bugün

Bu gidişle başlığa her gün bir hikaye yazar duruma gelecem sanırım. *

Bugün mağazaya * gündüz girişliydim. Sabah 9 giriş, akşam 18 çıkış. Shift revize edilmiş, çıkışım 19.00 yapılmış ama benim haberim yok. 18.00'de "çıkabilir miyim" dedim müdür beye, "sen bugün 19.00 çıkışlısın haberin yok mu" dedi. Moraller pert, yorgunluk had safhada şekilde geri döndüm. Döndüm ama yüzüm beş karış. Karar verdim, hiç bir iş yapmadan 1 saat volta atacam reyonların arasında.

3 gün önce kız arkadaşımdan ayrıldım. Öyle aşk acısı falan çekmiyorum ama insan 3 senelik ilişkisini 1 günde bitirince biraz sudan çıkmış balığa dönüyor. Aşağı yukarı 30-35 dakika kollar bağlı şekilde dolaştım. ileri geri aynı çizgi üstünde gidip geliyorum. Sürekli de kafamda "ulan uzakta olan kıza bile sadık oldum, ne başka bir kıza yan gözle baktım ne aldatmaya yeltendim, niye benim başıma geliyor böyle bir şey, neden ben, neden ben... vs" gibisinden de düşünceler dönüyor kafamda.

O an bir aile girdi mağazaya. Baba, anne ve trabzonspor formalı tekerlekli sandalyede olan bir çocuk. Çocuğun adı alper, gözleri ışıl ışıl. Babasına bakıyorum, mavi göz, sarışın. Bir gümüşhaneli olarak "Hah ediyorum geldi bizim topraklardan birisi"

"Onay şahin var mı" diyor abi. "Var abicim" diyorum ve birlikte karadeniz müziklerinin olduğu reyona yöneliyoruz. istedikleri müziği bulup veriyorum. "Ne kadar" diyor abi. "20 tl" diyorum. Oğluna dönüp "ha bu bi albüm 20 liraymış oğlum" diyor hafif de "bu kadar etmez" edasıyla. içimden "şükür, bir oyuna 320 lirayı eli Titremeden veren manyakların dışında bizim gibi normal insanlar da geliyormuş bu mağazaya" diyorum. "imera var mı abi" diyor alper. "O da var" deyip veriyorum. Aşağı yukarı o da aynı fiyat. "Seç birini bakalım babacım" diyor abi. Alper ikisine de alıcı gözle bakıyor. O ara soruyorum "memleket nere abi?" "Sence nere" diyor abi. "Karadenizlisin net de rize mi trabzon mu onu bilemedim" diyorum. Gülüyor "trabzon" diyor. Abla meraklı bir şekilde "sen nerelisin evladım" diyor. "Gümüşhane teyzecim" diyorum. Mutlu bir şekilde "uyy bizim oralardan" diyor. Bursada toprak bulmanın sevinci var kadında.

Buraya kadar üç aşağı beş yukarı normal bir hikaye oldu farkındayım. Gülümseten kısım şimdi cereyan ediyor.

Formasından dolayı takılıyorum alpere. "Nolacak bu trabzonun hali alper" diyorum. Müthiş umutlu bir şekilde "her şey çok güzel olacak abi inanıyorum" diyor. "iyi de ne zaman" diyorum. "Takım revize oluyor abi bu sene, normal" diyor. "Alper" diyorum. "Ben 26 yaşındayım, her sene çok güzel olacak deyip, her sene hüsran yaşıyorsunuz, nasıl olacak" diyorum. Karadenizliliğinin hakkını verecek minvalde, "Abi takım her sene yeniden revize oluyor, sorun bu. Bir kere yapıp bıraksalar olacak" diyor.

Bir an için kahkaha atmak geliyor içimden ama duraksıyorum. Malum çalışan-müşteri ilişkisi. Ondan sonra "ulan gülünecek ne var ki Çocuk gayet de doğru teşhisi koymuş diyorum" kendi kendime.

Onay şahini alıp, teşekkür ediyor alper. Babasıyla kasaya doğru giderken arkasından bakıyorum. "Ulan" diyorum. "Çocuk tekerlekli sandalyede gözlerinin içi gülüyor. Dahası trabzonsporu tutuyor. Hatta dahası trabzonsporun başarılı olacağına da inanıyor. Hay siksinler senin biten ilişkinin üzüntüsünü."

Gözlerin hep gülsün inşallah Çocuk. Revizyonu bıraktığı gün trabzonspor da toparlanacak merak etme. Galatasaraylı bir abin olarak artık buna ben de inanıyorum.
Geçen gün minibüste, kulak misafiri olduğum gülümseme hatta hunharca gülüştür.
- kreşte ne öğrendiniz bugün?
- şarkı.
- aaa ne güzel. Söyle bakiimm.
- kaleççana içindee aynalı çarşı...
Tüm minibüs ahalisi pert.....
snapchat i az çok kullanan varsa bilir, çok kullanmam ama 10 kasım gibi milli günlerde hikayem kısmına mutlaka bir şeyler eklerim. az önce yine 10 kasım olması nedeniyle mustafa kemal paşanın resimleriyle 10 saniyelik bir video yaptım. ancak kullandığım uygulamanın reklamı sağ alt köşede belirdi hoş durmadığını düşünüp neyle kapatsam derken aklıma türk bayrağını eklemek geldi, ekledim de fakat sonra baktım ki atatürk ün ayaklarıyla aynı hizada kaldı dedim ne olacak sanki kısa bir video ama gönlüm el vermedi ve bayrak emojisini götürüp sağ üst köşeye iliştirdim. beni gülümseten detay şu ki bu kadar küçük bir ayrıntıdan bile rahatsız olabilecek kadar benliğime işlemiş vatan ve bayrak sevgisi. ve videoyu o şekilde koydum hikayeme.
Kankamin bana ayip olmasin diye taaaa tuvete gidip gaz cikartmasi.
Benimse onun yoklugunu firsat bilip odaya salmam.

Yatacak yerim yok.
Kız kardeşimin beni arayıp "abla anneme söyleme aramızda kalsın.." diye başladığı cümleleri. Hem beni küçük anne olarak görmesi hemde cümlenin devamının annemin kızıcağı bir şey olmasına rağmen çok masumca ve safça şeyler olması gülümsetiyor.
görsel
Tanistirayim, adi Muhammed, Suriyeli.
is yerime geldi ailesiyle birlikte, sikilmadan oyalansin diye eline kagit kalem verdim.
O da jest olsun diye beni cizmis.
-Sagdaki ben oluyorum-
gün içinde iyi kötü başına gelenleri 5 dakika içerisinde tüm içtenliğiyle anlatan birinin telefonunu açmak.
gülümsetti.

önümüzdeki 2 haftanın nasıl yoğun geçiceğine dair üzüntüsünü, aksiliklerin peşinde olduğunu ama her halükarda ortak boş günlerimizin olduğunu ve görüşebileceğimizi umduğunu anlatan bir 5 dakikaydı.
gülümsetti.

bahsettiğim 5 dakikada günümün nasıl geçtiğini, benim planlarımın nasıl olduğunu dahi öğrenebildi.
gülümsetti.

ince fikirli biri için; koç burcu önerim.
gülümseyebilirsiniz.

her zaman mı? hayır.
gülümsetmek istediğinde.

böylesi daha çekici değil mi zaten ehe
her başarısızlıktan sonra eğer ki etrafa gülümseyerek tepki göstermezseniz içinizin daha yüksek bir ateş ile yanacak olmasıdır. ben buna her zaman gülümsemişimdir. her başarısızlığın ardından canınız yansa da etraftaki insanlar sizi boş boş teselli etmesin diye gülümsemek bence hayata dair gülümseten bir detaydır. hayatın ne kadar aptal bir şey olduğunun da kanıtıdır. etrafınızda başarı için sizi baskı altına alan ne veya kim var ise hepsinin ayrı ayrı amına amına koymanız gerektiğini bilseniz de bir şey yapamayıp gülümsersiniz.
5 adet oyuncak dinazoru alıp , tabletten hepsinin Latince isimlerini öğrenmek ve bir de sınava tabi tutulmak. "Şimdi de bunun adını söyle bakalımmm". Küçükken bizim sorduklarımız için de böyle ansiklopedi açılırdı.
Çocukken yapılan apartmanlar arası futbol turnuvaları. Adına da bina maçı derdik. Oyuncak silahlarla yapılan baskınlar. Veya yenilen baskınlar. Beyblade yarışları. ilaçlama aracının arkasından koşmak, onun bunun bahçesinden erik merik aşırmak vb.

Hep çocukken yani. Ne zaman büyüdük ebemizin damını tersten gördük. Kaldıramayacağımız sorumlulukları yüklediler üzerimize. Başaramayınca suçlu olduk. Mahcup olduk. Aklı olan çocuk kalsın abi.
bu sabah saatlerinde kahvaltı yapacak yer aramak için bisikletimle gezerken okula giden iki erkek çocuğa denk geldim. 11-12 yaşlarındaydı. yanlarından geçtiğim sırada tam yanımdan bir araba geçti ve bu iki çocuk takımını destekleyen bir holigan edasıyla "hadi abi, geç şu arabayı" şeklinde bağırmaya başladılar.

ben ve araba az ileride gözden kaybolduk. kim bilir onların kafasında yarışı kim kazandı. öyle inançlı kaldırmışlardır ki hırstan yumruk yaptıkları ellerini, bisikletler arabaları geçemezler diyemedim.
Doların 3.5 TL olacak olması.
sene 2006.
biz iki arkadaş otoyol kenarında oturuyoruz(neden inanın bilmiyorum). geçen arabaları seyredip yorumlar yapıyoruz. bulunduğumuz yerde yol tümsek bir hal aldığı için araçlar -özellikle de tır ve kamyonlar- çok yavaş ilerleyebiliyor.
kıt muhabbetimizin ortalarında bir kamyon hemen önümüzdeki tümseği çıkmaya başladı. kamyonun önü yüksekte olduğundan dolayı arka tarafındaki yük kısmından birşeyler dökülmeye başladı. bizim, dökülenlerin küçük reçel kapları olduğunu farketmemizle yerimizden fırlayıp kamyonun arkasına yapışmamız bir oldu. ikimizin de boyu yol kenarına konulan turuncu beyaz dubalar kadar olmasına rağmen onca aracın arasına dalarken hiç korkmadık ve en az iki km boyunca kamyonla beraber tümsek çıktık. ne terden sırılsıklam olduğumuzu hissediyoruz ne incecik bacaklarımızdaki yorgunluğu. tümseğin sonunda iki cebimizde sonuna kadar dolu olarak ve mutluluğumuz nirvanaya ulaşmış şekilde eve döndük. Hep o küçük reçel kaplarını gördüğümde bu aklıma gelir.
Letgo da satışa çıkardığım bir şey için abi siktin belamı valla beklemekten cevap yaz he de gelip alayım diyen bir kardeşimiz.
Bir bebeğin omuzunda uyuyakalması.
An itibariyle ziraat hesabına bursunun yattığını görmek.
Çocukları kartopu oynarken seyretmek

görsel
görsel

(bkz: civciv)
sokağa bazen çıkınca bazı insanların bayağı hiperaktif hareketler sergilemesi. ben komik bulup gülüyorum ama onlara belli etmiyorum. çok enerjik oluyor bazıları.
Otobüste uyurken çenenin altından düşen kol.
görsel
7 haziran 2015 gecesi.

Su kisacik omrumde beni en cok gulduren ve umutlandiran andi , o da bosa gitti.
görsel
Bugünde kendimizi övdük çok şükür.
Kedi. Bu hayvan çok nankör ama beni güldürmeyi başarıyor kerata.