bugün

bir john carpenter filmi

olacakları yazan, yazdıkça olan, oldukça yazan bir yazar var, sutter cane..

hope(!) town da neler olduğunu araştırmaya giden bir sigorta müfettişi ve yayıncı hatun var sonra,,

bir otele yerleşiyorlar, adam odada kitaba tekrar göz atıyor ve sigorta müfettişinin kitabı okuduktan sonra cane in kendini kapattığı kilisenin kulesini odanın penceresinden gördüğünü okuyor, irkilerek kalkıp pencereye gidiyor ve kilisenin kulesinin odanın penceresinden göründüğünü görüyor,,
ilk seyrettiğimde yaklaşık 13 yaşındaydım. şimdi 24 sayılırım. her sene temiz bi kere izlemişliğim olmasına rağmen, hala beni en çok tırstıran ve de geceyarısı tek başıma sittim seni yalnız izlemeyi götümün yemediği ilk ve tek film. hele geceyarısı otobandaki o bisikletli, ne olduğu belli olmayan beyaz şey yok mu!! of of of
Birçok kişinin tavsiyesi üzerine seyrettiğim halde fazla hoşlanmadığım film. belli korku klişelerini kullanmış.mesela şeytan'daki kafanın dönmesi meselesi bunda da var. stephen king'e birçok gönderme var.zaten sonu stephen king'in sis adlı romanına benzer bir şekilde bitmiş. (onda da bir radyo yayını tüm şehirlerin yenik düştüğünü söylüyordu.) ismi de stephen king'in Çılgınlığın Ötesi romanına gönderme olmuş.filmi gecenin bir yarısı korkmak için seyretmeme rağmen korkmadım.an itibariyle tekrar seyrettiğim halka filmi adamı çok daha geriyor.
(bkz: sutter kane)
h p lovecraft kuyruklu yıldızı john carpenter gezegeninin bu kadar yakınından geçince muhteşem bir korku kültü de kaçınılmaz oluyor. her izlediğimde yine "lan?!" diye kalıp, ürperirim. rüya içinde rüya sahnesi falan, ayrı güzel.
küçük bir ayrıntı; filmin başında, hastanede çalan şarkı bizim meşhur the carpenters'dan olmasın mı?
Sutter Kane karakterinin isminin bile bariz Stephen King'e gönderme olduğu filmdir.
özellikle açılış ve kapanış jeneriğinde çalan parça pek bir güzeldir.

--spoiler--
filmde sutter cane karakteri en sevdiği rengin mavi olduğunu söylemişti. suratını yakından gördüğümüz bütün karakterlerin gözleri mavi idi.
--spoiler--
paper boy olaraktan hayden christensen'ı da görebileceğimiz filmdir.
birçoğumuzun çocukluğunda derin izler bırakmış bir filmdir. star tv pazar kuşağında yayınladıydı galiba. çok korkunçtu.

(bkz: hayatı korku filmi tadında yaşamak)
şöyle bir muhteşem soundtracke sahip john carpenter filmi...

http://www.youtube.com/watch?v=ZjcEzEUiTSo
çok korkunç bir filmdir. hala hatırladıkça korkarım, ya gerçekten öyle bir dünyada yaşıyorsak.
saçma filmlerin kült olma geleneğinin örneklerinden. basit, saçma, dönemine göre zayıf efektler ve kötü senaryonun birleşimi...
en izlenesi korku filmlerinden biridir, başarılı kurgulanmıştır.
john carpenter'ın bir korku filmi. sam neill'in muhtesem oyunculugu dışında pek bir artısı olmayan vasat film. Carpenter filmlerini severim ama bu olmamış.
Lovecraft ve Stephen King'in temalarını ortak işleyen bir Carpenter filmiymiş. Açıkçası ben Stephen King hiç bilmediğimden ötürü Lovecraft açısından değerlendireceğim.

Film genel olarak Lovecraft'ın etmenlerini kullanarak oluşturulmuş. Old Ones var, kozmik sayılabilecek bir korku ögesi hakim, bilinmezlik asıl merakı yaratan şey ve insanı yavaş yavaş delirmesine sebep olan bir takım etmenler. Lovecraft eserlerinde işlenen temalar bunlar.
Doğrudan bir hikayeden alınmaktansa üzerinden tekrar bir sos ile geçilmiş farklı bir tat katılmış filme. Ha çok lezzetli mi derseniz, açıkçası bence o kadar da değil.
Sutter Cane'in isminin de fonetik olarak Stephen King'i andırması da ayrı bir nokta.

Bu tarz hikayeleri seviyorsanız, dönemin şartlarını da düşündüğünüzde sizi üzmüyor, keyifli vakit geçirtiyor.