bugün

Kuran'ın akla, mantığa ve bilime aykırı sözler söylemeyeceğini belirten Prof. Dr. Cemal Sofuoğlu, Prof. Dr. Mustafa Yıldırım, "Gerçekten de bunu aklen kabul etmek mümkün görünmemektedir. bugüne kadar bu konuyu bilimsel bir şekilde açıklayamayan mütercimlerimiz bunun bir mucize olduğunu ifade ederek konuyu geçiştirmeye çalışmışlardır. Arkeoloji ile de ilgilendiğimizden dolayı bildiğimiz kadarı ile Nuh tufanı'ndan önce insanların farklı bir takvim kullandıkları ve bir ayı bir yıl kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Evet, Ankebut Suresi, 14. ayette Nuh Peygamberin 950 sene yaşadığı ifade edilmektedir. Mevcut meallerde de bir açıklama yapılmaksızın ayet bu şekilde verilmektedir. Oysa Kuran burada tufan öncesi takvim anlayışına uygun olarak 1 ayı 1 yıl kabul ederek konuşmuştur. bu durumda Nuh peygamberin gerçek yaşı 75 yıl civarındadır. Yani 950 ayın kaç yıla tekabül ettiğine bakılmalıdır" demektedirler.

Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. bayraktar bayraklı ise Hz. Nuh'un 75 yıl yaşadığı fikrine karşı çıkıyor. "Kuran'ın metniyle kimse oynayamaz" diyer Prof. Bayraklı "Bir defa Allah-u Teala o döneme göre vahiy göndermiyor. O dönemde vahiy gönderseydi arkadaşlarımız bu şekilde değerlendirebilirlerdi. Bizim Kuran-ı Kerim'deki Ankebut Suresi Nuh zamanında gelseydi o zaman dedikleri doğru olabilirdi. Yüce Allah'ın hesabı Hz. Muhammed'in geldiği döneme bağlı. Bu dönemde sene, ay kavramı var..." demektedir.

Uludağ Sözlük yazarlarından Rick Blaine ise "prof. dr. Bayraktar bayraklı'nın yorumu daha tatmin edici de olsa bir insanın 950 sene yaşamış bilime aykırı geliyor. Bence bunun bilimsel açıklamasını "Yüce Kur'an ve Açıklamalı Yorumlu Meali" adlı yeni tercümelerinde Prof. Yıldırım, Prof. sofuoğlu ve prof. Şener çok iyi izah edememişler. Bunun daha bir akla yakın açıklaması olmalı ama Prof. Bayraklı'nın dediği gibi Kur'an geldiği döneme göredir. Bununla birlikte hemen tüm mucizelerin insanın aklını başına aldığı dönem öncesine ait olması da ayrı bir soru işareti. Kutsal kitaplarda adı geçen mucizeler bir kere daha tekrarlanmamış ve benzeri de olmamış. Belki de Nuh Peygamberin kavminin ömrü 950 sene sürmüştür. Kaldı ki bugün sadece semavi dinler değil tüm dünya dinlerinde,hatta afrika'daki kabile inanışlarından iskandinavya'DAKi şaman inanışlarında dahi bir tufan hikayesi söz konusudur. Kimisinde kurbağanın ağzından akan kanlar kimisinde yaratıcı kargalarını katleden insanların katletmesi sonucu yeryüzünü sular kaplamıştır. Bizim, hristiyan ve musevi inanışlarında ise Nuh tufanı hikayesi vardır. Bugün bu olayı tarihlendirmeye çalıştığımızda 12 - 15 bin yıl öncesine varıyor. Bugün bilimadamları bu tarihlerde dünyamızın son buzul çağından çıkarak suların tüm dünyada yükseldiğini kabul ediyorlar. Karadeniz'in bir göl iken istanbul boğazı'nı 20 - 30 niagara şelalesi şiddetiyle aşan deniz sularının etkisiyle bir iç denize dönüşmesi de aynı zamana tarihlenir. Demek ki tufan hikayesi gerçeklere uygun. Geriye sadece Nuh Peygamber'in yaşı kalıyor ki onu da bilimin bu şekilde bulabileceğini sanmıyorum. Ama Cizre'deki Nuh Peygamber'in mezarında incelemeler yapacak olurlarsa belki başka sonuçlara ulaşabilirler. Bugün Cizre şehir merkezinde bulunan Nuh peygamber'in kabri normal bir insanın kabrinden yaklaşık 1o kat daha büyüktür. Burada yapılacak incelemeler bizleri ilginç gerçeklerle başbaşa bırakabilir." demektedir.
"dengeli beslenmeden kaynklı" diyorlar.
japon oldugundan dolayidir.

japonlar eskiden 2000 yil yasarlarmis. ama hz nuh o kadar hayvanla gecirdigi gunlerden sonra kolestrol problemi yasamistir.
sulak ortamda yetişmesinden de kaynaklanabilir...* *
(bkz: hazreti nuh ölmedi yüreğimizde yaşıyor)
(bkz: abart amk abart)
islam dinini çok iyi bilen müçtehidlerin garabeti sonucu ortaya çıkmış durum.

şöyleki;

ankebut suresi 14. ayette hz nuh'un yaşam süresinden bahseder.

latin alfabesiyle bu surenin okunuşu yazmak lazım, çünkü önemlidir.

--spoiler--
Ve lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî, fe lebise fîhim elfe senetin illâ hamsîne âmâ, fe ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn.
--spoiler--

ayetin türkçe mealine bir örnek olarak diyanet vakfı çevirisi;

--spoiler--
Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
--spoiler--

hiç arapça bilmenize gerek yok. sadece türkçe bilen birisi olarak okunuş ve çeviriye bakıp rahatlıkla söyleyebileceğimiz iki şey var;

- allah bu ayette iki defa 'yıl' kelimesini kullanmıştır.

- 950 demek yerine 1000 den 50 eksik demiştir.

şimdi ayetin latin alfabesi ile okunuşundan bakalım hangi kelime iki defa geçmiş;

fe ve ila kelimeleri

fakat ayette yıl olarak çevrilen kelime "ama" ve "senetin" kelimeleridir.

ne fe ne de illa yıl anlamına gelmemektedir.

peki allah neden aynı cümle içerisinde aynı kelimeden bahsederken iki farklı kelime kullanmıştır ?

izah edilebilir bir açıklaması yok.

peki allah iki farklı kelime kullandıysa iki farklı manaya vurgu yapmış olamaz mı ?

işte asıl soru bu zaten.

allah iki farklı kelimeyi aynı cümlede kullandığı halde, üzerine direk 950 diyebilecekken 1000 den 50 eksik demişken nasıl olur da 950 yıl anlaşılabilir.

şüphesiz kuran kul yazımı bir kitap olsa "bir hata olmuş deyip geçebilirdik"

fakat kitap allah'ın kitabı.

senet kelimesi bu ayette yapıldığı gibi sene değil, süreli sözleşme manasına gelir.

eğer yıl anlamında kullanılan sene kast edilse orada zaten ama kelimesi var, iki defa yazılabilirdi, ve yahut 950 yi direkt söyleyebilirdi.

zaten 1000 den 50 eksik diyerek bir şeylere işaret etmiştir ayet.

senet kelimesini türkçeye arapçadan bir kelimedir ve tam da bu ayette kullanım şekliyle ve anlamıyla geçmiştir.

bir hizmet veya mal karşılığı yapılan süreli sözleşme belgesine senet diyoruz.

dolayısıyla ayetin doğru tercümesi 1000 senetten 50 eksik yıl şeklinde olmalıdır.

allah ile nuh'un senet süresinin bilinmezliği midir korkutan yoksa allah ile nuh'un senet yapmış olabileceği mi ?

ve eğer gerçekten de allah ile nuh bin senet yapmış ise bizim islamı baştan aşağı sorgulamamız gerkmez mi ?

islam bildiğimizin çok dışında bambaşka bir din olabilir mi ?

aklı kullanmak allah'ın emri, soru sormak allah'ın emri.

korkmamalı insan sormaktan.

hele hele din adına.

şeyhler, alimler, müçtehidler; önce bir ayeti adam gibi, olduğu gibi, dosdoğru çevirsin sonra kalkar fetva verirler.

hiçbirisi allah'tan daha bilgili değildir bunların ki allah'ın kelimelerini kafalarına göre değiştirsinler.

allah unutkan değildir ki parantez içerisinde ayet sayısı kadar kelime eklesinler.

son olarak farklı farklı tercümelerde bu ayetin tercümesini verelim ki akılda bir şey kalmasın;

tamamında nuh'un yaşı 950 dir çevirilerin.

--spoiler--
Diyanet işleri
ANKEBUT 29/14. And olsun ki, Nuh’u milletine gönderdik; aralarında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda onlar haksızlık yaparken, tufan onları yakalayıverdi.
--spoiler--

--spoiler--
Yaşar Nuri Öztürk
ANKEBUT 14.Andolsun, biz, Nuh’u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
--spoiler--

--spoiler--
Elmalılı Hamdi Yazır
Ve celâlim hakkı için Nuhu kavmine gönderdik de içlerinde elli yılı müstesna bin sene durdu derken onları tufan yakalayıverdi hep zulmediyorlardı
--spoiler--

--spoiler--
Ömer Nasuhi Bilmen
Celâlim hakkı için, Biz Nûh’u kavmine gönderdik, artık aralarında elli yılı müstesna, bin sene durdu. Nihâyet onlar, zalimler oldukları halde kendilerini tufan yakaladı.
--spoiler--

--spoiler--
Hasan Basri Çantay
Andolsun ki biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir de o, aralarında, elli yılı müstesna olmak üzere, bin sene kalmışdır. Nihayet onlar zulümde devam edib dururlarken kendilerini tuufan yakalayıvermişdir.
--spoiler--

--spoiler--
Muhammed Esed
Biz (çok zaman önce) Nuh’u kendi kavmine göndermiştik ve Nuh onlar arasında dokuzyüzelli yıl geçirmişti; sonra onlar hala zulüm batağında yaşamaya devam ederlerken bir tufana yakalanmışlardı.
--spoiler--

--spoiler--
Abdulbaki Gölpınarlı
Ve andolsun ki biz Nûh’u, kavmine gönderdik de aralarında tam bin yıldan elli yıl eksik bir müddet kaldı; derken onları tufan helâk etti ve onlar zâlimlerdi.
--spoiler--

--spoiler--
Süleyman Ateş
Andolsun biz, Nûh’u kavmine gönderdik, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı (öğüt verdi, dinlemediler), sonunda haksızlık etmekte olan insanları Tûfân yakaladı.
--spoiler--

--spoiler--
Suat Yıldırım
Çok önce Biz Nûh’u halkına resul olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Netice de onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu.
--spoiler--

--spoiler--
Ali Bulaç
Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik, içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
--spoiler--

--spoiler--
Edip Yüksel
Nuh’u, halkına göndermiştik ve onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Ancak zulmettikleri için onları tufan yakaladı.
--spoiler--

--spoiler--
ibni Kesir
Andolsun ki; Biz, Nuh’u, kavmine gönderdik. Aralarında elli yılı müstesna olmak üzere bin yıl kaldı. Sonunda onlar, zulme devam edip dururken kendilerini tufan yakalayıverdi.
--spoiler--
canı çok sıkılmıştır.
ankebut 14 - "yemin olsun, biz nûh'u toplumuna göndedik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. sonunda onları tufan yakaladı. çünkü zalimlerdi onlar."
neyin peşinde oldukları anlaşılamayan kimselerce depreştirilmeye çalışılan ömür süresidir.

ancak, burada bazı kimselerin, sanki bilimsel çalışma imişcesine kelimelerle, akla ve mantığa aykırılık şeklinde bu tür gerçekleri olmamış farzetmeye çalışması çok rezilce bir harekettir. gerçi, zaten bu yaptıklarının cezasını da çekeceklerdir, o başka mesele.

ancak, bu aptal veya sapkın kafalara şunu sormak lazım; hz, süleymana bahşedilen özellikler normal miydi. örneğin hayvanlarla konuşması, cinlere hükmetmesi, zamana ve zemine, kendisine verilen izin ile hükmetmesi, bunlar herkeste olan hadiseler mi. hz salih'in devesinin, herkesin gözü önünde bir kayadan çıkmış olması doğal mıydı. ya hz ibrahimin atıldığı ateş, onun da ortasında bahçe oluşması her gün rastladığımız şeylerden mi.

bir de asa olayını deneyin. alın elinize bir odun parçası, gidin kızıldenizin üstüne bir vurun bakalım, size yol açacak mı. malsınız olum, bilim sizin neyinize, sadece zavallı birer mal sınız.
takvimsel farklılıktan dolayıdır. burada 950 yıl olarak aksedilen zaman dilimi, sümer takvimi baz alınarak belirtilir.
eski sümer takviminde bir ay, günümüzün bir yılına eşittir. bu sebepten; nuh, adem, ibrahim gibi figürlerin yaşamları abartılı düzeylere ulaşmaktadır.
bunla beraber, nuh'un sümer ve babil mitlerindeki Utnapiştim olma olasılığı hayli yüksektir. nuh tufanı olarak aksedilen olayın da, gılgamış destanın da kral gılgamışın Utnapiştim'den dinlediği hikayeden araklanarak semavi kutsal kelamlara girmiş olma ihtimali vardır.
mucize denen kelime sayesinde yutturulmaya çalışılan çarpıklık.

ne kuran'da geçen yıl kelimesi ay takvimine göredir, ne de 950 yıl yaşamak mümkündür.

teorik olarak anne karnındaki ortamda 1000 yıla kadar yaşamanın mümkün olduğu ortaya atılmışsa da henüz kanıtlanmış veya en azından bilim dünyasında belli bir oranda bu görüşe destek verilmiş değil.

bazen bilim kanıtlanmamış şeyleride kabul eder.

(bkz: higs bozonu)

fakat altı kalınca çizilmiş bir "anne karnındaki ortam" ifadesi var.

eğer evreni allah'ın yarattığına inanıyorsanız kaçamayacağınız bir gerçek var ki o da evrenin yaratılmasıyla beraber ortaya çıkan fizik kanunları da allah'ın kanunudur.

fizik kanunları değişmez.

kütle çekimi bir anlığına da olsa ortadan kalkmaz durup dururken.

bir fiziksel kanunda esneme olması için başka bir kanunun devreye girmesi gerekir.

kayanın içerisinden deve çıkmasını hiçbir fiziksel kanunla veya en azından mantıkla açıklayamazsınız.

o halde yapılması gereken bu salaklığa inanmak değil, bunun salaklık olduğunu dile getirmek.

birkaç entry önceki entry imde bir örneğini verdim.

nuh peygamberin 950 yıl yaşaması allah'ın bir sözü değil, kulun uydurması.

isa peygamberin babasız doğması allah'ın bir sözü değil kulun uydurması.

veya süleyman peygamberin cinlere hükmetmesi allah'ın bir sözü değil, kulun uydurması.

uydurup uydurup yediremeyince "mucize" demek kolaydır da hani kaynak dendiğinde "götüm" demek ancak komikliktir.

açık ve net bir şekilde allah ayetinde iki farklı kelime kullanmıştır.

ama ve senet kelimelerinin birbirinden farklı kelimeler olduğunu görmek için arapça bilmeye gerek yok.

bunların biri yıl diğeri senet anlamına geliyor.

sen şimdi mucize yaratacam diye niye kuran'ı tahrif etmeye çabalıyorsun ki.

az biraz allah korkusu olan kişi, allah'ın kitabında geçen bir ayetin kelimelerini değiştirmeye çalışmaz.

ya hiç allah korkunuz yok ya da aklınız.

ortada sapık bir amaç yok.

ortada kuran'a hakaret yok.

ortada çarpıtma yok.

ortada cımbızla kelime seçme yok.

bir ayet var, bu ayette geçen 2 farklı kelime var.

izah etsin birisi neden ikiside yıl diye çevrilir.

örneğini bir önceki entry de verdiğim gibi tüm tercümelerde nuh'un 950 yıl yaşadığı söyleniyor.

dayandıkları ayeti inceledik.

ya allah kendini ifade etmekten aciz, müçtehidlerimiz daha iyi biliyor ve düzeltiyor

ya da alenen kuran'a iftira atılıyor, değiştirilmeye çalışılıyor.

yani ortada yorumluk bir durum yok. her şey alenen ortada.

götten mucize uydurmakla olmaz bu işler.

islam akıl diniydi hani.

edit: mallık asayla vurup kızıl denizin ikiye ayrıldığına inanmaktır.

çok az aklı olsa bir insanın böyle mal mal konuşmaz zaten.

"kızıl denizin ikiye ayrılmasının bilimsel açıklaması"

babında bir şeyler yazarsanız google o denizin nasıl ikiye ayrılmış olabileceğini görürsünüz.

ve bu ikiye ayrılma olayı doğanın kanunlarıyla hiç çelişmez.

ama işe asayı katarak, kerameti önce musa'ya sonra musa'dan asaya yüklemeye çalışmak hadi aklınızın olmadığını farzedi saflıktır diyelim.
bakara 96:

"insanlar içinde dünya hayatına en hırslı olanların onlar olduğunu görürsün. Hatta bu hırsta müşriklerden bile daha ileridirler. onlardan her biri bin yıl yaşamak ister. Fakat uzun ömür onu cezadan uzaklaştıracak değildir. Allah, onların bütün yaptıklarını görür."

yukarıdaki ayette yahudilerden bahsederek, "onlardan her biri bin yıl yaşamak ister" diyor. sonra ise "uzun ömür onu cezadan uzaklaştıracak değildir" diyor.

yani ilgili ayette hz. allah, hz. nuh 'tan bahsederken onun kaç yıl yaşadığını bize niçin söylemek istesin? burada önemli olan lafız değil manadır. rabbimiz burada bir kinaye yapmıştır. çokluktan kinaye.

özetlemek gerekirse nuh 'un, kavminin arasında çok uzun bir zaman mücadele ettiği mesajını verir allah bu kinaye ile.

aynı şekilde abdest ayetindeki "ayak yolundan gelme" ile deve ile imtihandaki "deveyi boğazlama" fiilleride bizzat o fiili değil manasını ifade eder.

"kadınlara dokunduysanız" kısmını lafızla alırsak alayımız cenabet geziyoruz mesela.