bugün

http://www.yenicaggazetes...aberdetay.php?hityaz=3836
deniz gezmiş'i tanıtmak yerine içini boşaltan dizi. kitap okuma alışkanlığı kazandıran bir dizi olsaydı bu kadar popüler olur muydu acaba?
oturup bir bolum bile izlemis degilim,gecenlerde senaristinin bir roportajinda tarafsizligimi koruyamadim itirafindan sonra artik reklamlarina bile bakmam.
her ne kadar tarafsız olmayı başaramamış olsada (bariz bi tarafa odaklanılmış) ki senarist kabul etmiş;
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=690878

yinede güzel diziydi en azından o dönemi bi şekilde görüyorduk fakat son 2 bölüm kalmış..
isminde "hatırla" diye hafıza daalı bir eylem/fiil olduğu halde, hafıza olarak beyinlerini değil mabatlarını kullananların ürettiği dizi.

tarih ne senayo ile yazılır ne de senaryo ile değiştirilebilir , unutmayın bunu.
30 mayıstaki bölümü yasemin'in gerizekalılıklarıyla dolu olduğu içün, ulusözlük hatırla sevgili seyredenleri olarak bir şey yazmaya elimizin varmadığı dizi. *
dün akşam bir bölümünü olabildiğince objektif bir gözle izleyim dedim; yapmacık oyunculukları, müsamere tadında yazılmış senaryosu ve bir sürü çekim, ışık hatasıyla nasıl bu kadar hit alabildiğine şaştım kaldım. sanırım birbirinin aynısı, kadın pazarına dönen dizilerden bunalan halkımız; konu biraz yakın siyasi geçmişe dönünce hele dur bi izleyek demiş ve öylece kalmış.
eski tadını kaçırmış ve artık bitmesi gerektiğini düşündüğüm atv dizisi.sanırım başlardaki güzelliğini son bölümlerinde görmek istemek saçmalık olur artık.
son bölümünde yaseminin yine yine ve yine saçmaladığı dizidir. epeydir arıza çıkarmıyordu zaten bekliyorduk sonlara doğru bir atraksiyon. başlardaki mıymıntılıği, gereksiz tripleri geri döndü.
30 mayıs 2008 tarihinde yayınlanan bölümüyle yasemin'in süzme salak olduğunu hatta yetmedi dünyanın en bencil insanı olduğunu gösteren dizidir.

hatun tutturdu "aa sen beni sevmiyon e ben de adaya gidiyom" diye. tamam git güle güle ama sana haber geliyor diyorlar ki kardeşim gözaltına alınmış. sen de bir gidiyorsun karakola sonra da e göremezmişim diye hoop adaya geri dönüyorsun. yahu geçmişte bu herifler seni ve necdet'i de gözaltına almadılar mı? eşek sudan gelinceye kadar dövmediler mi? dövdüler. e sen o zaman biliyorsun gözaltında neler yaptıklarını. kaldı ki ihtilal olmuş daha da beter şeyler yapacakları aşikar. nasıl hala ben kocama küstüm adaya gittim tribine devam ediyorsun?

senaristleri ayrıca tebrik ediyorum son yılların en antipatik kadın karakterini yarattıkları için... aliye'nin kaynanası bile daha sevimliydi.
"oooohooo resmen belgesel oldu bu dayı, zaten ailelerin her üyesi muhakkak siyasi işlere bulaşıp dönem dönem gözaltına alınmaydı, hapsi boylamaydı diye sıkıntı çekip yine de yılmadan cebelleşiyor, yaşlanma da olmuyor, dış dünyadan ilişki kurmak da yok.. hah şimdi tamamen de belgesel oldu, tam oldu" denilmeleri üzerine senaristlerin "amanın, kendimize gelelim bu bir diziydi.. hatta isminde 'sevgili' diye bir kelime de var.. dur azıcık alengirli olay katalım" diyerekten aşk macerasımtrak şeyler kattığı dizi..

iyiliğini, kötülüğünü bırakmak lazım o yüzden, mecburen mecburen..
acımasız hayat!**
tahminen 3 bölüm sonra finali yapılacak dizidir.
uzun soluklu bir dizi olduğu için siyasi olaylar haricinde kişisel ilişkiler açısından yorulmuş olan dizi. olayları bir hayırlısı ile tamamlayalım derdindeler. tabi işte belgesel gibi o oldu bu oldu diye dan dan veremeyecekleri için aşktır meşktir işleri de devam etmek durumunda. ama artık maalesef bu türden sahnelerin hiç inandırıcılığı yok. oyuncular bile pek kasmıyor artık. birbirlerine söylediklerinde tutku yok artık. nerede o deniz'in defne'ye bakışları,gözlerinin ta içindeki alevler, nerede yaşar'ın ipeke' olan gösterişsiz, duru sevgisi. gerçi yaşar yine hissettiriyor da.
diyeceğim gazı kaçmış bu açıdan.

bir de bu dizinin hemen tüm karakterleri gençlik iksiri bulmuş gibi. teze teze dolanıyorlar. necdet aynı necdet, yasemin aynı maşallah, saçlar başlar, neredeyse torun torba sahip olacak yaşa geliyorlar. ahmet'in saçına bir iki ak kondurmuşlar, biraz da yavaşlamış sanki ama hala genç yine de. anne deseniz 70 lerine yaklaşması gerekiyor hesaplarımca ama keklik gibi sekiyor hala.

neyse, son bölüm bu akşam, yine de hakkını yemeyelim, güzel, çok güzel günlerimiz oldu kendisiyle, ağlattı, heyecanlandırdı vs ama en önemlisi belleksiz bir toplum olan bizlere "hatırlattı".
son bir iki bölümdür sıçıp sıvayan dizi son bölümünde tavan yapmıştır.
sen kimsinde idealleri uğruna gözünü kırpmadan ölüme giden devrimcilerin şerefine içki içiriyorsun? o insanlar senin rayting kaygıların için ölmediler. git hangi entel dantel bar da geçmişi yad edip egolarını tatmin edeceksen et, ama o sokak serserisi kılıklı 2 adamın eline bi şarap şişesi verip şunun bunun şerefine dedirtemezsin. şunu unutma sayın yapımcı/senarist hala o ölen devrimcilerin, hayatlarını hiçe sayarak yolundan yürüyenler var. hem tarihe, hem onlara karşı girdiğin bu yükün altından kalkabilecek misin bakalım? yoksa o şaraplar burnundan mı gelecek göreceğiz.
sadece 1960-80 arasını değil, en sonunda madımak'ı, susurluk'u, uğur mumcu'yu, hrant dink'i de hatırlatarak aferini haketmiş dizi.
öğretilmeyen, anlatılmayan yakın tarihimize ışık tutan, belki hiç araştırıp öğrenme gereği duymayacak insanlara bile, bundan çok değil 20-30 sene önce bu topraklarda yaşanan acıları, büyük yürekli gencecik, hep genç, hep onyesidinde kalacak insanları tanıtan, hatırlatan, bişeyler söylemeyi başararak biten dizi.
televizyon karşısında kurgusal yaşamlara değil gerçek acılara ağlattı. anlamak isteyene kutuplaşmanın, tahammülsüzlüğün, kendinden olmayana yaşama şansı vermemenin nelere mal olduğunu hatırlattı.
emeği geçenlerin eline sağlık.
--spoiler--
dün akşam finali izlemişiz...toplasan 5 kere izlememişimdir bu diziyi, dün de bu tesadüf günlerden biriydi.
ekranı üst köşesinde final yazıyordu ama yazmasa bile final oldugu anlaşılırdı, o kadar bıkmış haldeydi oyuncular. ne sevinmeleri gereken yerde bunu belli edebildiler ne üzülmeleri gereken yerde... böyle bi üşengeçlik, bitse de gitsek halleri.
orda bomba bir espri vardı ahmetle yasemin arasında geçen konuşmada, hani ağaç altında olan;
ahmet: yasemin sana bir sürprizim var!
Yasemin hiç meraklı olmayan bir tavırla sorar ne oldugunu.
ahmet: bir bebeğimiz olacak.

yani gerççekten çok hoş durmuş bu dialog, tabi yalnızca ahmetli kısım. kızım anne olcan, anladığım kadarıyla da epeydir istiyomuşun bunu bi sevin ya, tepki ver. o öyle geçiştirildi.

Işık için de aynı tavırlar, yaşarla konuşuyorlar, ya üff bi sus da gideyim tavırları var hatunda.
Işık ve yasemin sonralara doğru bir veda dialoğu içerisindeler, yasemin bi gaza gelmiş toplamış kendini, özlerim falan diyo ama bu sefer ışık da tık yok, zaten dizi boyunca öylece baktı, hayır işkencedendir diycem ama normal davrandığı anlar da az da olsa vardı.

velhasıl bitti de iyi oldu, sanırım en çok üzülende rüya karakteri oldu, bölüm boyunca ağladı durdu, e tabi o diziye gireli çok olmadı sanırım.
--spoiler--
Başından beri Yaşar - Işık aşkı için izlediğim dizi (tabi yakın tarih olayları ışığında)..

Bu entry de Yaşar - Işık üzerinden hatırla sevgili analizi olacaktır..

--spoiler--

Dizi baştan beri sol bir pencereden baktığı için olaylara, yaşar-ışık aşkını nasıl yarattılar, nasıl bir sağcıyı masum bir aşık olarak gösteriyorlardı, hayret ediyordum. Meğerse hislerimde yanılmamışım, o saf ve masumhane, birbirine yakışan çifti sudan bir bahane ile ayırdılar. Aşkına sadık bir hanfendi profili çizen Işık'ı da, maymun iştahlı ve bir aşk bitti yenisi gelsin kıvamına getirerek solcu harunun kırılan gururunu yeniden tamir etmek amacıyla haruna aşık ettiler. Aslında amaç belli, kırılan Harunun deil, sosyalizmin onuruyudu. Bir sosyalist bir başka sosylaiste aşıkken, nasıl bir faşistle sosyalist evlenebilirdi? Bu çarpık durumu düzeltmek, yine solcu senaristlerin marifetiyle son 5-10 bölümde düzeltildi ve ışık ile harun gayet yapmacık bir ilişki içerisine girdiler. O kadar yapmacık ve gayri-samimiydi ki bu ilişki, ışık göz altın alındığında harunda hiç teslim olayım havası olmadi. Yakalanmamalıyım korkusu içinde ışıkı kurban verdi harun. Hatta naif naif oturdu yemek yedi, tuvalete gitti, hiç ev içerisinde öfkelenmedi, kendini suçlu hissetmedi bile. Yaşar olsa böyle mi olurdu? Elbette hayır, çünkü yaşar ışıkı başka seviyordu. Ama senaristlere göre yaşarın suçu faşist (!) olmaktı. Solcu olsaydı, o da ışıkla mutlu mesut bir hayata yelken açabilirdi.

Son bölüme gelecek olursak, açıkçası ben bu solcu senaristlerden bir belden aşağı vurma beklerdim. Son bölümlerde Yaşara yazan çirkinimsi bir öğrenci vardı. Ben bunla yaşarı baş göz ederler, böylelikle seyiricinin gözünde yaşarı da küçük duruma düşürerek, harun-ışık ilişkinin meşruiyetini iyice pekiştirmelerini beklerdim. Allahtan bu kadar gözlerini solculuk bürümemiş.. Kendisine açıllan bu öğrenciye, kalbinde sadece Işıkın olacağını ve bunun ölene dek süreceğini söyleyen Yaşarın o konuşmasından sonra hemen kız arkadaşımı aradım. Beni o kadar etkilemişti ki bu konuşma, ona, "sakın beni ışık gibi bırakma" deme ihtiyacı hissettim. Yaşarı oynayan umut kurt zaten süper bir oyuncu bunu tartışmaya gerek dahi yok. Beni etkilemesi ve sevgilime telefon ettirmesi doğal.. (Hayatta da sevgilimi bir film yüzünden aramamışımdır, baştan belirteyim)

Bu entryi yazıyorum ama dizinin daha sonuna gelmedim. içimde hala minik de olsa, yaşar ile ışıkın yeniden bir araya gelme umudu var. Biliyorum imkansız bir ihtimal bu, ama yaşar ile ışık arasında doğan böylesine masum ve saf bir aşkı imkansız kılan senaristlere kızmak lazım aslında.

--spoiler--

Son olarak şunu eklemek isterim ki, bu sol kesimin, 70li yıllarda çektikleri zulümleri, soykırıma uğrayan yahudiler gibi her film, dizi ve kitap projesinde mağrur ve sonucu hep onların lehine biter bir şekilde anlatmalarından bıktım. Umudum ve dileğim, yakın zamanda tarafsız ve aydın (mümkünse liberal) bir sanatçı / yapımcı ekolünün yetişmesi ve bu tarz projeleri insanlara daha sıcak ve tarafsız yansıtması. Solcuların öncü projelerde tekelleşme yaratmasından bıktım. Burada esas suç solcu sanatçı grubu deil onlara alternatif oluşturamayanlarda ama yine de piyasada biraz kollandıklarını düşünüyorum.

Açıkçası hatırla sevgiliye, olaylara başından beri çok taraflı baktığı ve her daim solcuların propagandasını yaptığı için bir türlü ısınamadım. Dedim ya, ben bu diziyi ışık ve yaşar için izliyordum. Ve bu sebebi de ortadan son 10 bölümdür ortadan kaldırmışlardı.

Şimdi Hatırla Sevgiliden aklımda tek kalacak olan, gerçek aşkını kalbine gömüp giden ve düğün şarkıcısı olarak hayatına devam edecek olan umut kurt yani yaşar olacak...
her ne söylenirse söylensin, eksiklikler ve yanlışlar göz önünde olsada bugüne kadar kimsenin yapamadığı bir işi yaptılar, hatta başardılar. ekip tebrik edilmeli. ve nilgün öneş'i eleştiren sağcılardan "dönem dizisi" yapması beklenmekte. siz bir yapında, becerinde; taraflı anlattığınız kalsın.
bu dizi ihtilal dönemlerini tarafsız anlattığını iddia ediyordu ama ciddi sıkıntılarım var bu konuda. belki başta tarafsız gibi görünse de özellikle deniz gezmiş dönemini anlattıklarında bariz taraflı bir anlatım vardı, özellikle mahir çayan'ın yaptığı işlerde. diğer yandan güya dengelemek amaçlı yaşar karekterini koymuşlar sağcılardan da ılımlı var diye pek de inandırıcı bir yanı olmadı açıkçası. hatta bir ara yaşar'ı da ailede ispiyoncu olarak gösterdiler.
ha bir de madem ışıkla harun birlikte olacaktı neden yaşarın aşkını o kadar uzattılar anlamadım.
adam gibi bi oturup izleyemedim ben bu diziyi. ya televizyon bozulur, ya youtube yasaklanır, en sonunda da soğudum zaten ama deniz kısmı hoştu baya. bu arada asıl haber, sevenlerine müjde, dvd'si çıkartılacak dizinin. artık gidip alır mısınız, benim gibi internette anarşikliğin dip sularında dolanıp bedavaya indirip izler misiniz orasını bilmem. hayırlısı olsun cümleten.
bilmemne yaz bilmemneye gönder, deniz'in veda mektubu cebine gelsin şeklinde iğrenç bir ibareden sonra, türkiye'nin yakın tarihine damga vurmuş devrimcileri bile reytingine ve para hırsına alet etmiş atv'den beklenebilecek kadar da taraflı tutum sergileyen(solcu-iyi, sağcı-kötü) ve izlenmemesi gereken dizi... "aaaa ama ne bak gerçekten olmuş olayları anlatıyo ya" diyenler için ise yakın tarihi öğrenebilmek için piyasada bol miktarda kitap, belgesel ve ansiklopedi mevcut. emin olun, bunlar özel bir kanalda oynayan bir tv dizisinden çok daha sağlam kaynaklar... dizinin başrol oyuncularından, yasemin rolünü oynayan beren saat'in oyunculuğu ciddi anlamda yerlerde sürünmekte ve bu yönetmen, yapımcı hiç mi müdahele etmez bu kıza kaç sezondur... her sahnede uykudan kalkmış gibi göz kapaklarını ağır ağır oynatan ve slow motion yüz hareketlerine sahip bu kızı izlerken bana gına geldi... bir de dizi 27 mayıs 1960 öncesinden başladı, 12 eylül 1980 darbesine kadar geldi, yani en azından 20 yıllık bir süre geçiyor aradan ve oyuncularda milim yaşlanma belirtisi yok... saç şekli değişince olmuyor bu işler efendiler, madem bu kadar iddialı bir işe giriştiniz oyunculara makyaj falan yapaydınız da azcık inandırıcı olsaydı... yasemin'in über devrimci(!) kızı rüya kendisinden daha büyük duruyor öyle diyim...

deniz gezmiş'in idamını bile büyük bir para kaldırma şansı olarak gören bu kanalın herhangi bir şeyi izlenmemelidir kanımca. ama elimiz mahkum işte 4. sınıf maç anlatımıyla bir de euro 2008 izliycez burada.
normal bölümlerinden daha sade bir bölümle finalini yapan, güzel dizilerden biri.*
yeni sezonda kaç yılından başlayacağı ve dizi biterken 70 yaşlarında olması gereken karakterlerin (yaşlarını belli edemeseler bile) hâlâ yaşamaya devam edip etmeyeceği merak konusu olan dizi.

edit: sezon finali sanıp yeni sezon için hayaller bile kurulmuş dizidir. ancak öğrenilmiştir ki, aslında tamamen bitmiş olan dizidir.
oyle bir bosluk oldu ki icimde, sanki ben cok sevdigim birini cok cok uzaklara yollamisim gibi. ben sadece tesekkur etmek istiyorum.