bugün
- magicovento12
- icardi190541
- sekse doymuş erkek12
- jose mourinho26
- herkesle iyi geçinmek14
- kendini bir görsel ile anlat12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dünyanın en güzel kızını tarif et10
- kuresel ikinma'nın sevgilisi14
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- gizli samyelin moderatör olması8
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu19
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel24
- küresel ıkınma9
- anın görüntüsü14
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- meral akşener15
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- sarılma ihtiyacı10
- bursa8
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak14
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- fethullah gülen8
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız14
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- zalbert ramstein18
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
1998 yapımı lars von trier filmi
sadece cesur sahneleriyle değil,izleyicinin kafasına kafasına vurmasıyla sinema tarihindeki en ironik filmlerden biri olmayı başarmıştır.
insanların özürlülere acıması fakat onları sevmemesi nden yola çıkmıştır yönetmen. karekterler insanların bu açığını müthiş bir şekilde kullanmış ve insanlarla dalgasını geçmiştir.
filmde kamera hataları örtülmemiş, hikaye ve oyunculukla iş bitirilmiş.ellerinden öpüyorum lars von trier.
insanların özürlülere acıması fakat onları sevmemesi nden yola çıkmıştır yönetmen. karekterler insanların bu açığını müthiş bir şekilde kullanmış ve insanlarla dalgasını geçmiştir.
filmde kamera hataları örtülmemiş, hikaye ve oyunculukla iş bitirilmiş.ellerinden öpüyorum lars von trier.
zeki olduklarını düşünen hatta olan,, birçoğu eğitimli,, oyun oynamayı seven,, kömün hayatı yaşayıp,, modern yaşam ve burjuva ahlakı ile dalga geçmeye pek bi bayılan bir güruh,, aralarına karen adlı bir hatunu da alırlar bir gün, oyun oynadıkları bir cafe den,, sıradan ve eğtimsiz karen i,,
oyunlar giderek sertleşirken,, güvenli mesafelerden oyuna katılan elemanlar,, çatırdamaya ve düşmeye başlarlar zira aslında birçoğu, yine aslında saldırdıklarını söyledikleri şeyleri reddetmek ve değiştirmek için değil, (hatta onlara ait olarak) sadece eğlenmek için oradadır,,
sistem de eğitildi isen sisteminsindir, mi denmek istenir, bell key
ama sevgili karen, o temeli çekirdek aileden başlayan bir çürümeyi yaşamıştır bütün yaşamı boyunca ve diğerleri için sert gelen şeyler o nun özgürleşmesi demektir,, o eğlenmek için değil kurtulmak için oradadır,,
oyunlar giderek sertleşirken,, güvenli mesafelerden oyuna katılan elemanlar,, çatırdamaya ve düşmeye başlarlar zira aslında birçoğu, yine aslında saldırdıklarını söyledikleri şeyleri reddetmek ve değiştirmek için değil, (hatta onlara ait olarak) sadece eğlenmek için oradadır,,
sistem de eğitildi isen sisteminsindir, mi denmek istenir, bell key
ama sevgili karen, o temeli çekirdek aileden başlayan bir çürümeyi yaşamıştır bütün yaşamı boyunca ve diğerleri için sert gelen şeyler o nun özgürleşmesi demektir,, o eğlenmek için değil kurtulmak için oradadır,,
dogma manifestosuna uygun çekilmiş ikinci film; birincisi ,Thomas Vinterberg in Şölen idir.
Eylemin ilk şartı özgürlüktür ve bu eylem mevcut olan dünya görüşünü değiştirmeye yöneliktir. En azından idiotlar için bu böyledir. Ve gerçekleştirmek istedikler şey onları bu tür bir eyleme götürüyor: Özünün ötesinde varolmak!
Film, orta sınıfın içinde bulunmayı reddeden bir grup sanatçının idiot taklidi yaparak özgürce davranmasını ele alıyor. Daha ilk sahnede Stoffer oldukça lüks bir restaurantta idiot taklidi yapıp çevredeki masalara hafif rahatsızlıkla selam veriyor ama hiç kimse ona dostane bir yaklaşım sergilemiyor. Karen (Trier in bu filmdeki masumiyet azizesi) in bulunduğu masaya geldiğinde ise cana yakın bir tavırla karşılaşması Stoffer i etkiler ve restauranttan çıkıncaya kadar onun elini bırakmaz; artık Karen idiotların yanında yer alacaktı. Stoffer dialoglardan anlaşıldığı kadarıyla eski bir devrimcidir ve orta sınıfa çok kızgındır. Onlardan intikam almak için her şeyi yapabilecek bulantıya sahiptir. Amcasının satmak için vermiş olduğu eve tüm eski entelektüel (aralarında doktor ve sanat tarihçisi bile vardır) arkadaşlarını getirerek idiot taklidi yapıp özgür bir şekilde yaşamaya başlarlar (ki özgürlük mutluluktur). Onların bilincinde geçmişten gelen bir hesaplaşmadan ötürü dış dünya (orta sınıf) kendilerine negatif bir güç aktarmıştır, ve bunu yenmek için olmayan bir şey tasarlanmalıydı. Dostoyevskinin "bir insan umudunu ve yaşama amacını kaybetmeye görsün, sadece can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir" sözünde olduğu gibi onları da birer idiota çevirmişti. Bu idiot guruhunun orta sınıftaki bulantı barizliği idiotluğun mubah olduğu anlayışını da beraberinde getiriyordu. Üstelik buna bir de haz eklenince mutluğun en büyüğünü yaşamaya olanak veriyordu. Bu motif şimdiki an içinde anlamlaşmıştı çünkü kendilerinin dışında varolan idiotluk kendi egolarına sahip oluyordu ve mevcut olan bulantıyı yok ederek ruhun huzura kavuşmasını sağlıyordu. Bu aylak taifesinin belki de tek amacı orta sınıf bulantısından uzakta huzur içinde varolmak ve istediğini yapmaktı. Ama varolmak için kendilerini idiot olarak seçmişlerdi. Ki böyle bir seçim de ciddi bir orta sınıf eleştirisini beraberinde getiriyordu.
Bir azize olarak Karen'a döndüğümüzde ise müphem bir tabloyla karşılaşırız. Ne şu anki varlığı hakkında bir şeyler biliyoruz ne de geçmişi... Buradadır onların arasındadır ve onların arasında olmaktan son derece mutludur. Ana karekter olmasına rağmen film boyunca bir kağıt parçasını dolduracak kadar konuşmuyor; çoğu zaman "nerede bu kadın" diyecek kadar kamera bile üzerinde durmuyor. Seyircinin bildiği tek şey vardır: O ordadır ve orda olmaktan mutlu bir şekilde yaşıyor.
Elbette Trier pek Dogville de olduğu gibi olmasa da sinemasal dilini kullanarak bize sağlam bir finalle Karen'ı detaylara indirgeyecekti. Ama ondan önce nadir sahnelerin bir kaçında küçük ipucları vermekten kaçınmayacaktı. Örneğin orman sahnesinde Stoffer'in Karen a "dünyadaki en mutlu yaratıkların idiotlar" olduğunu söylemesine karşılık Karen'in "ama siz idiot değilsiniz sadece idiot gibi davranıyorsunuz" demesi ve ardından başlayan uzun bir suskunluk hem film kurgusu hem Karen hem de Stoffer için hakikaten bir dönüm noktası niteliğindedir.
Bu filmin karanlıkta dans ile aynı dönemde çekilmesi bir bakıma Trier için dışarıdaki tepkilere karşı bir kalkan görevi görmüştür. Çünkü karanlıkta dans ile yeminini tutmamakla suçlanan Trier, idiots la manifestoya tamamen sadık kalıyordu. Ve adeta bize kullandığı yöntemle pure minimal sinema dersleri veriyordu. Sanki bize işte bir Dogma filmi ancak böyle olur der gibidir.
Eylemin ilk şartı özgürlüktür ve bu eylem mevcut olan dünya görüşünü değiştirmeye yöneliktir. En azından idiotlar için bu böyledir. Ve gerçekleştirmek istedikler şey onları bu tür bir eyleme götürüyor: Özünün ötesinde varolmak!
Film, orta sınıfın içinde bulunmayı reddeden bir grup sanatçının idiot taklidi yaparak özgürce davranmasını ele alıyor. Daha ilk sahnede Stoffer oldukça lüks bir restaurantta idiot taklidi yapıp çevredeki masalara hafif rahatsızlıkla selam veriyor ama hiç kimse ona dostane bir yaklaşım sergilemiyor. Karen (Trier in bu filmdeki masumiyet azizesi) in bulunduğu masaya geldiğinde ise cana yakın bir tavırla karşılaşması Stoffer i etkiler ve restauranttan çıkıncaya kadar onun elini bırakmaz; artık Karen idiotların yanında yer alacaktı. Stoffer dialoglardan anlaşıldığı kadarıyla eski bir devrimcidir ve orta sınıfa çok kızgındır. Onlardan intikam almak için her şeyi yapabilecek bulantıya sahiptir. Amcasının satmak için vermiş olduğu eve tüm eski entelektüel (aralarında doktor ve sanat tarihçisi bile vardır) arkadaşlarını getirerek idiot taklidi yapıp özgür bir şekilde yaşamaya başlarlar (ki özgürlük mutluluktur). Onların bilincinde geçmişten gelen bir hesaplaşmadan ötürü dış dünya (orta sınıf) kendilerine negatif bir güç aktarmıştır, ve bunu yenmek için olmayan bir şey tasarlanmalıydı. Dostoyevskinin "bir insan umudunu ve yaşama amacını kaybetmeye görsün, sadece can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir" sözünde olduğu gibi onları da birer idiota çevirmişti. Bu idiot guruhunun orta sınıftaki bulantı barizliği idiotluğun mubah olduğu anlayışını da beraberinde getiriyordu. Üstelik buna bir de haz eklenince mutluğun en büyüğünü yaşamaya olanak veriyordu. Bu motif şimdiki an içinde anlamlaşmıştı çünkü kendilerinin dışında varolan idiotluk kendi egolarına sahip oluyordu ve mevcut olan bulantıyı yok ederek ruhun huzura kavuşmasını sağlıyordu. Bu aylak taifesinin belki de tek amacı orta sınıf bulantısından uzakta huzur içinde varolmak ve istediğini yapmaktı. Ama varolmak için kendilerini idiot olarak seçmişlerdi. Ki böyle bir seçim de ciddi bir orta sınıf eleştirisini beraberinde getiriyordu.
Bir azize olarak Karen'a döndüğümüzde ise müphem bir tabloyla karşılaşırız. Ne şu anki varlığı hakkında bir şeyler biliyoruz ne de geçmişi... Buradadır onların arasındadır ve onların arasında olmaktan son derece mutludur. Ana karekter olmasına rağmen film boyunca bir kağıt parçasını dolduracak kadar konuşmuyor; çoğu zaman "nerede bu kadın" diyecek kadar kamera bile üzerinde durmuyor. Seyircinin bildiği tek şey vardır: O ordadır ve orda olmaktan mutlu bir şekilde yaşıyor.
Elbette Trier pek Dogville de olduğu gibi olmasa da sinemasal dilini kullanarak bize sağlam bir finalle Karen'ı detaylara indirgeyecekti. Ama ondan önce nadir sahnelerin bir kaçında küçük ipucları vermekten kaçınmayacaktı. Örneğin orman sahnesinde Stoffer'in Karen a "dünyadaki en mutlu yaratıkların idiotlar" olduğunu söylemesine karşılık Karen'in "ama siz idiot değilsiniz sadece idiot gibi davranıyorsunuz" demesi ve ardından başlayan uzun bir suskunluk hem film kurgusu hem Karen hem de Stoffer için hakikaten bir dönüm noktası niteliğindedir.
Bu filmin karanlıkta dans ile aynı dönemde çekilmesi bir bakıma Trier için dışarıdaki tepkilere karşı bir kalkan görevi görmüştür. Çünkü karanlıkta dans ile yeminini tutmamakla suçlanan Trier, idiots la manifestoya tamamen sadık kalıyordu. Ve adeta bize kullandığı yöntemle pure minimal sinema dersleri veriyordu. Sanki bize işte bir Dogma filmi ancak böyle olur der gibidir.
lars von trier'in, özetle konusu her biri alanında yükünü tutmuş, okuyup doktor akademisyen vs olmuş bir grup kankanın biz gerizekalığıyız ayağına milleti makaraya almalarını anlatan dogma akımı örneği film.
modern hayatın bilgilerini, kurallarını yıkmak üzere kendilerine küçük bir komün kuran bir grubun hikayesini anlatan etkileyici bir filmdir. Stoffer karakterinin modernitenin ideolojik versiyonlarını sürekli eleştirmesine rağmen gruptaki misyonu ve tavırları dikkate alındığında tipik bir modernite insanı olduğu görülüyor. yine diğer karakterlerin filmin sonunda düştüğü ikilem ve gerçek hayattaki sosyal statülerinden ödün verememeleri de tipik bir orta sınıf davranışı olarak kodlanmalıdır.
filmin önemli karakterlerinden biri olan karen hem bireysel hem de sınıfsal olarak incelendiğinde ise karşımıza alt tabakanın vicdan algısı ve sokak dili çıkmaktadır. bir post modern okuma olarak değerlendirilebilecek filmde dikkat ceken diğer bir taraf ise zaman kavramının olmaması. post modernitenin önemli ölçütlerinden biri zaman kavramını bulanıklaştırması hatta kimi yerde tamamen saf dışı etmesi kabulunden hareketle filmde zaman meftumu bulunmamaktadır.
filmin önemli karakterlerinden biri olan karen hem bireysel hem de sınıfsal olarak incelendiğinde ise karşımıza alt tabakanın vicdan algısı ve sokak dili çıkmaktadır. bir post modern okuma olarak değerlendirilebilecek filmde dikkat ceken diğer bir taraf ise zaman kavramının olmaması. post modernitenin önemli ölçütlerinden biri zaman kavramını bulanıklaştırması hatta kimi yerde tamamen saf dışı etmesi kabulunden hareketle filmde zaman meftumu bulunmamaktadır.
aynı zamanda altın kalp üçlemesinin 2. filmidir. incelemesi,
(bkz: http://www.kalemsuare.com...11/07/idioterne-1998.html)
(bkz: http://www.kalemsuare.com...11/07/idioterne-1998.html)
lars von trier'in yönettiği, bir grup çatlağın maceralarını anlatan belgesel tadında eglenceli film.
güncel Önemli Başlıklar