bugün

Başlığın okunduğu gün, annenin doğum günü kutlanacaksa eğer pek anlamlı olabilecek bir eylemdir.
seni çok seviyorum annemm.

edit: eksileyen arkadaş çok kıskançsın.*
Seninle vedalaşmaya hazır değildim. Ne yaparım düşünmeden gittin. Seni hiçbir sevgilinin özlenemeyeceği kadar özledim. Sana son bi kez sarılmak isterdim. Cansız bedenini ellerimle çevirmek değil. Söyleyemedim hiç sana affet, seni en çok ben sevdim.
hayatımda en çok seni üzdüğümde sen görmeden ağlıyorum. en çok seni üzdüğüm her bir şey için kendimi hiç affetmiyorum. sen bu hayattaki her şeyimsin benim. hep mutlu ol istediğim tek varlığımsın. yokluğunu hiç bir zaman hayal bile edemediğim canımsın. iyi ki annemsin.
yemedin yedirdin, giymedin giydirdin senelerce. okutmak için dişinden, tırnağından artırdın. bunları yaptın da ne oldu? hala ne bir katkım oldu sana ne başka şey. hayallerin vardı herkes gibi. benim yüzümden erteledin hepsini. erteledin de bilemedin aslında sonsuza dek vazgeçtiğini. gençtin, güzeldin. hala bile annen senden güzel dedikleri zaman gururlanırım. ama yalnızdın. yanında ne destekçin vardı ne de yardım eden biri. yaptıklarını takdir eden hiç olmadı. eşek gibi çalıştın yıllarca, tek başına bir çocuk büyüttün kimse aferin demedi. helal olsun demedi. yılmadan devam ettin hep. korktun geceleri, uyuyamadın sabaha kadar ben bilmedim. hep yanına gelip yattım korktuğumda. senin de korkabileceğini bilemedim. anneydin sen. en güçlü en büyük en yenilmez. her şeyin en'i işte. ama yıllar geçti. tükendin tek başınalıktan. kimsesizlikten. yoruldun. bana yaslandın. yaslanman gerekirdi. ama ben hala senden faydalanan bir parazit gibi. tek istediğin şeydi belki tek taş bir yüzük. şimdi her kızın parmağında, daha evlenmeden erkek arkadaşları tarafından takılan. benim annem 50 yaşına geldi bir tane bile alamadı. alan olmadı. ne bir çiçek getirdiler ona ne bir hediye. ben alacaktım sana hepsini, ben yapacaktım. yapamadım affet anne. bulamadım iş, alamadım hakettiklerini. ayakkabı alamazken ayağına yıllarca, vitrinlerdekileri görmemek için başını eğdiğini çok geç bildim. benimle paylaşsaydın da içine atmasaydın keşke. bir ev aldın, şehrin ortasında heyelan mı olur, yandaki inşaat temeli kaydırmış dediler yıktılar, aldılar elimizden evimizi. bu yaştan sonra kiralara kaldın. oysaki yapmıştın planını sen. her şeyini yapacaktın olmadı işte. hayat karşına hiç güzel bir şey çıkartmadı. hiç iyi insan çıkartmadı. çocuğuna bebek arabası bile almayan, çantandan süt paranı çalan bir kocan oldu. ben de ona baba dedim işte. isyan etmemek lazım dedin, isyan etme dedin. hiçbir şey yolunda gitmedi ki bugüne dek. tek derdim sensin. ben umrumda bile değilim kendimin. sen mutlu ol, ne kaldı ki ömründen. belki yarın, belki on sene bilemiyorum. bari tek bir gününü mutlu geçir. ne olurdu sağlayabilseydim. ne olurdu gönlünü hoş edebilseydim, gurur duyacağın bir evlat olabilseydim. olamadım, affet beni anne.
anneeeeğğ üşümüyorum ben ya, sırtına hırka giy demekten vazgeç artık nolur. biliyorum beni düşünüyosun ama yaşım kaç oldu, üşürsem giyerim. *
herkes olması gereken yerde mi anne? ya da olması gereken yerde olanlar şu anda nerede? nelerle uğraşıyorum yine değil mi anne? tamam kendimizi ifşa etmeden yazıyorum. çok sıkıldım be anne! her gün defalarca aradığında da telefonu kısa tutma nedenim bu. üzülmeni istemiyorum ama üzüyorum, farkındayım.

konuşmaktan yoruldum, bir şeyi anlatmaktan... onun için baksana hiç mi hiç arkadaşım yok. olmasını istemiyorum. bana baktığında beynimden geçenleri anlayacak hiç kimse kalmadı. "günün nasıldı?" diyorsun. "boşver anne, işim var şimdi ders çalışmam lazım, sonra görüşürüz." diyorum. halbuki ders falan çalışmıyorum. kendi iç sesimi dinlemekten de sıkıldım. hiç bir işe yaramıyor işte baksana!

"eve ne zaman geleceksin, özledim!" diyorsun. gelirim bir ara diyorum. öğle aralarında arayıp "yanındaki arkadaşlarına selam söyle!" diyorsun yine, "olur." diyorum ama kime söyleyeceğimi bilmiyorum. yine yurt hayatımı soruyorsun, derslerimi bilmem neyimi. hep geçiştiriyorum. geç saatlerde dışarı çıkmama izin vermiyorsun, yine bilirim o duyguyu tamam da. -da işte insanı kahreden, aptal bir bağlaç.

mutlu olmadığını biliyorum ama mutluymuşsun gibi davranıp, aklımın sen de kalmasını istemiyorsun. ısrarla çağırmasan inan adım atmayacağım evimize. gürültüden başka bir şey değil.

eve geliyorum. yine aynı... niye konuşmadığımı bir şey anlatmadığımı soruyorsun. halim yok anne, inanmıyorsun biliyorum ama gerçekten halim yok!

sorunun ne olduğunu söylüyorum itiraz ediyorsun, öyleyse ben nasıl konuşacak bir şey bulabilirim? geçenlerde sınıftan bir kızla tartıştık ama öyle böyle değil. herkes kendini akıllı sanıyor. doğru olanı anlattım kıza anlamak istemiyor. bir daha da verdiği selamı almadım. sonra biri yanıma geldi, "neden böyle yapıyorsun?" dedi. o anda oradaki hiç kimsenin umurumda olmadığını, menfaatler üstüne kurulu arkadaşlıklar istemediğimi söyledim ve o andan sonra da yalnızlığı kendimle özdeşleştirdim. açıkçası umurumda değil harbiden!

ara sıra hoşlandığım biri var mı diyorsun ama ara sıra. uç ünlülerden seçenekler sunuyorum önüne. şunun gözünü, ötekinin kaşını birleştir. işte o oluyor diyorum. gülüyorsun, zaten gülmeni istediğim için yapıyorum.

b.k gibi yine, bahar geldi, sonrasında yaz gelecek, sonrası tekrar kış... kaç mevsim daha atlatacağız validem? biliyor musun? hayatımdaki her şeyi önceden söyleyip. yaptıklarımın sonucunda neler olacağını söylüyorsun ve işin sinir bozucu kısmı, hep senin dediklerin çıkıyor. öyleyse bunu da bil! ona göre yaşayacağım.

psikolojinin temelini de geçenlerde öğrendim anne! aslında bunu hepimiz biliyoruz ama bir doktordan duymak her zaman daha dikkat çekiyor ya, söylemem mi gerekiyor şimdi? evet, anlatmaya çalışayım o halde...

eşinize, dostunuza, postunuza bir iyilik yaptınız ama nasıl bir iyilik. düşünün siz böyle bir iyilik yapmasanız, o kişi çukurlardan çukur beğenecek ve canınızı dişinize takıp lanet bir iyilik yaptınız ve sonucun tamamen değişmesine sebep oldunuz. (böyle de çekilmez derecede iyi birisiniz lanet olsun.) sonrasında iyilik yaptığınız bu kişiyle aradan geçen zaman sürecinde, konuşmuyorsunuz. birbirinizi gördüğünüz yerde yolunuzu değiştiriyorsunuz. bir anda şartlar değişti diyelim yani.

işte psikolojinin bu lanet temelinden; o kişiye yaptığınız iyiliği, yaptığınız anda unutacaksınız. kaç kişi yaparsa bunu artık, bilemem??

sonrasında başınıza kötü bir olay mı geldi. yine hafızadan sileceksiniz. bu hafızadan silme işini alışkanlık haline getireceksiniz. sadece yaptığınıza karşılık, sonucun kötü olduğunu ve bir daha bunu yaparsanız yine aynı sonuçlara katlanacağınızı bilerek, ders alma modunda olmanız gerekiyormuş.

evet bu anlattığımı bilmeyen mi var değil mi? ama uygulayan yok o ayrı...

neyse konumuza dönelim. teraziyi hafifletme zamanı şimdi anne! çürük domatesleri fırlatıp birinin rastgele kafasına atma zamanı! biliyorum sevme zamanı değil. değer verme zamanı da değil, güvenme zamanı hiç değil...

gerçekten üzmek istemiyorum seni anne! sorunumun ne olduğunu arama arayışındayım. çözüme ulaştığım an, her şeyin daha iyi olacağını içten içe hayal ediyorum. öyle olacak değil mi anne?

sen uyurken yanına gelip,içimden anlattığım olaylar gibiyim şimdi. çözeceğim çoğu şeyi. daha mutlu olacağım. seni de mutlu edeceğim hayatımın kadını!
özledim.kızmanı ,bağırmanı, her yaptığım şeyde hata bulmanı özledim. ne kadar kavga edersek edelim senden başka sığınağım yok biliyorum ve burda yabancı ellerde en çok senin özlemini çekiyorum.
kısır yapmanı özledim anne.
bana kızdığın zaman fenalaşma taklidi yaptığın günleri özledim.
anam… kadın anam… çilekeşliğin solgun gözleri

anam… sensiz olamam… hüznün neşeli sözleri

anam… seni atamam… aydınlıklar özlemi

anam… sevgisiz duramam… seviyorum yahu seni!

yani… her şeysin be anam, içindesin her şeyin

dışında bırakmak istesem de hüzünlerin

sardım seni, sarmaladı seni sonsuz şefkatim

anam… bir daha sarılayım boynuna tekrar

ne yapsam, ne etsem de hep özleyeceğim seni.

1 Mayıs 2012 - Bursa *
Ben sana küstügumde kalp krizi geciriyo taklitleri yapiyosun ya annem yemiyorum haberin olsun. Sonra deme vay efendim bu kiz beni niye gotune takmiyo diye.
çeneni tut anam ya. nolur yaa.
keşke bu kadar iyi olmasaydın, ben de bu kadar ezilmeseydim, vicdan azabı çekmeseydim be annem. hiç sana layık olamıycam . ben lanet olası bi pisliğim bence.
dün ben duvarları silerken bezi iki dakika tutmanı istediğimde, "elin ayağın beynin var koy bir yere" diye bağırdın bana, sırf babaannem orada diye, sustum.
ışığımın doğum gününde, akrabamız bile olmayan insanların içinde bana bir işi beceremiyor, beceriksiz, kendine yaşayan biri dedin, elin kadını bana sahip çıktı, sustum.
bir haftadır bahar alerjim yüzünden tıkanıyorum, sürekli nefesim kesiliyor, bildiğin sürünüyorum. bir kez ilacımın yerini sordum, babaanneme gövde gösterisi yapmak için bağırdın yine, sustum.
tüm odayı silip, süpürüp, toplayıp, sadece toz bezini koltuğun üstünde unuttuğum için bana "imansızsın" dedin, sustum.
son bir yılda, bir kez olsun kapıyı açarken "hoş geldin" demedin, sustum.
sofrayı toplamayı unuttuğum günler keşke doğmasaydın diye saydırdın, sustum.
sana kinimden, vücudumdaki yara izlerinin üzerinden jiletle geçtiğim için, bana benden nefret ettiğini söyledin, sustum.
kalp hastası olduğumu bile bile, ilacım olmadan tozlu ortamda duramadığımı bile bile beni evin en pis işlerine soktun, sustum.
birgün, salonda otururken "bu aralar keyfim iyi ya" dedim, "yarın öbür gün yine hastanelik olursun. sen de teyzen gibi hastasın. depresyon hastasısın. ruh hastasısın sen." dedin yüzüme karşı, sustum.
sırf kapıyı çeker misin çıkarken dediğim için, bana cevap verme diye üstüme yürüdün bugün, sustum.
babamdan arkadaşlarımla yemeğe gitmek için izin almak istediğimde, daha ilk kelimemde, "akşama kadar gezip tozucak bu. haberin olsun. ben izin vermiyorum, benimle misafirliğe gidecek" diyip tüm akşam babama beni bir kaşarmış gibi anlattın, sustum.
ben yanındayken karşı komşuna, "boşuna mı doğurdum bunu on yıl sonra, ev işime yardım etsin bi halta yarasın" dedin, sustum.
şimdi buna rağmen, bana el kaldırmaya cürret edersen, açık ve net söylüyorum. geleceğine sıçarım senin. geleceğine sıçarım. andım olsun aldığın her nefeste vicdan azabı yaşatırım sana. bir kez daha benim de insan olduğumu düşünmeden hareket et, hadi bir dene, ben de o senin çook sevdiğin uyku ilaçlarımın alayını tek seferde içmezsem, gülşah değilim.
Ah be annem benim için saçlarını süpürge ettin. Her sabah bıkmadan usanmadan gelip beni uyandırıyorsun,kahvaltımı hazırlayıp getiriyorsun. Sen benim için bu kadar uğraşırken ben seni arada sırada üzüyorum,bazen arkadaşlarımla kavga edip gelip senle tartışıyorum. Özür dilerim anne. Sana bazen hayal kırıklığı yaşattığım içinde özür dilerim.
kalbimsin annem.
şu an yatağımın üzerinde oturduğunun farkında mısın?
sevgilerin en güzeli,en sabırlı sevgili. Muhtaç olduğum o sevgi... o huzur, o güven. O kadar hatalarımı kabullenip her zaman peder beye karşı savunuculuğun. Klasik terlik fırlatma hareketlerin... Şimdi her şeyini çok özledim. Kendimi yalnız hissediyorum. Senden uzaktayım ve senin sevgini salak salak başka kızlarda arıyorum. Bir fedakarlık bekliyorum. Karşılıksız bir sevgi bir af. Olmuyor işte. Sensiz mutsuzum ben anne. Hiç olmadığım kadar yalnız ve mutsuz. Tek temennim anneler gününde senin yanında olabilmek. Ve senin meraklı,endişeli sorularını cevaplamak. Seni seviyorum anne. Aşkların en güzeli.
anam benim,
garip anam,
kıçıma bez bağlayan,
ağzıma ıslak plastik mavi terlikle vuran.

dokuz ay karnında taşıyan,
yirmi sene avutan,
yeri gelince dostum olan,
anam anam garibem.
ilk aşkın kim diye soranlara tereddütsüz verdiğim yanıtsın sen.
sevdiğim ilk kadınsın sen.
(bkz: sevdiğim ikinci kadınsın sen)
esra erol sevdasını bırak artık ya yeter.
anne? mamuş? mamuşcan? hafız sözlüğe üye mi oldun? tövbe bismillah. az önce uzun zaman sonra geldin, yanaklarımı öptün. yüzüme baktın ve gittin. aaa duygu patlaması yaşıyorum bildiğin mutluluktan ağlıyorum şu an.
annem benim. bitanemsin sen benim.