bugün

Fazlasıyla huzursuzum. içim nedense bir türlü rahat etmiyor. Sanırım olsun diye çırpındığım şey benim için hayırlı değil. Uzun zamandır kendimi hiç bu kadar huzursuz hissetmemiştim.
Hayatta her şeyin bir sebebi olduğuna inanırım. Acaba yanlış mı yapıyorum korkusu sarmaya başladı.
Geçsin ve bitsin. Sonu ne olucak bilmiyorum ama umarım verdiğim kararlar doğrudur.
uyutmuyor lanet.
Sağ bacağımı titreten, iç sıkıntısı verendir. Düşüncelerde boğulma, etrafa boş gözlerle bakma sebebidir.
Uyutmaz.
Zülfü livaneli'nin önümüzdeki hafta çıkacak yeni kitabıdır.

Bekliyoruz.
görsel
(bkz: zülfü livaneli)

"Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tad devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Ne diyorsun, kulaklarım eskisi kadar işitmiyor artık, biraz yüksek sesle konuş. Evet, evet IŞiD denilen bela da bu işte. Kanlı toprakların, kanlı teşkilatı. Hüseyin’i de onlar vurdu zaten. Heyecanlanma, hepsini anlatacağım sana ama yavaş yavaş. Acele yok. Erişir menzili maksuda aheste giden, evladım. Mehmet’in arkadaşlarından kimi talihsiz çıktı, Raif gibi, Hüseyin gibi. Kimisi de senin gibi büyük adam oldu. Kader işte. Bütün Mardin iftihar ederiz seninle, Hüseyin’le de iftihar ediyorduk ama harese kurbanı oldu çocukcağız. Sen iyi ki istanbul’a gidip kurtardın kendini evladım. Annen baban erken vefat etti, Allah hepsine gani gani rahmet eylesin, ama sen kendini yetiştirdin, büyük işler başardın.
Evet oğlum, neyi merak ettiğini biliyorum. Hüseyin’in başına bu işleri açan kızı öğrenmek istiyorsun. Yani Yezidileri, şeytana tapanları.
Bak oğlum, bir kere Yezidi sözünden başlayalım. Bu insanlar Yezidi değil Ezidi’dir. Altı bin yıllık bir dinleri vardır, Yahudilikten de öncedirler, Hıristiyanlıktan da, Müslümanlıktan da. Bu konuda bende çok ciddi kitaplar var ama Arapça yazı okuyabiliyor musun? Tahmin etmiştim, Mehmet de öyle. Sizin nesil pratik Arapça konuşuyor ama okuma yazma diliniz Türkçe. Neyse, sana anlatayım. Ezidiler, günde üç kere güneşe dönüp dua ederler. Bazıları köklerinin eski güneş dinine dayandığını söylüyor. O kadar eski bir din ki herkes başlangıcını unutmuş. Bizim burada Süryani manastırları var ya, Deyrulzaferan’ın altında bir Güneş Tapınağı vardır, dört bin yıl önce yapılmış, oraya da dua etmeye giderler. Bunların inancına göre Tanrı ve yedi melek vardır. Başmelek de Melek Tavus’tur yani onların söyleyişiyle Tavusê Melek. Evet, tavuskuşu biçiminde bir melek. Başmelek, Tanrı insanı yaratıp da ona secde etmesini istediği zaman bunu reddetmiş, ben ateşten yaratıldım, o topraktan; ona secde etmem, o bana secde etsin, dediği için cennetten kovulmuş. işte şeytan lafı buradan çıkıyor. Daha sonra gelen dinlerde şeytan da cennetten kovulduğu için Melek Tavus’un şeytan olduğunu sanmışlar. Bunları da şeytana tapar ilan etmişler. Oysa Melek Tavus cennetten kovulduktan sonra yaptıklarına pişman olmuş, yedi bin sene gözyaşı dökmüş, dünyadaki bütün ateşleri söndürüp bütün denizleri doldurmuş. Bunun üzerine de Tanrı yani Ezd onu affedip, tekrar yanına almış, başmelek yapmış. Ezidilerin inancı böyle oğlum. Melek Tavus’u kutsal sayarlar, şeytan sözünü ağızlarına almazlar. Melek Tavus’un iyi mi kötü mü olduğunu sorarsan, hem iyi hem kötüdür cevabını alırsın, yani hem iyiliğin, hem kötülüğün meleği. iyi insanlardır ama şeytana taptıkları sanıldığı için tarih boyunca zulüm görmüşler, bir türlü iflah olmamışlardır, soyları azalmıştır. insanlık ağacının kırılmış dallarıdır bu zavallılar. Kendileri de öyle söylerler zaten, “insanlık ağacının kırılmış dalıyız” derler. IŞiD geldikten sonra yeni bir katliam başladı. Onların köylerini bastılar, erkeklerini öldürdüler, kafalarını kestiler, yaktılar; kızları, genç kadınları alıp cariye yaptılar, tecavüz ettiler, çocuklarını da Ezidi düşmanı olarak yetiştirmeye başladılar. Çok zulüm oldu oğlum, çok. Kaçabilenler, mukaddes dağları Şengal’e kaçtı, sonra da sınırdan geçip Türkiye’ye girdi. Ayrı kamplarda kalırlar. Zavallılar, zavallı insanlar, çektiklerini görsen için hun olur.
Gelelim senin en çok merak ettiğin şeye, yani Hüseyin’e ve Meleknaz adlı o kıza. Hüseyin’i çağırdım buraya, konuştum, nasihat ettim. Bu Ezidi kızla evlenemeyeceğini, bunun hem Müslümanlar, hem öteki dinler, hem de bizzat Ezidiler tarafından yasaklanmış olduğunu anlattım. Ama onlar çok iyi insanlar Fuat Amca dedi, yürekleri çok temiz; Meleknaz’ı görsen…
Biliyorum oğlum dedim, şeytana tapma hikâyesinin saçma olduğunu da biliyorum, iyi insanlar olduklarını da ama gelenek böyle, ben seni Mardin’den korumaya çalışıyorum, seni de o zavallı kızcağızı da, kör doğmuş bebesini de. Biliyorsun burada çok IŞiD’çi var, seni de kızı da yaşatmazlar."
insanı sıkmayan harika bir Zülfü Livaneli kitabıdır. Dili yalın, insana huzursuzluk değil huzur verir.
Çatışma'nın yarattığı ve kendisinin ise çelişki yaratan zihinsel durumdur.
Zülfü livaneli kitabıdır en yakın zamanda okuyacağım.
Gece. koca bir anlamsızlık. açık pencere ve o pencereden giren rüzgardan bulmaya çalıştığın huzur. hiçlik. kurgular. tükenmişlik ve her şeyin son bulması isteği. gözleri kaparken tedirgin olmak. düşüncelerden kurtulamamak. Huzursuzluk Derin bir karanlıktır. bedeninizi bırakıp kaçıp gitme isteği uyandırır.
Zülfü livaneli'nin son kitabı.kısa ve akıcı bir kitap.hikaye sürükleyici.bi çırpıda bitiyor.bazı bölümlerde dialoglar çok kısa.zilan'ın öyküsü kahredici derecede ızdıraplı.o bölümde ciddi anlamda huzursuzluk yaşadım.ezidilerin yaşadığı sıkıntıları tarih adına not düşmek için okunmalı.
hayatın karşımıza çıkardığı zorluklardan sonra yaşadığımız ruh hali.
Tek kelimeyle muhteşem çünkü muhteşem anlamına gelen diğer kelimeler bunu bu kadar iyi anlatamazdı muhteşem Zülfü livaneli herzaman beklentimin çok çok üzerinde eserler veriyor diğer yazar ve sanatçıların aksine eskimiyor tekrara düşmüyor bizde Tabiki değerini biliyoruz. Muhteşem.
Zülfü livaneli nin yeni kitabı. Geçen hafta aldım kitabı ama okumaya pek vaktim olmadı . Zamanim olunca ilk okuyacağım kitaplarimdan biri .
0:00 1:21
livanelinin son kitabı.
kitap oldukça akıcı.ve konu çok etkileyici..

alıntılarından biri beni oldukça etkilemiştir.kitaba başlamadan hemen önce..

"
kendi yüzümü gördüm senin yüzünde
kendi sesimi duydum senin dudağında
"
Muhyiddin Arabi

son olarak: tavus kuşu ve marul.*
uzun zamandır başımdan eksik olmayandır.
Okula gelirken gerilmeme sebep olan duygu. Huzursuzum çünkü zamanında çokça kullanıldığım halde bir proje toplantısına geç kalmam yüzünden insanların çirkefliğine maruz kaldım. Tüm grup neler yaşadığımı bilmeden, keyfiyetten yaptığımı düşünerek üstüme çullandı tabiri caizse. Gruptan ayrılmayı düşündüm ve söyledim bunu. defolup gidecektim de. Eşyalarımı toplayıp çıkacağım sırada alevlendi kavga. ne bok olursa olsun en kötü ihtimalle kalırım bu dersten dedim. son sınıfa bırakmayı bile göze aldım. Ama paşa paşa kalmak durumunda kaldım. içimden zerre bir şey yapmak gelmiyor bu insanlarla. Daha geçtiğimiz hafta yüzüme gülen insanlar bugün yüzüme bile bakmıyor. insanlar o kadar çıkarcı ki senden fayda göremediklerini anladıkları an sana gerçek yüzlerini gösteriyor. Şu lanet projede bulunmak gerçekten içimden gelmiyor. insanların suratlarını çekmekten gerçekten çok sıkıldım. Bu gruptaki insanlar birbirlerini çekemeyip birinin diğerine yardımcı olmadığı ve söylediği yalan ortaya çıkınca arabulucu olan ben oldum birbirlerine darılmasınlar diye. Şimdi bu insanlar bir olup bana cephe aldılar. Ben daha ne diyeyim ki. Böyle bir şeye maruz kalıp mecbur olmaktan gerçekten nefret ediyorum. Projelerini başlarına çalıp siktirip gitseler de rahat bir nefes alsam.
zülfü livaneli' nin son kitabı. çocukluğu mardin' de geçen bir gazetecinin , çocukluk arkadaşının ölümü üzerine mardin’ e gidişini, çocukluk anılarını, eski ve yeni mardin' i anlatan duygusal bir hikaye. tüm zülfü livaneli kitapları gibi çok güzel.

okumaya yeni başladım. bitsin editlicem.
zülfü livaneli'nin son romanıdır. olayların sarsıcılığının ve etkileyiciğinin insanı yoğun şekilde huzursuz etmesine rağmen livaneli yine insana tattırdığı okuma hazzıyla birlikte insana bilgileri de aşılayıveriyor.
kitapta öğrenilen şeylerden biri "harese" kelimesi. bunu şu şekilde geçiyor "harese nedir, bilir misiniz? develerin çölde çok sevdiği bir diken var. deve dikeni yedikçe ağzı kanar. tuzlu kanın tadı dikeniyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz... ortadoğu'nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürüldüğünü anlamaz. kendi kanının tadından sarhoş olur." ama bir süre sonra o kadar çok duyuyorsunuz ki hareseyi canınız sıkılıyor.
(ayrıca bildiğim kadarıyla ohal kapsamında tanıtım afişleri astırılmayan kitaptır.)
Bazı insanlardan hiç gitmeyen.
zülfü livaneli'nin son romanı. muhteşem bir kitap.

ezidiler hakkında, mardin hakkında inanç ve insanlık hakkında öyle bilgiler verip öyle yorumlar yapmış ki livaneli kitabın adını her sayfada hissederek okuyorsunuz.


--spoiler--
Bütün Ortadoğu'nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. kendi kanının tadından sarhoş olur.

işid denilen belada bu işte. Kanlı toprakların kanlı teşkilatı.
--spoiler--
Bu kitap yok satıyor dediklerinde ne var bu kadar demiştim.

Olay örgüsü oldukça akıcı ve merak uyandırdığı için kitabı bir oturuşta okuyup bitirebiliyorsunuz.

Daha ilk bölümde ' beni alıp tekrar karnına soksan bile koruyamazsın anne ' diyen Hüseyin'in melek naz adında Yezid'i bir kıza aşık olması ve işidin insanlar üzerindeki etkisi anlatılırken kendinizi olayın içerisinde hissediyorsunuz.

Ayrıca bir dağ başında peşinde işid askerleri varken melek nazın arkadaşının kız kardeşini gömüp arkadaşının sütü ile karnını doyurmak zorunda olması yürek burkuyor .Acının kaleme dökülmüş hali.
var içimde insanı bırakmayan uyku vermeyen buran öldürmeyen sakat bırakan cinsten huzursuzum duygularım yanlış anlaşılmışçasına tek başıma kalmışçasına.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar