bugün

huzur içinde büyümek istediği yurdun da, evin de hiç bilmediği askerler tarafından babasının öldürülmesini görüp tonluk savaş araçlarına umut ve inancı bağladığı taşları atmaktır...

(bkz: filistinli bir cocugum ben)

israilli çocuk : babam bana dedi ki; siz araplar şeytansınız, teröristsiniz, hayvansınız!!
filistinli çocuk : babam bana hiç bir şey demedi. sizinkiler öldürmüş!!!

http://img184.imageshack....yalatankarikatr2ocfk4.jpg

(bkz: intifada)
çocuk olamamaktır.çocuk olmadan büyüklerin dünyasında ezilmektir.elindeki taşla büyümektir...
yılda milyar dolar gibi rakamları köpek mamasına harcayan avrupa ve abd nin çok da umrunda olmayan olaydır, ölümle kol kola yaşamaktır, taşlarla tanklara saldırmaya çalışmaktır, her acıya rağmen şerefli yaşamaktır.
ne yazık ki örnekleri çoğaltılabilen durum.**.*
zamanında osmanlı'dan ayrılmak için can atan dedelerinin günahını çekmektir. hala o bayrak altında yaşamaktadırlar ve uslanmamaktadırlar. her uzatılan şekeri yiyen dedeleri yüzünden, doğmadan ölüme mahkum olmaları da bundandır.
okula giderken bacağından vurulmaktır.

(bkz: filistin de genç olmak)*
doğuştan talihsiz olan çocuktur. yaşıtları kinder sürpristen çıkan parçalarla araba yaparken onlar tankın paletleriyle tanışıyorlar, yaşıtları besin değeri yüksek yiyeceklerle gelişimini müthiş bir aile desteğiylede tamamlarken onlar öksüz,yetim bir avuç ekmeğe muhtaç bir çocukluk geçiyorlar.hakmı bu diyeceksiniz adaletmi diyeceksiniz? yine ahlar vahlar içinde cevaplayacaksınızdır umarım ama elimizden bir şey gelmedikçe onlar atalarının hatalarının ceremesini daha çok çekecekler.
yoksunluklar ve yoksulluklarla geçen, kana ve acıya aşina çocukluk demek. belki de hiç çocuk olamadan, bebeklikten yetişkinliğe atlayıvermek demek.
ateş hattında var oluş mücadelesi vermektir. top peşinde koşmak, mahalle macı yapmak yerine ''taş'' seçmektir. seçilen taşlarla tankların karşısına geçip onur mücadelesi verdiğini sanmaktır. doğuştan şanssız olmak, silah yemi olarak ateş hattına sürülmektir.
güne silah sesleriyle başlayan, kahvaltıda gözyaşı ile yoğrulmuş ekmek yiyen, eline kitap yerine silah almak zorunda olan, sapanla kuş vurmak yerine tank avlayan, ailesinden en az birini şehit vermiş, ölse de yolundan dönmeyecek olan çocuktur. aslında çocuk değildir, hepimizden büyüktür.

lütfen izleyin, beş dakikalığına da olsa hiç yılmayan o ruha tanıklık edin;

http://www.youtube.com/watch?v=mS1a3EO9SGI

"benim adım filistin
adı tüm meydanlarda yazılan filistin
adı beni saran ve kuşatan filistin
ruhumun en derinliklerine işleyen filistin
topraklarının beni tanıdığı,
benim de onu tanıdığım filistin.
"onu değil, beni parçalayın." dediğim vatanım,
geçmişten beni her an çağıran selahaddin,
beni binlerce esiri ve mahkumuyla
her zaman yardıma çağıran mescid-i aksa
ey aksa! ümmetin ilk kabesi,
siyonistleri kahreden edanla paramparça et!
siyonistlerin ruhunu söndüren akşam
gökyüzünü filistin bayrağıyla donat!
filistinim...filistinim...filistinim..."

ve

http://www.youtube.com/wa...p;mode=related&search=

"baba! diyorlar ki sen suçlusun,
baba! sen suçlu değilsin.
baba! seni neden benden esirgediler?
seni tutukladılar,
beni bir kez öpmeden,
annemin gözyaşlarını silmeden.
anne! her sabah yanaklarında gözyaşı görüyorum,
filistin her şeye layık değil mi?
her gün güneşe sesleniyorum,
anne! babamı bir kez daha görebilecek miyim?
yoksa, yoksa kıyamete kadar bir daha göremeyecek miyim?
yoksa annemin gözyaşları kıyamete kadar akacak mı?
baba! baba! nerdesin?
ey ezilmiş çocukluğum...
ey ezilmiş çocukuluğum,
ben filsitin in çiçeğiyim,
babamı hiç öpmedim, güneş doğduğundan beri,
bayramlar bayramı, senlikler şenlikleri kovalıyor.
şehit üstüne şehit düşüyor.
babam demir parmaklar arkasında,
kölelerin tutulduğu duvarların ötesinde.
o gün ne zaman?
parmaklıkların parçalanacağı gün ne zaman?
her sabah çocuklarını öpen babalar!!!
her sabah çocuklarını öpen babalar!!!
çok şey mi istiyorum?
çok şey mi istiyorum?
utanın...
utanın...
utanın...
ve babam demir parmaklıklar arkasında....
babamı istiyorum...
babamı istiyorum...
babamı istiyorum...
babamı istiyorum..."
israilli çocukların imzalı füzelerine sahip olmak.
üzülerek verilen bakınız (bkz: filistinde çocukken ölmek)
filistinde çocuk doğulmaz zira insanlar çocuk,genç,yaşlı,erkek,kadın gibi sıfatlar yerine ölü veya diri gibi sıfatlar alır.filistinde çocuk olmak nefes almanın ve gülmenin kıymetini bilmektir.orada hüzün ve talihsizlik genetiktir.
şüphesiz ki a.b.d.'de başkan olmaktan çok daha onurlu, çok daha zor bir eylemdir. aslında hiç birine çocuk dememek gerekir, hepsi aslan yürektir. hepsi hepimizden büyük insanlardır. hepsi candır.
Sapanına koyduğu taşları belki de hiç gerçekleşmeyecek bir özgürlük inancı için, dünyanın kana susamış, kurulduğu günden beri her daim kan akıtmış ve son güne kadar da kan akıtmaya devam edecek aşağılık ülkenin, hayvanlık ötesindeki bilince sahip kahrolası askerlerine fırlatmasıdır...
kursunları misket, misketleri kurşun yapmaktır.
hayatı ne büyük ne çocuk olamadan elden kaçırmaktır.
teni gençlik şarkıları söylerken, gözlerinde bir ihtiyarın aglamasıdır.
bi tane şiir var sacit onan'ın okuduğu "seni de vururlar bir gün ey acı" diye başlıyor.
hazırlanan klip de hoş.izlemek isteyenler için link:

--spoiler--
http://www.youtube.com/wa...p;mode=related&search=
--spoiler--

bence filistinde çocuk olmak tanımını yapamayacağımız çocuğun halidir.yaşamadık ki yazacağız, yapacağız o çocuğun tanımını...
hepimizin televizyondan izlediği, tanklara, israil askerlerine sapanlarla taş atan çocuklar... çocukluklarını yaşayamayan, akrabaları gözlerinin önünde ölen çocuklar. bunlar müttefikimiz israil'in yaptıkları. peki bizim hükümetimiz seyirci kalmaktan başka ne yapıyor? daha da kötüsü israil ile yapılan askeri anlaşmalar... ama kaçımız protesto mitinglerine katılıp da filistin halkı yalnız değildir diye haykırdı, doğru olan bu değilse nedir peki? rahat koltuklarımızdan bu çocukları izlemek, israile sövmek değil mi en kolayı...

'Her şeyden önemlisi, dünyanın neresinde olursa olsun, her kime yapılırsa yapılsın, herhangi bir haksızlığı her zaman içinizde hissedebilmelisiniz.' ernesto che guevara
daha yürümeyi öğrenmeden ölmeyi öğrenmektir. mermiler düşerken, babanın gölgesine sığınmaktır; oyuncaklarla yaşamak yerine, namlu ağzında yaşamaktır. büyüklerin kanlı oyunlarının bedelini ödemektir, ağlamaktır kırmızıya boyanmış babanın başında. "Nereye gitti" sorusuna cevap alamamaktır. Zor iştir filistin'de çocuk olmak, çok zor...
Saklambaç denilen oyunu felsefe yapmış çocuk olmaktır. Sürekli saklanır kendisini öldürmek için arayan gözlerden. Sürekli kaçar kendisine doğrultulan silahlardan.

Çok hızlı koşmayı öğrenemk zorundadır. Ebe olmamak değildir derdi belki ama, yakalanmaması gerekmektedir. "Akşam ebesi, kilit" diyerek kaçamaz evine, çünkü su uyur düşman uyumaz. Kilit falan dinlemez ebeler. Her an size dokunup sizi ebe yapabilirler.

Top oynamayı bilmez Filistin' de çocuklar, çünkü top deyince havan toplarını bilmiştirler.

Seksek oynamak demek kopmuş bir bacakla yürümeye çalışmaktır. Kör ebeyse gözüne sıçramış bir saçmayla kör olup yürümeye çalışmaktır.

Uçurmak istediği bir uçurtmanın askerler tarafından vurulmasıdır.

Filistin' de çocuk olmak, hayatın bir oyun, oyunlarınsa gerçek olmasıdır. Bir çocuğun sadece bilgisayar oyunlarında görmekten öteye gitmemesi gereken savaş denilen iğrençliğin, hayatın ta kendisi olmasıdır.
bir uçurtmanın peşinden koşan nice çocukların oldugu neşeli zamanlar vardı çok eskiden. muhtemelen bakarak uçurtmanın renkli kuyruguna hayal kuracaklardı ve gün gelecek bize hediye gelen burun büktügümüz bilmem ne marka ayakkabılara onlar beş takla atacaklardı eminim.

lükse eksik kalan bu çocuklar acı öykünün kahramanları olamayacak kadar savunmasız kalmayacak, oyuncakların içine bomba koyacak bir zihniyetin havaya savrulan parçaları olmayacaktı.

ellerini kaldırıp gökyüzüne dogru söylenecekti barış şarkılarını neşe içinde belki de! oynarken kırmızı başlıklı kız masalını, kurtlara yer verilmiyecekti kendi sahnelerinde.

kendi akranlarına mektuplar yazacaklardı sessizce! ama asla izin verilmeyecekti bombaların üstüne "NiCE YILLARA ÇOCUKLAR" denmesine.

bittigi için kopmuş parmakların kuvveti, asılı kalmışken hayata dair umutlar tek temennim yazılanların bu olması gerektigi;

"zamansız umutlarımızı aldıgın o günlerde, içine kırgınlıgımızı sundugumuz mektuplar karaladık sana en has şaşkınlıgımızı da içine koyarak. sevgimizi de katıp yazdıgımız müsvettelerimizi buruşturup savuracagız kanlı aynana!

ve dev aynanın tuzla buz olacagı o gün;

kağıdın ağırlıgından değil yazdıklarımızın ağırlıgından bogulacaksın kendi kanında"
kim ne derse desin belkide bizlerden çok daha şanslı ve olgun olmaktır. çünkü oralarda çocuk olmak ; aldığı her nefesin kıymetini bilerek onu içine çekmek , gece yatağına yattığında sahip olamadıklarını değil olduklarını düşünmek ve mutlu olmak , anne babanın hala bir arada olmasından mutluluk duymak ,önüne konan yemeğe burun kıvırmamak kısaca hayata tutunmaktır.
(bkz: filistin de çocuk ölmek)
daha iyi anlamak için lütfen " http://www.filistinemektup.com " adresi ziyaret edilebilir, videolar izlenebilir.

izleyiniz; http://www.youtube.com/watch?v=7z9hy_qSnq8
oynadığınız her oyunda canınızın risk altında olmasıdır.