bugün

Benim olacaksin.
Benim yazıp yazıp silmişliğim yok, hiç yazamamışlığım var..
hani sen geldin ya benim gözümün içine maviş maviş baktın.
içimi titrettin.

iyi halt ettin! aferin.
sevgilim, gözümün nuru seni merak ediyorum aynı şekilde.

ayrıca sözlük yazılarımı okuduğunun farkındayım.

büyük ihtimalle yine kızdırıp çıkarttılar içinden öküzü diyorsundur.

sen küfürsüz yazılarımı oku çünkü burda ufacık ve çapsız adamlar var.

anladıkları dilde, küfür oluyor haliyle.

ben sana olayın vehametini geldiğinde ayrıntılı şekilde anlatırım.

ayrıca seni seviyorum biliyorsun.

çapsızların yaptığı dincilik ve gericilik yüzünden seni merak ediyorum.

zira benim mezhebimden değilsin ama mezhep nedir yani?

bu çapsız mahlukatlar ölü veya diri çıkmak zorunda aramızdan.

kalbim karanlıkta kaldı ve seni çok özledim...
seni seçtim ve benimsin.

http://www.youtube.com/watch?v=JBoizPA1qV4
bu kadar zaman sonra...
gelmeyecektin!
Seninle ilgili anılarım o kadar taze ki dün gibi hatırlıyorum seni. Tıpkı öğlen içtiğim çorba gibi sıcak, otobüste arkamda ağlayan çocuk kadar masumsun. Hadi kalk gel diyebileceğim kadar yakın, sana seslenemeyeceğim kadar uzaksin. Keskin bıçak diyor ya sezen abla, işte öyle taze öyle derin boşluğunun bıraktigi yara. Lafı uzatmayacağım. Kimse masal okumasın bana. Görmüyorsun beni biliyorum, izlemiyorsun yukarılardan bi yerlerden. Hayır ayrılmak değil de, ben sensizlige ettiğim küfürlerle, girdiğim günahlarla gelebilir miyim yanına. Bu dünyada kavuşmamıza izin vermeyen Yaradan, müsaade eder mi oralarda bi yerlerde vuslata.

SENI ÇOK ÖZLEDIM..!
Fincanlarımız ayrı, kalplerimiz bir olsun ve biz birbirimizi sabah uykumuz kadar çok sevelim.
ben sana bakarım
herkesten iyi bakarım
kimseye bakmam, sana bakarım
sana böyle, bir ben bakarım
ben böyle, bir sana bakarım
ben sana bakarım
sen önümüze bak,
düşmeyelim..
değerli facebook;

aldığım e-postada uzun zamandır uğramadığımı belirtmiş, "yardımcı olabileceğim bir sorun var mı?" diye sormuşsun.
teşekkür ederim.

sorun şu ki cancazım;
ben kışları yalnızca salonunda sobası yanan,
ve tek televizyonu bulunan bir köy evinde büyüdüm.

15 tatildi, atari almıştı babam karne hediyesi,
mahallede ilkti.

arkadaşlarımın hepsini toplar çılgınlar gibi eğlenirdik.

ve büyüklerim.
büyüktüler...

annem poğca börek bişiler hazırlar, babam bakkaldan kola fanta alır ve kaybolurlardı evden.
dedem ve babannem de kaybolurdu üstelik.
kış ayıydı lan. kıştı üstelik..

kimi komşuya kimi kahveye.
biz rahat rahat eğlenelim diye..

çocuklar dedemi çok severdi bak mesela,
süper hikayeler anlatırdı bize. gitme derlerdi, o da giderdi gülerek.

özenle yetiştirdikleri evlatları rahatla saçmalasınlar diye.

onlar şaraptı biz rakı,
rakı ya,
şarap katmak olmazdı...

geçen ağustos otuzumu devirdim facebook.
yıllar eskitiyo cancazım.

nice kanı kaynayan yiğitler bıraktım sana bak,
arada giriyorum kimseden habersiz de;
rakıyı sek, kadını tek seviyo eşek sıpaları.

vakit onların vakti..

sen de iyi bilirsin ki;
boynuzun kulağı geçmesi, kulağın boynuza el vermesindendir ancak.

onlara iyi bak aslanım.
bırak rahat saçmalasınlar, hepsi birbirinden iyi çocuklar...

geçirdiğimiz onca güzel günlerin hepsi aklımda ve sana minnettarım..

şahane ekmek ayvası aldım bu arada, şarap içmeye beklerim cancazım.
öptüm çok.


sevgilerlerle;

ziinel ağanın böyük torun
o gece..

-çalıştığın işyerine, dükkanına, ellerim ceplerimde, omuzumda küçük bir valiz ile girmiştim.
-sokakta dımdızlak kalmış hiç tanımadığın bir öğrenciye, bendenize.. evinin anahtarlarını vermiştin.

sağol devre * devre ne demek anlamını bile bilmiyosun, ayrıca çakma devrimcisin *
bana gerçekten ağabeylik ettin. küçüğüm devre *
ergenlik zamanları fazla kafa basmadığı dönemlerdeyiz. manitamız var seviyoruz filan. bunun doğum günü için tee 3 ay önceden napsam napsam diye düşünürken dedim günlük tutayım. neyse tam 3 ay boyunca ufak bir deftere her gece yazdık romantik şeyler filan. geldi o gün haberi yok tabi çıkardım dedim ki "ben bu yazıları sana yazdım" ve verdim. kapağınada onun resmini yapıştırmıştım. on numara 5 yıldız oldu anlacanız. Kız ne dese beğenirsiniz ben bunu eve götüremem kardeşlerim görür annem görür. zorla o akşam götürmüştüde okuyup ertesi gün getirmişti amk kezbanı.
anlayacağınız bu başlığında bende böyle hüsran bir anısı vardır.
3 yıl önce. tam 3 yıl önce başladı bütün hikaye.aşklar,yalanlar,sevgiler,sadakatsizlikler,gözyaşları,kahkahalar, titreyen eller,nefret dolu bakan sözler,dünya unutturan sarılmalar,ve kalkan eller.

tam 3 yıl önce bugun başladı bizim hikayemiz.ve aşkımızı öldürmeseydin eğer, belki çok başka yerlerde,belki çok başka koşullarda aşkımızın 3.yıldönümünü kutluyor olacaktık. neler düşündük, ne hayaller kurduk ama kader var ya kader bizi buralara getirdi.eger seninle bunları yaşayacağımı bilseydim, o gün kaza bile geçirmeyi diler, keşke oraya gelemeseydim derdim.keşke senle tanışmasaydım, keşke ellerimizi kavuşturacak güne uyanmasaydım.hayatımda mutluluktan çok bela açan biri olarak seni tanımamış olmayı dilerdim.

bana cehennemi de yaşattın, yalan değil cenneti de.2 yıllık süre içinde hayatımda en mutlu olduğum dönemler de oldu, ölmeyi dileğim de. ağlarken uyuyakaldığım, korkudan uyuyamadığım, mide ağrılarından sabahladığım, Allaha yalvarıp yakarırken bazen seni dilediğim bazense ölmeyi dilediğim günler oldu. sen benden gideli çok oldu ama, itiraf etmekten utandığım bi gerçek var ki, iyi ya da kötü seni hayatımdan silemedim.bu demek değil ki silemeyeceğim, ama yine de, bir mekanda, bir zamanda, ya da herhangi bir anda aklıma düşmüyor değilsin. ne zaman seninle geçirdiğim güzel zamanları düşünsem hemen yaptığın yadsınamaz kötülükleri düşünüp sana olan nefretime nefret katmaya çalışıyorum. kalp bu, en katı kalpler bile bir süre sonra yumuşuyor, olan biten her şeyden sonra, insan iyiyi hatırlamak istiyor ama sen iyiyi hak etmiyorsun.sen nefret edilmeyi hak ediyorsun. ama nefret de yoruyor beni, kalbimi karartıyor, savaşım içinde olmak istemiyorum.

bazen affetmek geliyor içimden seni.affedip, göğe salmak içimdeki nefreti.ama bunu ne kendime,ne aileme yapamam diyorum. şu fani hayatta hep kendim için yaşadım, kendi doğrularımdan bir kere şaşmadım. ama sen bana bildiğim bütün kuralları çiğnettin ve kendime yakışmıcak hareketlerde bulundum sana olan saplantım yüzünden.seninle ilişkimiz artık aşktan çok saplantı olmuştu, birbirimizi sevmekten öte, hastalıklı bir şekilde zarar veriyorduk.bu zarara ne sen ne de ben dur diyemedik.şimdi durup düşününce, bende çok yanlış yapmışım farkındayım, mantıklı düşünüp, olmayacağını anladığım anda her şeyı bırakıp gitmem gerekti,ama ben kalıp zehirli hücrelerin beni ele geçirmesini seyrettim. ve ne gariptir ki bir yandan senden kopmak isterken, bir yandan bu kadar emek, bu kadar sevgi boşa mı gidecek, bir sonumuz olsun diyordum.ama olmıcaktı, adım gibi biliyordum.kaçmak kurtulmak istedim,ama bilemedim ki içimdeki bırakıp gidemiyordum.ben ne kadar uzaklaşsam her seyden onlar da benim içimde, benle birlikte geliyordu.

bana karşı şu an ne hissediyorsun, ne düşünüyorsun bilemem, senin de söylediğin hiç bir kelimeye bu zamana kadar inanmadım, inanmam da zaten. inanınca gördüm söylediğin yalanları. o yuzden gerçeği hiç bir zaman bilmemekle beraber, bir yalanın içinde yıllarca debelendim hala daha debeleniyorum. bir gün sana olan nefretim söner mi bilmiyorum ama, seni hayatım boyunca affetmeyeceğim.
Bu akşam gözlerim dolu dolu gördüğünde hiç birşey sormadan, hiç birşey fark etmemiş gibi beni mutlu etmeye çalıştın ya, nasıl duygulandım. Bak o kadar duygulandım ki gelip sözlüğe yazdım. Hiç yardımı dokunmayacağı halde neyin var diye soran tiplerden sonra ilaç gibi geldin. Belki senin için çok önemli değildi. Çok teşekkür ederim, abiciğim.
senin yüzünden hafta sonlarından nefret eder, pazartesiyi iple çeker oldum. gelsin yine tipini yidiğimin pazartesisi, biz yine karşılaşalım o otobüste, yine bakışalım ve sen yine gül bana, olur mu?
tüm iletişimimizi kestiğin için böyle yazcam. sana küçücük bir teşekkür borçluyum. eski en yakın arkadaşımla seks muhabbeti yaptığınızı kendi gözlerimle gördükten sonra ikinizinde gerçek yüzünüzü görmüş oldum. teşekkür ederim. birde ben 11 aydır beni aldatmadığına iyi inanmışım iyi inandırtmışsın. artık yüzüne tükürülecek kadar bile değerli değilsin benim için. hatta yüzünü hiç görmemek çok makbule geçer
hep hayal kurardım ama hiç gerçekleşmezdi o hayaller şimdi seninle gerçekleştiriyorum.***
bu sıralar hep aklımdasın, acaba bende senin aklına uğruyor muyum?
yavrum kalk yerine yat hadi, bak sözlükten yazıyorum belki görürsün diye. belki değil kesin görüceksin zaten.
Herşeyi bir kenara bırakıp kısa ve öz düşünürsek (ki maalesef kaçınılmazımdır);
tanıştığım günden bu zamana seninle hem çok mutlu oldum hem çok fazla yıprandım. işin kötüsü sen bana hiç birşey katamadın, ben de sana. Şimdi bitti ve bile isteye soğudum senden. Elimde tertemiz iki tane iyi ki kaldı senden sadece. iyi ki tanıdım, iyi ki gittin. Nasıl olduğu umrumda bile değil. Belki böyle olmaması gerekirdi ama ben elimden geleni fazlasıyla yaptım bunlar benim keşkelerim olamaz. Sen de bıraktım.

Özleyeceğim tek şey çay sohbetleri olacak yalansızindam.
ilk kez seni düşündüm bu sabah ve gülümseyerek uyandım.
işte bu yüzden sana şimdiden hoşgeldin!
bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. unutmak alışmaktır. unutursun demiyorum… ama alışacaksın biliyorum.
bana hiç dokunmuyor olman beni gerçekten seviyorsun anlamına mı geliyor?

kanım çok kaynıyor sana anlatamam. bazen sarılasım geliyor hatta. ama bi iki saniye sessizlik oluşturup gözlerinin içine bakıyorum böyle durumlarda. sonra gülümsüyoruz başka yöne bakıyorum ben.

hele hele ceylan gözlüm demen yok mu.. ben en çok senin yemekhanedeyken tam yemeğimi bitirmiş tepsimi koyacakken elimden alıp "bırak ben götürürüm onu" demene aşık oldum sanırım.

değer verdiğini belli etmen o kadar hoş ki.. ama karşılıklı bu biliyorum. allahım ya yerim seni yerim!
Ah ne ikna edici bir intihar biçimi seninle göz göze gelmek.
benim için artık herkes; gerizekalı, "bizim sayemizde orada", "bi gelse zaten anlayacak ne olduğunu, çocukmuş, 30 luk gelişmemiş köpek, siktir çöpçü ol", "elbette burada herkesin kaderini biz (erkan -aylin köpekçi sol yapılaşması) belirleyeceğiz", tekrar eski ilaçlarına döndü deli, alkolik şerefsiz, salasını okuduk "biz" onun, babam gibi hiçbir şey (her şeyi) bil(m)iyor gibi laflar ediyorlar.
gerçek şu ki ben yalnız seni seviyor ve istiyorum. sense o nedi bu ne diyor, şöyle diyolla böyle diyolla, diye düşünerek, gereksiz insanların yönlendirmeleriyle hareket ediyorsun. benim bir ev geçindirecek işi bulacak ve yapacak gücüm şu an bile var. sen de yanımda olursan (ki o zaman her şey çok farklı olacak), gelişimimi zeus bile kıskanacak emin ol. sana her şeyden çok ihtiyacım var. seni mutlu edebileceğimi düşünüyorum.
maalesef artık ben sana gelemem, çünkü çok fazla reddedildim. uzatılacak bir ele can suyu gibi ihtiyacım var. ne olur özgür iradenle gel ve bana küçük de olsa bir şans ver.
güneşim ve mucizemsin.