bugün

don kişot'un orijinal adı.
miguel de cervantes klasiği.
yel değirmenlerine karşı savaşan şövalye.
Çok önemli edebiyat eserlerinden biridir.Konusu Yel değirmenleriyle savaşan aptal bir şovalyeyidir.
Hikayenin yazarı Cervantes tabii ki de yaşadığı olaylardan etkilenerek bu hikayeyi yazmıştır.Hikayenin özünde bazı gerçekler yatmakadır.
Yel değirmenleri Türkler'i temsil etmektedir.Don kişot da bunlarla şavaşan çaresiz Avrupalıları.Tabi bu şovalyenin içinde bulunduğu durum 16.yy'da Avrupalıların Türkler'e karşı olan çaresizliğini ve Türkler'le savaşmanın ne kadar "aptalca" olduğunu vurgular.
bülent ortaçgile degirmeler şarkısında ilham veren yazar.
edebiyat tarihindeki ilk roman örneği olarak kabul edilen ulu eserdir. Don Quijote'den önceki türlerde, örneğin romans türünde olaylar yüzeysel ve kronolojik bir şekilde anlatılırdı, ilk defa cervantes bu eserinde olayların dışında insan psikolojisine de yer vermiştir. Bu da onu kendisinden öncekilerden ayıran en önemli unsur olmuştur. her ne kadar ilyada'ya postmodern demek kadar don quijote'a da postmodern demek saçma olsa da eser, yansıtmacı ya da modernist romandan çok postmodernist bir romana benzer.
"kimi zaman kimden kaçtıklarını bilmeden kaçıyor, kimi zaman da kimi beklediklerini bilmeden duruyorlardı."
sancho panza ile maceradan maceraya koşan, hayal gücü benimkinden bile üstün olan roman karakteri. maceralarını severek takip ediyoruz.
kısaca ben.
dünya sıralamasında tüm zamanların en çok satan kitapları listesinde 1 numarada. 2 de harry potter var.
"bu dünyada, bir kadının karışık düşüncelerini, değişken mizacını anlayıp çözebildiğini iddia edebilecek kimse var mıdır?"
yapı kredi yayınlarından çıkmış iki ciltli baskını satın aldığım ve türlü türlü nedenlerden dolayı okumakta zorluk çektiğim eser.*
ne diyor üstad meriç? "don kişot kendisini şövalye sanıyordu, bense kendimi don kişot!" en az 3 defa okunması icap eden eser... bir özelliği de cervantes'i aldığı kürek cezasından kurtaracak bir kahraman olmasıdır.
yapı kredi yayınları tarafından II cilt olarak basılmış olan romandır. kitabın tam adı (bkz: la mancha lı yaratıcı asilzade don quijote) 'dur. şaheserin sahibi miguel de cervantes saavedra'dır.
başkahramanı tek başına yüz kitaba bedel olan kitap. cervantes ona öyle mükemmel söylevler verdirmiş ki, sözlerinin hangi birini not edeceğimi bilemeyip pes ettim. misal, "yoksulların gözyaşları, sende zenginlerin delillerinden daha fazla merhamet uyandırsın." Bu don kihote'nin nasıl bir kahraman olduğuna geçmeden önce, yazarını anmak isterim. kendisini tanıyana kadar, tüm zamanların en iyileri olarak addettiğim tolstoy-dostoyevski ikilisini erişilmez bir seviyede görüyordum. fakat, ''dinsizin hakkından imansız gelir.'' sözü gene doğru çıktı ve miguel de cervantes saavedra'nın imansızın önde gideni olduğunu öğrendim. erişilmez dediklerimin geçildiğine ilk defa şahitlik ettiğim için hayranlığım katlandıkça katlandı. elbette ki yine aldanıp ''gelmiş geçmiş en iyi yazar budur!'' dedim kendi kendime. ondan sonraysa homeros'u keşfettim... en iyisi bunu burada bırakıp şövalyemizden bahsedeyim.

cesaretiyle, dürüstlüğüyle, yardımseverliğiyle tam bir erdem abidesi olan don quijote'nin, zaman zaman nükseden deliliğinin ölüm tehlikesi doğurmasına rağmen, dostu, silahtarı olmak çok büyük bir şans olurdu gerçekten. onun yardımseverliği sadece kendisinden yardım talep edildiğinde açığa çıkmaz; etrafındaki olaylara seyirci kalmayan atılgan kişiliği sayesinde yardıma ihtiyacı olanı kendi arayıp tarayıp bulur. söz gelimi, etraftan kafes taşıyan birileri mi geçiyor, gidip selam verir ve bunun içinde ne var diye sorar. burnunu her işe sokan bir kendini bilmez olarak düşünülmemesi gerekir onun; çünkü yol yordam ve nezaket bilen bir kişi olmasının yanı sıra, cüretleri hadsizlikten değil duyarlıktan ileri gelmektedir. don quijote ahlak bekçisi değildir, ahlakın bizzat kendisidir, timsalidir. karşısındaki en azılı düşmanı bile iki güzel söz söyleyerek kendini affettirebilir don quijote'ye. bu yönden lev nikolayeviç mışkin'e benzetirim onu. fazla empati kurmaktan dolayı hemencecik bağışlayıveren tertemiz yürekli kahramanlardır bunlar. ama don kişot'un, mışkin'den ayrı olarak sinirlenme huyu vardır. o, kimseye saygısızlık yapmayacağı gibi, kendisine saygısızlık yapılmasını da hoş görmez, hatta buna müsaade bile etmez. karşısında rakip olarak bir şövalye değil de örneğin bir din adamı varsa, kılıcını bir kenara bırakıp sözleriyle düello edecek kadar haktanırdır. az yer içer, az uyur; en temel ihtiyaç ve arzularına gem vurabilmiş olması iradesinin gücünü gösterir. işte aşağı yukarı böyle bir adamdır kendisi. yine de onu tek kelimeyle özetlemek gerekseydi cesaret derdim. onurun hiçe sayıldığı, yaşamak olsun da nasıl olursa olsun denildiği, kısacası, hayatta kalmanın onurlu olmaktan daha kutsal kabul edildiği günümüz dünyasında anlaşılması zor, yadırganması ve hatta alaya alınması muhtemel olsa da, son derece önemli, kişiyi ileriye taşıyan, insana yakışan bir özelliktir cesur olmak. savaş ve kavga dışında da kullanılabildiğinden dolayı bu kavramın içini boşaltmak kolay değildir. bana kalırsa bu unutulmaz roman kahramanından örnek almamız gereken başlıca hususiyet de budur.

edebiyata doyarken bolca gülmek ve düşünmek istiyorsanız, bu kitabı okuyunuz. hayal gücünün kılıf uydurmakta sınırı yoktur, siz istemediğiniz sürece kimse sizin inancınızı değiştiremez. don quijote'yi şövalye olmadığına ikna edememek, ülkemizdeki bir kesimi yanlış yolda olduklarına ikna edememeye benzer. don quijote'nin, kendisine apaçık bir delil sunulduğunda bu büyücülerin işidir demesi ile bahsettiğim bu kesimin söylemleri neredeyse birebirdir.
Eski patronlarımdan biri işyerinin whatsapp grubuna, atatürk'ün bir büstünde yazan "Her fabrika bir kaledir" resmini atmıştı. Hemen cevabı yapıştırmıştım: Yeter ki kale sahibi Don Kişot gibi samimi ve iyi olsun, biz de mançalı Şovalye'nin seyisi Sancho Panza olduk gitti bile, evelallah, yazmıştım. Hemen paylaşımını silerek bu konuyu uzatmamamız gerektiğini yazmıştı. Don Kişot efsanedir. Hikaye kahramanları içinde en sevdiklerimden.