bugün

Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.

Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan...

Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar...

Nazım Hikmet RAN.
nasıl oluyorum sen dokununca yüzüme
sormalısın bunu, cevabım hoşuna gider

nasıl ki gecenin içinden doğar gün
yahut,yaz sıcağına mola verdiren geçici yel

tramvay doluluğunda neşem
istiklale el sallıyor yüreğim akşamüstü

nasıl oluyorum sen unutunca beni
sorma bunu sakın, cevabım zoruna gider

18 inde kaybedilen bir hayat gibi
yahut festivallerin terk ettiği çorak kasaba tenhalığı

işte duydun bir bir ,okudun ağzımı
şimdi düşünmeden dokun ya da unut adımı
Mesele,
Aşk ta değil,
Mesele,
Birbirini anlamakta,
Gerçek mesele,
Vuslat ta değil,
Asıl mesele,
Birlikte gülüp,
Birlikte aglamakta....!!!
yağdı yağmur, çaktı şimşek, sen de mi şair oldun be aslan biraderim. işte o kadar.
beni ara
beni bul
elbette sarıl bana.
...iç ses! Bu bahsi kapa...
Bu Şehir

Islak sokaklar mevsimindeyiz artık
Bu kalabalık şehre hüzün yağar
Bu zamanlar yalnızlık yağar caddelerine
Darma dağın saçlar
Islanmış yüzler hep yere bakar
Kahveleri bile dert yüklenir
Çayları bile daha demli
Unutulan sevgililer hatırlanır
Veya sevgililer unutulmaya çalışılır
Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir
Bu şehrin her adımı yalnızlığa atılır
Yinede hızlı atılır adımlar
Koşulur bu sokaklarda
Herkes kendi türküsünü söyler
Yüzünü buruşturarak
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır

Dün gece bir aşkı gömdüm derine
Dün gece sensiz öldüm
Gözlerimi kapattım uyumadan
Düşümde seni gördüm
Dün gece bir aşkı gömdüm derine
Dün gece sensiz öldüm
Gözlerimi kapattım uyumadan
Düşümde seni gördüm

Sensiz olan bu şehir istemem aşksız olsun
Sensiz olan bu aşk istemem bensiz olsun

Abdullah ÖZDOĞAN.
beni ara
beni bul
elbette sarıl bana

edip cansever.
sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
saçlarını, gözlerini, ellerini
neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
termometrede yükselen çizgi
kimbilir nerelerde soğuyorsun

senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin
beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

ne gelirse onlardan gelir bana
çalışma gücü yaşama direnci
mutluluk gibi kazanılması zor
mutluluk gibi yitirilmesi kolay

bir açarsın ki mutluyum
bir kaparsın ki her şey elimden gitmiş

rıfat ılgaz
Bazı adamlar, incitmeden sevemezdi..
Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarında.
Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur,
Parmak uçlarından öperdi..

Cemal Süreya
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Viranşairi

Seni anlatmak isterdim;
Gecenin kör karanlığında kılıfından sıyrılmış kılığa giren Nev York'un varoşlarında büyüyen çocuğuma.
Anlatırken dilim sürçtü"sürtük" ürkek bir kelimeden korkak haliyle çekinmek isterken. (çekimser kaldım)
Git,derken"Haydarpaşa Garı'nda sallanan el aslında
Gel,demekten yana tutum almıştı,(neden-sen)
Rok kafede türküden bahsedilen arabesk tadında aşk.
Karıştırdım galiba afedersin mevzu bahis aslında sen değildin,beni biraz mazur gör.

Seni anlatmak isterdim; Madımak Oteli'nin biblosunda bir türlü uçmayı beceremeyen kelebeğe.
Meğerse,gebe akşamları doğuruyormuş ileningrad;gün hala burada -30 derece.
Serçe telaşlı özgürlüğün dikenli tellerine konan güvercin,vurulup ellerime düştü.(bu bir sır)
Ve Munzur halinle,
şaire sorsan,kaç doğru bir yanlış eder?
Hemen,"SEN" der.

Seni anlatmak;
Örümcek ağlarından örülü hayat bu değilse eğer,
Ağır ağır gömsem tarihe,çisil yalnızlığmı
Mamafiğ bu mümkün değil.
Yaşam küllerinden yeniden doğar,
Bakarsın,varendandan uzağa,
ellerimde bir tutam ebemkuşağı(hayal bu ya.)
Hiç olmadığım kadar mutluyum şimdi...

Viranşairi
Yol uzun, uzak.
Kalbimizden başka pusula da yok
gövdemizin cebinde...

Sezai Karakoç
Ab Barik çocuklarıyla türküler söyledim ellerim cebimde,misketlerim nerede?
Ve bir türlü uçmayı beceremiyor işte uçurtmam Potoçari'de rüzgarımı kim çaldı?
Garip mısralarımın tam orta yerine nereden çıkıp geldin ölüm?
(Kurşun kalemimi isterim, kurşun kalemimi isterim.)
Vanuatu'ya giden bir bulutla herore dilinde sırtını dünyaya dönen bir çocuk resmi çizdim.
mutlu musun çocuk ruhum?
(ellerim ceplerimde değil...)
(bana masal anlatma artık anne ne olur.)

Viranşairi
çokluk senindir

özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

suya giden adam meselâ omuzunu eğri tutsa
güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir

kararan dünya, yeni bir güle bir ateş parçasıdır
bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir

bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir

çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir

senindir ey sonsuz veren ne varsa hayat gibi
tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir

ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir.

turgut uyar
Üvercinka, cemal süreya.
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi.
müdür dambıldor öldi mu
ıssız hagvırts kaldi mu
voldi öcin aldi mu
şimdi harmoni kıvırtır.
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak.
Tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan
Ya da çok iyi bir şiir yazsan
Bir saatin aralıksız işleyişi
Bir çocuğun bir sokak kedisini sevişi
Bilmem ki sanki güzel bir akşam gibi
Onun için her akşamı iyi yaşamalıyım
Yani kıskanılan onu
Demek istediğim hepsi.
Neler söylemek istedim sen giderken.
Sessiz çığlıklarım boğazımda düğümlendi,
Adım atmak istedim , koştuğumu sandım hatta.
Cümleler kurdum, anlattım sana derdimi.
Hatta yalvardım , haykırdım sandım …
Oysa sen giderken ben ardından sadece, bakakaldım.
Öylece… donakaldım.inanamadım …
Kirpiğimden süzülen damla…
Ve Ayrılığın adı ,HOŞCAKAL.
Sen gittikden sonra hoş kalırım mı sandın.
Alırmıyım bir bardak demli çayın tadını ..
Perdeyi açınca içeri giren güneş, ısıtırmı sandın.
Görürmüyüm sandın açan çiceği…
Bakarmıyım sandın batan güneşe…
Dilek tutarmıyım kayan yıldıza…
Koklarmıyım sandın yağmurun kokusunu,
Severmiyim sence baharları?
Ayrılığın adı ,hoşcakal…
Ben senden sonra yaşarmıyım sandın …
Peki o zaman sende HOŞCAKAL…

-can yücel-
Gecenin sessizliğine,
Karışır yalnızlığım.
Nefes alamaz oldum,
içinde, boğuldum,
Gözyaşlarımın.

Bir esir misali,
Zincire vurulmuş bedenim,
Yaşama karşı her gün, Azalıyor nedenim,

Hayatın tüm yokuşlarını,
Çıkmış gibi yorgunum,
Derinlerde vurgun yiyen,
Bir denizci kadar vurgunum....
Yine sensiz ve yaşamak için sebepsiz bir gün.
aynı çocuk parkına mı gömdüler bizi,
gelecekle saklambaç oynarken?!
sen gökyüzünü giyinip omuzlarına,
gözlerinle ıslattın yeryüzünü.
bense binip rüzgarın avuçlarına,
terketmek istedim tanıdık yalanları.
"yalanlar
olmadan
daha
yaşanılır
olamazdı
dünya" dedim.
üşendim, vazgeçtim!

ve üstüme,
sol göğsü dekolteli bi yalan giydim,
soyundum gözyaşlarından.

ve koyu kırmızı,
ve daha parlak,
yeni
yalanlarla
süsledim
dudaklarımı,
ben sızım dedim sen kızılgın...
Aya öfkelenmişim ben,
işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
çırılçıplak bir yoksul olmuşum.

Güzeller sultanı gel demiş,
evine çağırmış beni.
Ben bir yolunu bulmuşum,
yola baş kaldırmışım.

Sevgilim baş çeker, naz ederse,
gamlara atar, kararsız korsa beni,
bir kez olsun ah demem, inad için.
Ah'a da kızmışım ben.

Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o.
Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni.
Oysa altın falan istemiş değilim ondan,
şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.

Ben bir demirim,
mıknatıstan kaçıyorum.
Bir saman çöpüyüm ben,
mıknatıslara yan çizmişim.

Ben öyle bir zerreyim ki,
bütün âleme isyan etmişim.
Havaya, toprağa isyan etmişim,
Ateşe, suya isyan etmişim.
Altı yöne isyan etmişim.
Beş duyuya isyan etmişim.

Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki,
altı yön de neymiş,
beş duyu da ne.
Benim için hiç bir şey umurumda değil.

Mevlana Celaleddin Rumi