bugün

insan-makina sistemlerinin verimliliğini birçok temel bilim dalını
(bkz: psikoloji)
(bkz: ergonomi)
(bkz: mühendislik)
kullanarak arttıran kişidir.
anlatılamaz, yaşanır, ya da olunur ve hatta olunamaz (ya da benim gibi bölümünde okunur).
(bkz: saçmalamak).
+ne mezunusun?
-endüstri mühendisliği.
+hee, endüstri meslek??
-yok endüstri mühendisiyim ben.
+hee, doktor olamadın mı sen?

gibi sorulara hayatı boyunca maruz kalacak insan.
endüstri mühendisliği gibi 4 yıllık bir programı başarıyla bitiren her insan evladının aldığı sıfat. yakında* ne menem bişiy olacağını anlayacağız.
insan, zaman, para, hammadde gibi kıt kaynaklardan oluşan sistemlerin tasarımı, gelişimi, iyileştirilmesi ve işletilmesiyle ilgili süreçlerle ilgilenen, temel amacı, bu sistemlerin gelişiminin her safhasında, çeşitli bilimsel metotları kullanarak verimliliği ve üretkenliği arttırmak olan kişi. imalat sismelerinin, üretim planlama, kalite kontrol, pazarlama, insan kaynakları, ar-ge departmanlarında, banka, otel gibi hizmet sistemlerinde ve birçok kamu kuruluşunda çalışabilme imkanları vardır.
sirketlerin insan kaynaklari, muhasebe, satis ,uretim, planlama, kalite vb. bilumum alanlarinda gorulebilicek, idari bilimler fakultelerinin calisabildigi asagi yukari her alanda calisabilen muhendisler. sayilari bu hizla artmaya devam ederse kendileriyle beraber idari bilimler mezunlarinida issizlige surukleyeceklerdir.
kıskananları çatlatan derecede farklı sektörlerde başarıyla çalışabilen mühendis.
çalışma alanı en geniş mühendistir.
çok sözel dersi olan mühendislik dalı.
rus salatası gibi mühendisliktir. 1. sınıfta temel mühendislik dersleri alırlar ama sonrası allah kerim. 2. sınıfta temel iktisat ve işletme dersleri alırlar ama sonrası gene allah kerim. temelleri aldık diye böbürlenirler ama bir b.kta olamazlar. zor bela bir iş buldular mı anca kendilerine yön vermeye çalışırlar sonra bir bakarlar 4 sene hiç bir b.k öğrenmemişler en genel en üfürük bilgilerle mezun olmuşlar. yazık.
malesefki yurdumda yaptığı işin diğer bölümlerce yapılamaması gibi bir durum olmadığından, bir bilgisayar-elektronik-haberleşme mühendisleri kadar önem verilmeyen, gün gelir devran döner diye beklememizi sağlayan meslek.
minimum is yapip buradan maksimum paralar kazanmayi hedefleyen muhendislerdir..
hiçbir karizması olmayan en dandik mühendislik türü. iş bulmak için üniversiteye gidenlerin mühendisliği. salata çeşni gibi birşey.
bütün sözüm ona kazık mühendislik bölümlerinin en zor derslerinin kitabındaki ilk 20 sayfayı ders olarak işleyip kendini einstein zanneden tipler genellikle bu bölümden çıkar. kendilerine buradan kucak dolusu öpücük gönderip, kafalarını sağ kolum altına alıp sol kolumla da saçlarını dağıtmak istiyorum. o derece!
iyileştirendir.

"engineers make things, industrial engineers make things better" deyip ya allah çeken mühendislerdir. senede yaklaşık 2000 adetinin ülkemiz pazarına sürüldüğü para yapıcılar da diyebiliriz.

kimse ne işi yaptıklarını bilmez. teyzelere "müdür oldum" liselilere "çok para kazanacağım" diyerek geçiştirme konusunda profesyonellik kazanırlar.
verimlilik derken sinekten yağ çıkaran insanlardır.
insan, makine, malzeme ve bilginin * doğru ve verimli kullanılmasını, planlanması amaç edinmiş mühendis kişi.

klasik tanımından da anlayacağımız gibi işi çok zordur, her şeyi bildiği zannedildiğinden herkesi memnun etmesi beklenen mühendis tipidir. aslında bu bölümün farklı yansımaları yurt dışında sistem mühendisi, verimlilik mühendisi, yöneylem mühendisi gibi tanımlamalarla da okutulmaktadır.

tipik bir endüstri mühendisi okulda aldığı eğitimin ilk yıllarında hayatın acı gerçekleriyle karşılaşır, sonradan işe başlamasıyla ve kariyerini ilerletmesiyle kendi de başkaları için acı bir gerçek olur.

ailesi ve çevresine sürekli olarak endüstri mühendisinin ne olduğu anlatmak misyonu bu yıllarda ona musallat olur. endüstri mühendisi ne iş yapar sorusuna;
-"mühendislerin mühendisi"*
-"baş mühendis"*
-"müdür"
-"şimdi bi fabrika düşün, orada ki herşeyi...."

şeklinde cevaplar verme gayretine girer.

eğitimin ilk yılında temel dersler, ikinci yılında diğer bölümlerden çakma derslerle* geçtikten sonra, okulun yalnızca son iki yılı kendine yakın dersler görme imkanı bulur*.

kimileri bu mühendislik dalı için "jack of all trades, master of non" (her işin adamı, hiçbirinin ustası der), bir anlamda doğrudur. sen çocuğa okulda maliyet muhasebesiyle, auto cad dersinin birlikte verirsen çıkınca her işi yapabilecek kudrete sahip olur*, ne iş olsa yapar*.
öte yandan gereksiz bir mühendislik dalı olduğunu iddia edenler de vardır, haklıdırlar, zaten toplam kalite yönetimini inşaat, malzeme tedarik sistemlerini çevre, proje yönetimini de antepfıstığı mühendislerinin yapması daha doğrudur. unutulmamalı ki endüstri mühendislerinin iş hayatında ki görevi; oturup somut bir şeyler üretmekten çok, birbirinden habersiz somut bir şeyler üreten diğer mühendislerin, işletmecilerin, kılların, tüylerin aynı amaca hizmet etmelerine yardımcı olmaktır. yoksa boş doğalgaz projelerine imza atmak isteseler, 3 aylık bir kursa gitmesi zaten yeterli olacaktır.

iş hayatında girdikleri ilk 5 sene boyunca bocalamaları, tökezlemeleri, hor görülmeleri ve sözlü tacize uğramaları* doğaldır. ancak sistem felsefesine yatkınlıkları sayesinde, iş hayatında ki sistem açıklarından faydalanarak, hızlı yükselirler. iş ilanlarında tam tanımı yapılamayan işler için "veya mühendisi" olarak da kullanıldıkları da görülmüştür.
(bkz: makine veya endüstri mühendisi)
(bkz: bilgisayar veya endüstri mühendisi)
(bkz: masör veya endüstri mühendisi)
genelde diğer mühendisliklerin;
x:-"ulan biz o kadar statik, akışkan, mukavemet, devre gördük! senin neyden haberin var da mühendisim diyom lan!?!"
sorusuna,
e:-"sistemli ol! Bozarım sürecini!" cevabını verebilen bir mühendistir.
bir meslek odalarının bile olmayışı nedeniyle, makine mühendislerine karşı olan eziklikleri, ajdarın* müzik piyasasına girişiyle birlikte eşitlenmiştir.*
uzun lafın kısası, sevilesi, her firma bünyesinde bulundurulası, kurduğu sistemler zevkle izlenesi mühendistir.
türkçe karakter kullanarak yazıldığında daha anlamlı olan mühendislik dalı.
* *
(bkz: endüstri mühendisi)
kurucusu frederick taylor ın, verimlilik arttırımı çalışmaları sonucunda daha az işçiyle aynı işin yapılabileceğini göstermesi ve bunun sonucunda da işten çıkarılan işçiler tarafından öldürüldüğü meslek dalı.
kendilerinin her işi yapabileceklerine inandırılan, ama aslında her şeye yetmeye çalışıp hiçbir işi kıvıramayan mühendisimsiler.
her boku bildiklerini sanan ama her şeyi bilmediklerini birisi söylese de inanmayanlardır... ne okutuyorlar, nasıl bir ego şişiriyorlar bu adamlara anlamadım ki..
ne iş olsa yaparım abi'nin daha kültürlü versiyonu.. adamın öyle diyor ben demiyorum, biz her mühendisliği yapabiliriz diyor..
hakkaten her teknik işten anlayan ancak teknik anlamda hiçbir iş yapamayan mühendislik dalıdır. hiç boşuna arkadaşların birbirlerini gaza getirmemesi gerekir: zira bir endüstri mühendisi, teknik anlamda bir firmada ne elektronikçiyle yarışabilir, ne bilgisayarcıyla nede makinacıyla. çoğu endüstri mühendisi bir bant sisteminde tasarruf olsun diye plan değiştirmeye kalkar, otomasyon prosesiyle didişir, bilgiişlemde iş akışıyla oynar ancak gülünç olmak dışında bişey yapamaz. peki ne yapar bu abiler ablalar:

şimdi efendim asıl sıkıntı şudur: endüstri mühendisliğinde yurtdışında ve yurtiçinde yetişmiş insanların olayları tamamen farklıdır.

Yurtdışından gelen endüstri mühendislerini gözlemlediğinizde, itü deki işletme mühendisliğine daha yakın bir formasyona sahiptirler. başlıca işleri "scheduling" yani zaman sıralamasıdır. nasıl yani ? şöyle düşünün: bir uçak firması bir yolcu uçağının yapımını ortalama 10 yılda tamamlar. ve bu uçağın yapımının 10 yılda tamamlanması için işletme yada endüstri mühendisleri öyle bir zaman planlama sistemi yaparlar ki bir vidanın siparişinin gecikmesinden doğacak sıkıntıları bile kompanze edebikecek çözümler üretirler. bir uçağın kuruşu kuruşuna ne kadar paraya maaledildiğinide yine bu mühendis abilerimiz, ablalarımız hesabederler. piyasa araştırması yaparlar aynı teknik özelliklere sahip farklı ürünleri inceleyerek en iyisini seçmeye çalışırlar.

Yerli formasyonla yetişenlerin çoğu maalesef başka mühendislik dallarının işlerine kalkışırlar. bir makinacı yada elektronikçi kadar bir otomasyondan anladıklarını sanırlar, eşit yetki almak isterler ama gel kur desen -kurmak benim işim değil verim, üretim vs.- diye çıkarlar işin içinden. bir bilgisayarcı kadar yazılım ve süreç mantığıda olmadığından 'sap' yada 'erp' projelerinde etkin rol alamazlar. maalesef türkiyede bu gibi sebeplerden dolayı 'kendisini yetiştiremeyen' endüstri mühendisleri kendi işlerini yapmayıp, ya insan kaynaklarında çalışırlar yada yabancı dillerinden faydalanılırlar. ve yine bu elemanlar kendi işlerini yapmadığı için bunların işlerini sanayi de makina mühendisleri yapar. o yüzden türkiyede makina mühendisliği popüler ve önemli bir iştir.

peki bir endüstri mühendisi kendi işini nasıl geliştirir: aslında örnek olarak gösterebileceğimiz bir endüstrici, teknik standartları iyi bilen, rapor alma ve rapor hazırlama ile arası en iyi olandır. mesela hiç aklınıza gelmeyecek bazı istatistiki bilgiler aslında şirketin çokta işine yarayacak ve önlem alması gerekecek veriler olabilir. mesela bir robotun punto atma esnasında soğutma haznesinde dakikada harcadığı su miktarı çoğu insana gereksiz bir istatistik gelir ama başarılı bir endüstri mühendisi bu gibi istatistiksel verilerle bu robotun ne zaman bakıma alınması gerektiğini bile söyleyebilir. yada kuruma alınması gereken bir sertifika gerektiğinde bir endüstri mühendisi hemen sistemin bu sertifikayı alması için gerekli minimum şartları raporlayabilmelidir. yada daha makro boyutta düşünürsek şirketin tüm verilerini göz önüne alarak yön-eylem işinin sadece okulda okutulan bir ders olmadığını gösterebilmeleri lazımdır.

yani kısacası en iyi endüstri mühendisi hiçbir teknik işe karışmadan, tüm teknik işlerin kalitesini yükseltebilendir.
kahvehane filozofları gibidirler. siyasetten konu açıldığı zaman birkaç şey söylerler, futboldan konuşan yan masaya uzanırlar, doların ne zaman yükseleceği hakkında fikirleri vardır. Lakin ilk olarak ekonomi masasından "ya bu dolar ha bire düşüyor, niye yükselcekki bi anlat bakalım" duyar; oradan kaçar. futbol masasından ise hangi pozisyona nasıl bir oyuncu alınması gerektiği konusunda apıştığı için uzaklaşır. en son siyaset masasına geçer; hangi partiye oy verilmesi gerektiği sorulduğunda ağlayarak kaçar kahveden.
okan bayülgen'e göre çok iyi koca olurlarmış başka da bir boka yaramazlarmış.