bugün

19. yüzyılın en önemli fransız şairlerinden biri.

Zor bir çocukluk geçirdi.6 yaşında babası öldü.Erken yaşta frengiye yakalandı.

metropol yaşantısı üzerine inşa ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları modernist estetiğin habercisi sayılır.

Gerek klasik geleneğe, gerekse egemen çağdaş zihniyetlere karşı isyanı ve gerçekliğe kafa tuttuğu imgelemi, zamanında şiirlerinin yasaklanmasına kadar varan düşmanlıklar uyandırır. Sonradan bu başkaldırı ve imgelem, avangard sanat ve edebiyatın çekirdeğini oluşturacaktır.

31 Ağustos 1867 yılında frengiden 46 yaşında öldü.Toprağı bol olsun büyük şairin.

görsel

Baudelaire

“Sana nereden geliyor, dedin, bu garip hüzün,
Çıkan deniz gibi çıplak ve siyah kayaya? ”
– Hasadı erişti mi bir kere gönlümüzün,
Yaşamak bir dert olur! Bilinen bir muamma.

Pek sade bir ızdırap ve esrarsız, gizlisiz,
Ve tıpkı senin neşen gibi, herkese mahsus.
Vazgeçöyleyse sormaktan, güzel mütecessis!
Ve sesin o kadar tatlı bir sesken bile, sus!

Sus, cahil bihaber kadın! Her vakit hayran ruh!
Çocuk gülüşlü ağız! Hayattan daha fazla,
Çok defa ölüm bizi tutar ince bağlarla.

Bırak, bırak da kalbim mest olsun bir yalandan,
Yüzsün gözlerinde güzel bir rüyada gibi,
Ve kirpiklerinin gölgesinde yatsın bir zaman!
kendi kendinin celladı

Yaracağım seni bir gün
Nasıl kayaları Musa
Değneğiyle yardı ise
Duymadan ne öfke ne kin

Kasap keserse koyunu
Sunmak için çölüme ben
Alacağım gözlerinden
Büyük acının suyunu

Göz yaşlarında yüzecek
Umutla dolu yüreğim
Uzaklaşmak için gemim
Palamarını çözecek

Göz yaşların o zaman bak
Yüreğimde esrik özgür
Davul gibi gümbür gümbür
Nasıl ses verip coşacak

itip kakan ve ısıran
Alay öğretti:ben neyim?
Çatlak bir ses değil miyim?
Kutsal uyumları bozan

Bu çığırtkan ses benimdir
Kara ağu kendi kanım
Ben uğursuz bir aynayım
Bakan cadı bedenimdir

Yara benim bıçak benim
Hem tokat hem tokat yiyen
Çarmıh da ben isa da ben
Hem celladım hem kurbanım

Ben kanımın vampiriyim
Gülümsemeyi bilmeyen
Sonsuz gülüşü bekleyen
Terkedilmişlerden biriyim

Charles Baudelaire
baudelaire’in bir çok şiiri vardır kuşkusuz insanı etkileyen. ancak insan ve deniz adlı şiirinin o ilk dört dizesi beni alır götürür. hiç deniz görmemiş birisine okusanız, o bile tasvirden mutlak suretle etkilenir.

l'homme et la mer, orijinal metninden anlayarak okumak gibi olmasa da, Orhan Velinin güzel çevirisiyle teselli buluyorum.

sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
deniz aynandır senin, kendini seyredersin
bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.

çeviri: (bkz: orhan veli kanık)
Sarhoş olmanın gerekliliğiyle ilgili yazdıklarıyla beni büyüleyen şair kişi..

"Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: tek sorun bu. Omuzlarınzı ezen, sizi
toprağa doğru çeken zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş
olmalisiniz. Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "sarhoş olma saatidir. Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."
sıcak bir kahve eşliğinde okunması gereken efsane.
yabancı adlı şiirinde hem yeteneğini hem de şu tuhaf iki kişiyi konuşturmuştur;

YABANCI

Söyle, anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı bacını mı, yoksa kardeşini mi?
- Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.
- Dostlarını mı?
- Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.
- Yurdunu mu?
- Hangi enlemdedir bilmem.
- Güzelliği mi?
- Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.
- Altını mı?
- Siz Tanrıya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.
- Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?
- Bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!



Çeviri : Tahsin Yücel
-peki, neyi seversin öyleyse sen yabancı?
-bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!
hayranlık uyandıracak derecede kaliteli şiirler yazan şahsiyet...okuduğum ilk günden bu yana hayranlığım giderek artmaktadır..onun ismini uzun bir süreden beri nick olarak kullanmaktayım.. (bkz: baudelaire)
şaraba ve şiire duyulan sevgidir baudelaire.

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,
Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,
Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,

Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!

inildeyen kemanlar arkasında sırtların,
Akşam,
korkuluklarda şarap dolu kaseler,
- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!
O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde
Çok daha uzakta mı yoksa Çin’den, Maçin’den?

(bkz: hüzün ve serseri)
gündüz vassaf'ın cehenneme övgü'sünde ''şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun...'' alıntısı ile kendisine selam gönderdiği yazardır.
DÜŞMAN

Tükendi gençliğim karanlıklarda,
Çılgın fırtınalarda ve yağmurlarda;
Güneş bazan açtı, kapandı derhal
Bahtımın yazgısı karanlıklarda;
Öyle harap ettiler ki gönül bahçemi
Dallar hep kırıldı, yapraklar yerde
Kuytularda birkaç meyvesi kaldı...

işte ulaştım güz aylarına
Fikirler sararmış yapraklar gibi;
Kullanmalı artık her bir aleti
Küreği, tırmığı ve ötekileri,
Düzeltip onarmak için yeniden
Bahçemdeki bütün harap yerleri
Suların basıp da oyup açtığı
Kocaman çukurları mezarlar gibi...

Hayal ettiğim yeni çiçekler,
Acaba bulurlar mı kimbilir,
Ardıç kuşlarının bulduğu gibi
Güç alabilecekleri her bir gıdayı,
Gizemli gıdayı, özlü gıdayı
Bu sulak topraklarda. Bu hoş havada.

Ey acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman,
Ve yüreğimizi kemiren düşman
Bu anlaşılmaz, bu garip düşman
Büyüyüp güçleniyor kanlarımızla
Durmadan kaybettiğimiz kanlarımızla.

Charles BAUDELAIRE

Çeviri : Şevket SEYDiALiOĞLU
-söyle, anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı, bacını mı, yoksa kardeşini mi?
+ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.

-dostlarını mı?
+anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.

-yurdunu mu?
+hangi enlemdedir, bilmem.

-güzelliği mi?
+tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.

-altını mı?
+siz tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.

-peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?
+bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları ... eşsiz bulutları!

charles baudelaire - yabancı

çev. tahsin yücel.
bana şiir'i sevdiren adamdır. huzur içinde uyusun.
'ben nerde değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir' demiş kara şair. cemal süreya da selamı çakmıştır bodler'e;
"biliyorsun, ben hangi şehirdeysem
yalnızlığın başkenti orası" (göçebe)
nerede değilsem, orada iyi olacakmışım gibi gelir.