bugün

almıs olduklarımı gerı verıcem vermıs olduklarımı aldıgım zaman.
Gunahlarim kadar cirkin ama yine de insani etkiliyor.
aptalca hayaller peşinde koşmayan bir kalp gösterin ben de size mutlu bir insan göstereyim

(bkz: ölü ozanlar derneği)
toplum bir öz anne değildir, toplum bir üvey annedir, sadece kendi gururunu okşayan çocuğunu sever.

vadideki zambak-balzac
geldim sultanım, geldim canım sultanım...
''Yüzümün yansısı bu. Yapacak işim olmadığı günlerde onu seyreder dururum. Gördüğüm bu yüzden, hiçbir şey anlamıyorum. Başkalarının yüzleri bir anlam taşıyor. Benimki öyle değil. Güzel mi yoksa çirkin mi, bunu bile söyleyemem. Çirkin galiba. Çünkü böyle olduğunu söylediler. Bana dokunan bu değil. Yüzüme böyle nitelikler verilebilmesine şaşırıyorum aslında. Bir toprak parçasına ya da bir kayaya güzel ya da çirkin demek gibi bir şey bu.”

Jean Paul Sartre, Bulantı
Temizlikçi.
ölüler evinden anılar- dostoyevski
insanoğlu her şeye alışabilen bir varlıkmış.
"Duvarın sert olduğunu anlamanın en iyi yolu, ona bodoslamadan sıkı bir kafa atmaktır."
-Ali Teoman - Bir Garip Cindi Zümrüdüanka
Savcı : El Salvador'da Ne Yapıyordun ?
Che : Tenimi Bronzlaştırıyordum.
Savcı : Binayı Neden Havaya Uçurdun ?
Che : Güneşimi Kapatıyordu..!
"Gururlu bir yücelige erismek isteyen agaç firtinali hava ister. Yaraticilik ve kesif de acida saklidir"

Nietzsche ağladığında
ipi boynuna geçirdi, düzeltti. tam o sırada dışarıdan birkaç arabanın korna seslerini duydu; başka araçlar da katıldı buna; kornalar, tren düdükleri, fabrika düdükleri aralıksız, kesintisiz ötmeye başladılar. neydi bu? kulakları mı uğulduyordu? yoksa dışarının, başkalarının bir çağrısı mıydı? yüzünü buruşturdu. sağdı daha, her şey elindeydi. ipi boynundan çıkarabilir, bir süre daha bekleyebilirdi, kaçabilir, karakola gidebilir, konağı yakabilirdi. dayanılacak gibi değildi bu özgürlük. ayaklarıyla masayı itip aşağı yuvarlandı; bir boşluğa düşerken durdu. (anayurt oteli - yusuf atılgan - sayfa 108)
gözleri, ağzı açık, bacakları gerilerek, çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya çalıştı. ne oldu? yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden? ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu? başı öne eğiliyordu. kolları iki yana sarktı. yukarıdan, sallanırken tahtaya sürtündüğü yerden ip çatırdadı.. (anayurt oteli - yusuf atılgan - sayfa 108)
"aLLAH'IM VAR MISIN? NERDESiN" cENGiZ DAĞCI-KORKUNÇ YILLAR
bir varmış bir yokmuş..
uzun çok uzun bir zaman önce, çok da uzak olmayan bir ülkede, evvel zaman kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellal iken..
ben babamın beşiğini tıngır,mıngır sallar iken...
dünya tepetaklak ve zamanın adaşı olan ''dehr'' dönüp duran bir halka, kuyruğunu yutan bir yılan iken, gelecek geçmişten daha ihtiyar, geçmiş yeni ekilmiş tarlalar kadar ter-ü taze iken..
bir varmış bir yokmuş... tanrı'nın mahlukları tahıl kadar çokmuş; fazla konuşmak günahmış.
günahmış çünkü haddinden fazla konuşursan hatırlamaman gerekenleri hatırlayabilir, anlamaman gerekenleri anlatmaya başlayabilirsin.
her ailede sırlar vardır saklı kalması gereken...
her ailenin günahları vardır kabir defterine kaydedilen.
olur da eline geçirirsen o defterlerden birini, orada rast gelebilirsin söze dökülemeyecek olana...
eğer yüzün hayatın ağır tokatlarıyla şişmişse, gülümse ve şişman biriymiş gibi davran. ( nijerya atasözü- küçük arı)
''Çocuk insanın atasıdır.''
görme engelli kardeşlerimizin okuduğu kitaplardaki cümlelerdir. *
insanlarin yazilardan cok hitaplarla elde edilecegini unutmus degilim. tarihin kaydettigi en buyuk hareketler yazarlardan cok hatiplerin eseridir.

adolf hitler - mein kapmf.
Anlamayacaklara anlatma sakın bilebileceğin en güzel şeyleri. -Goethe
''vaktinde biri ülkemizdeki bütün kızları çok pis korkutmuş, hiçbirinde gerçeği söyleyecek cesaret bırakmamış."
gılgameş destanından:
ey evlat. ben birazdan öleceğim. eğer gideceksen arkana bakmadan git.
"Zaman Çarkı döner ve Çağlar gelip geçerek önce efsane olan, sonra solup söylenceye dönen, o Çağ tekrar geldiğinde uzun zaman önce unutulmuş olan anılar bırakır. Bazılarının Üçüncü Çağ, gelecek bir Çağ, uzun zaman önce geçmiş bir Çağ dediği Çağda, Dhoom Dağları'nda bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı'nın dönüşünde ne başlangıçlar, ne de sonlar vardır. Ama bu bir başlangıçtı."

Zaman Çarkı / Robert Jordan
"bugün insanlığın krizi devrimci önderliğin krizine indirgenmiştir. lev troçki, sürekli devrim.
"...'peki sağcı mısın, solcu mu?'
'yok bizim felsefemizde sağ,sol.'
felsefe? 'senin felsefende ne var kerim abi?'
nihayet hazır yanıtı bulunan bir soruyla karşılaştığı için keyifle ünledi: 'bana derler kerim, bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim!'
hey gidi koca Marx, diye geçti aklımdan, kalk mezarından da gör diyalektik nasıl oluyormuş!..."