Bu, bana aittir!” diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. Bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da hemcinslerine “Bu sahtekâra kulak vermekten sakınınız! Meyvelerin herkese ait olduğunu, toprağın ise kimsenin olmadığını unutursanız, mahvolursunuz.” diye haykıracak olan adam, insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden, nice yoksulluklardan ve nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu!"
görsel
görsel
cenevre doğumludur. babası bir saatçiydi.

düşünceleri ve yaşam biçimi arasında tam bir tezat vardır.
görsel
"sanatların rolü, toplumdaki eşitsizliği ve adaletsizliği örtmektir."