bugün

"bildiğin poğça olm bu" nidaları atan kişidir.
izmirde yaşayıp da boyoz yememiş birinden daha iyidir.
pek bir şey kaybetmediğinin farkına varacaktır kendisi.
'çay yok mu çay' şeklinde feryadını duymamız an meselesidir.
bildiği pohaçanın içinde bilmediği tatlar gizli olduğundan habersiz kişidir.
hiç boyoz görmeyen adanalıda bu duruma katılabilir. (bkz: nekros)
boyozlar. *
(bkz: boyozlamak)
(bkz: ilk kez boğaz gören izmirli)
o kadar yağın, "poğaçamsı-açmamsı" bir şeye nasıl sığdırıldığına ilk kez tanık olan istanbulludur.
(bkz: o ne la)
yazıktır onu da içinize alın.
hayal kırıklığına uğraması kuvvetle muhtemel insandır.

nasıl ki izmir değerlendirilirken kimileri "izmir laikliğin, aydınlık cumhuriyetin kalesidir" kimileri de "namussuzluğun, rezilliğin, ahlâksızlığın başkentidir" diyerek mübalağa ediyorsa izmir halkı da boyoz konusunda mübalağa ediyor.

boyozu, hele de domates ve peynirli olanını ben de seviyorum ama çok özgün, tadına doyum olmayacak bir gıda olarak da görmüyorum. şu boyozu "müthiş", "ağız salyası akıtan" bir yiyecek olarak tanıtmayalım lütfen.
börek falan sanar. çok matah birşey de değildir gerçi görmese de olur.
görmekle kalmayıp yemesi de beklenen istanbulludur. fikrini ondan sonra söyleyecektir.
(bkz: doktor bu ne)
Poğaçayla boyoz aynı şey değil yazarlar ya da izmirliler olarak poğaçayıda ayrı bir şey olarak biliyoruz bilemedim şimdi.
Önce poğçadan bir farkı olmadığını düşünür. Ama yedikten sonra aynı olmadığını anlar çünkü ard arda 4 tane yiyip, midesine oturtmuştur.
Poğaçayla uzaktan bile akrabalığı bulunmayan, henüz yemeyenlerin kendisini sıradan bir poğaçaya benzettiği, özellikle güzelim Alsancağımda demlenmeden sonra haşlanmış yumurta eşliğinde boyozumuzu afiyetle yuvarlanmanın tadına varmayan kişidir.
görsel
ufo gören masum köylüye eş değerdir.