bugün

valla var böyle bir şey.
türkiye gibi bir ülkede adaletin olmadığını düşünürsek insanların psikolojik olarak buna sığınması çok doğaldır. bu normal adalete göre daha imkansızdır ama avutmaya çalışır insan kendini. sonuç olarak adalet yine yerini bulmaz.
geç gelir ama geldimi affetmez.kadın,çocuk,genç,yaşlı,hasta affetmez alır götürür.
hiç göremedik henüz kendisini. bizim buralara da uğrasa ya bi..
adeleti ilahi güçlere bırakmış toplumlarda sıkça başvurulan mekanizma; işlediği görülmemiştir...
bende çok merak ediyorum acaba nere kaldı diye.
sayısız adaletsizliğe rağmen devede kulak (görece) "adalet" olduğunda tesadüfün yerine kullanılan teist inancı.
asla ve asla olmayandır.
(#10309757)

artık inanıyorum, ben ilahi adalete inananlardanım ve hayatın kapattığı kapıları binlerce kez açtığına eminim. *
3 günden beri türkiye'de kendini iyiden iyiye hissettirmektedir.
Allah bir atom ağırlığınca bile haksızlık yapmaz. aksine iyiliğin karşılığını kat kat verir ve kendi katından büyük bir ödül de verir.

nisa suresi 40. ayet.

edip yüksel çevirisidir.
Kısaca Allah'ın tokadı.
bu ülke sınırları içerisinde yaşayan türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan herkes dili, dini, ırkı ne olursa olsun bu ülkenin vatandaşıdır ve acısı acımız, sevinci sevincimizdir. milliyetçilik dediğin böyle olmalı. ilahi adalet diyenler gölcük depreminde "dinsizler belasını buldu" dedi, şimdi de "kürtler belasını buldu" diyorlar. peki soruyorum bu ilahi adaletçi arkadaşlara; son yıllarda büyük felaketlerin çoğunluğunun müslüman ülkelerin başına gelmesi de mi ilahi adalet?
(bkz: 23 ekim 2011 van depremi)
(bkz: http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=144535)
(ilahi adalet) sen adamı öldürürsün! diye devam etmek istediğim cümle.
birkaç gün önce van'da tecelli etmiştir.
şehit annelerinin bedduası kabul olmuştur.
içlerinde masum insanların hatta bebeklerin de olduğu ve öldüğü bir felaket, ilahi adalet değildir. ilahi oluşun tecelli edişiyle, ilahi adaletin tecelli edişi arasındaki farkı da ben söylemeyeyim, bir zahmet siz o güzel kafalarınızı yorun azıcık. nitekim kafanız güzel.
şehit analarının bedduası ile, bir kez daha kendini gösteren adalettir.
Abbasilerin beşinci halifesi Harun Reşid , sarayının bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir:

-Bahçeye her geldiğimde bu güle bakarak dinleniyorum. Bunu özel korumaya al, suyunu sık ver, yapraklarını tezden dökmesin.
Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün. Ne var ki, bir sabah bahçeye gelen bahçıvan bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini de gagalayarak yere düşürmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında. Telaşla koşar halifeye:

-Sultanım der, üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında.
Tecrübe sahibi halife telaş etmeden cevap verir:

-Üzülme efendi üzülme, der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz.
Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner. Bir gün bakar ki, bir yılan yaprakları düşüren bülbülü yakalayıp ağzına almış, yutmak üzere otların arasında kayıp gidiyor. Heyecanla yine halifeye gelir:

-Sultanım der, yaprakları yere düşüren bülbülü bir yılan yakalamış, götürürken gördüm. Sultan yine telaşsız:

-Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz.
Bahçıvan yine işine döner. Bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle darbe üstüne darbe indirerek yılanı orada öldürür. Sevinçle geldiği halifeye de durumu anlatır:

-Sultanım der, bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm.
Harun Reşid yine sakin:

-Bekle efendi bekle der, senin de yaptığın yanına kalmaz.
Nitekim çok geçmez bahçıvan da rakip gördüğü bir başka bahçıvanı döver, hatalar yapar. Yakalayıp halifenin huzuruna çıkarıp cezalandırılmasını isterler. Halife emrini verir:

-Atın bunu zindana!
Yaka paça zindana doğru götürülürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler:

-Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz, dediniz, onu da ben öldürdüm. Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, beni de sen zindana attırıyorsun. Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da senin yaptığın mı yanına kalacak? Demek sana da bir yapan çıkacak. Öyle ise der, gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın!..
Bu değerlendirmeyi tebessümle dinleyen Harun Reşid, '' Doğru söyledin bahçıvan.'' diyerek emrini verir:

-Bırakın bahçıvanı, çiçekleri sulamaya devam etsin. Derler ki:

-Yaptığı yanına kalır.

-Hayır, hayır der, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Daha ağır şekliyle ahirette ödemeye tehir edilir. Ama gafil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kaldı sanırlar.
bugün gözlerimle şahit olduğum olaydır.

sabah yok yere güzel annemi ağlatan babamın başına gelen olaydır.

-''inşallah hiçbir işin rast gitmez'' sözünden sonra babamın 50 metre ilerde o güzel arabasının tekeri patlamıştır ve gideceği yere gidememiştir.

-thank you, god.
başına tüm gelenlerden sonra, elinden hiçbir şey gelmiyorsa sığınabileceğin yegane adalet biçmidir.
kazanılan üniversite sınavının sebebidir, tanrı inayetidir.
ne tuhaftır ki, kesilen kol için tecelli etmez!
Sabirla beklendigi takdirde kesinlikle gorulebilecek adalettir.
Sabırla beklersin gelmez.Ama bir gun mutlaka tecelli eder.lakin artık eskisi gibi onemlimidir?