bugün

cahit oben'e ait fon müziği cidden çok iyidir. hiç yoktan üzer insanı.
her seyrettiğimde sürekli intihar etmek isteyen işadamına ait villaya içim gider ve nerede olduğunu merak ederim.
charlie chapmanın ünlü city lights filminden uyarlamadır.
Uyarlamalar genelde başarısız olur ama bu film hakikaten güzel olmuş.
Rahmetli kemal sunalın en güzel filmi diyebilirim.
görsel
Ya bu En Büyük Şaban filmindeki müzik nedir ya, insan hiç Kemal Sunal filminde ağlar mı ya ?
kemal sunal'ın oynadığı en güzel serilerden biridir.

ne zaman sıkıntılar beni boğsa, yaşamdan soğusam şaban'ın, faik karakterini intihardan vazgeçirmek için söylediği söz tarafını açar, defalarca dinler yaşam enerjisi toplardım

- bak, yarın yepyeni bir gün olacak.
valla billa güneş gene doğacak, kuşlar horozlar ötecek, tavuklar yumurtlayacak, inekler mö diye bağıracak. - arkadan cahit öben müziği-

artık bir etki etmiyor, çok mu sıkıldık ne ?
Son sahnede gözleri açılan kız şabanı dilenci sanıp para vermektedir.
çok güzel bir film. bana göre orijinali olan charlie chaplin'in filmi kadar güzel. bunda kemal sunal ve filmin o eşsiz müziği çok etkili.

http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE
http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE
müziği enfestir.
gördüğüm en romantik sahneyi en sonunda barındıran filmdir. başka bir yerde neden duyamadığımızı anlamakta zorlandığım cahit oben bestesi müziği arka plana koyuyorsun, kemal sunal gibi bir oyuncuyu * işin merkezine yerleştiriyorsun. birden... defalarca izlenebilir sahnedir ama ağlatır uyarayım. filmin bütününü izlemek yerine sadece sonunu izlemeyin ama, hikayeyi kaçırırsınız yazık olur.

filmin city lights uyarlaması olması senaryo akışını biraz saçma yöne çekiyor diye düşünüyorum, sahneler zorlama oluyor falan. ama city lights yerine izlerseniz de benzer tadı bulursunuz. kanımca aşkı daha da iyi anlatmıştır, bu noktada da cengaverliğini daha bir bildiğimiz kartal tibet e saygı duymalı bence.
roman gibi filmdir.

--spoiler--
şaban kendisiyle uğraşan çocukları def etmeye çalışırken bir çiçek bulur.
çiçeği koklar ve sağındaki camekana bakar.
çiçek yardım ettiği kör kızın çiçekçisinin önünde duruyordur ve kız olanca güzelliğiyle gülümsüyordur.
şaban kızı farkeder ve bakakalır ama kız şaban'ı gözlerinin yeni açılmasından mütevellit kim olduğunu farketmez, niyetini de anlayamaz.
çiçeğin yaprakları şaban'ın elinde dökülürken önce çiçeğe, sonra paraya ihtiyacı var zanneder, acır ve çiçeğin yenisini ve biraz parayı vermek ister. başka bir deyişle onu dilenecek kadar fakir ve aşık zanneder ki bir bakıma öyledir.
şaban yine de bozulur. kendisinin menfaat meraklısı biri olarak anlaşılmasına ve acımasına içerler. hem de o'nun tarafından.
suratı buz keser, kız da çiçek ile parayı vermeye dışarı çıkar...
''dur ne olursun!.. çiçeği beğenmedin mi?'' diye seslenir.
şaban yeni çiçeği alır, yaprakları dökülmüş eskisini bir kenara atar ve yenisini koklayıp gülümser.
kız şaban'ın eline uzanır ve banknotu avuç içine oturtarak parmaklarını banknota kapatır.
bu sırada parmaklarını okşar.

okşarken parmaklarının detaylarına dikkat eder, olanca içtenliğiyle gülümser ve der ki ''sen!''

şaban da ''evet, nihayet beni görebiliyorsun.'' diye cevap verir.

kız da ''evet, görebiliyorum!'' diye yanıtlar ve şaban'a sarılır.

--spoiler--
Yeni akit denen cahiller ve yobazlar sürüsünün sözde yazarlarına sinir krizi geçirten karakter.

--spoiler--
Yukarıda zikredilen isimler ve özellikle de Kemal Sunal, oynadığı filmlerin kahir ekseriyetinde, islam ile yoğrulmuş Anadolu kültüründesık karşılaşılan ve hürmet edilen isimler ile özdeşleşmiştir. Çok bariz bir örnek olması açısından, "Şaban" ismi neredeyse Sunal'ın göbek adı gibidir. Hatta bazı yörelerde ve yurt dışında Türk popülasyonun olduğu yerlerde bu filmler "Şaban Filmleri" olarak anılır. "Şaban" ismi, bilindiği üzere mübarek sayılan "Üç aylar"dan biridir. Kemal Sunal bu ismi, bihassa saf ve aptal rollerini üstlendiği filmlerde kullanır (ya da kullandırılır). Kemal Sunal filmlerinin yaygınlaşması ve tekrar tekrar verilmesiyle, Şaban, Ramazan, Apti, Hüsnü, Rıfkı, Kamil gibi hürmet edilen isimler, alay edilen ve her şey için kullanılan isimler olmaya başladı. Sokakta oynayan çocuklardan, aptal ve saf gibi görünenleri ile "Şaban" diye dalga geçildi. Ronaldo ve Messi'nin adlarını hayranlıkla söyleyen gençler, Şaban ve Ramazan isimleri ile eğlenir oldu. Bu zamanda ortalama bir semtte oturan bir anne-babanın, çocuğuna "Şaban" ismini, çok istese bile, vermesi kolay olur mu dersiniz?
--spoiler--
müziği çok güzel olan hem komik hem hüzünlü kemal sunal, kamuran usluer, nilgün bubikoğlu filmi.
http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE

filmin sonunda hülyanın şabanı elinden tanıması filmin genel konusuna çok uygun olmamış mı? hem filmin bütününe çok uygun olurken hem de bir ufak iç burkmuyor mu?
hülyanın şabanı elinden tanıması, elini bağrına basma sebebi yüzünde saçlarında gezinen elin içinde uyandırdığı ürpertiyi, sevgiyi, hisleri hatırlatması mı yoksa veren ele olan minnet mi?
şaban nasıl emin olacak baktığı gözlerde gördüğü aşk mı minnet mi? hem onun sevdiği hülya aynı kalmış mıydı bakalım.
belki gözleri aynı bakmayacaktı şabana?
ne demişti şaban ölmek istiyorum diye bağıran faik'e ?
bu devirde ölünür mü be abi?
e napalım?
ölme sürün :d

buyrun şaban bey, işte meydan işte elinize üç beş kuruş sıkıştırmaya çalışırken tanıyım elinizi bağrına basan sevdiğiniz. sürünün.

(bkz: şerefsiz faik)
(bkz: şerefsiz uşak)
(bkz: şerefsiz parasızlık)

edit: yaaaa dur dur şeyi anlatmayı unuttum olum.
ben bunu çocukken izlemiştim tamam mı? bir partide millet ağzına bi şeyler alıp üflüyordu, bu da açılıp ses çıkartıyordu *
bende ağzıma kalem alıp evde partiliyordum işte partideki gibi ses çıksın açılsın filan * hayır zeka problemim yoktu biraz fazla değişik bir çocuktum *
sonra ananem gördü beni öyle sen sigara içmeye mi özeniyorsun diye dövmüştü * ahahaha

he amk 7-8 yaşında sigara içmeye özeniyorum * ashajha kadına tarifte edemiyorum ki filmdeki zımbırtıyı, adını hala daha bilmem *
çok tatlı dayak yemiştim o gün ya * cınım ananem
merhum kemal sunal'ın duygulandıran filmidir.
diğeri için :
(bkz: garip)
Kız için hapishane de yattı gözlerini açtı o ne yaptı bir dilenci gibi para verdi. Vay arkadaş ağlayacaktım neredeyse. Neyse ki kadın tanıdı da Şaban a sarıldı iş tatlıya bağlandı. Faik de 5 milyonuna yansın inek.
Bana çocukluğumu, temizliğimi, saflığımı hatırlatır. Bir de filmle özdeşleştirdiğim bir hatıra kalmış aklımda, bir arkadaşımın (cennetmekan) dedesi bir akşam Kanal 7' de ( bilirsiniz ki Kanal 7 bir ara sürekli Kemal Sunal filmlerini yayınlardı.) bu filmi izliyordu. ( Muhtemelen dedemizi geçmiş günlere getiriyordu bu film, ne hoş, bir yapıtın küçük büyük fark etmeksizin her insana hitap etmesi) Sonra arkadaşım olan torunu diğer kanalı açıp sevdiği diziyi izlemek istedi, ısrar etti o zamanlar 13 yaşında falandı. Dedesinin birdenbire içi burkuldu ve biraz sinir ve üzüntü ile odasına uyumaya gitti. Bir ağız tadıyla izleyemedi rahmetli Kemal Sunal' ı. Arkadaşıma da kızamıyorum çocuk aklıyla bunu yaptı. Bu filmi ne zaman açsam o yılların saflığı, çocukluğum, o zaman saf tertemiz bir sevgi ile sevdiğim insan ( filmin müziği bana onu hatırlatıyor) ve arkadaşımın rahmetli dedesi gelir. Keşke o ana dönebilsek keşke bir şans daha verilse ; o akşam dedemiz o filmi izleyebilse. Bizde çocukluğumuza, saflığımıza, anavatanımıza * dönebilsek.
Kıssadan hisse bana, düşünüyorum da aslında insanların istedikleri, arzuları, beklentileri ( cennet, acıdan ve tasadan uzak olma, tasasızlık hali) 90 dakikalık bir filme bile sığabiliyor bazen. Bu o kadar büyük bir şey ki. Bu yeterli bana, dünya malında gözüm yok. O yüzden sanata ve sanatçılara ne kadar büyük bir saygı ve sevgi duysak azdır.

* Çocukluk insanın anavatanıdır.
- Doğan Cüceloğlu