bugün

aah istanbul..
denizinde mavi kızılında gelincik..
beni sorma,
hala sana sevdalı...
(bkz: yeme de yanında yat)
afedersiniz ama salaktır.
istanbul'a arada sırada giden bir izmirli olarak istanbul hakkında gözlemlerimi aktarmak boynumun borcudur. * *
ilk olarak istanbul'da en büyük sorun herkesin de bildiği gibi trafik sorunudur. bir yerden bir yere gitmek resmen ölüm gibi olup, insanın zamanını çalar. izmir'de ise birbirine en uzak yer 1 saattir.
diğer bir olay ise; orada yaşayan insanların çoğunun robotlaşmış olmasıdır. * sabah dışarı çıktığınızda insanlar sürekli bir koşturmaca içindedir. halbuki izmir'de böyle mi hepimiz keyifli keyifli, işimize gücümüze gideriz. her şeyden (çalışmakta buna dahil) zevk almasını biliriz.
başka bir olay ise; hava kirliği . istanbul'a ayak basar basmaz bünyem her seferinde öksürüğe yenik düşmektedir. dersen ki sanki izmir'de sanki hava çok temiz mi diye. haklısın çok temiz değil ama istanbul kadar da pis değil derim.

bu sadece istanbul-izmir kıyaslamasıydı. dünya'da daha yaşanılacak güzel yerler varken, istanbul diye diretmenin anlamsızlığını göstermek adına.
büyük konuşmuş. en kisa sürede başka bir şehirde yaşamaya mecbur kalır bu. büyük konuşmıycan öyle arkadaş, sonra şehir şehir dolaştırıyo kader seni.
büyük olasılıkla sabahın köründe kalkıp işe gitmeyen, parası az ya da çok ama kesinlikle üretimsiz insanlardır. En komiği de böyle insanlar tiyatro, sergi, müze gibi istanbul'un avantajlarını kullanmaz, istanbul'un tarihi dokusu en canlı muhitlerini değil kanyon/akmerkez/nişantaşı'nı dolaşır, bu mekanlar için istanbul dışında yaşayamazlar.

Sabahın köründe kalkıp haftanın 6 günü işe giden, en ufak alışveriş ihtiyacını görebilmek için trafik/parkyeri/zaman sorunu yaşamak zorunda kalan, otobüse binmekten sokakta yürümekten tedirgin olan, cocuğunu emanet ettiği kişilere bir türlü güvenemeyen, çocuğunun gittiği okulda takıldığı ortamlarda ne ile karşılaşacağının endişesiyle yaşayan insanlar için boğaz geçilmesi gereken bir engel; taksim kalabalık ve tehlikeli mekan, nişantaşı gereksiz pahalı açıkhava AVM'sidir. Parkların, bahçelerin, müzelerin, tiyatro salonlarının tek anlamı uktedir. Başka yerde yaşasa trafikten yoldan kurtardığı zamanla neler yapabileceğini düşünür, çocuklarını daha güvenli ortamda büyüteceğini, evinin kapısını ya da sokaktaki arabasını en son bıraktığı gibi bulacağını bilir, o yüzden hep istanbul'dan kaçma hayalleri kurar.
serbest çağrışım:
(bkz: pepsi yaşatır seni pepsi)

ıyk!
tiksindim kendimden.
neyse. arkadaşımız demiş ben istanbul'Dan kopamam. bu istanbul'un görsel harikalığından değil tamamen o şehire alışmayla ilgili durumdur.
bak kardeş,
adam istanbul'a alışmış.
trafiğine, yolda giderken önüne atlayan travestisine, eyüp'üne, yol'un oraya düşmemesi için cambazlıklar yapılan gazi mahallesine.
uçan ve kimse tarafından yere indirilemeyen fiyatlarına, ve daha aklıma gelmeyen bir çok şeye adam alışmış. benimsemiş.

adam nasıl kopsun!

başka yere gitse yabancılık çekecek. fiyatlar o kadar uçmamış. kalabalık o kadar da fazla değil. 2 saat yol beklemiyorsun. travestiler üstüne atlamıyor*.

piskopata bağlar.
iyisi mi kalsın şehrinde.
istanbul'a değil kaosa aşıktır da farkında değildir. ayrıca, bunu diyen bunu da demiş olabilir pekala:
"ben afrika'da kanat çırpan kelebeğin kuzey amerika'da yarattığı kasırgayı istiyorum. ben kaos istiyorum."
eskişehiri görmesek yutturacaksınız diyen insandır .
sevdikleri, anıları, hayatı istanbul'da olan insandır, başka bi yerde yaşayamayacak kadar istanbul'u doldurmuştur.

evet, bir zamanlar bendim bu. hayatım henüz yolunda giderken, etrafımdaki herkesin kazığını yemeden az önce bile hala bendim. sevdiklerim tarafından terk edilmeden az önce hala bendim. hayatım rayından çıkarılmadan, hayallerim birer birer en sevdiklerim tarafından kırılmadan önceki halim o işte.

şimdi ise geride bıraktığım için üzüleceklerimin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. deniz'i özlerim heralde en çok (ve eski haliyle), galata kulesini, ekspres inegöl köftecisini, moda'yı... evimi. 3 gün sonra artık kendi yatağımda yatmıyor olucam. yazın güneş yüzüme perdenin hiç kapanamayan kısmından süzülüp de gelmeyecek ama her sabah beni "tek tek"le uyandıran sevimli üst kat komşularım da olmayacak tabi( ve inanın bu iyi birşey...).

başucumdaki resimleri bile almicam yanıma, sadece kitaplarım, onların bile hepsi değil, çok hatırası olanlar ağır gelir bana. hani bir kaç kez okuyup da beğendiklerim, hafif hafif nasıl da güzel taşınır. anılarım ağır yükler oldu sadece, geride bırakmasam olmaz. yepyeni bir sayfayı eski anılardan kalmış mürekkepli parmaklarımla kirletmek istemiyorum.

safra atıp hızlanarak giden bi gemi olmak istiyorum kendi denizimde. küskün giden ama en azından hızlı giden bir gemi, çok büyük oldu o, bir kayık.

doğduğum yeri doyduğum yer yapmaya gidiyorum, dedi eskiden istanbul'dan başka yerde yaşayamam diyen insan.
bizde istanbulda yaşıyoruz ama abartmıyoruz şekilnde cevap vermek istediğim insan hiç bir şey vazgeçilmez değildir şartlar uygun görmezse izmire düşerse yolumuz orayı da de severiz van ı da atinayı da her neresi olursa olsun biraz özen yeter.
eğer bir yeri severseniz orası dünyanın en güzel yeridir sevmiyorsanız orası dünyanın en güzel yeri değildir.
(bkz: vizontele)
istanbulu sevmiyorum ama alıştım diyebilecek olan insandır.
istanbul'da doğmuş büyümüş 24 saat yaşayabildiğini görmüş, boğazı seyrederek kahvaltı etmiş, her türlü imkana herkesten çok daha yakın olan insan söylenimi, hak verilesi kişidir.
(bkz: ben diye bakınız vermek)
herşeye rağmen bu şehre aşık insandır.seviyoruz lenn.
güzellik görecelidir, ve istanbul güzeldir. tüm türkiyeyi gezdim ama gece yarısı hamburger,kebap,krurfasülye yiyebileceğim, evde kahvaltımı yapıp formula 1 izlemeye yada maç izlemeye stada gidebileceğim, kahve içerken geçen ferrarilere,porshelere* selam verebildiğim, sabaha karşı 4'te boğazda çay içecek mekan bulup yer bulamadığım başka şehir göremedim malesef. bunlara alışan insan başka şehirde yaşayabilir mi sizce?
başkentte bile almak için 3 bilgisayarcı gezdiğim parçayı direk yerinden aldığım,
Türkiyeye ilk defa gelmiş özel bir otomobili gidip hemen mıncıklayabildiğim, şehir...
uzar gider...
Yalan söyleyen insandır. insanın mutluluk tanımı mekanla sınırlı olamayacak kadar geniştir.
parası azdır, gidecek bir tanıdıkta bulunmamaktadır.
özellikle bunların ümraniye, bakırköy veya beylikdüzü gibi yerlerde yaşayan versiyonlarına daha yüksek bir tonlama ile gülmek gerekir.
doğma büyüme istanbullu olan insanlardır. yani ben ! yurt dışında da yaşadım , çok beğenilen övülen avrupada gitmediğim bir kaç ülke kaldı ama onlar bir yana istanbulum bir yana.
hayır efendim işim olsa antalyada alanyada anasını bile ağlatırım ama geçim dünyası izmiri hala düşünmüyor değilimdir. istanbul keşmekeş bir yapı hani yarısı gitse insanların adam gibi yaşanır ama işte malesef durduramıyoruz akıyor hayvanlar.
londra, canterbury'e gitmemiş, orada yaşamamıştır.*