bugün

yanlış anlaşılmış şarkı sözlerinin dinleyene tepkisi.

ayrıca canlandırılması gereken başlık.
niye siliyorsunuz arkadaşım yazıp yazıp?
Dertli insanın söylediği sözdür.nedense bu aralar etraftan çok duyduğumuz sözler arasına girmiştir.
bir minibüs arkasında gördüğüm şok eden yazıdır. "Nasıl yani?" dedirtir insana.
sözü ithaf edilen bir çok kişidir, kaynağı net olarak bilmiyorum... herkes en çok kime yakıştırırsa ona ithaf etmiş. fakat tarihten bugüne bir çok ismiyle nam salmış kişilerin diline dolanmış durmuş. dünyayı anlamış olanların bile şikayetleriymiş anlaşılan o ki. neyse ben şimdi 'bu sözü kim söylemiş'ten ziyade özüne inme taraftarıyım, söylemiş birisi zamanında ve halen söyleyegelen bir söz mühim olan da burası zaten.

biraz arabesk ve acı kokan bir söz, kendi içinde de bir paradoksa sahiptir hem en azından bir kişi tarafından anlaşıldığının mutluğuna varacakken tam orda bir 'u dönüşü' yapıp esasında onun da anlayamadığını anlatmaya çalışıyor. yani bu sözü diyen adam efkarlı, içli, anlaşılmak için çırpınıyor da kimsecikler duymuyor sesini... sesi taa kör kuyular içinden geliyor, hani uyursunuz da bir yerden düşmek üzereyken bağırırsınız sesiniz kısılıverir öyle bir şey... anlaşılamamak hem de şu dünyada hiçbir kimse tarafından ne kötüdür, düşüncesi bile kötü fakat zaman zaman böyle anlarımız oluyor hepimizin, ama bu ruhaniyetle sürekli bir ömür geçirmek zıvanadan çıkmakla eşdeğer kesinlikle...

bu sözü duyduğumda günlük meşgalelerin, ilişkilerin, tadların esintisinden çok aklıma hep rasullerin mücadelesi gelir. ne zaman bir kişi tarafından anlaşılamadığımı düşünsem hatta yine takılır kalır bir köşeye 'resullerin mücadelesi';
düşün ki sen peygambersin, allah'ın seçtiği kulsun, düşün artık üzerindeki yükü ve üzerindeki o gururu, seçilmiş insan olmanın verdiği büyüklüğü, içimizden birine bir peygamberlik verilse tahayyül edemiyorum yapacağı edepsizlik ve pervasızlıkları ki en küçük bir yönetim birimindeyken bile kendimizi nerdeyse evrenin sahibi sanıyoruz...
resullerin nasıl bir edebi, nasıl bir hayası varmış ki her an mütevazilik, kibirden zerre yok, sanki kainatın sahibi olan allah onlara peygamberlik değil de hizmetçilik vermiş öyle olgun, öyle ölçülüler... ve bu olgunluk tevazuyla geliyorsun halkının arasına 'allah'ınız birr', 'yerin ve göğün yaratıcısı tek olan allah'tır ve bunda hiçbir ortağı yoktur', 'ondan başka ilahlar edinmeyerek iman edin', 'şükredin', 'sabredin', 'allah buyurdu' de; onlar sana gülüp alay etsinler, aşağılasınlar, iftira atsınlar, büyücü desinler, yetmesin bir de işkence, eziyet edip öldürmeye kalksınlar...
la havle...

bu nasıl bir kendini anlatma azmidir, bu nasıl bir karşılanmadır ve bu nasıl bir olgunluktur ki sen yine onlar adına dua et, kavminin arasında 40-50-60 hatta bin yıl kal yine aynı azimle anlat ve bir avuç insan sana iman etsin... bu nasıl bir sabırdır, bu nasıl bir şükürdür cidden aklım almıyor... ve anlaşılamamış olmak işte tüm bunları düşündükce emin olun ki hiç mi hiç zorunuza gitmiyor.

emin misin?
delilin sağlam mı?
eleğin çürük mü?
şükrün yerinde mi?
tevekkülün tam mı?
tefekkürün tam mı?
hep o'na mı yaslanmışsın...

gerisi boş hem de bomboş... "beni bir tek sen anla sen de yanlış anla be olsun varsın" diyorsun...
bu sözlerin sahibi uzaylı sanatçımız mustafa topaloğlu'dur. Mustafa topaloğlu aynen şöyle demişti : *beni birtek eşim anladı. O da yanlış anladı*