bugün

"ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım."
şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için, çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz.
Ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
Durmadan düşünüyorum,
ne kadar çok öldük yaşamak için.
Yürü, ey seyyah-ı avare yürü, durma yürü!
Koymasın rah-ı visalden seni ezyak-ı misal.

Bu bedayi, bu letaif, neme rüya ve hayal,
Yürü, ey zair-i biçare yürü, durma yürü!

Yürü ki, müzhet-i vuslatta teali göresin,
Yürü, aslında fena bul, budur etvar-ı kemal.

Yürü, alâyişi terk et içersin ke's-i visal,
Yürü ki, saha-i hîçîde tecelli göresin.
Yine de bir adın kalmalı geriye,
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır, yalnızlığın peşinde kuvvet.
Evet nihayet;
Bir adın kalmalı geriye,
Bir de o kahreden gurbet.
Beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç.
Sen bir fahişenin gözlerinde, bulutların öpüşlerine gizlenmiş meleğim oluyordun.
'' Bir gün gözlerimin ta içine bak,
Anlarsın, ölüler niçin yaşarmış. ''
seçkin bir kimse değilim.
ismimin baş harfleri "acz" tutuyor.
bağışlamanı dilerim.

Abdurrahman Cahit Zarifoğlu.
...
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
Ben seni unutmak için sevmedim.
Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları kesin kırmızı jilet
bir belaya çattık/nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
Kimi sevsem sensin.
"Ey ez furûg-ı rûyet rûşen-çerağ-ı dide
Mânend-i çeşm-i cihan ne dide
Hem çün tü nâzenini ser-tâ-be-pâ letâfet
Giri nişân ne dide ez dünyâ âferide"

yani diyor ki;

görmüyor musun ki gözlerim ferahlık, sevinç, tam bir gönül açıklığıyla pırıl pırıl parlamaktadır. ama bunu nedenini başka bir şeye yorumlamayınız. göz nurunun bu kadar parlak olması, ancak senin parlak yüzünün aydınlığından yansıyan bir parlaklıktantır. hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğini kendin zevkle seyrettiğin, hele ki gözlerinin güzelliğine dikkat ettiğin oluyor mu? senin mest edici gözlerin gibi gözleri, dünyanın gözleri görmemiştir.
nasıl da yılları aldı
bir mısra boyu maceram!
(bkz: deniz gezmiş) (bkz: ahmed arif)
orjinal adı über den selbstmord olan bir bertolt brecht şiiri, kelime oyunu olarak sakın algılanmasın,

intihar üzerine

bu ülkede
ve bu zamanda
bulanık akşamlar olmamalıydı
ve de nehirlerin üzerinde yüksek köprüler
hele gece ile gündüzü bağlayan saat
ve böylesine bir kış mevsimiyse, tehlikelidir.
zira böylesine bir sefaleti gördükçe
ufacık bir nedenle
insanlar sıyırıp atarlar
katlanılamaz hayatlarını
oku,vakti gelince
bahtına meydan kızım.
Tek söz olarak ; insan oğlu var olduğu sürece en güzel şiir Allahı anmaktır.
bana çok hoş geliyor.
Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.

Sade sen gösteriver 'işte budur kubbe' diye
iki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.

Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.
görsel
Yıkılıyor şimdi bulutlarda nice gökler,
Her an biri gider birini bekler. Evet.
Derdim ki hep, bir büyü yapmalıyım: Mayıs ne olur,
bizi bir aydınlığa götüren
yıldızlarla dolu şiir bitmeden önce
kapansın kapıları bir an gecenin.
Kimsecikler kalmasın içeride mor kelebekler
ve ikimizden başka...
"Olmak ya da olmamak, işte bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar."

WILLIAM SHAKESPEARE....
Diz cokeyim soyle,tahtin nerede?
Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin...

(bkz: Hüseyin Nihal atsız)
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!
necip fazıl
diyor ki içimden bir ses
beni yüreğinin üstüne bir mühür gibi koy
çünkü ölümden daha güçlü bir sevgiye ihtiyacım var
geçmişin selvi ağaçlarından, sönen yıldızın ışığından,
köşeyi dönerek kaybolan gençlikten
kurtulmaya ihtiyacım var.

onat kutlar.
istanbul'un orta yeri sinema
garipliğim mahzunluğum
duyurmayın anama...

ebene atlayayım senin orhan! tornavida yemiş gibi oluyorum anasını satayım!