bugün

sırf eğitim görmek için ülkesini bırakan kişilikler.
bence çok yanlış bir şey biz zaten ülkeye yararlı olmak için eğitim görüyoruz.ama onlar gidiyor.
genellikle doktora düzeyinde yapılan eylemdir. güzel ülkene faydalı olmak için gece gündüz demeden çalışır çabalarsın lisansını bitirirsin. sonra hayde durmak yok yola devam dersin yüksek lisansa güç bela kabul edilir onu da tamamlarsın. sonra doktoramı da yapayım lay lay lom dersinki karşına at gözlüklü bilimi durağan bir olgu zanneden bir takım prof. takımı çıkar hop dedik der. sana verilecek kadro yoktur, düşüncene saygı yoktur, en iyi onlar bilir sen bişey bilmezsin. zira baskıya dayanamaz atarsın kendini dış yurtlara ama içinde hep bir umut. bir gün ülkeme döneceğim ve hizmet edeceğim.

(bkz: inşallah)
(bkz: ben kaçar)
(bkz: beynime sahip olabilirsin ama bedenime asla)
*
ülkedeki okumuş insanların hiçbir sorun yokken türban meselesini çıkarıp üniversitelerdeki eğitime önem vermemesinden dolayı çıkan bir sorun.
(bkz: yaşam goçu)
ülkesinde değer bulmayan insanların, iyi bir hayat kurabilmek amacıyla başka ülkelere yerleşmesi, başka ülkelerde yaşaması olayı.
(bkz: ülkeyi terk etme sebepleri)
zeki ve alaninda basarili insanlarin, hakli olarak ( (bkz: cunku burda onlara is yok)) yurtdisina cikma ve orada calismaya devam ederek gittileri ulkenin kulturel ve ekonomik yapılarini olumlu yonde etkilemeleri durumu.
1910'da başlayıp 1950'lere kadar olan süreçte anadolu coğrafyasında inanılmaz bir beyin göçü yaşanmış, anadolu toplumunun en ilerileri olan gayrimüslimler anadolu'yu terketmek zorunda bırakılmıştır. anadolu'dan giden rumlar, ermeniler, süryaniler yerleştirdikleri coğrafyalarda her anlamda toplumları ileriye taşımışlardır. kıSAcası anadolu " türkiye " yapılırken çok şey kaybetmiştir. cumhuriyet tarihinde de anadolu'nun ilerici devrimci kanadı olan aleviler baskı altına alınmış ve 80 darbesiyle aleviler ve kürtler iyice dışlanmış, asimilasyona tabi tutulmuştur. anadolu'nun kültürel zenginliği baskıcı politikalarla birlikte kaybolmuş, " s
ünni müslüman milliyetçi türk" yaratmak adına tüm topluluklar tektipleştirilmeye çalışılmıştır.
evde hanımın dırdırından usanan necmi bey'in başka kadınlara doğru göç etmesi durumudur. halk arasında buna kısaca "bey'in göçü" derler.
okumak bir sürüklenmeden başka birşey değildir.

umut ve beklenti ile gerçekleştirilen 'okuma/okutma' tabiriyle anılan eğitilme ve kalifiyeleşme sürecinde harcanan para, ne yazık ki ülkemiz için geri dönüşü olmayan bir masraf haline gelmiştir. matematik ile hayatı endeksleyen bir kitapta şöyle bir örnek vardı;

eğitimsiz bir insanın hayatı boyunca kazandığı para, eğitim aldıktan sonra kazanılan paranın gerisinde kalacaktır. tam olarak açıklayamasam da, bu endekse göre 'okumak/eğitilmek' mantıklı görünüyordu.

lakin, türkiye modeli üzerine oturttuğumuz zaman hiç de veriler olumlu görünmüyor.
ortaokulda okulu bırakan arkadaşımın tekstil dükkanı var, başka birisi dişçi asistanı, diğeri müşafir yardımcısı.

bense halen okumak için milyarlar saçıyorum. ne çok param varmış.

hep şu düşünülür; 'okumaya harcanan para ile iş kurmak'
aslolan bence de budur. tabiki kendini bu ülke için feda edeceksen. ve okumuşsan, ve bu, bu ülkenin umrunda değilse, ve bu ülke aptal insanları yönetmenin kolay olmasından dolayı, insanların eğitilmesine karşıysa, ve onları kendine muhtaç durumda tutuyorsa, kömür karşılığı oy alabilmek için, eğitilmiş bir insan bu ülkede fazla barınmayacaktır, ve barındırılmayacaktır.
en mantıklısıdır. hatta ve hatta en hayırlısıdır. kuzey ülkelerine gittiğiniz vakit o ülkenin vatandaşlığına geçmek istediğiniz anda önceki ülkenizin vatandaşığından çıkmanızı isteyecekler.
adamın, beyni dahil tasını, tarağını, herşeyini alıp gitme hali...
ülkemizde de var olan, evrensel sorun...

(bkz: gidiyorum ama dönüşümün muhteşem olacak)
ikinci dünya savaşı yıllarında yahudi bilim adamlarının yaptığı göç buna örnek sayılabilir.
askerlik+ekonomi+kısıtlı imkanlar+Üniversite mezunlarının %70 inin meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışması+bilim, teknoloji ve Ar-Ge ye verilen önemin yetersizliği= (bkz: kaçan balık büyük olur)
Genellikle az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru olmak üzere, yaşanılan ortamdaki imkânsızlıklar, gelir düzeyinin düşüklüğü, rahat ve verimli çalışma koşullarından yoksunluk gibi nedenlerle nitelikli işgücünün yanısıra bilim adamı, araştırmacı, sanatçı ve aydınlar gibi yetişmiş beyinlerin bir bölge veya ülkeden diğerine göç etmesidir.
Beyni kullanacak yer bulamayan , standardın üstünde zekaya sahip olup eğitim almış , sürünerek yaşamamak için ülkeyi terketmek durumunda kalanların tanımlanması.
hala yurt dışıyla boy ölçüşmek deyince sanattan filmden konuya girmeye çalıştığımız ülkemizin daha uzun yıllar başına gelecek olaydır.bir ülkenin pişmesinde sanatın rolü kesinlikle yadsınamaz ama fakat bu ülkeyi ileriye taşımaz.bilimsel çalışmaların neredeyse yapılmadığı ülkemde fen bölümleri mezunu insanların anca tıbbi mümessil olduğu mühendislerin çağrı merkezlerinde çalıştığı düşünülürse patatesin bile araştırma enstitüsü olan ecnebi memleketine göç yaşanması doğaldır.insan hiç vicdan azabı çekmemektedir işte buna üzülmektedir.
kuş un elden uçmasıdır
(bkz: beyin göçüğü)
son yıllarda ülkemize dışardan doktor gelmesi ve çalışmasına izin verilmesi çokça tartışılıyor.

belirli bir kalitenin üzerinde doktor getirilecekse neden olmasın? avrupa'da amerika'da bir çok ünlü türk doktor var ve orda üniversitelerde eğitim verip faydalı çalışmalara katılıyorlar. yabancıların bizim ülkemize gelip araştırmalara katılması sağlanacaksa, eğitim vererek doktorların düzeyini yükseltecekse faydalı olur.
illa beyin göçü türkiye'den dışarıya mı olacak. dışardan türkiye'ye beyin göçünü her zaman desteklerim. yabancı ünlü futbolcular bile 10 yıl öncesine kadar ne kadar para versen de türkiye'de bir takıma gelmek istemezlerdi.

çünkü dış dünyadan geri bir ülkeye kim gelmek ister. ayrıca dışarda verilen paralar türkiye'de verilmezdi. türkiye'ye gideceğim, orda eğitim alacağım veya vereceğim diyen adam mı yoksa amerika'ya gidip orda eğitim alacağım veya vereceğim diyen adam mı daha gururla bu lafları söyleyebilir.

bilir misiniz bilmem... ama türkiye'de üniversitelerin kurulması ve özellikle tıp alanında ilerlemeler, yeni tıp fakülteleri açılması 1930-1940'lı yıllarda olmuştur. sebebi avrupa'dan kaçan yahudilere sadece türk devletinin kucak açmasıdır. onlar gelmeden önce türkiye'de çok az fakülte ve doktor vardı. düşünebiliyor musunuz yeterli "ekonomik gücümüz" veya "bilimsel alanda gelişmiş" olsaydık almanya'nın üst tabaka tüm bilim adamları einstein dahil bizim ülkemize gelirdi. mecburi kalanlar dışında, fırsat bulabilen bir çok yahudi başka ülkelere gittiler. ama o ülkeler de bizden çok yahudi karşıtlığı vardı. einstein bile ilk gittiği zamanlar bir yüksekokulda çalışmak zorunda kaldı.

almanya'nın yahudi bilim adamlarına veya yahudilere neden saldırdığını ve soykırım yaptığını bilmeyenlere nedenini burda kısaca anlatayım. yahudiler büyük dünya krizinden en az etkilenmiş topluluklardı. insanlar açlıktan kırılırken yahudiler meslek sahibi olmaları nedeniyle her zaman varlıklı oluyorlardı ve alman halkı bunu faşizme dönüştürerek fakirliklerinin nedenini zengin yahudilere bağladılar. çoğunuz bilirsiniz; 19 yüzyıldan sonra 1. meslek olan askerlik gündemden düşmüştür ve meslek sahipleri malı götürür olmuştur. daha önce yahudiler hiç askerlik yapmamış ve aşağılık görülen meslekleri sahiplenmişlerdir.

kendi bilim adamlarımız yetişmeye başladıktan sonra yahudilere karşı türkiye'de kötü davranmaya başlamış ve yetişen bilim adamlarımız bu yahudilerin yerlerine göz dikmiştir. yahudiler de savaş sonu türkiye'den emeklerinin karşılığını göremedikleri ve mevkileri kapmak için bilerek yükseltilen milliyetçilik ile mecburen ayrılmaya başlamışlardır.

http://tr.wikipedia.org/w...T%C3%BCrkiye'de_Yahudilik
http://www.tarihim.org/ic...ilgili-tek-satr-yok-.html

yani bunları bilerek "lan bu memleketin adamı yeterince doktor bulamayıp bizlere mecbur kalsın, mevkiler bana kalsın, ben çok kazanıp el üstünde tutulayım" demeye, benden öncekilerin vicdansızlığını yapmaya vicdanım elvermez. yeterince doktor olursa biz doktorlarda belirli bir seviyenin üzerine çıkmak zorunda kalırız.
gidenlere degil goturenlere kizmak gerekir. bu ulkede yasamak ciddi sabir ve ozveri ister.

her yerde torpil az cok vardir ama bizim kadarini baska yerde gormedim. bir arkadasim turkiye'de fakulte birincisi olarak bitirdigi universiteden sonra fulbright bursu ve dekanlik bursu ile columbia universitesi gibi dunyanin en saygin universitelerinden birinde yuksek lisans yapan nadir tam burslu ogrencilerden biri ve turkiyeye dondukten sonra 7 aydir issiz bekliyor. en iyilerinden en kotulerine kadar basvurmadik yer birakmadi. 6 ayin sonunda kimseyi araya sokmadan is arama cabalari sonuc vermeyince bir kac tanidigini devreye soktu ve bir aydir tam 7-8 ust duzey sirket gorusmeye cagirdi ve bunlarin hemen hemen hepsi daha once basvurdugu yerlerdi. Adam ayni adam, ama artik referansi var. Yazik bu ulkeye ve ona birsey kazandirmak isteyen idealist genclere. sonra da sizlanirlar beyin gocu, o beyinler gocsun ustunuze de altinda kalasiniz.
evin beyinin ekonomik sıkıntılar nedeniyle başka şehire göçünü konu alan bir antitartaklar romanı.

kitabın arka kapağı:

"orhan pamuk: orta direklerin dertlerini çok iyi yansıtmış, klasik olabilecek bir eser.

niv york tayms: günümüz romancılığına; farklı anlatım tekniklerini çok farklı şekilde kullanmasıyla çığır açabilecek bir kitap.

rıdvan dilmen: gol olur."
ilkokul mezunu kro magnon kılıklı insanların refah içinde yaşamasına kızan cüzzi bir miktara calışacaksın bu ülkede denilen bilim insanlarının yaptığı eylemdir.

düzeltme:gidenlere gittiği için değil,gitmelerine sebep olanlara kızılmalıdır.
karisi tarafindan memnun edilmeyen "bey"in daha guzel es bulmak umidiyle baska ulkelere (bkz: ukrayna) gocmesidir.
(bkz: beyin fırtınası)