bugün

uktecinin notu: turkcemiz, ozturkcemiz...

ukteyi veren: smyrnote (29.04.2008 13:20)

özellikle son zamanlarda konuşma diline fazlaca ingilizce kelimeler serpiştiren gençliğe yapılması gereken bir uyarı.
dil yaşayan bir şeydir. yaşayan bir şey ise, büyür, gelişir, olgunlaşır ve daima ama daima değişim içerisindedir. dilimizi koruyalım... pekiyi! koruyalım da neden? yabancı düşmanlardan mı? kimdir onlar? birer sözcük...

dil bir yumurta gibidir. milyonlarca sperm onu dölleyebilmek içen mücadele eder ama o yalnızca istediklerini içine alır. bu, tümüyle onu kullanan insanların inisiyatifidir.

elimizin altındaki şu cihaza neler denmedi ki;

- komputer... tutmadı!
- elektronik beyin... tutmadı!
- bilgi işlem ünitesi... tutmadı!
- bilgisayar... tuttu!

doğru mudur? bu makine bilgi mi saymaktadır? hayır! ama bünye bunu kabul etmiştir. oysa, elektronik beyin'in de mucidi tdk. dır ama aynı bünye onu kabul etmemiştir.
aynen; konuşlandırmak, yanıtlamak ve yadsımak sözcüklerini kabul edip de oturgaç ( iskemle, sandalye ), ittirgeç (piston ki, şu sıralar itenek te ısrar ediliyor), kıstırgaç (pense) sözcüklerini reddetmesi gibi...

edit : itenek sözcüğünü tıklayınca piston geliyor. burası fransa mı? bu sözlük fransızca sözlük mü? pistonu tıklayınca itenek gelse anlayacağım fakat tam tersi durum cereyan ediyor. işte! anlatmaya çalıştığım tam da buydu... bünyenin kabul edip etmeme meselesi.
koruyalım güzel kardeşim dilimizi korumasına da, dilimizde arapça, ingilizce, fransızca, farsça kelimeler o kadar çok ve bunlar gündelik yaşama o kadar girmiş ki, nasıl koruyalım dilimizi? yani bu yabancı kelimeleri atalım mı dilimizden?

örneğin televizyon yerine ne kullanacağız? seyirgeç mi diyeceğiz? namaz yerine de diyeceğiz? kılıngaç mı? kamera yerine ne diyeceğiz? çekip hapseden mi?

yani anlayacağınız bu yabancı kelimeler dilimize o kadar girmiş ki, bunlardan kurtulmak mümkün mü ?
bu görevin emolara verilmesini teklif ediyorum.
kabul edenler, etmeyenler.
kabul edilmiştir.
dilimizi korumak, sadece dilimizdeki yabancı kelimeleri atıp yerlerine uyduruk anlamlı kelimeler koymak değildir. biz köklü bir edebiyata sahibiz ve yıllar, asırlar önce kullanılmış kelimeleri atmak kimsenin haddine değildir. hiçbir sözcük diğerinin birebir eş anlamlısı değildir. tecrübe derken size de deneyimden daha bir tecrübeliymiş gibi gelmiyor mu? kimi kelimeler kullanıldığı cümleye öyle bir yakışır ki, imkanı yok siz o kelimeyi atıp yerine benzer anlamda bir kelime koyamazsınız. dilimizi koruyalım evet. doğru yazalım, doğru konuşalım. dilimizi bu şekilde koruyalım. gramerimizin diğer dillere benzememesine dikkat edelim, bunun için çaba gösterelim. kelimeler önemli değil, önemli olan gramerimizin sağlamlığıdır. ayrıca türkçe kelimelerdeki (alıntı da olabilir) her kelime bizim için anlam zenginliği taşır. yabancı kelimeleri atmak nafile bir çabadır. ama şöyle bir şey de var ki, bundan sonra türkçemize girecek olan kelimelere, daha doğrusu sokmaya çalışılan özellikle ingilizce kelimelere ihtiyacımız yoktur.
kaynar kahveyi su icer gibi lıkır lıkır içmeye kalkan kişilerin pas geçtiği ve uzun bir süre paslı demir yalamış gibi gezmelerinden dolayi yediklerinden bir tat alamamalarindan dolayi bolu mengenli ahcilar derneğinin sloganı olan söz öbeği.

(bkz: banallikte sınırlari zorlamak)
ilk hedefiniz 'emo'lardır. ileri!
''dilinizden utanın'' kampanyası başlatılmış olan bir hadisedir.
kampanya cümlesi olarak ''o ru bu çocuğa bakar'' cümlesi kullanılmıştır.