bugün

Ali ismail korkmaz'ın duruşması sürerken rte'nin Esnaf ve Sanatkarlar Şurası'nda yaptığı konuşmanın özetidir..

http://www.cumhuriyet.com...ir_kez_daha_gosterdi.html

ota boka zamanlaması manidar demesini şimdi daha iyi anlıyorum; herkesi kendi gibi zannettiği içinmiş.

ayrıca;

allahım; sen konuyu biliyorsun, amin.
ancak ve ancak hukukun hiç bir kısmını anlayamamış, demokrasinin d'sinden bihaber bir şahsın söyleyebileceği bir sözdür. maalesef ki talihsiz açıklamayı, recep tayyip erdoğan, yani türkiyenin eski başbakanı, halihazırdaki cumhurbaşkanı yapmıştır. hem de ali ismail korkmazın duruşması sırasında. gerçekten bir "hukuk devleti" olduğu iddiasındaki türkiye için içler acısı bir durum bu.

taa, tanzimat fermanıyla birlikte kişilerin kanuna göre yargılanacağı ve hiç kimsenin yargılanmadan cezalandırılamayacağı konusu karara bağlanmıştı. bu temel kanun, hukuk devleti olma yolundaki ilk adımdır. çünkü aksi halde hukuk devletinden değil polis devletinden söz etmiş oluruz. (bkz: polis devleti)

iyi niyetimi koruyarak, cumhurbaşkanının bu sözüyle farklı bir şeyi kastettiğini, esnafların toplumdaki kültürel önemini anlatmaya çalıştığını düşünmek istiyorum. ancak öyle bile olsa, bu cümle maksadını fersah fersah aşan bir cümledir. eğer kişilerin kendi şahsi yorumlamalarına göre infaz yaptıkları, insanları tıpkı bir polis gibi alıkoydukları, asayişi sağlamaya çalıştıkları bir ülke yaratmaya çalışıyorsak; böyle bir ülkede hiç birimizin haklarının korunamayacağını, hiç birimizin güvende olamayacağını anlamamız gerekir. hatta işi daha da ileriye götürerek, rahatlıkla söyleyebiliriz ki; halkın seçtiği temsilciler dahi, şahısların veya belli başlı kurumların, legal-illegal örgütlerin tehdidi altındadır. böyle bir ülkede hukukun üstünlüğünden, insan haklarından, modern hukuktan bahsedemezsiniz. bunun, kurtlar vadisi ve türevi dizilerde anlatılan "adaletin olmadığı yerde adaleti sağlamaya and içmiş" eşkiyaların asayişi sağladığı bir mafyalar ve karteller devletine dönüşmemesi için hiç bir sebep yoktur.

bir de cumhurbaşkanı konuşmasında, tarihe vurgu yapıyor. esnafın toplumdaki yerine dikkat çekiyor. aslında bu açıklamalar türk tarihi açısından oldukça önemli bir noktaya da dikkat çekmekte. çünkü hakikaten de bizim tarihimizde, özellikle istanbulda, yeniçerilerin maaş yetersizliği nedeniyle ek iş olarak esnaflık yapmaları, ya da tersine esnafların türlü yolsuzluklarla yeniçeri ocağına kayıt yaptırmaları, yeniçeri- bektaşi dergahı- esnaf ilişkisi, esnaf localarının bunlarla ilişkileri ve yeniçerilerin (dolayısıyla bu esnaf grupların) gündelik hayatta itfaiye, asayiş vs gibi işlemlerle de meşgul olmaları sebebiyle esnafın toplumsal hayatta yeri ve önemi de oldukça güçlü olagelmişti. ancak bu durumun yarattığı sıkıntılar, meydana getirdiği haksızlıklar ve yolsuzluklar da ortadadır. esnaf localarının bağnaz tutumları, cemaat ve asker bağlantısıyla yönetimi ve yöneticilerin uygulayacakları politikaları kısıtlamaları, hatta zaman zaman isyanlar çıkarmaları, bu sıkıntılardan ilk akla gelenlerdir. tüm bunları günümüz esnaflığını ve esnafları kötülemek için söylemiyorum. bugünkü anlamda esnaflığın, o zamanki esnaflıkla alakası bile yoktur. ancak esnaflığın erdoğanın anlattığı şekilde olduğu dönemler, osmanlı devletinin toplumsal asayişi sağladığı yıllar değil, bilakis toplumsal asayişin tümden yok olduğu yıllardır.

artık alıştık tarihle, gerçeklerle ilgisi olmayan tuhaf beyanatlara. ancak bu açıklamalar, türk siyasi tarihinde erdoğan anlatılırken kendisinin evrensel hukuka, demokrasiye ve sosyal devlet anlayışına ne kadar uzak olduğunu anlatabilmek için delil olarak kullanılacaktır.
vicdansızlık. hesaplı vicdansızlık. özellikle vicdansızlık.

görsel
ülkenin c.başkanının ettiği laftır. palalı esnafın bir anda gözümüzün önüne gelmesine sebep olmuştur. demek ki ona da o vakit yürü ya kulum demiştir hazretleri.
kısacası evet 19 yaşında çocuğu döve döve öldürebilirsiniz, ben izin veriyorum demiştir.
kraldan çok kralcılara verilen bir mesaj. şimdi bir protestoda esnaf çıksa ve protestocuya saldırsa bahanesi hazır: "cumhurbaşkanımız bize bu yetkiyi kendisi verdi" al amk. bir ülkenin cumhurbaşkanının ettiği lafa bakın allah aşkına. aklı selim bir insan bu lafı etmez, edemez. abdullah gül için demediğimizi bırakmadık ama adam resmen bu ülkenin el freniymiş de haberimiz yokmuş.

iç savaş çıkarsa bu ülkede, sorumlusu kesinlikle erdoğan'dır. adam resmen anayasal suç işliyor.
Adamın konuşmalarında şifre aramaya gerek bulunmamaktadır. Bizzat o dönem "emri ben verdim, ben" diye haykırmışken, "%50'yi evinde zor tutuyorum" dedikten hemen sonra palalılar peydah olmuşken ömer çelakıl gibi şifre avcılığına gerek yoktur...
ağzından osuran imamı, cemaatin sıçarak takip etmesini sağlayan beyandır.

2 ay sonra;

(bkz: kartopu oynarken bıçaklanıp öldürülen gazeteci)
(bkz: nuh köklü)

http://www.radikal.com.tr...ynarken_olduruldu-1295771
tayyibin esnafa yüklediği görevdir.

ama dolaptaki sular döküldü diye sopayla adam dövmeye çıkan bir esnafımız var. hadi sopayı geçtim çevredeki esnafı da kavgaya çağırıyorlar. bu mu sizin asayişi tesis edişiniz.
suları döken içimizden birisi de olabilirdi.
Neden esnaf asayiş tesis ediyor da memur etmiyor asayişi hiç düşündünüz mü? Bu bilmem ne çocuğu neden esnafı seçmiş biraz düşünün.