bugün

aşmış bağlama virtiözü. süper duygu verir. bağlamayı çalmaz onu konuşturur.
bazen öyle çalıyor ki şu mereti, baba nabıyorsun sen yahu diyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=mhlpyw7b99g
severek dinliyoruz. "derdin ne?" ile olayı aşmış kişi.
çaldığı bağlamayla kulak pası silmeye, efkarlanıp içmeye birerbirdir.

http://www.youtube.com/watch?v=lofyxkGzZPA&feature=related
bu adama tanrı dokunmuş.
kendisiyle seviyeli bir muhabbet kurduktan sonra sizin için konsere gitmeden önce havaalanından size 10 dakikasını ayırıp" sen nereye uçuyorsun kardeşim" dedikten sonra " senin için geldim dede" deyince "manyaksın olum. beni de normal adam sevmez ki " diyen can ötesi olağanüstü kral adam. hastasıyız dede.
'derdin ne?' 2012 single'ı ile baştan çıkaran müzisyen.

http://www.youtube.com/watch?v=41zKeN4zMxo
senfoni yapmış reyis, baya da güzel. merak eden için link bırakayım;
http://www.youtube.com/watch?v=CgZzuN-5Jn0
meftunda sagopayla kopartmışlar. coşturmuşlar.
Tam anlamıyla bir ustadır.

Özellikle Taksim Trio performansları beni benden alandır. Ve küçük bir tavsiye. http://www.youtube.com/watch?v=kN9l9t-ggN4
8 yıldır bağlama çalan biri olarak tekniğini beğenerek ve severek izlediğim ustadır. o ritimlerle o etütleri atmak her babayiğidin harcı değildir. tabi hemen peşine yapıştırdığı akorları söylemeye gerek yoktur.
Derdin ne gibi bir şaheseri bize sunan usta. Büyük adam.
Usta bağlamacı deli çalar süper çalar.
sagopa kajmerin meftun şarkısında tek kelimeyle mükemmel saz çalan sanatçı.
saz üstadı. çetin akdeniz ve ismail tunçbilek saz çalarken ayrı bir zevkle dinliyorum. Hele ki ismail tunçbilek'in derdin ne şarkısı insanın amına kouyuyor adeta.
popstar alaturka yarışmasıyla ismini duyurmuş, çok ünlü sanatçılarla da çalışma fırsatı bulmuş saz üstadı.

sazı adeta konuşturmaktadır. doğa için 6 projesindeki solosuyla da tüyleri diken diken etmiştir.
‘’Taksim Trio’’ adlı grubun üyesidir. Grubun diğer üyeleri Hüsnü Şenlendirici ( klarnet ) ve Aytaç Doğan ( kanun )’dır.
ismail Tunçbilek'in arabalarla oynayacağı yaşta babasının getirdiği curayla uğraştığını, zamanla babasından işin tekniğini öğrendiğini, ilköğretim bitince itü Devlet Konservatuarı sınavlarını 600 kişi arasından birincilikle kazandığını, okuldaki yetkililerin katakullisinden sebep kaydını yapamadığını, bu olaydan sonra okuma hevesinin de patates olduğunu, ardından ibrahim Tatlıses'in gelmeyen bağlamacısının yerine çalmaya başlayıp epeyce devam ettiğini,
Mısırlı Ahmet ve Aytaç Doğan'la Mısır'a, oradan da bir zaman sonra önü Kızıldeniz ardı çöl olan Sina'ya varıp, en yakın kasabanın iki saat mesafede olduğu bu yerde 8 ay yaşadığını, çölde yapacak başka hiçbir şey olmadığından neredeyse sürekli saz çaldığını, oradan israil'e ve ispanya'ya geçip sessizce Türkiye'ye döndüğünü, öğrendim.

(Kaynak: Ot Dergisi Kasım 2015 Sayısı - Enstrüman Hikayeleri)
cenk erdoğan ile harika bir projeye imza atmış yine. bağlamasına attığı küçük dokunuşları insanın içini eritiyor.
https://youtu.be/97u5hY-Go3s
Derdin ne adlı türküyü bu adamdan başkası söyleyemez.
Değerlidir hazine gibi korunmalı.
Bağlamayla uğraşan bir zat olarak, kendisinin bağlama virtüözlüğüne ve müzisyen kimliğine hayrandım ve hâlâ hayranım. Müziği buram buram kalite kokar, uluslararası alanda icrası en zor müzik türleriyle bile âşık atabilecek derinliktedir. Ama bir parantez açmak istiyorum. Yakın zamanda kendisi ve kurduğu bir ekip, tunçbilek bağlama kampı adında bir organizasyon düzenledi. instagramda bunun haberini aldığım gün sanırım hayatımdaki en mutlu günümdü. Beşer şaşar müzikle ilgilenen biri olarak idol aldığım bir müzisyenin düzenlediği kampa katılacaktım, sanatçıların tecrübelerinden faydalanacaktım ve kendime yeni bakış açıları katacaktım. tabiiki 5 günlük bir organizasyona katıldıktan sonra oradan dev bir müzisyen olarak çıkmak gibi bir beklentim asla yoktu, olsaydı da çok saçma bir beklenti olurdu zaten..

Herneyse, ilk başta kampın düzenleneceği ve tarihi, sonrasında da ücreti yayınlandı. Dedim ki ücret tam beklediğim gibi, ne eksik ne fazla, gayet normal sonuçta eğitim ve tatili bir arada yapıcaz.

Parayı yatırdık, heyecan içinde kampın zamanını bekledik derken kampın başlamasının öncesindeki akşam antalya/demre yolunu tuttum. O gece orada çadırıma yerleştikten sonra ertesi gün kamp başladı. Kahvaltı ettikten sonra kampın orta tarafındaki büyük, içtima meydanı görevi gören yerde toplandık. Tanıştık, yapacaklarımız konuşuldu. Sabah kahvaltıdan sonra bağlama ve genel müzik bilgisi üzerine atölye tarzı çalışmalar yapılacak, katılımcılarla sanatçılar arasında birebir kontak sağlanacaktı. Sabah eğitim+tatil faaliyetleri, akşam da konserler yapılacaktı ve 1 günümüz noktalanacaktı.

5 gün geçti ve kamp bitti. Müzik konusunda atölye çalışmaları konusunda hemen hemen hiçbir şey yapılmadı. Son gün hoca dediğimiz bir abimiz hüdayda eserinden 1 tane geçiş öğretti o da son gün yani dikkatinizi çekerim, sanırım o da bebeler para verdiler birsürü yol tepip geldiler hiç değilse boş göndermeyelim diye. Kampı düzenleyen demirbaş kişilere şikayetlerimizi ilettiğimizde de son derece burnu havada ve hiç mi güzel vakit geçirmedik tarzı küçük emrah kokan geri dönüşler aldık. Yani katılımcıların geliş sebebi olan kısa süreli müzik eğitimi, bilal karaman adındaki müthiş gitarist abimizin yaptığı atölye dışında yerine getirilmemişti ve diğer birsürü kıl tüy şeyler(orası da bende kalsın) Bunlarla ilgili eleştiri yapıldıgında ise memnuniyetsiz, müziksiz kalmış tarzı sıfatlarla nitelendirildik. Kamp esnasında en çok şikayet edenler de kamptan sonra bu konular konuşulurken kraldan çok kralcı oldu orası ayrı bir husus * .

Yani, bir müzisyenin müzisyenliğine hayransanız müzisyenliğine hayran kalın, o kişiyi sadece müzik olarak idol alın.