bugün

"aradığınız numara kullanılmamaktadır."
Suyun kaldırma kuvvetine dayanarak içiyorum, içimdeki cenazeni kaldırmak için. Beynim sinir krizleri geçiriyor, büyük yas var kalbimde. Evlat acısı gibiydi, hunharca gidişin. Oysa ben sana analık bile ettim, çok büyüttüm gözümde !
'arama beni açmıcam telefonu.
sokakta görürsen selam falan verme sakın ha, görmezden gelicem. kalırsın öyle ortada.

ama bir şey dicem sana, üzme kendini tamam mı, ağlama da bir daha. kıyamıyorum biliyorsun, he görmicem belki ama hissederim ben.

tamam mı? hadi hoşçakal şimdi.''
"soda iç geçer."
hangi sodayı içmem gerektiğini de söylemedi zaten...*
"Hayatımı yaşatmadınız be, bi pazarım var onuda sizinlemi geçireceğim!" derse babanız evlat acısını mumla ararsınız.
evladı olmayanların saçmaladığı şeylerdir.
seni arkadaşım olarak görüyorum.
brownie'ni yedim ben...
"bence çirkin erkek diye birşey yoktur" diyen bir arkadaşa profilden fotoğraf atılır.
Daha sonra gelen cevap tam olarak böyledir,
"o yüz ne lan öyle tövbe estafur tövbe bismillah euzubillah düzelmezsin sen kardeş."
o kadar da iyi insanım ama keşke içimin güzelliği dışıma da yansısaydı.
zaten anlaşamıyoruz kemkümkemküm... Böylelerin zihniyetine sokayım ben.
(bkz: çok cahilsin keşke ölsen)
bir süre ara verelim. bir kaç gün görüşmeyelim kendimizi dinleyelim... lan yavşak benimleyken halledemediğini bensiz nasıl halledeceksin. bir de öyle bir normal karşılanıyor ki bu durum anlaşılır gibi değil.
(bkz: bir daha beni arama) *
kimin gerçeği olursan ol artık benim hayalim bile değilsin. ben sevmişsem sen bahanesin.
artık seninle biz düşman bile değiliz. -nazım hikmet'ten-