bugün

tripleri sebebiyle kafasını ezmek isteyebilecğeiniz, insan sağlığını bozup psikolojisiyle oynayabilen, hastanelik olup ölümlerden dönmenize sebep olan, koridorda suratını gördüğünüzde şeytan boynuzlarınızın çıkıp onun boğazına saplanmak üzere hazırlandığı enteresan yaratık.
başta her şey çok güzel başlar "ne güzel beraber eve çıkıyoruz, yuppi heyoo vs" şeklindeki mutluluk belirtileri akabinde "lanet olsun beraber eve çıktık, s.keyim, sokayım" sözlerine dönüşür. uzak durulasıdır, boğulasıdır ve öldürülesidir.
eve gelirken aldığı 5 li gofret setinin içinden 4 tanesini mideye indiren 1 tanesini size bırakan, her kapı çaldığında daha bakmadan "kim geldi" diyen, koltukta uyuya kalan, ışık açık olmadan uyuyamayan, sürekli üşüme halinde olan, 2 kişi olsakda sayesinde daha iki kişi kalamadığımız, "abi yemekleri sen yap çok güzel olmuş"* deyip gazı veren, her bahsedilen kız arkadaş için "abi olur bu iş" diyen ama fos çıkan insandır.allah kolaylık versindir...
ailen ayrı yaşayanların sürekli ihtiyaç duyduğu arkadaştır. * *
dost kazığını iyi yedirenler, dost olduğukları kadar lost olan insan, yani kayıp modeli kişiler, arkadan konuşmayı sevdikleri gibi kalleş ve de anında satıcı kişiliktirler, ama şu bir gerçek pırlanta gibilerine de zor bulunmakdadır.
siz kusarken, hiç tiksinmeden, alnınızdan eliyle tutup yere kapanmanıza engel olandır. kardeştir bir yerde.
çok samimi bir arkadaşınızın, bu tanıma girmesiyle, nasıl bir canavara dönüştüğünü hayret ve hüsranla izlerseniz... yakın arkadaşlarınızla aynı çatı altında yaşamanız, arkadaşlığınızın yitip gitme tehlikesi açısından önerilmez.
Bunca yılın hatrı var demeyip seni arkadan vurabilecek insandır. Kendisi pek sever ve sayılır yine de arkanın kollanması şiddetle tavsiye olunur.
(bkz: Dost Kazığı)
ömrünüzün ilk hayat arkadaşıdır aslında. Herşey çok güzel başlamıştır. Üniversiteye gitmekle başlayan gençlik hayalleri başka bir şehirde ayrı bir eve çıkmakla renkelenecektir. Birsürü hayaller vardır o eve dair, ev arkadaşı olarak çıktığınız yolda üçüncü bir kişi olmayacaktır. Bunalımın dibine vurursunuz birlikte, kahkahaların en keyifli hallerini yaşarsınız, içersiniz, sarhoş olursunuz, ağlarsınız, birbirinizin yanında olursunuz her daim.sonra zaman geçer ve geç de olsa anlamışsınızdır, siz sadece ev arkadaşıymışsınız, ötesi yokmuş işte. üçüncü bir kişi olmayacağına dair verilen sözler de son bulur o günlerde, biri gelir ve sizin hep hayatınızdaymış gibi davranarak can sıkar, zaten kaçmaya yatkın olan huzurunuz hepten kaçar, paylaşılan zamanlar azalmıştır. asılan suratlar artmıştır. gülümsemeler yoktur artık, sıkılmış ifadeler hat safhadadır. Derken yollar ayrılır ve kaçar gibi uzaklaşır o evden o evin ilk müridi. ne bir hoşçakal, ne de sıcak bir öpücük. yaşanan zamanların hatırına gözgöze gelmekten bile kaçınılır. velhasıl-ı kelam ilk hayat arkadaşınızla yollarınız ayrılmıştır. geç anlanacaktır; hayat arkadaşlığı ev arkadaşlığı demektir ve her daim destek olmayı gerektirir.
tatil sonrası eve döndüğünüzde sizi şişme bebekle karşılayıp "blowjob seviyodun sen ağzı bırakalım dedik" diye gülebilecek lavuktur, lavuklardır.

üniversiteyi sevmek için tek sebeptirler.
oyleleri vardır ki, onu ev arkadaşı diye tanımlamak yetersiz kalır, başka anlamlar yüklemek istersin. bir süre sonra bir bakarsın o anlamı kendisi coktan kazanmış bile. ondan başkasıyla olmak zorunda kaldığında beklersin yine anlamını kendisi kazansın diye. aslında tanıdıktır, bildiktir. her başlangıcın verdiği heyecan gibi her şeyin mükemmelliğine inanırsın. adapte olma zorunlulugunun gereğidir belki de, bilemezsin. kendine geldiğinde bir bakmışsın bir şeyler eksik. zamanla yabancılaşmayı sakinlikle izlersin, geçicidir dersin, birlikte geçirilen yılların gücüne inanırsın. bir süre sonra da kaybetmemek adına korumaya çalıştığın her şeyden aslında çoktan vazgeçildiğini görürsün. kontrolünün dışında gelişen her şey canını sıkmaya başladığında kendini kayırmak zorunda kalırsın. bu sefer de kalanları korumaktır derdin. yılgınlıkla çabalarsın. boşa zaman kaybıdır aslında, kırıldıkça anlarsın...

not: gerçekten yılgınlıkla yazdım, nasıl bağlayacağımı bilemedim. soyutta kayboldum. *
sana hem anne, hem baba, hem kardeş olan elin herifi ya da elin kızıdır.
birgun gelir sevgilin henuz evli olmamaniza ragmen ev arkadasin oluverir. iste o zaman ona ne kadar tahamul edebildigini, onu ne derecede sevdigini ve en onemlisi onu ne kadar tanidigini tartarsin ki, bu ilerde gerceklesmesi muhtemel bir evlilik karari icin mukellef bir on sevisme olucaktir.

sevgili ile ayni evde baska kalacak yerin olmadan yasamakla, arada bir sevgilinin evine gidip bir bilemedin iki gece konaklamak arasinda ben soyliyeyim daglar sen soyle baglar kadar farklar vardir. e eninde sonun da misafirsindir ya da senin misafirindir. o yuzdendir ki ayni cati altinda yasama normlari kafada sorgulanmaz. hatalar goze batmaz..

israrla abaniyorum ki; sevgilinin iyi bir ev arkadasi olmasi ilerde iyi bir evliligin gerceklesmesine delalettir. e arkadasim, hayat dizilerdeki gibi toz pembe degil ki. insanlar birbirine her saniye asik gozlerle bakamiyor, her saniye canim cicim olmuyor/olamiyor. sampuan bitiyor alis veris niye aksadi diye birbirinin suratina bakiyorsun. ev kokuyor cop niye atilmadi diye gozgoze geliyorsun ve o sirada kimse ona hala asik oldugunu malesef hatirlayamiyor.
Bir yerlere bir seyler karalamadan ve siz farkinda olmadan bir nevi gunlugunuz oluverir ev arkadasi...Yillar sonra kendisini ani deposu olarak kullanir ve omur torpusu dediginiz bu insanin artik kardes yarisi oldugunu farkedersiniz.
Buzdolabı kapağını açıp önüne sandalye koymak suratiyle kendince kurduğu buzhane konseptli sofradan içi boş tabakları ve pis çatalını da bırakıp kapağı kapatma suretiyle kalkan, bulaşık sırasında yıkamadığı tencereleri ve tabakları atmak zorunda kalmamıza rağmen kızamadığım,abi bu borcam bordan yapılıyo ocakta bişi olmaz diyip patlattığımız ve son yemeğimizi çöpe attığımız halde kızamadığım, gecenin 3ünde kalkıp odasındaki soba sönmesin diye kömür atmasına rağmen yine kızamadığım,elektrik su parasını ödemeyip ikisininde kapanmasına neden olup 1 gün bu halde geçirmemize rağmen abi nolcak bi günde böyle yaşayın ben gördüm amerikada amişlerde böyle yaşıyolar diyip işin içinden sıyrılmaya çalışmasına rağmen yine kızamadığım sevdiğim insan evladı.
nöbetçi aile.
okulu bitip giderken evin içine sıçan, halıları bile ters çevirip üstüne basılan kısmı yere gelecek şekilde seren, mutfağı mutfak olmaktan çıkaran ve birikmiş borçlarını ödemesini istediğinizde borçlarını yere ters çevrilip serilmiş ve tersinin bile üstüne basılmış halılara ve bıraktığı kırık çekyata saymanızı isteyen mahluktur.. öncesinde de türlü menfaatçi ve satıcı yaklaşımlarını gördüğünüz ama bir tartışmanız olmadığı için yaptığı şerefsizliğe anlam vermekte zorlandığınız, hayatınızda kullan-at olmaktan daha öteye gitmemesi gereken varlıktır. iyilerinin olduğu da görülmüştür, size de iyisinin denk gelmesi çok büyük şans gerektiren kişidir.

(bkz: evde ayı beslemek)
yemek yapmayı bilmediğim halde eve yemekli misafir çağırıp bütün yemekleri ona yaptırdığım kişidir.
ev arkadaşı demek çayı kaç şekerle içtiğini bilmek kadar basit; sen ağlarken neden diye sormaya gerek kalmayacak kadar mistik; bakışlarla gülebilecek bakışlarla ağlayabilecek kadar karmaşıktır.

ev arkadaşı 7 yıllık geçmiş demektir. sadece 2 yıldır aynı evi paylaşıyor olmak bu 7 yıllık sürecin sadece bir kısmı demektir. siz birbirinizin içindeki evi paylaşıyorsunuz demektir.
ev arkadaşı demek kendi yarattığın kendi seçebildiğin ailen demektir. sevilir, öyle sevilir yani.
ağlarken hıçkırıklarını yastığa gömmek zorunda olmamak, gülerken yerlere yatmanın yadırganmamasıdır.
ev arkadaşı demek aynı yemeği yemek, aynı anda aç kalıp, bir o kadar farklıyken aynı olabilmektir.
varlığını hissetmek için dibinde olması gerekmez üstelik, alıp başını avusturalyalara giderse mail kutunu dolup taşırmak demektir.
eve döndüğünde, farklı bir ev tuttuğunda o bilmiyorsa o dört duvarı evi gibi hissettirmektir.
odana gidip sinir krizi halinde bütün eşyalarını birbirine kattıysan, kapıyı açmaya çalışmayan, sen her şeyi kırıp döktükten sonra sana salona bir yatak hazırlayıp seni oraya yatırmak, gizlice odanı toplaması demektir.

işte yazacak çok şey varken bunları yazmadan bile onun kendisinin ne kadar değerli olduğunu bilmesi demektir. * * * *
ev arkadası bircok kimlik yuklenen "herseyim" denilesi insandır.yeri gelir aynı tabaktan yemek yer aynı bardaktan su içersiniz.bazen bir kokuyla irkilerek uyanıp bas ucunuzdaki kirli ev arkadası corabını farkeder ama yine de gulumsersiniz(!)aynı yatakta bile uyursunuz evin arkadaslarca istila edildiği gunlerde.kardestir ev arkadası,yoldastır,anadır, babadır..sayıp sovup,sarılıp agladığınızdır..herseyinizdir..ve oyleyse sanslısınız herkese boyle dostluk nasip olmaz..
Akşam yemeğinden tasarruf etmek için bimden alınmış bir paket leblebiyle eve geldiğinde "kaynanam seviyormuş" diye özene bezene yaptığınız yemeğin üzerine atlayabilen, koşabilen, süzülebilen, bunları yaparken ayağı kayıp kafası patlayası organik kütük.

(bkz: Kullanmak)
(bkz: Kullanılmak)
(bkz: isyan)
gecenin bir vakti 'hacı hafif bir müzik aç da dinleyelim uykuya geçelim artık' dediğimde acdc açan,evde ne bulaşık ne çamaşır yıkayan ne de yemek yapabilen *, ara sıra huzursuzluğuyla siniriyle beni gıcık etse de, canım olan kardeşimden yakın dostumdur. *
(bkz: berfin) * *
binbir umutlarla çıktığınız evde sizin sesinize ses veren, sınav dönemlerinde beraber sabahladığınız, sorunları beraber oluşturup beraber çözüme ulaştığınız, tartışmaların da muhabbetlerin de dibine vurduğunuz, bulaşığına tavla oynadığınız, çamaşırına batak attığınız, beraber aç kalıp beraber doyduğunuz insan yavrusudur.
Ölü kuşlara attığın yem
suladığın kırık dal
hatırlayamadığın telefon numarası

Nedendir bilmem
zamanın keskin yüzünde vücut bulan o ihmal
o yabancılık merakı, o ihanet ihtirası

ağladıkça temizlenip parladılar mutfakta seni bekleyen bulaşıklar
*
iyi seçilmediği taktirde adamı sinir hastası yapan.
kimi zaman evinize geri dönmeme isteğine yol açabilicek kişidir. ne arkadaştır ne püsür.