bugün

sigara kadar aşığım sana ama sigara içmek istersinde ateşin olmaz ya hem o kadar yanımda hemde saçma sapan bir uzaklık.
Oysa ne şiirler ne şarkılar dokunmuştu gönlüme senden. Şimdi bir avuç hatıra bana kalan sana ise hiç bitmeyecek egon ve değişmemişliğin. Durma, devam et sakla eski aşklarını. Ben uyurum onlar yanıbaşımdayken sana sarılarak.
Ara ara yazıyorum buraya. Galiba can sıkıntısı yada işsizlik dedikleri şey bu olsa gerek. Neyse nerde kalmıştım ha evet sen aşkın tanımını yapmıştın bilmem kaç kelime kaç harf diye işte o tanımı görünce bir duraksadım belki benimdir bu tanımdaki dedim. ne umut ama! sonra aklıma bana söylemek istediklerini bile benle görüşmemek adına arkadaşlarıma söylediğin geldi hani şu malum olay senin değerli arkadaşınla ilgili olan neyse aklıma gelince de şöyle dedim ulan ne salak bir şekildeyim ha işte o gün bugün artık senle ilgili cümle kurmayı bıraktım tabi düşünmeyi de ha bu yazı ne dersen derli toplu bir nokta koymak istedim bu dramatik masala. artık buraya bir şeyler yazıyorsam bilki kastedilen zat sen değilsin.
her gecenin sabahında başım döner, döner..
huzurla uyu.
bok kokuyorsun.
neden bu kadar şerefsiz olduğunu daha önce anlamadım.
Önünde duramazdım. Senden bu kadar uzun bi' süre istemek bencillikti, sen razı olsan dahi.
Kıyamadım Beyaz, senin de bana kıyamadığın gibi. Birbirimize benziyoruz. Sen de zarar vermemek için vazgeçmemiş miydin daha önce? Şimdi de benim yapmam gerekiyordu.

Ama ben, sevmediğin biriyle evlen diye vazgeçmedim senden. Bu neyin öfkesi? Bu neyin intikamı, neyin aptallığı?

Kızıyorum, ama daha çok özlüyorum seni. Ne b.k yersen ye, yine de seviyorum seni.
Kapatsana sen su whatsapı yine. Cevrimici olup duruyon, kıskanıyorum.
hep ingilizce konuşmak istiyorum ben böyle. fransızca da olur. ispanyolca bile. hani böyle küfürlü, argo. sokak kadını modu. dağınık saç. kızgınken gülen. hani böyle. bilmem. sadece senin beni anlamayışının bir nedeni olsun diye.
1-2 saat önce başıma kyk güvenliğiyle ilgili blr olay geldi.olayın önemi yok beni sinir eden şey güvenliğin tavır ve hareketleriydi. neyse 3 güvenlik görevlisi bana doğru yaklaştı 2si normal görünümlü bi tanesinin ise egosu yüzüne vurmuş kendini bi bok zanneden tavırlar falan ben olduğum durumu gizlemekle mesgulum bu artist yanıma geldi durumunu gizleme yurt kimliğini ver yarın tutanak tutulacak dedi ben anlamamazlıktan gelsem de adamın kibirli davranışlarla kimliğini ver demesi beni deli etti. şimdi ulan şerefsiz herif kim senin götünü bu kadar kaldırdı da sen böyle davranmayı kendine hakgördün o gerizekalı beynini şişmiş boyunu aşmış egonun neresinde barındırıyorsun ki böyle davranıyorsun senin de ailenden birine bu muamele yapılsa hoş olur mu itoğluitin çocuğu senin gibi kendini bi bok zannedenler yüzünden canımız yanıyor ulan eşşek herif senin gibilerine ileri hayatta hakettiğin değeri vericem merak etme inşallah bana yaptığın çirkin şiddet dolu muameleyi allahtan diliyorum (eğer abartmıyorsam)başkaları tarafından çoluğunla çocuğunla imtihan eder seni egosu şişmiş şerefsiz herif.senin gibilerine acıyorum.biyere gelemediğini düşünen -ki işinden memnun olmaması için bir sebeb yok -yıllarca içi içini yemiş sonra bunun hıncını masum insanlardan almaya çalışan bir zavallısın sen.küfür etmiyorum özellikle küfür senin gibi acizlerin işi.allah seni islah etsin yada nasıl biliyorsa öyle yapsın allaha havale ediyorum ben daha da bişey demiyorum senin gibi bir zavallıya iyi polis kötü polis oyununuzla da cehennemin dibine gidin sen o dier adama dua et o temiz biri olduğumu bilip kimliğimi geri vermeseydi suan acizlik olmasına rağmen ana avrat sövmüştüm godoş seni oh be rahatladım şimdi allah insallah bildiği gibi yapar seni sana bu kadar yazı yazmaya değmez!.. (şerefsiz güvenlik kendine iyi bak)senin gibi adama ciddi olmaya değmez tu senin kalıbına.nefretlm bir lanet gibi gezsln üzerinde.mazlum ahı aldın kolay değil.huh!..
Merhaba.
Evet bir kaç gece evvel olduğu gibi ben bu yazıyı tekrar sana yazdım. O zamanda dediğim gibi, hiç okumayacağını bildiğim bir insana yazmak yerine sana yazmak yine daha mantıklı geldi bana.Nasılsın görüşmeyeli? Umarım sorunlarını çözmüşsündür, umarım yeni sorunlar edinmemişsindir.
Bu yazıyı kaydettiğim anda okuyorsan eğer, seninle bir gece geçirmiş olacağız sayın yazar. Birbirimizle hiç görüşmeden, birbirimizle hiç selamlaşmadan, mesaj yollama gereği bile duymadan bir gece geçirdik. Fakat girdiğimiz entry' lerde kendimizi bulduk, '' evet ya doğru söylüyor, bende böyle düşünüyorum'' dedik. Bazen de '' ne kadar salak, hep yanlış biliyor '' dedik. Hatta ve hatta burada belirtmesekte, gerçek hayatta ağzımızdan küfür dolu cümleler döküldü birbirimize karşı. Yine de aynı ortamda sabahı ettik sayın yazar.
Sabaha kadar hepimiz bir sürü fikirler beyan ettik, bunu gerçek hayatta yapamazdık, hepimiz toplansak bu kadar fikirlerimizi açık açığa söyleyemezdik belki de. Hele troll diye tabir edilen kişilerinde toplantımıza gelip burda yazdığı gibi konuştuğunu düşünsene, sözlüğün arkasına saklanmadan ne güzel olurdu değil mi?*
Seninle aynı ortamda bulunmak, senin üzüntünü, sevincini, olaylara bakış açını anlamak çok güzeldi sayın yazar.
Gününün güzel geçmesi dileğiyle. Günaydın...
Sana da günaydın, pazartesi mesaisine başlayacak olan yazar. Umarım bizi düşünüp bir sürü poğaça, börek almışsındır. Çayı ben demledim.*
her çiçekten bal alırsın, sen kendini ne sanırsın. tam bi malsın. akrep burcu olduğunu öğrendiğim an kurtulmam lazımdı senden. şimdi üçüncü sınava girişin. inşallah istediğin yeri kazanamazsın da o dağın başında mühendislik okumaya devam edersin. mal bide evlenmeyi düşünmüyomuşsun öl yanlızlıktan, geber ona buna yavşamaktan. senin yüzünden şu güzelim yaşlarim ziyan oldu. otuz yaşına gelcen nerdeyse daha askere gitmeyi düşünmüyon vatan hayini pis dümbük.
sabah oldu yine, gün ışığı girdi evime, sen nerdesin mine. ben ölüyorum her gece.
şaka amk. beter ol orospu.
kuduz bir köpek kadar yalnızım, neden bıraktın beni.
kafayı yedirdin bana amk kızı. beter ol.
“sen ağladın canım ben ise yandım.”
ben de ağladım sen de yandın, çünkü karşılıklı özlem böyle bir şey. bizimkisi neşet ertaş’ın anlattığı hikayeden biraz farklı ama keyfin kaçtığında “ah yalan dünya” deyişin geliyor aklıma.

*

izmir’e taşındığımız seneydi. ödemiş’in bir köyündeydik. iğdeli. yaşayacağımız o köyü görmeye gittiğimiz gün hayli sıkıntılıydın. babam senin üzüntülerine yine en dertsiz hali ve çoğu kez “off baba ya” dedirten dizeleriyle karşılık veriyordu. “ey iğdeli iğdeli, sen ağlattın bu güzeli." tadın yoktu hiç. izmir deyip gelmiştik ama babaannemlere hayli uzaktık. kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi. illa ki alışacaktık ama senin o sıkıntılı sürecin hemen geçmesini istiyor gibi bir halin vardı. biz tebdil-i mekan ferahlığına kapılmışken sen “burada nasıl yaşarız”ın hesaplarını yapıyordun. ağlıyordun. bir insanın, annesinin ağladığına şahit olması ne büyük şeydi, sanırım ilk şahitliğimdi. lojmanı gördük sonra. iki çocuklu bir aile için hayli küçüktü. bir yatak odası bir de salonu vardı. ablamla ben, açınca çift kişilik yatak olan kadife bir çekyatta uyurduk. salonun penceresi okulun bahçesine bakardı. pencereden okul bahçesinde top koşturan çocuklara bakardık, okul dağılınca. babamız okul müdürü diye havamız da yerindeydi. salonda uyumayı ya da evimizin çok yakınından ve yükseğinden geçen tabir-i caizse tepemizden geçen kamyonların yarattığı tehlikeyi kafaya takacak yaşta değildik. dördüncü sınıfı çok havalı bulduğum yaşlardaydım. çok zordu dördüncü sınıf, öyle söylüyorlardı. inanıyordum. hafta sonları babaannemlerin yanına giderdik genelde. her cuma amcam gelir bizi alırdı. pazar geceleri de geri gelirdik. pazar geceleri zordu, zaten bütün pazarlar zordur. bir de üzerine eve dönüş çilesi eklenirdi. belli etmezdin pek ama sen de sevmezdin pazarları. bir de sömestrler var. benim kabuslarımı yatıştırmakla geçti sanırım ömrün. tatilin ilk üç beş günü kaygısız takılır, sonra başlardım "daha çok var zaten değil mi?", "dönem ödevimi yazarım değil mi?", "bugün kaçıncı gün anne?" diye sormalara. “var daha kızım. sıkma canını, tatil uzun” derdin. yüreğime su serperdin. ama o son gün gelip çatardı işte. zar zor yetiştirirdim altına çizgili kağıt koyup siyah pilot kalemle yazdığım beyaz sayfaları. zahmetli işti doğrusu, saman kağıtlı ansiklopediden cümle ayıklamak. bir de hep sınavlar olurdu o tatillerin bitiminde. iyice kasvet çökerdi üstüme. bunların dışında bir pazar günü daha hatırlıyorum aynı senelere ait. bir hafta sonu gezi vardı, birgi’ye gitmiştik okulca. anneler günüydü. hediyelik eşya satan yerler vardı ve okullardan gelen çocuklar telaş içinde bir şeyler almaya çalışıyordu. ben de yanaştım tezgahlardan birinin önüne. baktım, hiçbir şey beğenemedim. biblonun en popüler olduğu zamanlardı. doğum gününe biblo, öğretmenler gününe biblo başka pek bir hediye algısı yoktu. çaresiz aldım bir biblo. hiç de incelememişim o kalabalıkta ve zamansızlıkta. çirkindi. satıcı kadın da garipti. sanırım işin sadece ticari kısmıyla ilgileniyordu. yoksa seçtiği bibloyu kaybettiğini sanan sekiz yaşındaki bir çocuğu, insanların içinde, bibloyla kafasına dokunmak suretiyle haberdar etmezdi. canım sıkılmıştı. rencide olmuştum. boyum kısacıktı ve hayat çok üstüme gelmişti birden bire. neyse dedim, boş ver hediye alabildim sonuçta önemli olan bu dedim. sonra senin yanına geldim elimde hediyemle. çaktırmamaya gayret ettin ama beğenmemiştin. düşünmem yeterliydi ne gerek vardı ama beğenilecek bir tarafı da yoktu hani. hala sevmem hediye almayı. bugün de denedim olmadı. ben de oturup bunları yazdım. hediye niyetine değil de seni çok sevdiğimi bir kere daha söyleyebileyim diye. bir de, ağlama hiç olur mu. ben bir gün okula giderken bir kafede tek başıma kahvaltı yapıp çok ağladım. böyle kendimi durduramayacağım seviyede bir ağlama. aynı kafenin diğer şubesinde seninle kahvaltı yapmıştık, onu düşünüp daha da ağladım. hiç kimse anlam veremedi halime. çünkü uzak kalmayı bilmeyenlerin anlayabileceği tarzda bir anlamı yoktu yaşadıklarımın. boş ver dedim ben de. boş ver. zaten ne kaldı şunun şurasında, beklerim.
kolay değil öyle çekip gitmek. 5 yılı yok sayıp benden bu kadar demek kolay değil sevgili... biz ne emekler ettik nelerden vazgeçtik bu sevda uğruna. öyle söylemesi 3 saniye bile sürmeyen bir cümle bitiremez bu işi. hele ki bu denli seviyorsan birbirimizi...
nereye gıtsem pesımdesın, sen ne yuzsuz bı ılletsın!
ben de mutlu olmak ıstıyorum her saglıklı ınsan gıbı yeter artık bırak benı, vazgec bunyemın zayflıgından yararlanmaktan!
anla artık, bak yıne yenık dustum sana, antıkorlarımın senınle savasmaya takatı kalmadı, cık gıt bedenımden lanet grıp!!
gel fuckbuddy'm gel. gel de domaltayım.
birkaç gün önce bu günün gelmesini bekliyordum. sebebi ise; senin yüzünü' biraz daha bakarsam anlayacaklar. Şimdi baktığımı görüp rahatsız olacak' Gibi şeyler düşünmeden izleyebilecek olmamdı. Olmadı..

birincisi, bugün yapman gereken konuşmayı yapmadın ? yani ben o ortamı yakalayamadım.

ikincisi, ben konuşma yaptığımda beni bir kere bile dinlemedin ki benden önce ve sonra çıkanları dinlediğin gözümden kaçmadı. Yani beni hiç umursamadın.

Üçüncüsü, seni tanıdığımdan beri senden sadece bir şey istedim sadece bir şey. Sana o kadar yardımcı olmama rağmen isteğimi yerine getirmedin. Yani kalbim kırıldı.

Yarın seninle tabii sen yine bir bahane bulup gelmezlik yapmazsan bir saat kadar zaman geçireceğiz. Peki ben senin yüzüne bakacak mıyım? Tabii ki de hayır.
havalar serin oluyor özellikle bu saatlerde ve akşam üstü saat 19 dan sonra, geçen tesadüfen gittiğim o yerde seni görmüş olmam ve uzun kollu şeyimi orada unutmam ve o orada kalır ben de almam onu dedim naptın acaba o uzun kollu şeyimi attın mı arkamdan söverek yoksa aldın eve mi götürdün, esasen merak etmiyorum ya vallahi, onun hatırası vardı ama onu orada unutmam ve tekrar almak için gitmemem sadece benim hatam.
güneşim...

uğruna hayatımı yıktığım kadın. özledim seni. güneş gibi bakan gözlerini, pürüzsüz tenini özledim ben. beni benden alan gülümsemelerini özledim, sabahlara kadar konuşmayı...

yapamıyorum biliyor musun? her gördüğüm boş kağıt için bir tehdit oldum ben. hepsine adını yazmak istiyorum. galata köprüsündeki ufak imzamız var ya, ondan milyonlarcasını atmak istiyorum. her yere yazmayı istiyorum ismini.

herkes soruyor be seni. nasılsınız diyor, ne oldunuz diyor, ne olacaksınız diyor. neler geçti aramızda anlatmıyorum, çünkü birine anlatsam arkası gelecek, ben anlatmaktan yorulacağım, sen de benim zihnimde yaşamaktan yorulacaksın.

geçecek ya günler, senli veya sensiz. değişmeyecek tek bir şey olacak hayatımda. o da senin benim bedenimde, benim beynimde, benim ruhumda yaşıyor olman. belki saçma gelebilir sana ama, doğru kişiyi yanlış zamanda bulan ben var ya. o ben işte, doğru kişiyi, seni çok yanlış bir zamanda buldum. senin değişim zamanlarında. öyle zamanlardı ki babanı bile tanımaz oldun sen. belki de ben bir kaza kurşunuydum.

beni silmek istiyorsun belki de, ama beceremeyeceksin. kendinle her başbaşa kalışında ben canlanacağım yanıbaşında, yapamayacaksın. yıllar geçse bile yapamayacaksın. ben de yapamayacağım, benim ruhum bir ağaç gövdesi gibi, kazımışsın ismini. napayım kabuk mu değişeyim? herşeyimi bırakıp yeni bir hayata mı atılayım. denedim, bilmiyorsun ama denedim. ve sen tek bir cümlenle, kasti olmasa da engel oldun.

öyle bir simge oldun ki hayatımda, her dilara denildiği zaman kapladın içimi. umutla değil, mutlulukla değil. simsiyah bulutlarla kapladın içimi. boğazımı kesmemi istedi ruhum, gövdemi ortadan ikiye yarmamı istedi, kurtulmak istedi bu yaşadığı elemden, kederden, üzüntüden...

şimdi tek bir sıkıntı var, zaman-mekan değil. ihtimaller. ne kadar ihtimali var tekrar biz olabilmenin? veya sana şöyle sorayım bal gözlüm, ne kadar süre dayanabileceksin gözlerinin önünde eriyip yok olmama? iyi gecelerin olsun, sana yeni günden selamlar...
heheh seni unuttum lan artık tamamen, raadım geniş zamanlarda. bi de özür dilerim kötü bitirdiğim için ama bi şans daha bırakmamak adına böyle olması lazımdı, anlarsın zaten beni sen de. mutlu olmaya bak sadece hadi kib optm.
canını sıkma, ben sana inanıyorum. sen yeter ki aklına kötü şeyler getirme yapman gerekeni yap sadece. ben hep sana sarılırim, omzun düşerse kaldırırim.. başına iş de çıkarmam kendime bakarım aklın kalmasın diye. sen yeter ki iyi ol sevdiğim. ben hep seni destekler, yanında olurum. he bu ara, duvarındaki resminde çok güzelmiş yanındaki de kim öyle.. haydi haydi daha fazla tutma beni, bugunluk bu kadar yeter. sol gamzene öpücükler, yastığının altına notlar bıraktım. seni seviyorum. iyi uykular..