bugün

niçin böyle oluyoya ? neden böyle oluyoya ? ne diye böyle oluyoya ? eminim kendimden; kızmadım, sormadım, üzmedim, hiç arkamı dönmedim, yüzünüze vurmadım, gururunuza dokunmadım, kendi derdimle canınızı sıkmadım, bekle bile demedim koştum yetiştim, kafama niye vuruyorsunuz ?
yanlış bu istasyon.
her sene olan meteor yagmurlarini bu sene izlemedim. cunku icimden hic izlemek gelmedi. dileyecek dilegim yoktu. belkide nedeni en parlak yildizla ilgili duydugum hikayenin gercek olmadigina dair icimdeki inanctan kaynaklandi butun bunlar. bir zamanlar demistim yildizlar her yerden ayni gozukur en parlak yildiza bakalim diye birine ama yildiz kustu galiba kimse bakmadigi icin ona. artik eskisi gibi parlamiyor. kimseyi birlestiremiyor parlakliginin altinda. bu nedenle yildizlara inancimi yitirdim. dileklerimizi de gerceklestiremeyeceklerini biliyorum kaydiklarinda. belki tek yaptiklari dileklerimizi alip sonsuz bosluga surukluyorlardir kendileriyle birlikte.
Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yıl sen kalayım.
yarın placebo konseri var.
zaten racır abeyi kaçırdık.
eski it pampalarım konserlerde sürtüp duruyorlar.
ilk kez izmir pişmanlık veriyor.
insan ne tuhaf. sorsan herkes sevilmeyi, huzuru ve bunun getirdiği mutluluğu aradığını söyler. o gün üç ayrı insanla sevişmiş adam/kadın bile gece uyumadan önce içten samimi bir eli tutmak istediğini söyler kendi kendine. peki nedir insanı böyle hissettirirken, bambaşka eylemler yapmaya iten şey? nedir ruhuna güzellik katacak, o nu arındıracak insanı aradığını söylerken, hep o insanı beklerken ve bir mucize olup onu bulmuş olsa bile doymayan tensel arzular, asla tatmin olmayan o hırs ve egosuna yenik düşüren şey? başkalarına dürüst olmayı geç, kendine dürüst olamayan canlılarız. bir elimizle kazandığımızı diğer elimizle vurarak düşürüp kaybettiriyoruz sanki.

"Ben neye sevdalıyım böyle,
Bilmem...
Binlerce yıldız kayıyor kanımda.."
bugün hava çok sıcak ve bunaltıcıydı.
Ben En Azından Katilimi Tanıyorum Fakat Sen Bir Gün
Sevilmediğin Bir Yürekte Kim Vurduya Gideceksin...
benim annemin başını siz yaktınız. bıktım sizden bencil insanlar. güvenmiyorum size artık, hiç güvenmiyorum.
sizin her işiniz görülürken hiç sorun yok. ama bencilliğinize hizmet edemeyince, kötü mü olduk şimdi.
nasıl yıllarca görememişim, tek taraflı düşündüğünüzü. kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi; hiç acımadan, sevdiğinizi söylediğiniz birine nasıl yaptığınızı görüyorum, seyrediyorum. ama bilmediğiniz şey, benim canımı acıtıyor bu yaptığınız. benim her şeyden önce gelen parçamı acıtıyor.
nasıl bu kadar bencil, acımasız, ikiyüzlü olabildiğiniz göremedim yıllarca. nasıl hep gülene güldünüz de, gülmeyince kötü yaptığınız insanların aslında sizin yüzünüzden kötü olduğunu fark edemedim.
çok çaresizim, öyle çaresizim ki.
benim başımı da siz yaktınız. tüm sevdiklerim. ne güzel istediğiniz gibi biriyim değil mi? gülüyorum, konuşuyorum, neşeleniyorum. ama azıcık göz yaşımı görseniz, ilginizi bile çekmiyor bu. çünkü mutsuzluğumla mutsuz olabilirsiniz.
uzak olun bundan sonra benden!
ayrıca da ben bu yazıyı size yazmadım. size yazılacak bir yazım yok benim.
tek dileğim sizin gibi bencil olmamak.
hangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz...
birazdan piç'e başlayacağım. bayağı geciktim ama önceden spoiler yememe rağmen fena halde merak ediyorum
''neden ben?'' dedirten anlardan ve bana sürekli bu anları yaşatan insanlardan nefret ediyorum.
Seni seviyorum seni seviyorum aşığım sana.
güvenimi sarsacak bir şey yapma demedim mi sana? neden yaptın?
I belive you can fly.
kakam geldi. ucunda duruyo.
çok fazla mutluyum aynı zamanda mutsuzum ve korkuyorum. mutluyum çünkü yeni bir eve taşınacağız ve benim şu yaşımda ilk defa kendime ait bir odam olacak istediğim gibi düzenleyebileceğim bir odam olacak. mutsuzum çünkü doğduğumdan beri bu küçücük evdeyim camdan bakınca tüm çocukluğumu görüyorum onun dışında şuan bile mahallenin ufak sümüklü çocukları benle oynamak isterler bayramlarda kandillerde sokakta onlarla beraber şeker yerim camdan top atarlar ordan oyunlarına katılırım saklanbaç oynarlarken yerlerini söylerim ama bu bile onları mutlu eder yaaa jelibonlu menemen yapma ama kih kih kih diye gülerler onları çok seviyorum. ama olsun yine her zaman o ufaklıkların yanına geleceğim çok uzağa gitmiyorum ki pıtırcıklarım. çocuklar gerçekten sevgiden anlıyorlar. korkuyorum çünkü... korkuyorum işte çok hemde...
"hayır!" dedi zeynep "hayır!!".
"sevemezsin bundan sonra, bağlanamazsın. yapamazsın anlıyor musun?" dedi adam, meçhule gittiğinin farkına bile varmadan.

siyaha bürünmüştü yine gün. diğer günlerden pek farklı olmayarak daha zifiri, daha ağır çökmüştü gecenin üstüne. gece taşıyamıyor gibiydi yükünü, zeynep gibi. inançlar, doğrular, mutluluklar, sevinçler, paylaşılanlar koca bir yalan olmuştu hayatında. gücünü yitirdiği yerden, acısından deç alarak ayağa kalkmalıydı. biliyordu sonsuz olmadığını her bir şeyin. bundan sebep gecenin üzerine yürümeliydi, her attığı adam daha değerliydi. çünkü artık yalnızdı.

- şuna baksana. farklı. seziyorum farklı biri.
+ tam senin tipin ve evet. farklı.

fark sözlükte; Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, anlamına geliyordu. ve o da ayrılıyordu diğerlerinden. en azından zeynep'in gözünden böyle görünüyordu. o halde farklı sözcüğü o an ki durumu karşılayan en uygun kelime olma hakkını elde ediyordu. gözleri farklı bakıyordu diğerlerinden. sonsuzluğun rengine münhasır gözleri.

yalnızdı zeynep. bunun farkındalığıyla yaşamak mecburiyetindeydi bundan tezi. yalnızlık? nice şair, yazar, derviş, bilge ne anlamlar yüklemiş, ne tanımlar yapmıştı bu 9 harflik kelime uğruna. kim bilir belki de bu uğurda ölmüştü nicesi, ağrısız ve yalnız.

* ben dün vardım, bugün de varım. ancak yarın olup olmayacağım belli değil. yalnızsın, evet. seni seviyorum, hem de çok. ama şimdi bunu düşünmemelisin. hayati bir karar vereceksin. ve bu kararı alırken düşünmen gereken tek kişi sensin. kendin!
-...

şaşkındı zeynep. olanları ölçüp tartması gerekiyordu. ama şaşkındı işte. o zaten yalnızdı. e o zaten yalnızsa biri ona bunları nasıl söyleyebiliyordu? bu ne cüretti? yanmış can bir kez daha yanabilir miydi? ahh zeynep!! kafası mı karışıyordu, yoksa karmaşıklık gerçekleri görmemek adına ona kendini daha mı iyi hissettiriyordu, henüz bunu bilemiyordu.
Sıkıldım, çalışsam mı acaba.
son sözüm vardı sana söyleyecek ama sen kimdin bir türlü çıkaramadım tatlımbaş.
sende bir şeyler söylesene vazo!
hiç yoktan benden nefret eden sevgilim geldi aklıma, yanımda değil artık belki bir daha göremeyeceğim de ama içimde mazoşist dürtüler var. aslında umrumda falan da değil -yersen- ne de olsa ben bu yazıyı öylesine yazdım.
insan yalnız kalmak ister bazen. Dertleriyle baş başa kalıp teselli etmek ister kendini. Omuzlarına yük olmuştur gözyaşları. istemez artık içine akıtmayı. Bazen yorulur insan. Hayatın karmaşıklığında kaybolup gider. Koşturmalar arasında unutur her şeyi. Gülmeyi unutur, seviyorum demeyi unutur, âşık olmayı unutur çoğu zaman. Başarının tadını unutur. Hep kaybetmiştir çünkü. Önce hislerini sonra kendini... Başkalarında arar özünü. Bulduğunu sandığında ise âşık olur ona. Bilir belki de kanadının kırılacağını ama bir daha kaybetmeyi göze alamaz. iki kişilik yalnızlık ister bu sefer. Mehtabın eşlik etmesini ister aşklarına. Hayaller kurar, inanır ve mutlu olur. Gün gelir arkasına bakmadan gider sevdiği. Hiç bir şey söylemeden vazgeçer hayallerinden. istemezsin gitmesini, onsuz bir dünya düşünemezsin. Ama gururun ağır basar, "gitme" diyemezsin hiçbir zaman. " belki de gitme deseydim kalırdı benimle" deyip pişmanlıklarınla yaşamaya devam edersin. "belki"lerin çoğalıp can yakmaya başladığında yine ağlarsın. insan hep ağlar. Mutluluk gözyaşlarıdır bazen, bazense yüreğini dağlayan acıların. Bebek doğduğunda ağlar, sanki bilirmiş gibi önceden yaşayacaklarını. Çocuk okula başladığında ağlar. Henüz hazır değildir anne şefkatinden ayrılmaya. Üniversiteyi kazandığında ağlarsın. Belki hayatın acımasızlığına her gün adım adım yaklaştığın içindir bu gözyaşları, belki de yanında destek olacak kimsenin kalmayışından korkuyorsun. Bir işe girip çalışıyorsun, para kazanıyorsun. Bu seferde kendi ayaklarının üzerinde durmak zor geliyor, yine ağlıyorsun. Oysa tat almayı bilsen şu hayattan ağlar mısın hiç? Yalnız kalmaktan korkmayıp kendini dinlemeyi bilsen zor gelir mi hiç yaşamak? Sevmeyi bilsen, yıksan tüm önyargılarını üzülür müsün hiç? Her düşüşünde pes etmeyip kanayan dizlerine aldırmadan koşmaya devam etsen, bazen bilsen karşındakini anlamayı, bazen yoksaysan tüm yaşadıklarını, bazen yeni sayfalar açsan kendine ismini karaladıklarına nispet edercesine, tebessümün yüzünden hiç eksik olmasa yenilen sen olur musun hiç şu hayatta?
Geçen gün babamla tartışıp kapıyı sertçe kapatıp evden dışarıya çıktım. Arkama bile bakmadım. O kadar kötü
tartıştık ki bana onlarca ağıza alınmayacak küfürler etti. Sonra erkek arkadaşıma mesaj attım, ben çok kötüyüm yanıma gelir misin dedim ? ” ayy aşkm babam izin vermez ki ” dedi , sonra amcaoğlumu aradım ” aradığınız kişiye şu anda ulaşamıyor lütfen sinyal sesinden sonra mesaj attın ” dedi. En yakın arkadaşımı aradım ” şu anda uyuyorum kanki sonra konuşuruz dedi ”. Saçmalamamda karadeniz kıyıda falezler var ( bir nevi o filmlerdeki atlama yeri varya oradayım) işte, kafaya koydum ama kesin atlayacağım böyle. tam atlayacağım Murat Kekilli geldi, dedim Murat git buradan, dedi bu akşam ben ölücem olmaz. Dedim murat Siktir git ! bana bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz dedi. Dedim ben tutarım ! Tuttum bunu saçlarından, bir uçurum gibi düşerim gözlerinden dedi, bende essahtan mı la dedim? Galiba ben senden hoşlanıyorum sky dedi. Gözlerinin içine baktım böyle derin derin, o ara yağmur yağmaya başladı saçlarını bıraktım ayağa kaldırdım uçurumun kenarına daha fazla yaklaştık. Gözlerimi gözlerinden alamıyordum, gözlerini kapatıp bana doğru yaklaştı o an karnına tekmeyi bi koydum uçurumdan aşağıya düştü galiba öldü bilmiyorum.
çok asosyal oldum oğlum ben. herkesin çok doğal bir şekilde yaptığı şeyleri ben yapamıyorum. yolda yürürken adım atmayı unutuyorum lan.
"Kopardığımız her çiçekte biraz daha kirlendik. Mutluluk için cana kıydık, farkında olamadık." dedi adam.
mayo olsam araya kaçarım, o derece cins adamım ya la ben.