bugün

Modern devletler sistemi yan yana egemen birimlerden oluşur. sistemin içinde yer alan devletler, sistemce belirlenmiş ve yetkilendirilmiş olmadıkları için sistemin organları değildir. devletler, yönetim yetkilerini devletler sisteminden almazlar, ancak bu yetkilere eşit ve kendinden menkul haklardan ötürü sahiptirler. devletler sistemi varsaymaz, onu yaratırlar. her devlet kendi çıkarını kollarken karşılıklı ilişkilerde belli kurallara gönüllü olarak uymasının sonucudur. her devletin çıkarları, iç ve dış demografik, askeri, ekonomik ve siyasal çevredeki değişikliklere göre, sürekli yeniden tanımlanır. anacak unutmamak gerekir ki devletler arası bağlayıcı kurallar yoktur. devletler sistemindeki her bir devletin kendi egemenlik hakkı, sistemde doğal bir dinamizm yaratmıştır. tekrar ve tekrar her bir devlet, kendi belirlediği amaçları gerçekleştirmeye çalışırken, rakip devletlerin kendi egemenliğine getirdiği sınırlamalara karşı çıktı. dolayısıyla bu sistemde, her uzlaşma koşullu, her ittifak geçiciydi ve her hak iddiası yalnızca zor kullanarak gerçekleştirilebilirdi. bu egemenlik kavramını aslında bütünüyle yalın gerçeklere indirgedi: bir devletin egemenliği, dediğini yapabilme sınırları kadardır. bu sistemin özlü ifadesi "güçlü olan haklıdır, kuralları güçlüler koyar" tabiriydi.

hiçbir devlet sahip olduğunu iddia ettiği hakları korumaya hazır olmadığı takdirde uzun ömürlü olamayacağından, her devlet egemenliğini korumak için gerekirse şiddet kullanmakta kararlıydı. yüzyıllar süren gelişmelerin ardından sağlanan bu iç egemenlik 19. yüzyıl hukuk devletinin en çarpıcı özelliğidir. gelişimini tamamlamış modern devletler, doğal olarak monisttir ve bu yönleriyle yönetim gücünü halkın iradesinden aldığı için roma geleneğine geri dönüşü temsil ederler. 19. yüzyıl hukuk devletinin niteleyici özelliklerine bakarsak: devlet topraklarının bütünlüğü vardır. bu topraklar askeri açıdan savunulabilecek, olabildiğince sürekli coğrafi sınırlarla çevrilidir. devletin tek bir para birimi ve tek bir maliyesi vardır. genellikle, tek bir ulusaldır vardır. bu dil, çoğunlukla bütün yerel dil ve lehçeye üstünlük sağlamıştır. yerel dil ve lehçeler, eğitim sistemi içinde eritilmeye çalışılır. tek bir hukuk sistemi vardır ve bu hukuk sistemi sermayenin özel ellerde toplanmasından doğan gücün garantörlüğünü üstlenmektedir.