bugün

muhteşem şiirleri olan parnasist fransız şair. melankolik bir adamdır. him'in yakuşuklu solisti ville valo da kendisine hayrandır. servet-i fünun şarilerini de bayağı etkilemiştir. kötülük çiçekleri en bilinen yapıtıdır. şiir seven herkesin mutlaka şiirlerine bakması tavsiye olunur.

şu şiirini çok beğenirim:

Yatağımız olacak, hafif kokuyla dolu,
Divanımız olacak, bir mezar gibi derin;
Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
ikimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
Vedayla dolu, uzun bir hıçkırık halinde
Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
Nihayet kapıları biraz aralayarak,
Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri.
Yara bende, bıçak bendedir
Kurban da ben, cellat da benim."

Demiş, Fransız şair.
(bkz: bodler) diye okunur.
-peki, neyi seversin öyleyse sen yabancı?
-bulutları severim... işte şu... şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!
"Champallion okur ve geceleri yaslanıp uçardı, baudelaire lautreamont' a bir de yılmaz pütüne."

Saianın kırmızı çiçeklinin öyküsü isimli şarkısında sözünü ettiği Fransız sembolist şair.

" kötülük çiçekleri" isimli kitabı en önemli eserlerindendir.
nerede değilsem, orada iyi olacakmışım gibi gelir.
baudelaire’in bir çok şiiri vardır kuşkusuz insanı etkileyen. ancak insan ve deniz adlı şiirinin o ilk dört dizesi beni alır götürür. hiç deniz görmemiş birisine okusanız, o bile tasvirden mutlak suretle etkilenir.

l'homme et la mer, orijinal metninden anlayarak okumak gibi olmasa da, Orhan Velinin güzel çevirisiyle teselli buluyorum.

sen, hür adam, seveceksin denizi her zaman;
deniz aynandır senin, kendini seyredersin
bakarken, akıp giden dalgaların ardından.
sen de o kadar acı bir girdaba benzersin.

çeviri: (bkz: orhan veli kanık)
''Düşüncenin yalnızlığı içinde yaşa ve insanları üzmekten sakın.''

(bkz: Yapma Cennetler)
Bırak beni uzun uzun ağır ve siyah saçlarının örgülerini ısırayım. Senin uzanıp kısalan inatçı saçlarını dişlerimle ısırdığım zaman, bana bir çok hatıraları yiyormuşum gibi geliyor.
kendi kendinin celladı

Yaracağım seni bir gün
Nasıl kayaları Musa
Değneğiyle yardı ise
Duymadan ne öfke ne kin

Kasap keserse koyunu
Sunmak için çölüme ben
Alacağım gözlerinden
Büyük acının suyunu

Göz yaşlarında yüzecek
Umutla dolu yüreğim
Uzaklaşmak için gemim
Palamarını çözecek

Göz yaşların o zaman bak
Yüreğimde esrik özgür
Davul gibi gümbür gümbür
Nasıl ses verip coşacak

itip kakan ve ısıran
Alay öğretti:ben neyim?
Çatlak bir ses değil miyim?
Kutsal uyumları bozan

Bu çığırtkan ses benimdir
Kara ağu kendi kanım
Ben uğursuz bir aynayım
Bakan cadı bedenimdir

Yara benim bıçak benim
Hem tokat hem tokat yiyen
Çarmıh da ben isa da ben
Hem celladım hem kurbanım

Ben kanımın vampiriyim
Gülümsemeyi bilmeyen
Sonsuz gülüşü bekleyen
Terkedilmişlerden biriyim

Charles Baudelaire
bana şiir'i sevdiren adamdır. huzur içinde uyusun.
sair dilinde guzeldir, geciniz...
görsel
sembolizm akımı şairlerindendir.
kendisi böylesine güzel siirler yazmis ise okumamak ayip olur.

derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
siyah örtülere sardı şehri karanlık;
kimine huzur iner gökten, kimine gam.

bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
toplasın acı meyvesini nedametin
sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.
--spoiler--
Siz aydınlık, kızıl bir güz göğüsünüz,
Benimse içimde hüzün dalga dalgadır.
Ve üzgün dudaklarımın üstünden deniz
Çekilirken buruk anılar bırakır.

-Cansız göğsümde elin boşa dolanıyor;
Yaralı... ve sızlıyor dokunduğun o yer,
Kadınlar pençeleyip dişledi, kanıyor,
Arama, hayvanlar yüreğimi yedi.

Davul gibi gümleyen bir saray bu yürek,
Ayyaşların, canilerin hora teptiği!
-Tadıyor çıplak boynunu koku, yüzerek! ..

Ey güzellik, ruhların çakıllı düveni!
Diyorsun, bu kanlı yürek yok olup bitsin,
Kalanı alev gözlerin yakıp kül etsin!
--spoiler--

Charles Baudelaire - Söyleşi
"Asla...asla bulamayacağı şeyi kaybedenlere. "

Baudelaire
görsel
19. yüzyılın en önemli fransız şairlerinden biri.

Zor bir çocukluk geçirdi.6 yaşında babası öldü.Erken yaşta frengiye yakalandı.

metropol yaşantısı üzerine inşa ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları modernist estetiğin habercisi sayılır.

Gerek klasik geleneğe, gerekse egemen çağdaş zihniyetlere karşı isyanı ve gerçekliğe kafa tuttuğu imgelemi, zamanında şiirlerinin yasaklanmasına kadar varan düşmanlıklar uyandırır. Sonradan bu başkaldırı ve imgelem, avangard sanat ve edebiyatın çekirdeğini oluşturacaktır.

31 Ağustos 1867 yılında frengiden 46 yaşında öldü.Toprağı bol olsun büyük şairin.

görsel

Baudelaire

“Sana nereden geliyor, dedin, bu garip hüzün,
Çıkan deniz gibi çıplak ve siyah kayaya? ”
– Hasadı erişti mi bir kere gönlümüzün,
Yaşamak bir dert olur! Bilinen bir muamma.

Pek sade bir ızdırap ve esrarsız, gizlisiz,
Ve tıpkı senin neşen gibi, herkese mahsus.
Vazgeçöyleyse sormaktan, güzel mütecessis!
Ve sesin o kadar tatlı bir sesken bile, sus!

Sus, cahil bihaber kadın! Her vakit hayran ruh!
Çocuk gülüşlü ağız! Hayattan daha fazla,
Çok defa ölüm bizi tutar ince bağlarla.

Bırak, bırak da kalbim mest olsun bir yalandan,
Yüzsün gözlerinde güzel bir rüyada gibi,
Ve kirpiklerinin gölgesinde yatsın bir zaman!
DÜŞMAN

Tükendi gençliğim karanlıklarda,
Çılgın fırtınalarda ve yağmurlarda;
Güneş bazan açtı, kapandı derhal
Bahtımın yazgısı karanlıklarda;
Öyle harap ettiler ki gönül bahçemi
Dallar hep kırıldı, yapraklar yerde
Kuytularda birkaç meyvesi kaldı...

işte ulaştım güz aylarına
Fikirler sararmış yapraklar gibi;
Kullanmalı artık her bir aleti
Küreği, tırmığı ve ötekileri,
Düzeltip onarmak için yeniden
Bahçemdeki bütün harap yerleri
Suların basıp da oyup açtığı
Kocaman çukurları mezarlar gibi...

Hayal ettiğim yeni çiçekler,
Acaba bulurlar mı kimbilir,
Ardıç kuşlarının bulduğu gibi
Güç alabilecekleri her bir gıdayı,
Gizemli gıdayı, özlü gıdayı
Bu sulak topraklarda. Bu hoş havada.

Ey acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman,
Ve yüreğimizi kemiren düşman
Bu anlaşılmaz, bu garip düşman
Büyüyüp güçleniyor kanlarımızla
Durmadan kaybettiğimiz kanlarımızla.

Charles BAUDELAIRE

Çeviri : Şevket SEYDiALiOĞLU
görsel
Sembolist şair, yazar.
şeytanın tarihteki en büyük avukatıdır . kovulduğu, affedilme şansı olmadığı, acıyla kıvrandığı, yenilse de inatla isyan ettiği , hüzünlü olduğu için şeytana hem acır hem onu kendine benzetir ve ona yakınlık gösterir . şiirinde de kendini tanrı tarafından unutulmuş, yok sayılmış hissettiği için şeytana yalvarır . çünkü tek çaresi odur .

şeytana dualar

ey bütün meleklerin en bilge,güzeli,sen,
yazgısı dönük tanrı,yoksun tüm övgülerden,
sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

ey sürgünler prensi,haksızlığa uğrayan,
yenildiğinde bile,güçlü,doğrulup kalkan,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

her şeyi bilirsin sen ve tüm yeraltılarının
kralı,sıkıntıyı dindiren otacısın,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

bütün cüzamlılara,lanetli paryalara
şifayı öğretirsin sen,cennetin aşkıyla,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

ölüm adlı o eski ve güçlü sevgilinden
umudu,çılgın kızı sen doğurtacaksın,sen!

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

idamlık,ölümünü görmeye gelenlere
sakin,tepeden bakar senden aldığı güçle,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

toprağın altındaki o değerli taşları
sen bilirsin,nereye sakladı kıskanç tanrı,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

kefenlenip uyuyan madenler nerededir,
derinlikleri gören keskin gözlerin bilir,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

atların çiğnediği sabahçı bir ayyaşın
yaşlı kemiklerini korur,yumuşatırsın,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

sen öğrettin dindirmek için sızılarımı
kükürt,güherçileyi karıp melhem yapmayı,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

kurnaz ortak,damganı ustalıkla sen vurdun
alnına o acımasız ve alçak karun'un.

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

kızların gözlerine,kalbine sokmadın mı
yıkımdan zevk almayı,paçavralar aşkını,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

sürüngenlerin değneği,mucitlerin lambası
asılıp ölenlerin,suçluların papazı,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!

baba tanrının,kızıp yeryüzü cennetinden
kovduğu insanların o üvey babası,sen,

sen,ey şeytan bu uzun sefaletime acı!
''yararlı bir adam olmak bana hep iğrenç bir şey gibi gözüktü''

''ne yazık ki,insanın kusurları arasında(bunların sonsuz yayılmasından başka bir şey olmayan)sonsuza duyduğu özel eğilim de vardır;yalnız bu çoğu kez yolunu şaşıran bir eğilimdir...bütün kusurlu aşırıkların nedeni,bence,bu sonsuz duygusunun yoldan çıkmasındadır işte.''

''her insanda,her saat,zamandaş iki dilek vardır;biri tanrıya doğru,öteki şeytana doğru.tanrıya ya da ruhsallığa sığınış,bir basamak basamak yükselme isteğidir;şeytanınki ya da hayvansallığınki ise bir iniş mutluluğudur.''

''gerek ruh,gerekse beden yönünden ,hep uçurum duygusu içinde oldum;yalnız uykudaki uçurum değil,aynı zamanda eylemdeki,düşteki,anıdaki,istekteki,pişmanlıktaki,acınmadaki,güzeldeki,sayıdaki vb. şeylerdeki uçurum..''

''size,şunu başkalarından daha çok sezememiş size,bu korkunç kitaba bütün yüreğimi,bütün sevecenliğimi,bütün yoldan çıkmış inancımı,bütün kinimi koyduğumu söylemem mi gerekirdi?tersini yazacağım doğrudur,büyük tanrıların adına bunun bir katkısız sanat kitabı olduğuna ,soytarılık,cambazlık olduğuna yemin edeceğim ve kolaylıkla yalan söyleceğim doğrudur''

''bütün çağlar boyunca ve bütün uluslarda, hayvanlaşmış insanlığa erdemi öğretebilmek için pek çok tanrı ve peygamber gerekti, ve insan,tek başına bulamadı bunu''

''insan türünden tiksinmenin bütün nedenlerini sabırla yazacağım.mutlak olarak yalnız kaldığım zamansa,bir din arayacağım..ve ölüm anında da,evrensel budalalığın karşısında duyduğum tiksintiyi iyice gösterebilmek için,bu sonuncu dini kabulleneceğim.''

''daha çocukken,ta yüreğimde duydum bu iki zıt duyguyu:yaşam tiksintisi ile yaşam coşkunluğu.''

''bu denli şu güzel ülkede...kendi benzerliğin içi,ne yerleşmiş olmayacak mıydın, gizemciler gibi söylersek,kendi kişisel uygunluğun içinde yansımış olmayacak mıydın acaba?
"gerçek kahraman tek başına eğlenebilen kişidir" diyerek ne kadar büyük bir kahraman olduğuma beni inandırarak özgüvenimi artıran fransız şair.
--spoiler--
-Söyle, anlaşılmaz adam; kimi seversin en çok anneni mi,babanı mı,bacını mı yoksa kardeşini mi?
-Ne annem, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.
-Dostlarını mı?
-Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.
-Yurdunu mu?
-Hangi enlemdedir, bilmem.
-Güzelliği mi?
-Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.
-Altını mı?
-Siz Tanrı'ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.
-Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?
-Bulutları severim... işte şu... Şu geçip giden bulutları... Eşsiz bulutları!
--spoiler--