bugün

esnaf gerektiğinde asayişi tesis eden polistir

ancak ve ancak hukukun hiç bir kısmını anlayamamış, demokrasinin d'sinden bihaber bir şahsın söyleyebileceği bir sözdür. maalesef ki talihsiz açıklamayı, recep tayyip erdoğan, yani türkiyenin eski başbakanı, halihazırdaki cumhurbaşkanı yapmıştır. hem de ali ismail korkmazın duruşması sırasında. gerçekten bir "hukuk devleti" olduğu iddiasındaki türkiye için içler acısı bir durum bu.

taa, tanzimat fermanıyla birlikte kişilerin kanuna göre yargılanacağı ve hiç kimsenin yargılanmadan cezalandırılamayacağı konusu karara bağlanmıştı. bu temel kanun, hukuk devleti olma yolundaki ilk adımdır. çünkü aksi halde hukuk devletinden değil polis devletinden söz etmiş oluruz. (bkz: polis devleti)

iyi niyetimi koruyarak, cumhurbaşkanının bu sözüyle farklı bir şeyi kastettiğini, esnafların toplumdaki kültürel önemini anlatmaya çalıştığını düşünmek istiyorum. ancak öyle bile olsa, bu cümle maksadını fersah fersah aşan bir cümledir. eğer kişilerin kendi şahsi yorumlamalarına göre infaz yaptıkları, insanları tıpkı bir polis gibi alıkoydukları, asayişi sağlamaya çalıştıkları bir ülke yaratmaya çalışıyorsak; böyle bir ülkede hiç birimizin haklarının korunamayacağını, hiç birimizin güvende olamayacağını anlamamız gerekir. hatta işi daha da ileriye götürerek, rahatlıkla söyleyebiliriz ki; halkın seçtiği temsilciler dahi, şahısların veya belli başlı kurumların, legal-illegal örgütlerin tehdidi altındadır. böyle bir ülkede hukukun üstünlüğünden, insan haklarından, modern hukuktan bahsedemezsiniz. bunun, kurtlar vadisi ve türevi dizilerde anlatılan "adaletin olmadığı yerde adaleti sağlamaya and içmiş" eşkiyaların asayişi sağladığı bir mafyalar ve karteller devletine dönüşmemesi için hiç bir sebep yoktur.

bir de cumhurbaşkanı konuşmasında, tarihe vurgu yapıyor. esnafın toplumdaki yerine dikkat çekiyor. aslında bu açıklamalar türk tarihi açısından oldukça önemli bir noktaya da dikkat çekmekte. çünkü hakikaten de bizim tarihimizde, özellikle istanbulda, yeniçerilerin maaş yetersizliği nedeniyle ek iş olarak esnaflık yapmaları, ya da tersine esnafların türlü yolsuzluklarla yeniçeri ocağına kayıt yaptırmaları, yeniçeri- bektaşi dergahı- esnaf ilişkisi, esnaf localarının bunlarla ilişkileri ve yeniçerilerin (dolayısıyla bu esnaf grupların) gündelik hayatta itfaiye, asayiş vs gibi işlemlerle de meşgul olmaları sebebiyle esnafın toplumsal hayatta yeri ve önemi de oldukça güçlü olagelmişti. ancak bu durumun yarattığı sıkıntılar, meydana getirdiği haksızlıklar ve yolsuzluklar da ortadadır. esnaf localarının bağnaz tutumları, cemaat ve asker bağlantısıyla yönetimi ve yöneticilerin uygulayacakları politikaları kısıtlamaları, hatta zaman zaman isyanlar çıkarmaları, bu sıkıntılardan ilk akla gelenlerdir. tüm bunları günümüz esnaflığını ve esnafları kötülemek için söylemiyorum. bugünkü anlamda esnaflığın, o zamanki esnaflıkla alakası bile yoktur. ancak esnaflığın erdoğanın anlattığı şekilde olduğu dönemler, osmanlı devletinin toplumsal asayişi sağladığı yıllar değil, bilakis toplumsal asayişin tümden yok olduğu yıllardır.

artık alıştık tarihle, gerçeklerle ilgisi olmayan tuhaf beyanatlara. ancak bu açıklamalar, türk siyasi tarihinde erdoğan anlatılırken kendisinin evrensel hukuka, demokrasiye ve sosyal devlet anlayışına ne kadar uzak olduğunu anlatabilmek için delil olarak kullanılacaktır.