bugün

her şeyden habersiz kantine girilir. param bitmiş lan of para yattımı acaba baloncukları dolaşırken başın etrafında cüzdan açılır ve o tarifsiz mutluluk başlar; parayla göz göze gelinir, sıfır insana ilk kez bu kadar anlamlı gelir, harcarsın parayı sanki her şey bedavaymış gibi alırsın ne istersen ,kendi parasıyla insanın en mutlu olduğu andır.
(bkz: göz kayması)

ayrıca birinci tanım saçmalıktan ibaret. çünkü bir öğrencinin elli lirası varsa onu en güzel yerlerde muhafaza eder ve aklından çıkarmaz.*
(bkz: 5 lirayı 50 lira zannetmek)

(bkz: halüsinasyon)
gerçek öğrenildiği an şampiyonlar ligi finalinde gol atmışcasına sevinilen durumdur.
5 lirayı katlayıp bozuk paraların yanına koymak basit bir çözümüdür. evet, para bu sefer çabuk yıpranıyor. ama bunu da paraları tasarlatmak için bir dolu para harcayan devlet düşünmeliydi.
mental olarak 45 tl kara geçtiğini düşündüren durum.
Tersi durum , büyük bir hayal kırıklığına vesile olur. 45 lira zarardasın.
cebinin hesabını bilmeyen adamların yaşayacağı olaydır. sevindirici olduğu sanılsa da cebinin hesabını bilmeyen adamdan birşey olmayacağından hoş karşılanmaz çoğu çevrelerce.
çok fena bir hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir durumdur.ama daha kötüsü vardır. birgün hiç paranız olmadığı zaman eski montları,pantolonları karıştırısınız para bulabilmek için. aklınıza kullanmadığınız öbür cüzdan gelir ve son umut olarak ona bakarsınız. hafifce aralarsınız cüzdanın o para konulan yerini. bir anda gözleriniz aydınlanır. çünkü orada katlanamış altın sarısı bir para görürsüz. aklınıza ilk gelen 50 tldir. sonra o parayı elinize alıp açtığınızda görürsünüzki tedavülden kalkan yüzbin liradan başkası değildir.
ve o gün onu odanızın en mühim köşesine asarsınız.birdaha hiç unutmamak için. torunlarınıza anlatmak için. 'işte ben böyle zengin oldum' diye sonlanan hikayeleri.
(bkz: beterin beteri var)
zengin işi.
(bkz: göz yanılması)
fakirliktir.

bu devirde hala cüzdanda 50 lira taşıyanlar mı var yahu? e yuh.
cüzdanınıza bakarsınız 5 lira yatıyordur. ertesi gün bir bakarsınız: 50 lira gözlerini açmıştır. (bkz: ne dedim ben)
4 kişi binilen minibüste - kişi başı 1.2 lira olan cinsten - şoföre uzatıldığı takdirde çoförün "bozuk yok mu abi?" şeklindeki sorusuna artistik yapmak isteyen ergenin "bozuk yoksa kalsın üstü" demesiyle faciaya dönüşebilecek hededir.
taksicinin yaptığı akıl oyununa kurban gitmektir.
cüzdandaki 5 lirayı 50 lira sanmaktan daha kötü değildir.
çöldeki vaha, kutuptaki yaz gibi bi durumdur fark edildiğinde, tadından yenmez.
gerçekler öğrenildiğinde vereceği mutluluğun paha biçilemez olduğu durumdur.
(bkz: cuma gününü perşembe sanmak)
(bkz: düşürdüğün bardağı kırıldı sanmak)
durumu bikaç saatlik daha kurtaran durumdur. nitekim cebindeki 50 lirayı 5 zanneden bünye bunun elli olduğunu anlayınca dünyaların kendisinin olduğunu sanır ve zaten param var mantığıyla yemeyeceği boku bile alır. sonuç olarak 3-4 saat sonra tekrar aynı seviyeye gelmenin vermiş olduğu eziklikle kara kara düşünmeye tekrar başlar.
(bkz: düşün düşün boktur işin)
5 lirayı 50 lira sanmaktan iyidir .
(bkz: para üstü beklemeden gitmek)
zaman zaman felakete de yol açabilir, başımdan geçen şöyle bir olayı anlatayım. tamamen gerçek.

annemin verdiği 50 lirayla, 3-5 liralık bir şeyler aldım. adam 40 lira kadar para üstü uzatınca, "abi nabıyon, yanlışın var" diye çıkıştım. iyi niyetli adamım sonuçta, zarara girmesinler boşuna. bir yandan da kızıyorum, "bu kafayla bakkal işletemezsin sen" diyorum içimden. adam "yok abi yanlışlık" diyor ve parayı sayıyor. ne yaptığını anlamıyorum. ulan 5 lira vermişim, 40 lira para üstünü nasıl saydın? 2 lira vereceksin amına koyim en fazla!

verdiği 40 lirayı geri uzatıp birkaç lirayı alıyor, paşa paşa eve dönüyorum. tam zile basacağım sırada kafamda bir şimşek çakıyor.

evden çıkarken annem "bozuk yok" diye cüzdanını uzun süre kurcalamıştı. ya o para 50 liraysa? ananı skim, benziyorlardı da! hassiktir! bir telaşla eve giriyor ve içinde kola olan poşedi olduğu gibi yere bırakıyorum. tabi onun asidi falan yalan oluyor daha eve girdiği an. düşün bak, içinde kola var, onu atıyorum, öyle heyecanlanmışım.

"5 lira verdin di mi lan?!" diye bağırıyorum. annem ne yaptığımı anlamış olacak ki, "git paranın üstünü al çabuk!" diye karşılık veriyor. küfrederek evden çıkıyor, "vermezse skerim bunu bak ha!" diye triplere girerek bakkala ulaşıyorum. "ağbi o 50 liraymış ya dikkat etmemişim ben" diyorum büyük bir yavşaklıkla.

adam sorun çıkarmıyor, gülümseyerek parayı veriyor ama müşteriyi falan siklemeyip burnunu karıştıran amca "daha parana bakmıyong sonra geliyong para istiyong" diyerek sinir katsayımı yükseltiyor.

eve gidiyor, mis gibi yemeğimi yerken yanında bir bardak kola içiyor, aynı anda da galatasaray-bursa maçını izliyorum. dertlerimi unutuyorum falan. ama o maçı galatasaray 2-1 kaybetmişti.
2 ekmek 1 kola aldıktan sonra 5 lira diye 50 lira uzatıp gelen 47 lira olan para üstüne, "fazla vermişsiniz" diye geri çevirmekle son bulacak sanıdır.
sevgilinin yanında salak durumuna düşüp o parayı tuvalette kontrol etme çabasdır.
en kötüsü cüzdandaki 5 lirayı 50 lira sanmaktır ve bütün herşeyinizi sırf o 50 liraya ayarlarsınız ama sonra anlarsınız ki o para 50 değil 5 liradır.
çok keyif veren durumdur. bir farklı versiyonu da uzun süredir giyilmeyen pantolonun cebinden çıkan paradır.