bugün

pretty woman ın final sahnesinde,otelden ayrılan julia ablamızın görüntüleri üzerine düşer bu parça,öldürür
1990 senesinde roxette'in yayınladığı bir single, çok romantik bir ayrılık parçası.

Lay a whisper on my pillow
Leave the winter on the ground
I wake up lonely, is there a silence
In the bedroom and all around

Touch me now, I close my eyes
And dream away...

It must have been love, but it's over now
It must have been good, but I lost it somehow
It must have been love, but it's over now
From the moment we touched till the time had run out

Make believing we're together
That I'm sheltered by your heart
But in and outside I turn to water
Like a teardrop in your palm

And it's a hard winter's day
I dream away...

It must have been love, but it's over now
It was all that I wanted, now I'm living without
It must have been love, but it's over now
It's where the water flows, it's where the wind blows

It must have been love, but it's over now
It must have been good, but I lost it somehow
It must have been love, but it's over now
From the moment we touched till the time had run out
kanımca 90'ların en güzel parçalarından birisidir.
(bkz: listen to your heart)
unutulmaz filmin unutulmaz şarkısı...
müziği sevme sebebidir.
ofiste dinlerken kız kıza muhabbet başlatıcı şarkılardandır.
90'ların pop rock tarzını yansıtan romantik eser. (bkz: pretty woman)
90 lı yılların efsane parçası.

http://www.youtube.com/watch?v=BDLxzDVYKgE
roxette in en iyi parçası. defalarca dinlense bıktırmaz kendisinden...
Bazı şarkılar vardır ki yeraldıkları filmlerle bütünleşirler. Öyle ki artık şarkıyı duyduğunuzda doğrudan filmden sahneler gözünüzün önüne gelir. Bu şarkı da bunlardan biridir işte... Doğrudan aklımıza en toy haliyle yumurtadan yeni çıkmış bir civciv sevimliliği ile Julia Roberts'ı ve saçları henüz tamamen beyazlaşmamış bir Richard Gere getirir. Belki her ikisinin de oynadığı en romantik filmdir. Ama "it must have been love" sadece bunları akla getirmekle kalmaz... Bir dönemi de akla getirir. O denli popüler olmuştur ki duyulduğunda koca bir jenerasyonun içini sızlatması biraz da insanları bu geçmişe doğru hatırlatmaya zorlamasındandır. "it must have been love", oduncu gömleklerinin, vatkalı ceketlerin dönemine götürür bizi... Lisede bir teneffüste kafanıza atılan tebeşir, kabarık saçlı kız arkadaşlarınızdır... Okul dönüşü su birikintili yollara sertçe basarak yanınızdakine su sıçratmanız, dev alışveriş merkezlerinden değilde bakkaldan alışveriş ettiğiniz günlerdir, parayı verdiğiniz kişiyi tanıdığınız zamanlardır. Cuma günleri okulun en serseri adamı tarafı düzenlenen meşhur çaylarda ilk danslarınızdan birindeki partnerinizin kokusunu getirir burnunuzun dibine. Tv kanallarının her taraftan pırtlamadığı, bu yüzden çocukların sokakta da oyun oynayabildiği, sokakta oynayan çocuklara aşina olan kedilerin pisi pisi diye çağırdığınızda kaçmaya çalışmadığı güzel günlerdir. Efes pilsenin sadece bir bira markası olmayıp aynı zamanda basketbolda Avrupayı titrettiği günlerdir. Petar Naumoski yi hatırlarsınız, rahmetli Conrad mcrae yi... Garip bir şekilde faul atan ama nedense çok az kaçıran larry richardı... Rıdvan ın yorumcu, Aykut'un teknik direktör olmadığı günlerdir. Fonda hep bu şarkı vardır. Bu şarkı çalarken bunlar fona yerleşirler daha doğrusu... Arkadaşlık ilişkilerinizin şimdiki gibi mekanikleşmediği, çünkü iletişim kurmak için ne mailin, ne cep telefonunun olduğu, internetin esamesinin okunmadığı zamanlardı. Konuştuğunuz kişiye % 90 dokunma mesafesi uzaklığında dururdunuz. idealistliğinizin son dönemine girdiğinizi bilmezdiniz o dönemde ve her şeyi başarabileceğimizi sanırdık. Para mühim değildi. Sandviç yiyen zengin gelirdi gözünüze. Suşi, fettuçine, risotto, fajita deseler küfür ediyor sanırdınız... izmir'de balıkçı barınaklarının açık olduğu, troleybüslerin son seferlerini yaptığı zamanlardı. Üniversite sınavları için dersaneye gitme dönemleri yeni yeni popüler olmuştu ve platonik aşkınız o dersane çıkışında size gülmüştü... Beraber bu parçayla dans etmiştiniz, sakarlığınız ile dans sırasında arkadan gelen garsona çarpmış ve elindeki ayranı oduncu gömleğinizin üzerine boca etmesine sebep olmuştunuz. Utanarak lavaboya gidip çıkardığınız gömleği "şansıma sıçayım" diye yıkarken arkadan gelen "Bırak ben yapayım istersen" sesiyle irkilmiştiniz. Kolay mı unutmak? "O aşk olmalıydı ama şimdi bitti. O suların aktığı yerdi. O rüzgarın estiği yerdi."
Bir şarkı tüm bunları yapabilir mi? Yapar, valla billa yapar.
Roxette büyük üne kavuşmadan önce plak şirketleri EMI Almanya'nın isteği üzerine ülkeleri isveç'te 1987 yılında It Must Have Been Love (Christmas For the Broken Hearted) adıyla yayınlanmış ve ilk ona girmiş olağanüstü şarkı. iyi bi şarkı yap iyi bir şarkı yap diye tepelerine binen EMI Almanya'nın parçayı niye diğer ülkelerde yayınlamadığı ise bir muamma olarak kalmış.

Kendilerini büyük üne kavuşturan Look Sharp'tan iki single birden ABD'de bir numara olunca Pretty Woman filmi için bir şarkı bestelemeleri istenmiş fakat o sırada turnede olan Roxette eski çorapların aralarını falan karıştırıp bu şarkıyı çekip çıkarmışlardır. Tabii o szamanlar Amerikalıların pop rock tarzı bayık balladlara düşkünlüğünü iyi gözlemlemişlerdir.

Nihayet 1990 yılında tüm dünyaya merhaba diyen parça Roxette'in ABD'deki dört bir numarasından üçüncüsüdür. ABD radyolarında 4 milyon kez çalınarak bir rekora imza atmıştır.

Ayrıca piyano solosu bayık Amerikan balladlarının ustası Richard Marx'a aittir.
(bkz: damar şarkılar)
vaktiyle kasete çektirmek için bir hafta beklenilen şarkıdır. sönmez'in altında bir kasetçi vardır, bu şarkı için bir cumartesi dersane çıkışı oraya gidilip talepte bulunulur, bir hafta beklenir, sonra bir yıl dinlenir. şimdiki çocuklar çok şanslı. *